Ana SayfaManşetÇanak Anten’den Wireless’a: Kürt illerinde değişen haber alma pratiği

Çanak Anten’den Wireless’a: Kürt illerinde değişen haber alma pratiği


Haber: Bekir Avcı


1990’ların başından bu yana Türkiye’deki Kürt hanelerinde diğer evlerin aksine çift çanak bulunur.

Kürtler bu çanaklar vesilesiyle Avrupa üzerinden yayın yapan kanallara haber almak ve anadilleri ile hemhal olmak için ulaşsa da Türkiye’deki yaygın kanı Kürtlerin ‘örgüt yayını’ izledikleri yönünde. Hatta “Kürtler çanak antenle porno izliyor” yargısına varacak kadar ileriye gidildiği de oldu.

Oysa evinde çift çanak olduğu için ‘terörist’ diye fişlenen, bu yüzden tutuklanan Kürtler için çanak antenin bu gibi yargıların ötesinde anlam ve önemi var. Kürt bir yurttaşın “Çanak benim rahat ettiğim yer” sözleri bunu özetler nitelikte.

Bugün ise durum daha farklı. Çanak anten çoğu Kürt hanesinde hala mevcut fakat özellikle orta yaş üstü Kürtlerde haber alma pratiği de değişiyor.

Örneğin Muş’un Varto ilçesinde yaşayan 44 yaşındaki Hanım Taş, “Eskiden habere çanak antenle ulaşıyordum. Hala da evde çanak var, bazı kanallar var ama şimdi internet benim için çanak antenin yerini almış durumda” diyor.

Ancak Taş gibi özellikle orta yaş üstü Kürtleri bugün internetten haber takibine yönelten şey basitçe ‘çağın teknolojisine ayak uydurmak’ değil. Özellikle Kürt illerinde rağbet gören radyo, televizyon ve gazete gibi geleneksel iletişim araçlarının 2016 yılı itibariyle devlet tarafından kapatılmış olması bunun sebebi.

Öyle ki milyonlarca Kürdün oy verdiği bir parti olan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 24 Haziran 2018’deki seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olan Selahattin Demirtaş’ın seçim kampanyasını tutulduğu cezaevinden gönderdiği Twitter mesajları ile yürütmesi, Demirtaş’ı Twitter’da takip etmenin ‘terör suçu’ sayılması dahi başlı başına çok şey söylüyor.

Seçmenine ancak internet üzerinden ulaşabilen Demirtaş özelinde Kürtler için internet artık seçenek değil temel bir ihtiyaç, tıpkı 1990’lardaki çanak anten gibi.

Tel Anten’den Çift Çanak’a

“1950’lerde Ermenistan’da günün bir saatinde yayın yapan Erivan Radyosu vardı. O zaman Kürtler antenli radyo gerçeği ile tanışmıştı. Antenli radyosu olan bir evin avlusunda toplanılır ve o yayın saatinde Erivan Radyosu dinlenirdi. Radyoda kısmen haberler verilirdi, daha çok Ermenistan ve Sovyetler’i öven haberlerdi bunlar. Ama Kürtlerin asıl bekledikleri şey orada çıkacak Kürt müziğine dair bir şeyleri dinlemekti. Kürtlerin Erivan Radyosu’ndan çatı çanaklara kadar ‘çanak’ ile ilginç bir serüveni var. Onları çanağa yönlendiren mesele sadece haber değildi, dildi de.”

Eyüp Burç, çanak antenin Kürtlerdeki hafızasını anlamak için antenli radyoya kadar gitmek gerektiğini belirterek bunları anlatıyor.

Eyüp Burç

1995’te yayın hayatına başlayan ve Kürtlerin uydu üzerinden yaptıkları ilk yayın olan MED TV’nin kurucularından olan Burç, aynı zamanda, 2016 yılında kapısına kilit vurulan İMC TV’nin yayın koordinatörüydü. Yani yayıncılıkta iki ayrı dönemi deneyimlemiş bir isim.

Önceden yayınları izlemek için televizyonların üzerine konulan ‘tel anten’ler olduğunu, özel kanallarla beraber Türkiye’de evlere ‘çatı anten’in girdiğini söyleyen Burç, Kürtler için durumun daha farklı olduğuna işaret ediyor:

“Türkiye’de hala çanak-uydu antenler üzerinden insanlar yayınlara ulaşıyor. Ancak izleyicileri tek çanağı olanlarla iki çanağı olanlar olarak ikiye ayırabiliriz. TÜRKSAT’a yönelik bir çanak vardır her evde ve bir de Kürt yayınlarının da yapıldığı daha çok Eurosat, Hotbird’e yönelik çanaklar vardır.

