Ana SayfaEkonomiProf. Boratav: Finansal krize doğru gidiyoruz

Prof. Boratav: Finansal krize doğru gidiyoruz

HABER MERKEZİ – İktisatçı Prof. Dr. Boratav, Türkiye’de yaşananın ‘ödemeler dengesi krizi’ olduğunu belirterek, şirket iflaslarının bankalara yansımasından kaynaklanan finansal krize doğru gidilmekte olduğunu söyledi.

ABD ile tırmanan ‘rahip krizi’ sonrası Türk Lirası’ndaki (TL) değer kayıpları devam ederken, döviz kurları art arda rekor kırıyor.

Son olarak bu sabah itibarıyla dolar/TL kuru 6,25 ile yeni zirvesini görürken, euro/TL de 7.22’ye kadar yükseldi.


Dolar 6.25’i, euro 7.22’yi aştı


Kurda bu gelişmeler yaşanırken yıllık enflasyon da yüzde 15.85 ile 15 yılın zirvesinde yer alıyor.

DW Türkçe’den Aslı Işık’a konuşan iktisatçı Prof. Dr. Korkut Boratav, Türkiye’de yaşananın ‘ödemeler dengesi krizi’ olduğunu belirtiyor.

Söz konusu krizin finansal krize doğru gittiğini belirten Boratav, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın atacağı bir sonraki adım için “Bankaların batışına göz yummamak için IMF’ye gidecek. Bunun alternatifinin olduğunu sanmıyorum” diyor.

Boratav’ın röportajından ilgili bölüm şöyle:

Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumun iktisadi tanımını yapar mısınız? Bu bir döviz krizi mi, finansal kriz mı yoksa ödemeler dengesi krizi midir?

Bir terim ile tanımlanmak istiyorsa esas olarak ödemeler dengesinden kaynaklanan bir krizdir. Dünya sisteminin yükselen ekonomiler denilen blokunun uluslararası sermaye hareketlerine bağımlılığının yarattığı sorunlardan biri, metropolden çevre ekonomilerine dönük sermaye hareketlerinde ani bir yavaşlama, durma ya da çıkış olursa bu, kriz yaratıcı şoklara neden oluyor. 1997 Asya krizi tipiktir. Türkiye ekonomisi buna benzeyen 4 (1994, 1998-9, 2001 ve 2008-9) krizden geçti. Aynı sorunla şimdi de karşı karşıyayız. Uluslararası sermaye hareketlerinin Türkiye’ye ye dönük bölümü Mart’tan itibaren aniden yavaşlamaya başladı. Mart-Mayıs arası yabancı sermaye girişi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 66 oranında azaldı: 16,3 milyar dolarlık yabancı sermaye girişi bu üç ayda 5,6 milyar dolara indi. Bu doğal olarak döviz piyasalarına yansıyacak.

Ekonominin dış yapısal kırılganlığı o derece yoğunlaşmıştır ki, şirketlerin ve onlarla bağlantılı olarak bankaların dış borçlarının ve ekonominin bir yıllık cari açığının finansmanında astronomik bir dış kaynak gereksinimi doğmuştur. Şu halde, 238 milyar dolara ihtiyacı var. Fazla dikkat çekmeyen IMF’nin Nisan’da yayınlanan raporunda, söz ettiğim şok henüz algılanmazken, IMF bu tespitleri yumuşak bir üslupla yapmıştı. Bunun sonucu bir ödemeler dengesi krizi finansal krize yol açacak mı? Finansal kriz, kredilerin döndürülememesinden kaynaklanan şirket iflaslarının bankalara yansımasından kaynaklanan bir krizdir. Buna doğru gidiyoruz.

Mevcut durumun finansal krize evrilmesi mi yoksa buradan durgunluk ya da küçülme ile çıkış mı daha muhtemel görünüyor?

