Ana SayfaYazarlarElend AydınBilgelik ile cehalet arasında – Elend Aydın

Bilgelik ile cehalet arasında – Elend Aydın


Elend Aydın


Bilgelik ile cehalet uçurumları arasında uçuyorum bu aralar. Uçuyorum da kanatsız olarak, kanatsızlığa uçuyorum. Bilgelik, evren olma bilinci, sevdiklerimizin de evren oldukları için “ölüm” denen suni olguya “kaptırılmaması” bilincidir. Hiçbir hikâye yarı değil, hiçbir cenaze marşı gerçek değil… Ama cehalet, kanlı gerçekleriyle tıslayarak sadece bir “gömlek değiştirme”, bir dönüşüm olan “sahne değişimini” “ölüm” addederek hayat adına ne varsa vahşi ve faşistçe hırpalayıp yok etmek istiyor. Evet, cehalet, faşisttir, faşizmi besler, faşizmden gelir. Ama meydan muharebeleri alanına dönüşen ruh ve bedenimi; cehalet ve bilgelik ordularının tahakkümünden kurtarmalıyım; tabi ki bilgelik lehine! Zira kendi varlığımda da gerçekleşse faşizmin düşmanıyım ben, safım belli. Üstelik anlamı “şafak” olan Kürtçe adım gibi biliyorum ki, bir süre sonra evren ve insanlık, biz cehaletzedelerin ölüm seremonilerine, yıkım ve çöküşlerine kıs kıs gülecek!

Kanatsız kanatlarımla kanatsızlığa uçuyorum (Kürtçesini de yazmamak olmaz: bi baskên xwe yên bêbask, ber bi bêbaskti yê va difirim), her taraf uçurum. Buda her an gözlerini yumup “aydınlanmayıncaya dek açmayacağım” diyor ve kırk üç gün sonra aydınlanarak uyanıyor. Kırk üç gün sonra bir an ve her an, aydınlanma sonsuzluk, ışık ve bir an oluyor. Ama meydan muharebelerinin mekanı sabırsız! Kırk üç salise bile dayanamıyor ve cehalet saraylı kılığında çirkin borazanlarını çalıyor, her şey karanlık! Kanatsız kanatlarım ruhumun üzerine kapanıyor, aklımda bir mum sevgili Camille Claudel (seni bir gün yazarım arkadaşım) için yıllar önce söylenen şu sözle yanıyor: “Kanatları ona çok ağır geldi.” Ağır gelen, hiçbir yere götürmemekle yetinmeyip boğan kanatların “asıldığı” bir yer var mı bilmiyorum ama geçen gün tuhaf bir istekle güz yapraklarına karışmış kuş kanatlarını toplayıp boyayarak kafama ve kalbime takmak istedim, sanki doğduğumdan beri öyle yapmışım gibi. Yani kuş tüylerine rengarenk bürünme duygusu çok güçlü bir duygudur arkadaşlar ve Geronimo/Son Mohikan’ın gelecekteki torunlarından olacağımıza işaret etmektedir. Kanatların böyle hiçliğe uçması, “kanatsızlaşması” ya da üzerimize kapanması bundandır belki de.

Cehalet kemirgen varlığıyla peşimi bırakmıyor, bilgelikse kâh kaçıyor kâh kalbimin karanlık vadilerinde saklanıyor; kafamda dedem, Son Mohikan’ın kuş tüylerinden tacıyla nereye gidiyorum ben böyle? Dün neydi, bugün ne zaman, yarın kim? Kanatsızlık bize kanat olmuşsa uçurum çiçeklerine el sallamalı ve her biri özgür bir kuşa dönüşen başımızdaki kızıl derili tüylerle bilgeliğe merhaba demeliyiz.

Buda, aydınlanmayana kadar açmıyor gözlerini, kırk üç gün geçiyor tek bir anın içinde, sonsuz ışık bilgelikle doğuyor. Buda kalbimize bir ışık huzmesi yolluyor, cehalet apoletleriyle geriliyor. Başımızda Son Mohikan’ın ilk Kurdi kuşları; bilgelik ne güzel ışıldıyor.