“İşte MED TV ile birlikte Türkiye’deki Kürtlerin evlerine TÜRKSAT’tan değil de Avrupa’dan yayın imkanı sağlayan bu ikinci çanak girmiş oldu.”

Burç’a göre MED TV, Kürtlerin izleyebileceği bir televizyon ihtiyacından doğdu ancak işlevi bundan fazla oldu.

“İlk Kürtçe yayın yapan televizyon kanalıdır. Kürtler arasında çizilmiş sınırları ortadan kaldırdı. Kürtçenin dört lehçesinde yayın yapıyordu. Zamanla ulusal televizyon olma niteliği kazandı.”

“Çanak olmasa psikolojim bozuluyor”

Burç’un bu sözlerini, eşi ve çocuklarıyla birlikte 25 yıldır çanak üzerinden yayınları takip eden Hediye Çağır da onaylıyor.

1993 yılında köyleri yakıldığı için Diyarbakır merkeze geldiklerini anlatan Çağır, 90’larda çanak anten üzerinden yayın yapan MED TV’yi izlediklerini hatırlatıyor ve Diyarbakır’daki evinde bugün mevcut olan çanak yayını (Sterk TV) açıkken anlatmaya devam ediyor:

“90’larda izlemek için kardeşimin evine gidiyorduk. Çünkü sadece orada çanak anten vardı. Önemli günlerde oraya gidip haberleri takip ediyorduk. Bir yıl sonra da kendi binamızda kendi çanağımızı oluşturduk. O olmadığı zaman bir eksiklik vardı.”

Hediye Çağır’ın eşi Arif Çağır da “Çanak varsa doğru vardır” sözleriyle özetliyor çanak antenin ondaki yerini ve ekliyor: “Çanak olmasa psikolojim bozuluyor. Diğer kanallara maruz kaldığımda psikolojim altüst oluyor.”

Arif ve Hediye Çağır çifti Diyarbakır’daki evlerinde çanak yayınını izlerken

Hediye ve Arif Çağır’ın oğlu Özgür, anne ve babasının saatlerce haber izlediğini anlatıyor ve ekliyor: “Çanak olmadığı zaman bir eksiklik var, güvenememe durumu var. Bu bir inat meselesi onlar için.”

Hediye ve Arif Çağır, çanak yayınında sorun olduğunda Türkiye’den yayın yapan diğer kanalları izlemek zorunda kaldıklarını söylüyor. Oğulları Özgür, onların buna da bir alternatif bulduğunu belirtiyor: “Eğer sinyal yoksa ya da yayın kesilmişse belgesel izliyorlar.”

Bir ‘yer’ olarak çanak

Muş’un Varto ilçesinde yaşayan Ali Birsin 1990’larda MED TV’nin açılışının kendileri için manasını “Bizim için bir devrim, bir yaşam biçimiydi” diye anlatıyor.

Ali Birsin’in eşi ve çocuğu cezaevinde. Müzakerelerin bittiği ve çatışmalı sürecin yeniden başladığı 2015 yılından sonra tutuklanmış aile fertleri. Birsin ise torunu Civan ile evde yalnız kalmış.

Birsin ve torunuyla gece 23:00 sularında evinin avlusunda oturuyoruz. Evin yanı başındaki yoldan zırhlı polis araçları geçip dururken anlatmaya devam ediyor:

“Bazı kanallar var, yine onları seyrediyorum. Torunumla yalnızız evde. İki televizyon var. Ona diyorum diğerinde sen git çizgi filmi seyret, ben de haber seyretmek zorundayım. Öyle anlaşıyoruz. Onun dışında başka kanalları izlemiyorum.”

Birsin de Diyarbakır’daki Çağır ailesi gibi çanak anten olmadığında psikolojisinin bundan olumsuz etkilendiğini söylüyor.

“Diğer televizyonları seyrettiğim zaman benim karşıma bir Kerbela çıkıyor sanki. Takip edemiyorum. Çanak anten benim için Kürt halkının vicdanıdır, sesidir. Benim rahat ettiğim yerdir.”

Ancak Kürt kurumlarının tamamının kapatıldığını hatırlatan Birsin, “Gazetecilerin çoğu tutuklu, ne söz ne cevap ne de başka bir şey var” diye de ekliyor.

Çift çanakla gelen yeni bir meslek: “Çanakçılık”

İki çanak durumundan ötürü zaman içerisinde Kürtler arasında yeni bir meslek de gelişmiş. Burç, “Türkiye’de çanak işini yapanların yüzde 90’ı Kürtlerden oluşuyor. Çanakçıların çoğu Kürt’tür” diyor.

