Ana SayfaKitapKokusuz zaman – Byung-Chul Han

Kokusuz zaman – Byung-Chul Han

HABER MERKEZİ – Güney Koreli yazar ve kültür kuramcısı Byung-Chul Han’ın “Zamanın Kokusu: Bulunma Sanatı Üzerine Felsefi Bir Deneme” isimli çalışması Şeyda Öztürk çevirisi ile Metis Yayınları’ndan çıktı. Han’a göre bugünün ‘zaman krizi’ hızlanma değil çünkü hızlanma çağı çoktan bitti. Ona göre zaman, düzenleyici bir ritmin eksikliğini çekiyor. Han’ın zaman kavramını, ‘zamansal bozulmayı’ ele aldığı kitabında yer alan “Kokusuz zaman” başlıklı pasajı paylaşıyoruz.


Byung-Chul Han


Mitoloji dünyası anlamla doludur. Tanrılar ölümsüz anlam taşıyıcılarından başka bir şey değildir. Dünyaya mana, anlam verir, onu insanlar için anlamlı kılarlar. Şeyler ve olaylar arasındaki bağıntıyı anlatırlar. Anlatılan bağıntı anlamı kurar. Anlatı, hiçbir şeyden yola çıkıp dünyayı kurar. Tanrılarla dolu demek, anlamla, anlatıyla dolu demektir. Dünya bir resim gibi okunabilir. O resmin bir orasına bir burasına bakmak ondaki anlamı, onun anlamlı düzenini görmeye yetecektir. Sağlam bir şekilde bir araya getirilmiş bir düzende (kozmos) her şeyin bir yeri, yani anlamı vardır. Herhangi bir şey olması gereken yerden uzaklaşırsa tekrar oraya yerleştirilir. Zaman onu düzeltir. Zaman düzendir. Zaman adalettir. Bir insan şeylerin yerini kendi başına değiştirdiğinde suç işlemiş olur. Zaman bu suçun kefaretini ödetir. Böylece ebedi düzeni tekrar tesis eder. Zaman adildir (diké). Olaylar, sağlam bir ilişki içinde, anlamlı bağlantılar içinde durur. Tek bir olayın bile bu düzenden çıkmasına göz yumulmaz. Her olay dünyanın ebedi, değişmez tözünü yansıtır. Burada, geçerli düzende değişikliğe yol açacak hiçbir hareket yoktur. Bu ebedi tekerrür dünyasında, hızlanmanın hiçbir anlamı olmayacaktır. Sadece aynının ebedi tekrarı, eskiden olmuş olanın, ebedi hakikatin yeniden üretimi anlamlıdır. Tarihöncesi insan, daimi bir şimdide yaşar.

Tarihsel dünyanın önkoşulları ise tamamen farklıdır. Tamamlanmış bir tablo gibi ebedi bir tözü, değişmez bir düzeni göstermez seyirciye. Olaylar hareket etmeyen bir düzlem üzerinde değil, süregiden bir hat üzerinde tertip edilmiştir. Olayları birbirine bağlayan ve böylece anlamlarını açığa çıkaran zaman doğrusal bir şekilde akıp gider. Zamanı anlamlı kılan şey Aynının sonsuz tekerrürü değil, değişim olasılığıdır. Her şey ya ilerleme ya çökme anlamına gelen bir süreç teşkil eder. Tarihsel zaman, yöneltildiği ölçüde bir anlamlılığı açığa çıkarır. Zaman hattının belli bir istikameti, bir sentaksı vardır.

Tarihsel zaman sürüp giden bir şimdi bilmez. Şeyler sabit bir düzene göre tertip edilmiş halde kalmazlar. Zaman geri götürmez, ileri götürür; tekrarlamaz, telafi eder. [1] Geçmiş ve gelecek birbirinden uzaklaşır. Bir değişim, süreç, gelişme olan zamanı anlamlı kılan şey aynılığı değil, farklılığıdır. Şimdinin kendi başına bir tözü yoktur. Bir geçiş noktasıdır sadece. Hiçbir şey salt olmak (ist) durumunda değildir. Her şey oluş (werden) durumundadır. Her şey başkalaşır. Aynının tekrarı olaya (Ereignis) boyun eğer. Hareketler ve değişimler bir düzensizliğe yol açmaz, sadece başka, yeni bir düzen yaratır. Zamansal anlamlılık gelecekte temellenir. Bu geleceğe yönelmişlik, hızlandırıcı etkileri de olabilecek, ileri doğru bir zamansal çekim üretir.

