Ana SayfaYazarlarElend AydınRocinante ve düşsel kalkanımızla peşindeyiz Che – Elend Aydın

Rocinante ve düşsel kalkanımızla peşindeyiz Che – Elend Aydın


Elend Aydın


“Che Guevara anne babasına son mektubunu yazdığında hüzünlü şövalyenin dünya yollarındaki talihsiz serüveni üç buçuk asrı çoktan doldurmuştu. Ailesine elveda demek için Marks’tan bir alıntı yapmadı. Şöyle yazdı: Topuklarımın altında bir kez daha Rocinante’nin kaburgalarını hissediyorum. Kalkanımı koluma takıp tekrar yollara düşüyorum.”

İşte yine bir Ekim vakti… Yapraklarla rüzgara karışma, Che’ye selam durma vakti.

“Zafere ulaşıp devletleşen devrim”in (Zapatistaların ‘biz zaferi hedeflemiyoruz, hedeflersek ufuk biter’ sözünü hatırlamamak olmaz) bakanı ve halkının gözbebeğiyken “hüzünlü şövalyenin kalkanını” koluna takıp Bolivya Dağları’na doğru yola çıkan sevgili Kommandante Che, elbette ki devrimin; kabına, bürokrasi ve projelere sığmayan bir ruh ve fırtına olduğunu herkesten önce ve herkesin yerine anlayıp kuzey yıldızına karışmış kalbinin peşine düşmüştür.

Arjantinli doktor yoldaşın astım hastalığıyla cebelleştiği bir anda; “Sierralar kıvrım kıvrım / Soğuk otlar üstünde astım” mısralarını yazdığında biz kim ve neydik bilmiyorum ama, kalbimizin devrim zamanının emsalsiz ışığının, isyankar ruhumuzu tüm kölelik, hastalık ve cüceliklerinden ve de iktidarcı astım’lardan özgürlüğe çağırdığını biliyorum.

Bolivya Dağları’nın Valle Grande’sinde özellikle çekilip tüm devrimseverlere, kendileri olmaktan vazgeçsinler diye servis edilen yarı çıplak bir sonbahar olan suretiyle de kalbimizde durmadan uçan kırlangıçlarla da şimdi ve gelecekte kırılan ve kırılacak olan tüm zincirlerde de hep bizimle O… Hep bizim Chemiz!

Latin Amerika’nın kırsal pencerelerine hala sular ve çiçekler bırakılır onun için. Güzel yüzümüzü görmek istediğimizde hala onun kızıl yıldız takılı kepiyle çekilmiş fotoğrafına bakar, kendimize geliriz: Biz Che’yiz, devrimiz, hiçbir slogan, proje, dogma ve ezbere sığmayan.

Topuklarımızda Cervantes’in Sevilla zindanından kafesli dünyaya saldığı sıska at “Rocinante’nin kaburgaları”, kolumuzda asla düşmeyecek düşsel kalkanımız peşindeyiz işte yine. “Gerçekçi ol imkansızı iste” derken o, “soğuk har” üstündeki “astımlar” Ekim günlerinde açan gelinciklere dönüşüyor; biz, Che’nin imkansıza, imkansızca uçan pervanelerine…

Çaresizlik, yılgınlık ve teslimiyeti aşmaksa devrim; “soğuk otlar üstündeki astım”a ve birilerinin yıllar önce “zaferleri” sandığı “ölüme” rağmen devrimdir hep Che! “Ölüm” sadece tırnak içinde…

Devrimlerinin asla solmayacak çiçekleri ve gerçekçi imkansız pervaneleri olarak hep seninleyiz Kommandante, “hasta siempre” Che!*


*“Sonsuza Kadar Che”, İspanyolca. Bu arada hasta’nın (-dek, kadar) Kürtçedeki heta ile olan güzel fonetik ve semantik ayrılığından hoşlanmamak olmaz.



Önceki Haber
Bosna Hersek sandık başında
Sonraki Haber
Kürt siyasetinin küçük kara balıkları – Adnan Çelik