Türkiye’deki yargı makamları, Avrupa’dan yayın yapan ve Türkiye’de ikinci çanak ile izlenebilen kanallar için “PKK propaganda organı” suçlaması yapıyor. Bu yüzden yurt dışında kanalların kapatılması için kimi girişimlerde bulunuluyor. Bunun içerideki karşılığı ise çift çanak sahiplerine ya da “çanakçılara” operasyon oluyor.

Mesela Diyarbakır’daki Çağır ailesinin ‘çanakçısı’ bu işi de yaptığı için hala tutuklu, Elazığ Cezaevi’nde tutuluyor.

Çanaklara yönelik sürekli sinyal ve engellemelerin olduğunu, antenlerin sık sık bozulduğunu söyleyen Özgür, bir dönem polislerin çanakları toplamaya başladığını hatırlatıyor. Onun dikkat çektiği bu durumun altını Burç da çiziyor. MED TV’yi izlemenin bir suç haline getirildiğini ancak insanların bu bedeli ödemeyi göze aldığını söylüyor:

“Türkiye’de MED TV’nin yayıncılığıyla birlikte iki çanağı olanlara, yani çanağı TÜRKSAT’ta değil de Avrupa’dakilere yönlendirilmiş olan evlere baskınlar yapıldı, çanaklar toplatıldı. Neredeyse çanaklar evlerin avlusunda gizleniyordu. Çoğu insan çanağı alındıktan sonra cesaretle yeniden ikinci çanak alabiliyordu, bazıları ise toplu halde bir çanak alıp gizli bir avluda beraber izliyordu.”

Kürt kanalları ilk kez ‘tek çanak’ta

1995’te yayına başlayan MED TV 1999 yılında kapatılırken, sırasıyla Medya TV, Roj TV, Nuçe TV ve Med Nuçe bu yayıncılık geleneğini sürdürdü. Bugün ise ikinci çanak üzerinden hala yayın yapan kanallar şöyle: Sterk TV, Medya Haber, Ronahi TV, önce bir internet televizyonu olarak yayına başlayan Artı TV, Ezidilerin kanalı olan Çıra TV ve bir kadın kanalı olan Jin TV.

Ancak 1995 ile bugün arasında Kürt medyası açısından ‘kısa devre’ dönemi olarak da tabir edilebilecek bir aralık var. Bu dönem, ilk kez TÜRKSAT üzerinden yayın imkanına sahip olan İMC TV, Özgür Gün TV, Azadi TV ve Jiyan TV’nin var olduğu 2011 ile 2016 arası dönem.

İMC TV’nin yayın koordinatörü Burç, 2011’de pratiğe geçen bu deneyimi, Biz TÜRKSAT yayını ile tek çanaklılar ile çift çanaklılar arasında bir bağ kurmaya çalıştık” sözleriyle özetliyor.

2015 yılında Diyarbakır merkezli olarak kurulan Azadi TV’nin yayın koordinatörü Nurhak Yılmaz da kanallarının Kürtçe-Türkçe yayın yapıyor oluşu, bölgede bulunması ve orada yaşananları yansıtan az sayıda kanaldan biri olması nedeniyle kısa süre içerisinde yaygın olarak izlenmeye başlandığını söylüyor.

Yılmaz’a göre Azadi TV, daha sonra olağanüstü hal (OHAL) Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) ile kapatılan İMC TV, Gün TV ve Jiyan TV ile birlikte o dönem sokağa çıkma yasakları ve şiddet nedeniyle evinden çıkamayan Kürtlerin dışarı ile temasını sağlıyordu.

Yasaklar, çatışmalar ve kapatılan basın kuruluşları

Türkiye’de ‘çözüm süreci’ ya da ‘demokratik çözüm’ adıyla yürütülen barış müzakereleri ile birlikte 2013 ve 2014 yılları arasında devlet ve PKK arasındaki çatışmalar durulurken, can kaybı yaşanmadı ve insan hakları ihlalleri azaldı. Ancak 2015 yılının ortalarında silahlı çatışmalar yeniden başladı.

25 Temmuz 2015’ten itibaren çatışmalar artarak devam etti. Çoğunluğu Kürt nüfusunun oluşturduğu kentlerde sokağa çıkma yasakları ilan edildi.

Diyarbakır, Sur

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) raporuna göre Ağustos 2015 – Ocak 2017 tarihleri arasında ilan edilen sokağa çıkma yasaklarından en az 1 milyon 900 bin kişi etkilendi.

Yasaklar süresince yerleşim yerlerinden yaklaşık 500 bin kişiden az olmamak üzere zorla yerinden edilme gerçekleşti.

2015’i takip eden yıl olan 15 Temmuz 2016 yılında yaşanan darbe girişiminin ardından uygulamaya konulan OHAL’le beraber çok sayıda televizyon kanalı, gazete ve radyo kapatıldı.