…Uluslararası piyasalar, serinlemeye geçiş bekliyor.  İlk kritik gösterge faizlerin yukarı çekilmesidir. Faizler hızla yukarı çekilirse, 238 milyar dolarlık dış kaynak gereksinimi bir ölçüde krediler pahalandırılarak ve yüksek getiri beklentisi ile sıcak para girmeye başlayabilir. Mayıs’ta bu bekleniyordu fakat Cumhurbaşkanı sistematik olarak faizlerin yükselmesine karşı. Bunun iki gerekçesi olabilir. Kendisi kahramanca iç kamuoyuna hitap ediyorum. Büyümeciyim, inançlarım ve ekonomi mantığımın gereği faiz düşmanıyım ve bunda ısrar edeceğim diyor. İkincisi, benim beslediğim ve beni besleyen ana sektör en çok döviz borçlusu sektörlerden biri olan inşaattır. Bunu yaşatmak için faizleri düşük, dövizi de ucuz tutmak istiyor. İktisaden bunu yapması mümkün değil ama ısrar ediyor.

Uluslararası finans çevrelerine “faiz enflasyonun sebebidir” demek mümin bir Hristiyan’a İsa’nın yaşamadığını iddia etmek kadar zındıklıktır. Cumhurbaşkanı finans kapitalin kurallarını işine gelince uyguluyor, gelmeyince uygulamıyor. Türkiye 2007-2009 arası iki yıllık küçülme döneminde dahi 40 milyar dolar cari açık vermiştir. Bundan önceki dönemlerde durgunlaştığı her yıl cari fazla veren ekonomi, 0 büyümede dahi cari açık veriyorsa, uluslararası finans kurallarına karşı çıkacak gücün, yeteneğin yoktur. Cezalandırılırsın. Bir ödemeler dengesi sorunu, finansal krize dönüşür.

Türkiye’nin önündeki seçenekler neler?

Cumhurbaşkanı, önümüzdeki yerel seçimlerde büyük kentlerin yönetimini ele geçirmek istiyorsa, şu andaki söylemini yerel seçimlere kadar sürdürebilir. Ortada bir söylem meselesi var. Krize gidiyoruz ama henüz bunun sosyal yansımaları 2001’deki kadar sert değil. 2009’daki yerel seçimler 3 aylık büyümenin yüzde 14 gerilediği dönemdeydi ve AKP 5 puan kaybetti. Bu riski göze alıyor mu? İnatlaşmayı devam ettirirse, ekonomi o türden bir küçülmeye sürüklenebilir. Şimşek olsaydı, hızlı bir faiz ayarlamasıyla birlikte, dövizi dalgalanmaya bırakıp, şirketlerdeki daralma ve iflasları göze alıp, bankalara yansımasını önlemeyi önerirdi. Bankalara yansımasının önlenmesinin ana yöntemi IMF programıdır. IMF, 2000’de banka borçlarının hazine garantisine alınmasını uygulattı. Yunanistan’da aynı şeyi uyguladılar.  IMF doktrininde bu mümkündür. IMF kredisi banka borçlarının ödenmesine tahsis edilir, devlet kemer sıkar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu seçeneğe razı olur mu?

Siyasete ve medyaya hakim olan Cumhurbaşkanı ve kadrosu bu büyük teslimiyeti, bir zafer şeklinde de Türkiye kamuoyuna sunabilir. Belki de muvaffak olur. Bankalara da sirayet eden bir büyük finansal çöküntüyü siyaseten kaldırabilir mi? Önünde bir engel olmayacak ki. Normali IMF’ye gitmektir, siyaseten de bunun altından kalkabilir. Bankaların batışına göz yummamak için IMF’ye gidecek. Bunun alternatifinin olduğunu sanmıyorum.

Büyük finansal çöküntüye rağmen IMF’nin kapısına gitmezse iktidarda kalmasını önleyecek bir mekanizma yok. Türkiye faşizme geçmiştir. Faşizm kalıcıdır. Halk sürünecek, dine, imana daha fazla sarılacak. Cemaatler eliyle dayanmaya çalışacak. Halkın direnme gücü yoktur. IMF seçeneği makuldür, şirketler batar. Bankalar kalır. Şirketlerin batması Cumhurbaşkanı’nın özel problemidir. IMF seçeneği altında Kanal İstanbul gibi büyük yatırım projeleri kalkar. Başlamış olanların şartları gözden geçirilir.

Previous post
Gerekçe 'görüntü kirliliği': Adana ve Bursa'da zabıtalar Türkçe olmayan tabelaları söktü
Next post
Kırklareli'nde bir kadın yeğeni tarafından öldürüldü