Ana SayfaYazarlarElend AydınLeke ya da gül yaprağı – Elend Aydın

Leke ya da gül yaprağı – Elend Aydın


Elend Aydın


“Gotinên te yên tal / bûn leke li destên me” (“Acı sözlerin ellerimizi lekeledi” ya da “lekeler içinde bıraktı”) demişim bir şiirimde.

Bu dizeleri yazdıran oluş durumunu hatırlamıyorum ama lekeler, lekelenmeler için bir şeyler hatırlamaya gerek yok. Zira varlar, oradadırlar! Ellerde, yüzlerde, kıyafetler ve belleklerde. Lekelilik, lekelenmişlik ve leke bırakmışlık o kadar yoğun ki, herkes hem fail hem mağdur. Üstelik bu lekeleri silecek hiçbir icat yok, bellek ve zihindeki radikal bir temizlik dışında elbette.

Geçen gün bir nota denk geldim; gam lekeleri. Ne zaman yazdığımı değil ama neden yazdığımı hatırladım. Bir dost ile sohbet ederken aklıma düşmüş, sonra dönmek üzere not almıştım. Ama sohbeti hatırlasam da “gam lekeleri”nin arkeolojisini hatırlamıyorum. Keşke tüm duygu, ruhsal med-cezirler ve bilinç ışıldamalarımızın izdüşümleri olan kelimelerle birlikte “arkeolojilerini” de bilebilseydik. Çünkü olayları anılar düzeyinde bilsek de oluş, akış ve kaybediş olarak “arkeolojilerini” bilemiyoruz ya da ben; bazen böyle peşine düştüğümde çok yüzeysel bulguların dışında bir şey bulamıyorum.

Gam lekeleri… Solmuş çiçekler gam lekeleridir sanki. Boş geçen bir gün, anlaşılamama, anlatamama ya da yanılmış olma. Ki, insan sayısı kadar tabiri ve tarifi vardır mutlaka. Ama kötülük lekeleri farklı, gam lekeleri farklıdır yine de. Kötü bir niyetin ifadesi olan sözlerin bıraktığı “leke” asla “gam lekeleri” gibi naif, öznel ve “temiz” değildir. Mesela faşizan sözlerin bıraktığı lekeler hemen yok edilebilirken, “gam lekeleri” öbür yarımız olan hüznün küçük mendilleridirler bence. Farkındalıklar olmasa “gam lekeleri” dediğimiz küçük mendiller belleğimizin coğrafyasında böyle sallanmaz.

iyiyim

yüzümü bir gül yaprağıyla sildiğimden beri

lakin bir azizin tövbesinden

çalıyorum zamanı

Nerden belleğime yerleştiğini bilemediğim bu dizeler her zaman farklı çağrışımlar yapar bende. Ama konumuz “lekeler” ya, belki de belleğimizi de, yaralarımız, ellerimiz ve yüzümüzü de “bir gül yaprağıyla sildiğimizde” iyileşebilir, lekesizliğin berrak su mavisine varabiliriz. Evet, tek bir gül yaprağı yeter galiba tüm lekeleri yok etmeye. O zaman, o biricik gül yaprağına merhaba!

Yabancısı olmadığımız güller; saraylar, saltanatlar, yaranmalar, hakaretler için değil, yüzümüzü tekrardan beyaz güllere çevirebilmek için olduğunu bilerek, bir gül yaprağını verirler değil mi?

Bir gül yaprağında, bir gül yaprağıyla arınabilmenin cevherini taşıdığımızı bilerek. Güllerin bu bilincine de merhaba!

Baştaki mısraya dönersek; kötücül dikenlerin kol gezdiği bir zamanda yazdığımı hayal meyal hatırladım. Ama an itibariyle ne kötücül dikenler var ne de failleri. Gül yaprağıdır şimdi pusulamız, bu güzel pusulaya da merhaba!