Resmi Gazete’de yayımlanan kararlara göre OHAL döneminde aralarında Özgür Gündem ve Azadiya Welat gibi Kürt medyasından gazetelerin de bulunduğu 70 gazete için kapatılma kararı verildi.

25 radyo ile aralarında Kürt illerinde hatırı sayılır izleyici kitlesine sahip olan İMC TV, Özgür Gün TV, Azadi TV ve Jiyan TV’nin de olduğu 20 televizyon kanalı önce TÜRKSAT’tan çıkarıldı, daha sonra da kapatıldı.

Ayrıca Diyarbakır merkezli yayın yapan Dicle Haber Ajansı (DİHA) ve bir kadın haber ajansı olan JİNHA’nın da aralarında olduğu 15 haber ajansı kapatıldı. 20 dergi ve 29 yayınevinin de kapısına kilit vuruldu.

“Kürtler televizyonu kapattı”

“İMC TV etkili olunca bizi TÜRKSAT’tan çıkardılar. TÜRKSAT’tan koparıldık ve HOTBİRD’e geçtik. Ve bu kez sadece Kürt izleyicisiyle kaldık” diye anlatıyor Burç.

Nurhak Yılmaz

Yılmaz ise her ne kadar Kürt izleyici, okur ya da dinleyicisinin kapatma, sansür ve kısıtlamalara ‘alışık’ olsa da, tüm yayınların bir anda susturulmasının ‘bir ilk’ olduğuna dikkat çekiyor.

Kürtlerin buna tepkisinin “ana akım/yaygın medya/havuz medyasından haber izlememek” olduğunu aktaran Yılmaz, kapatmalarla birlikte yurttaşların haberle ilişkisine değiniyor:

“Bölgede toplumun haber alma pratiğinde keskin bir değişiklik yaşandı. İnsanlar Avrupa’dan yayın yapan Strek TV, Artı TV, Medya Haber, Ronahi TV dışındaki kanalları izlememeye başladı.

“Bu kanallara ulaşma koşulu olmayan insanlar ise televizyonu tümüyle kapattı. Televizyon izlenme oranlarını ölçme koşulumuz elbette yok ancak bölgedeki kişisel tanıklığımdan yola çıkarak söylüyorum, birçok evde televizyon, üzerine yeniden dantelin örtüldüğü dekoratif bir mobilyaya dönüştü. Başlı başına evlere giren bir şiddet aracına dönüştürülen televizyon ile Kürtler arasındaki mesafe daha da büyüdü diyebilirim.”

Yeni bir arayış

Özgür Gazeteciler Cemiyeti Sözcüsü Hakkı Boltan, İMC TV, Özgür Gün TV, Jiyan TV, Azadi TV’nin bölgede izlenen ana kanallar olduğunun altını çiziyor.

“Toplumsal itibarları vardı. Türkiye toplumunda da izlenmeye başlanan kanallardı. Irkçılığa ve şovenizme hizmet etmeyen, devlete hizmet etmeyen habercilik kanallarıydı bunlar. Dolayısıyla devlet bunlara yöneldi ve kapattı.”

Bu süreçle beraber Kürtlerde geleneksel iletişim araçlarından kopuşun başladığına dikkat çeken Boltan’a göre bu kapatmaların ardından toplumda, özellikle ev içinde olan orta yaş üstü yurttaşlarda yeni bir “arayış” başladı:

“Evde internetle bağlantısı olmayan, sadece dinleyerek haber alan kesimler, özellikle kadınlar, orta yaş ve yaşlı kadın kesiminin en çok takip ettiği haber kaynakları bu televizyonlardı. Bunlar kapandıktan sonra diğer televizyonlarda arayışları oldu. Ancak bunlar cevap vermedi aksine bir tepki olarak televizyonlar artık evlerde açılmaz oldu. Haber kaynakları, siyasi değerlendirmeler, hükümet temsilcilerinin açıklamaları bir küfür gibi görülüyordu. Arayışlar başladı.”

Boltan, bu arayış neticesinde varılan yerin internet olduğuna dikkat çekiyor. Ona göre habere başta “çanak” vesilesiyle televizyon gibi bir takım geleneksel iletişim araçları üzerinden ulaşan özellikle orta yaş üstü kesim, basın kuruluşlarının kapatılmasıyla beraber habere erişmek için –özellikle çocukları aracılığıyla- internete yöneldi.