Tarihsel zaman, doğrusal zamandır. Ama çok farklı seyir veya görünüş biçimleri alabilir. Eskatolojik zaman, ilerleme vaat eden tarihsel zamandan gayet keskin bir biçimde farklıdır. Nihai zaman olan eskatolojik zaman dünyanın sonuyla ilişkilidir. Eskaton, zamanın sonunun başlangıcını, tarihin sonunu hazırlar. Ve insanın gelecekle ilişkisi, bir fırlatılmışlık haliyle nitelenir. Eskatolojik zaman herhangi bir eyleme, bir tasarıya cevaz vermez. İnsan özgür değildir. Tanrı’ya tabidir. Kendini geleceğe doğru tasarlamaz. Kendi zamanını tasarlamaz. Sona, dünyanın ve zamanın nihai sonuna fırlatılmıştır daha çok. Tarihin öznesi değildir. Düzene sokan, Tanrı’dır asıl.

“Devrim” kavramının esas anlamı şimdi üstlendiği anlamdan tamamen farklıydı. Bir süreçtir devrim, evet. Ama geri dönüş ve tekrar veçhelerinden azade değildir. Revolutio esasında yıldızların yörüngelerini işaret eder. Tarihe uyarlandığında, sayıca sınırlı olan tahakküm biçimlerinin döngüsel bir şekilde tekrarlandığım demeye gelir. Tarihin seyrinde vuku bulan değişimler bir döngüyle bütünleştirilmiştir. Tarihin seyrini niteleyen şey ilerleme değil, tekrardır, insan da tarihin özgür öznesi değildir. İnsanın zamanla ilişkisini özgürlük değil, fırlatılmışlık belirler. Devrimleri yapanlar insanlar değildir; aksine, yıldızların yasalarına tabi oldukları gibi, devrimlere de tabidir insanlar. Zamanı doğal sabit değerler niteler. Zaman oluşsallıktır (Faktizität). [2]

Aydınlanma döneminde, özgül bir tarihsel zaman tahayyülü ortaya çıktı. Eskatolojik zamandan farklı olarak, ucu açık bir gelecek varsayıyordu. Bu tahayyülün zamansallığına sona doğru varoluş değil, yeniye doğru ilerleme hükmeder. Bir anlamlılık edinir, kendi ağırlığı vardır. Çaresizlik içinde hızla kıyamete doğru ilerlemez. Hiçbir oluşsallık, hiçbir doğal sabit unsur bu zamansallığı döngüsel bir tekrara zorlayamaz. Böylece devrim de tamamen farklı bir anlam edinir. Yıldızlara özgü dairesel hareket tasavvurundan özgürdür artık. Döngüsel bir devirden çok, doğrusal, ilerleyen bir olaylar silsilesi belirler devrimin zamansallığını.

Aydınlanmanın zaman anlayışı fırlatılmışlık ve oluşsallıktan kurtulur. Zaman hem oluşsallıktan çıkarılır hem de doğallıktan. İnsanın zamanla ilişkisini belirleyen şey özgürlüktür artık. İnsan ne zamanın sonuna fırlatılmıştır ne de şeylerin doğal döngüsüne. Tarihi canlandıran şey özgürlük fikridir, “insan aklının ilerlemesi” [3] fikridir. Zamanın öznesi artık düzen veren bir Tanrı değil kendini geleceğe yönelerek tasarlayan insandır. Zaman yazgı değil, tasarıdır. İnsanın gelecekle ilişkisi fırlatılmışlık değil, yapılabilirlik tarafından belirlenir. Devrimi yapan (produire) insandır. Böylece, devrimleştirme ve devrimci gibi kavramlar da mümkün olur. Yapılabilirliği işaret ederler. Fakat bu yapılabilirlik fikri dünyanın, hatta zamanın da dengesini bozar. Çok uzun bir süre ebedi bir şimdinin kurucusu olarak denge sağlamış olan Tanrı da zamandan yavaş yavaş ayrılır.


[1] Bkz. Reinhart Koselleck, Vergangene Zukunft. Zur Semantik geschichtlicher Zeiten, Frankfurt a.M., 1979, s. 71: “Yıldızların güzergâhlarını fani insanlardan bağımsız çizmesi ama insanları etkilemesi, hatta belirlemesi gibi, 17. yüzyıldan itibaren siyasal devrim kavramı da çifte bir anlam üstlenmiştir: Devrimler, katılan insanları tamamen aşarak gelişir ama herkes devrimin kurallarına tabi olur.”

[2] Robespierre, OEuvres complétes, haz. M. Bouloiseau, Paris, 1958, IX, s. 495.

[3] Conversations-Lexikon der Gegenwart, Leipzig, 1838, “Eisenbahnen” Demiryolları) maddesi, c. 1, s. 1136.


Kaynak: Metis

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Uzayın derinliklerinde bir serüven: ‘High Life’
Sonraki Haber
10 Ekim Katliamı: 'Devlet yetkilileri yargılanana kadar çabamız sürecek'