Ana SayfaYazarlarEmre CakaLefter ile yüzleşmeden Lefter’e saygı duyulamaz!

Lefter ile yüzleşmeden Lefter’e saygı duyulamaz!


Emre Caka


Spor Toto Süper Lig’e bu yıl Türkiye’nin gördüğü en büyük futbolculardan birinin adı verildi; Lefter Küçükandonyadis.

22 Aralık 1925’de Büyükada’da İstanbul Rumlarından biri olarak dünyaya gelir Lefter. Henüz çok genç yaşta dönemin güzide takımlarından Taksimspor’un dikkatini çeken Küçükandonyadis, 2 yılın ardından ise başta Fenerbahçe’nin olmak üzere büyük takımların ilgi odağı olmayı başarır.

Sarı-lacivert renklere bağlılığı ile bilinen futbolcu kariyeri boyunca 832, Fenerbahçe forması ile 615 maçta 423 gol atarak futboldaki ustalığından ötürü “Ordinaryüs” olarak anılır. O İstanbullu bir Rum ailesinin ufak çocuklarından biri, sonralarda ise Fenerbahçe ve milli takımın medarı iftiharı, Türkiye’nin en büyük utanç günlerinden olan 6-7 Eylül pogromundan da nasibi alır. Kendisinin tarifiyle “15 gün önce gol attığımda omuzlardaydım o gün ise boya tenekeleri ve tekmelerle karşılaştım.”

6-7 Eylül

Özellikle İstanbul, İzmir ve Adalar’da yaşayan gayrimüslimler bir yalan haberle hedef haline getirilir. Dışişleri yetkilileri Londra’da Kıbrıs temaslarına devam ederken Selanik’te Atatürk’ün evine Yunanlılar tarafından bomba atıldığı haberinin yayılması üzerine, 6 Eylül 1955’te ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi gayrimüslimlere ait ev ve iş yerlerini yakıp yıkar. Dönemin kayıtlarına göre 200’ü aşkın kadın tecavüze uğrar, binlerce kişi sürgüne zorlanır. Evlerini, dükkanlarını, mal varlıklarını Müslümanlara hibe edenlerin sayısı ise tespit edilemeyecek ölçüde fazladır. Özetle; yağma, talan, tecavüz ve zorbalığın; utancın tarif edilemez yıllarıdır…

Kadıköy, Beyoğlu, Kuzguncuk mahalle araları da işte bu yüzden Rum ve Ermeni evi olmasına rağmen içlerinde sahiplerini barındıramaz. Ülkemizde yaşadıklarına şükretmeliler! Hem azınlık olup hem de zengin olacak halleri yok ya! Sonuçta bu ülkenin de bir kanunu, bir nizamı ‘Varlık Vergisi’ var!

İstanbul’daki saldırıda 74 kilise, 1 havra, 8 ayazma, 3 manastır, 3584’ü Rumlar’a, geri kalanı ise Ermeni ve Yahudilere ait 5583 işyeri yağmalanır ve yıkılır. İzmir’de ise 14 ev, 6 dükkan, 1 pansiyon, Katolik Kilisesi, İngiliz Kültür Evi talan edilir ve yakılır.

1924 yılında 1 milyon olan İstanbul nüfusu yaşanan olayların ardından 1500-2000 kişiye kadar düşer.

Peki ya Lefter?

İstanbullu bir Rum ailenin haylaz, top cambazı olarak dünyaya gelen “Ordinaryüs”, 1943 yılında askerlik yaşı geldiğinde futboldan uzaklaşacak olmanın üzüntüsü ile Diyarbakır’a gider. Lefter burada askeri futbol takımında da görev alarak çocukluk aşkından uzaklaşmaz. Geldiğinde ise Fenerbahçe’den aldığı teklif ile belki de dünyanın en mutlu insanı durumuna gelir. Onun için her şey oldukça iyi ilerler: Fenerbahçe ile atılan goller, Türkiye milli takımının forması, uluslararası basının takip ettiği isim…

Lefter ve kızları

50 kez milli takım forması giymesine rağmen verilmiş olması gereken bir madalyanın teslim edilmeyişi, çıkmak istemesine karşılık “Rumlar bizim dostumuz bakın Lefter de burada yaşıyor” güzellemeleri ve yurt dışına gittiğinde yaşadıklarını anlatma korkusu ile ülke dışına çıkma yasağı…

1955 yılında Lefter’in Büyükada’da yaşadığını öğrenmesiyle birlikte harekete geçen eli sopalı, ağzı kanlı bir grup Ordinaryüs’ün evine de taşlar ve sopalar ile saldırır, ifşa etmek için hanenin duvarlarına boya atar. “15 gün önce kahraman, bugün ise…” diye o dönemi anlatan Lefter, şöyle devam eder:

“Kayalar ve boya tenekeleri ile karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar. Bir silahım vardı, iki kızımı da arkama alıp kapıdan girmemeleri için dua ettim. Çok sordular kim yaptı diye, ama o gün de söylemedim, bugün de söylemeyeceğim.”

Şimdi her ne olursa olsun öğrenme şansımız da kalmadı. Bildikleri ve acılarıyla, sevinci ve hüznüyle göçtü gitti bu dünyadan.

Soruyorum, adil mi?

İşte tüm bu yazdıklarımız, tarih kitapları, Rauf Denktaş’ın kışkırtmaları, faşizmi sokağa dökmeleri, katliam, tecavüz, yağma ve zorbalık… Tüm bunlar, tüm gayrimüslimlere karşı yapılan utanç tablosudur. Bu tablonun içerisinde Lefter, ailesi, yakın arkadaşları, sürgüne uğramış akrabaları da bulunmakta.

Şimdi soruyorum; arşivler açılmadan, bu utanç ile yüzleşmeden, yaşayan Rum ve tüm gayrimüslimlerin yaşam hakları anayasal zeminde garanti altına alınmadan, eşit şartlarda, eşit yurttaşlık hakları sağlanmadan Lefter adını kullanarak, onu anmak adil midir?

Düşünsenize onca bodrum katındaki vahşetin üzeri kapatılarak, 7 gün cansız bedeni sokak ortasında bırakılan Taybet Ana ile yüzleşmeden, “Ben yaşlıyım bana bir şey yapmazlar” diyerek sokağa çıkıp katledilen 74 yaşındaki Mehmet Erdoğan’ın katilleri ve azmettirenleri hukuk karşısında hesap vermeden, OHAL nedeniyle günlerce aç-susuz bırakılan onlarca yurttaş ile hesaplaşmadan Deniz Naki’nin adını 5-10 belki de 50 yıl sonra adını Süper Lig’e verebilirler mi?

Evet verirler!

Çünkü futbol, tüm argümanlarıyla kirli ve kanlı politikaların temizlenmesi için oldukça kuvvetli bir zemindir! Ancak bu futbola sırtımızı döneceğimiz anlamına gelmemekte, aksine varolan tüm hukuksuz ve adaletsiz yaptırımlara karşı olduğumuz gibi bunun da içerisinde olarak mücadele etmemizin gerekliliği anlamına gelmekte.


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Erkek egemen baskıya karşı öfkenin tuvaldeki yansıması: Artemisia Gentileschi
Sonraki Haber
Beklenen KHK yayımlandı: 18 bin 632 ihraç ve gazete kapatmaları