Varto kent merkezinin hemen girişinde bulunan ve şehri tepeden gören kalekolun olduğu tepe

Varto, Muş’un bir ilçesi. İlçenin hemen girişinde tüm kente hakim bir tepe var. Tepede şimdi kale(kol) olarak kullanılan yer aslında Urartular döneminden kalma tarihi bir kale. Geçmişte Urartuların egemenlik alanı olan Muş’tan Van’a dek uzanan kimi tepelerde hâlihazırda kalekol işlevi gören benzer tarihi kaleler yer alıyor.

M.Ö. 9. ve 8. yüzyıllarda en güçlü dönemini yaşayan Urartular bu kaleleri iletişim amacıyla kurmuş. Tıpkı J. R. R. Tolkien’in yazdığı ve sinemaya da uyarlanan Yüzüklerin Efendisi’ndeki Gondor ile Rohan bölgeleri arasında iletişim kurmak için inşa edilen kuleler gibi. Bugün kalekol yapılan kalelerin de aslında benzer bir işlevi var.

Ancak Varto sadece bu kalekoldaki polis ve askerler tarafından gözetlenmiyor. İlçenin çarşısında da büyük bir karakol var. Karakolun hemen önünde mütemadiyen bir Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı (TOMA) duruyor. Şehir içinde ise sürekli zırhlı askeri araçlar tur atıyor.

1990’lı yıllarda Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda köy boşaltmaları, zorla göç ve baskı ile karşı karşıya kalan yerlerden biri Varto.

Muş şehir merkezinden uzak bu ilçe, müzakerelerin sona erip çatışmaların yeniden başladığı 2015 yılında da sokağa çıkma yasağının ilan edildiği ilk yer oldu. 16 Ağustos 2015’teki bu yasağı daha sonra Diyarbakır, Şırnak, Mardin ve Hakkari’de gelecek diğer uzun yasaklar takip edecekti.

Görüştüğümüz Vartolular, sokağa çıkma yasağının yaşandığı dönemde kentte yaşananları birkaç kanal hariç hiçbir yerin doğru bir şekilde yansıtmadığından yakınıyor. Örneğin bir Vartolu, 2016 yılında kapatılan İMC TV’ye atıfta bulunarak, “Varto’da yaşanan olayları burada her ne olduysa o haliyle veren bir kanaldı” diyor.

Diyarbakır’daki gibi buradaki evlerde de çift çanak var. Ancak konuştuğumuz Vartolular, yasaklı 2015 yazından sonra haber alma alışkanlıklarının değiştiğini aktarıyor. Özellikle habere çanak üzerinden erişen orta yaş üstü çoğu kişi, 2016 yılında başlayan televizyon, gazete ve radyo kapatmalarının ardından internete yöneldiğini söylüyor.

“İnternet benim için çanak antenin yerini almış durumda”

Hanım Taş

44 yaşındaki Hanım Taş bunlardan biri. İki çocuk sahibi olan Taş, ev işçisi. 2016 yılından önce haberleri daha çok televizyondan izlediğini belirtiyor. “Tarafsız bir yayıncılık yapıyordu” dediği İMC TV ile Azadi TV ve Gün TV’yi izlediğini anlatıyor.

“Onlar kapanınca internete yönelmek zorunda kaldım, televizyonu hiç açmaz oldum. Kapatmaların ardından haberlerde istediğimi bulamaz oldum.

“2016 yılından önce sadece konuşmak için kullandığım telefonum ve ondaki internet benim için haber kaynağı olmaya başladı. 2016 yılı benim için bir milat oldu. Telefonumdaki internet üzerinden BirGün, Karınca, Artı gibi bazı haber sitelerini takip etmeye başladım.

“Twitter ve Facebook hesaplarım var. Oraları da haberleri takip edeceğim yerler olarak kullanıyorum.”

Evlerinde hala çanak antenin bulunduğunu ve orada mevcut olan kanallar olduğunu belirten Taş, “Ama artık neredeyse tamamen internete yöneldim” diyor.

Eskiden tek çanakta kimi özel Türk kanallarının olduğunu hatırlatan Taş, evlerine ikinci çanak anteni aldıklarında Roj TV’yi izlediklerini hatırlatıyor:

“Daha çok Kürt kanallarını izliyorduk. Psikolojik olarak da onlara bağlıydık aslında. Ancak sonradan kimi alternatifler doğmaya başladı. Normal uyduda İMC TV gibi bir kanal oldu. Onu çok severek izliyordum.”

90’lardaki çanak anten ile bugünkü internet arasında bir bağ kurduğunu belirten Taş, “Eskiden habere çanak antenle ulaşıyordum. Hala da çanak anten var, bazı kanallar var. Ama şimdi internet benim için çanak antenin yerini almış durumda” diyor.

Ancak Taş, internetin de kimi zorlukları olduğunun altını çiziyor:

“Bazı yazılar hızlı bir şekilde siliniyor, takip ettiğim bazı yerler engelleniyor. Ama internette haber adına her şey var. Bir yer kapanınca o yerdeki haberi bir başka yerden alabiliyorum.

“Bazı arkadaşlarım var Twitter’da mesela, onlar bir mesaj atıyor ve ben engellenmiş de olsa o haberi alabiliyorum.”

İnternete yönelim özellikle 2016’da başlıyor

Halide Bulak

Hanım Taş’ın ablası 48 yaşındaki Halide Bulak da interneti kullandığını ve daha çok habere erişim için bu mecrayı tercih ettiğini söylüyor.

Bulak son iki-üç yıldır internete yöneldiğini belirtiyor. Yani kanal ve gazetelerin kapatıldığı tarihler onun için de milat. 2016 yılından itibaren neredeyse tamamen internet üzerinden habere ulaştığını söylüyor Bulak.

“Kanallar, gazeteler kapatılınca alternatif bir yol aradım. İnternet benim için bir alternatif. Farklı kaynaklardan haber alabiliyorum şimdi.

“Normal televizyonlarda hep aynı haberleri görüyorum. Ben de internette farklı haber kaynaklarına ulaşıyorum.”

90’lı yıllarda yasaklara karşı çanak anten olduğunu anımsatan Bulak, “Biz çanak antenlerle farklı haberleri görüp duymaya çalışıyorduk” diyor ve bugün de internetin kimi avantajlarına dikkat çekiyor.

“Aslında şimdi çok daha güzel. Çünkü internet aracılığıyla çok daha farklı kaynaklara ulaşabiliyor, haberler alabiliyoruz.”

Bulak’ın herhangi bir sosyal medya hesabı yok ancak her gün internetteki gazeteleri, bazı siteleri açıp takip ettiğini söylüyor.

“Merak ettiğim bir konuyu yazıyorum internete ve alternatif varsa farklı haber kaynaklarından o habere ulaşmaya çalışıyorum. Eğer doğruluğuna inanmadığım bir haber varsa internette en doğru kaynağı bulmak için uğraşıyorum. Köşe yazarlarının yazılarını, bazı yazarların değerlendirmelerini, farklı haber kaynaklarını tarıyorum. Geniş bir kaynak taraması yaptıktan sonra kendimce bir sonuca varabiliyorum.”

2006’dan bu yana internetle sınırlı bir ilişkisi olduğunu belirten 51 yaşındaki Rasim Doğan da 2016 yılındaki kapatmalardan sonra daha çok internetteki haberlere yöneldiğini söylüyor.

“Daha doğru habere ulaşmak için internete daha çok yöneldim. Şu an diyebilirim ki internetteki haberler benim favorimdir. Hiçbir kanalla ilgilenmiyorum. İnternette ilgimi çeken haberler ise tamamen siyasi.”

Doğan aynı zamanda bir Twitter kullanıcısı, takip ettiği bazı hesaplar olduğunu söylüyor. “Onları tamamen habere ulaşmak için takip ediyorum. Şu an internetten haber konusunda bir tatmin sağlıyorum. Gerçek yaşamdaki doğruluğunu kanıtlıyor takip ettiğim yerden aldığım şeyler” diye belirtiyor.

Kapatılan yayınların boşluğu internetle dolduruluyor

Hakkı Boltan

Özgür Gazeteciler Cemiyeti Sözcüsü Boltan, Varto özelindeki bu durumun Kürt illerinin genelinde geçerli olduğuna dikkat çekiyor. Değişimin nedenini ise şöyle yorumluyor:

“Toplum çare olarak internete yönelmiş durumda. Bundan vazgeçmesi de artık mümkün değil. Çünkü Türkiye’de bağımsız bir kanal yok. Bağımsız bir kanala uydu frekansı verilmiyor. Zaten uydudan frekans alan da hemen kapanacak. Uydu yayıncılığından umut kesilmiş durumda.”

Avrupa üzerinden yayın yapan kanallara dikkat çeken Boltan, “Sürgünde yapılan yayınlar var. Ancak yurt dışındaki televizyonlarda anında bilgiyi almak geç oluyor. İnternette ise anındalık var. Bu yüzden internete olan rağbet kendisini ihtiyaç olarak dayatıyor” diyor.

Kapatılan Azadi TV’nin yayın koordinatörü Yılmaz da zamanla kapatılan yayınların yarattığı boşluğu doldurmak amacıyla internet üzerinden başlayan yayınların kısa süre içerisinde interneti alternatif bir haber alma aracına dönüştürdüğünü söylüyor:

“Elbette internet dünya genelinde olduğu gibi bölgede de akıllı telefonlar üzerinden oldukça yaygın kullanılan bir mecraydı ancak ağırlıklı olarak genç ve orta yaş gruplarının haber, eğlence, iletişim amacıyla kullandıkları bir araçtı. Daha ileri yaş grubundan olan kadın ve erkeklerin yerleşmiş televizyon izleme alışkanlığını da değişime uğratan bir süreç böylece yaşanmış oldu.”

Ancak Yılmaz, özellikle orta yaş üstü kesimlerde çanak anten üzerinden haber alma oranının hala yüksek olduğunu da belirtiyor.

“İnterneti de korkarak kullanıyoruz”

54 yaşındaki Şengül Çiçek, Haziran ayındaki seçim sürecine değinerek medyanın durumunu ve internetle ilişkisini anlatıyor.

“Seçim sürecinde medya yoktu, basın yoktu” diyen Çiçek, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın hapiste olduğunu ve seçim boyunca kampanyasını sosyal medyadan yürüttüğünü hatırlatıyor.

HDP’nin Muş milletvekili adayı olan Gülistan Koçyiğit’in de yardımıyla seçime dair haberlerin internetten sokağa aktarıldığını anlatıyor Çiçek. “Mahallelere gittik, Demirtaş’ın tweetlerini sinevizyona aktararak yurttaşlara izlettik” diyor.

Habere erişim için kendisinin de birçok Vartolu gibi interneti aktif olarak kullandığını söyleyen Çiçek, elindeki akıllı telefonu göstererek, “İnternet bize bir cevap oldu. Ancak onu da korkarak kullanıyoruz” diye ekliyor.

Çiçek’in bahsettiği ‘korku’ görüştüğümüz diğer Vartolularda da hakim. Bu, daha çok, sosyal medyada herhangi bir paylaşımdan ötürü cezaevine girme korkusu. Hatta bu nedenle kimi Vartolular sorularımıza yanıt vermekten kaçınıyor.

İsmini vermek istemeyen 47 yaşındaki bir Vartolunun anlattıkları bu baskı ve korkunun habere erişime nasıl yansıdığını özetler nitelikte. 2016 yılı itibariyle ‘kesin bir biçimde’ internete yöneldiğini söyleyen Vartolu yurttaş, habere erişim için Twitter ve Facebook hesapları olduğunu ancak 24 Haziran seçimlerinden sonra ikisini de kapattığını belirtiyor:

“Seçimden sonra Twitter’ı kapattım, Facebook hesabımı da dondurdum. Nedeni tabi ki baskılar. Türkiye’de medya bağımsız değil, taraflı. Artık sosyal medyayı da düzenli takip edemediğim için gerçek habere ulaşmakta güçlük çekiyorum. Ancak internet yine de bir açığı kapatıyor benim için.” 

1HaberVar deneyimi: “Rağbet gösterilince hedef olduk”

2016 yılında televizyon, gazete ve radyo kanallarının kapatılmaya başlanmasının akabinde bir internet televizyonu gibi çalışan 1HaberVar kuruldu.

İşsiz kalan bir grup gazeteci tarafından 1 Kasım 2016 tarihinde kurulan platform, yayın hayatını sadece bir buçuk yıl sürdürebildi. Soruşturma ve erişim engellemelerinin hedefi olduğu için kapatıldı.

Özgür Gazeteciler İnisiyatifi Sözcüsü Boltan, 1HaberVar’ın engellenmeden önce video programlarını 500 bin kişinin izlediğini söylüyor. 3-4 ay gibi bir zaman zarfında tanınırlığı olduktan sonra platformun hedef haline geldiğine dikkat çekiyor.

İbrahim Aslan

1HaberVar’ın kurucularından gazeteci İbrahim Aslan ise muhalif ve Kürt basın kuruluşlarının kapatılmasıyla beraber 1HaberVar sitesinin, sosyal medya ve radyo yayınlarının büyük bir kesimin ilgisini çektiğini anlatıyor. Aslan, internetten yayın yapan platforma bu rağbetin, beraberinde baskıyı da getirdiğini belirtiyor.

“Platform, yaptığı canlı yayınlar, internet sitesi ve radyo yayınlarıyla 6 aylık bir süreçte ortalama günlük olarak 300 ile 400 bin insana temas eder duruma geldi. Yine özellikle 16 Nisan referandum süreci ve Newroz kutlamalarına ilişkin sosyal medya hesaplarından yaptığımız canlı yayınlar kimi zaman 1 milyon insan tarafından takip edildi.

“Hakkımızda açılan soruşturmalar ile sitemizin BTK tarafından iki kez kapatılmasının direk bu yayınlar ile ilgisi var. Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’nın 99 sosyal medya yayınımıza açtığı soruşturmaların özellikle çok fazla kişi tarafından izlenen yayınlarımız olması da bu durumu teyit eden iyi bir örnek olarak değerlendirilebilir.”

Televizyon, radyo ve gazeteler kapatılınca internete eğilim arttı

Peki, izleyicinin 1HaberVar’a yönelik ilgisi, 2016 yılının yani KHK ile radyo, gazete ve televizyon kanallarının kapatılmaya başlandığı dönemin ardından Kürt illerinde özellikle orta yaş ve üstünde internet eğilimine dair ne söylüyor? Aslan’a göre 1HaberVar’a yönelik takipçi sayısının hızla yükselme nedeni özellikle muhalif basının çok sınırlı olmasıyla ilgili:

“Televizyonların, radyoların, gazetelerin kapatılması internete eğilimi büyük oranda arttırdı. İnsanlar için sadece internet mecrasında alternatif bilgi kaynağına ulaşma gibi bir durum ortaya çıktı. İnsanlar yasaklanan sitelere ulaşmak için WPN uygulamaları indirmeye başladı.

“1HaberVar üzerinden özetlersek; 1HaberVar’a girişlerin yüzde 80 üstü telefon üzerindendi. Özellikle haber takibi için telefonların kullanılması ve yazılı basına yönelik ilginin düşmesi de bu durumu tetikliyor. Ancak 1HaberVar’a yönelik takipçi sayının çok hızlı yükselmesinin nedeni özellikle de muhalif basının çok sınırlı olması ile ilgili bir durum.

“Bir de Kürt illeri için değerlendirirsek 1HaberVar kapatılan medya kuruluşları içerisinde o dönem için Kürtçe ve Türkçe yayın yapan tek platformdu. Bu durumda Kürtçe haber takibi yapan okuyucuların ve izleyicilerin 1HaberVar’a yönelmesine neden oldu diyebiliriz.”

Fenerle aranan haber

Medya araştırmaları yapan Britanya merkezli We Are Social’ın verilerine göre 2018 yılında Türkiye interneti yüzde 62 oranında telefon üzerinden takip ediyor. Türkiye’nin altıncı sırada olduğu ‘mobilden internet takibi’ listesinin ilk beş sırasında Nijerya, Hindistan, Endonezya, Güney Afrika ve Suudi Arabistan var.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) verileri ise mobil cepten internet kullanımında nüfus ile doğru orantılı bir artış olduğunu gösteriyor. Veriler Türkiye genelinde olduğu gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde de mobil cepten internet kullanımının arttığına işaret ediyor.

Ancak özellikle yasak ve çatışmaların başladığı 2015 ve onu takip eden 2016 yılında Muş, Mardin, Şırnak ve Hakkari’de nüfusta düşüş olmasına rağmen mobil cepten internet kullanımında aynı ve devam eden yıllarda artış söz konusu.

Görüştüğümüz Kürt yurttaşların aktardıkları, yine kapatılan basın kuruluşlarının temsilcilerinin değerlendirmeleri bu konuya dair bir şey söylüyor. 2016 yılında bölge illerinde nüfusta yaşanan düşüşe rağmen mobil cepten internet kullanımındaki artış; radyo, gazete ve televizyonların kapatılmasıyla beraber habere erişim için internete yönelimin olduğuna işaret ediyor.

Özellikle orta yaş üstü Kürtlerde “çanak anten’den wireless’a” geçiş, geleneksel iletişim araçlarından bir kopuş söz konusu. Nurhak Yılmaz bunu, “Baskı koşullarında internet giderek artan oranda kullanılan bir iletişim aracına dönüştü” diye özetliyor. Ancak Yılmaz, bir ek de yapıyor:

“Doğru bilgiye ulaşmak için toplumun özel bir çaba harcaması gerekiyor. Örneğin çanak anteni yoksa para ödeyip alması, interneti yoksa eve internet bağlatması, izlemek istediği yayına internet yasağı varsa VPN ile tanışması gerekiyor. Toplumun bilgiyi haberi fenerle aradığı, bunun için bedel ödemesi gerektiği bir dönemden geçiliyor.”

Hanım Taş’ın, kimi zorluklarına rağmen çanak antenin yerine ikame ettiğini belirttiği internete dair sözleri, Kürt kentlerindeki değişen haber alma pratiğini özetler nitelikte: “Şimdi internet benim için çanak antenin yerini almış durumda.”


Bu haber, Punto24 ve Guardian Vakfı’nın desteğiyle yürütülen Objective Araştırmacı Gazetecilik Eğitim Programı’nın burs desteğiyle hazırlandı.

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
"İnternet bağımlılığının nedeni sadece internet değil"
Sonraki Haber
Hakkında uzaklaştırma kararı verilmişti: Bir kadın eşi tarafından evinde öldürüldü