Ana SayfaManşet‘Mother Jones’ veyahut kapitalizmin baş belası: Mary Jones

‘Mother Jones’ veyahut kapitalizmin baş belası: Mary Jones

HABER MERKEZİ – Tarihten Kadın Portreleri’nde bu hafta “işçilerin annesi”, kapitalizmin baş düşmanı, belalı mı belalı bir kadın var: Mary Jones yahut nam-ı diğer Mother Jones.

Kimlikteki adıyla Mary Harris Jones yaşamı ve mücadelesi boyunca anıldığı adıyla “Mother Jones”, 1 Mayıs 1837’de İrlanda’nın Cork kentinde dünyaya gelir.

Amerika işçi sınıfının örgütleyicisi ve yılmaz direngeni olan Mary, ailesiyle birlikte ülkede yaşanan patates kıtlığının ardından ergenlik çağlarında, Toronto’ya göç eder. Buradaki yeni hayatında ilkin terzilik öğrenen Mary, sonrasında Michigan ve Tennessee’de öğretmenlik yapar.

1861’de demir kalıpçısı ve Demir Kalıpçılar Birliği üyesi George Jones’la evlenir ve bu evlilikten dört çocuğu olur.

Yıl 1867’ye geldiğinde ise sarı humma hastalığı nedeniyle eşi ve çocuklarını kaybeder. Mary bu kayıpların ardından ömrü boyunca çoğunlukla siyah giyer.

Yangın ve yeniden doğuş

Sonrasında Chicago’ya taşınan Mary, burada terzilik yapmaya başlar. Lakin Büyük Chicago Yangını’nda dükkanı ve tüm eşyalarını kaybeder.

Bu yangın Mary’nin hayatı boyunca sürdüreceği kavgasının yolunu da yapar bir anlamda. Mary, işçi mücadelesine, yangından sonra yöneldiğini söyler.

1880’li yılların ortasında artık 40’lı yaşlarının sonunda bir kadın olan Mary, Knights of Labor grubuna katılır. 1890’larda ise yeni kurulan Birleşik Maden İşçileri’nin (UMW) örgütlenme çalışmalarında aktif rol oynar.

Mary, sanayileşme sırasında çalışan yoksulların sayısının artmasına, ücretlerin azalmasına, saatlerin artmasına ve işçilerin işsizliğe, sağlık hizmetlerine ya da yaşlılığa yönelik herhangi bir sigortaya sahip olmamasına ilişkin meselelelere dair çalışma yürütür.

Başta kömür işçileri olmak üzere tüm işçilerin örgütlenmesi için dur durak bilmeksizin çalışan bir ‘arıya’ dönüşür Mary kısa sürede.

1873’te Pennsylvania’daki kömür madencilerine ve 1877’de demiryolu işçilerine yardım eden çok sayıda grev bölgesine gider.

Mary, kadınları mücadeleye katışı noktasında da öne çıkar. Misal gerçekleşen grevleri desteklemek maksadıyla işçilerin eşlerini, grev kırıcılara karşı ‘süpürge ve paspas tugayları’ adı altında mücadele etmek için örgütler.

İşçiler ‘madencilerin meleği’ olarak anılan Mary’e ‘Mother Jones’ lakabını takar. O artık işçi sınıfının hem önemli bir neferi hem de onların gözünde ‘annesi’dir.

Nam-ı diğer Mother Jones, 1903 yılında kamuoyunun dikkatini çocuk işçilere çekmek için 16 yaşın altındaki grevci tekstil işçilerinin katıldığı federal düzeyde gerçekleştirilen dev bir yürüyüşe liderlik eder.

Kavganın olduğu her yeri adımlamaktan geri durmayan Mary, 1870’lerin sonlarından 1920’lerin başlarına kadar, ülke genelinde yüzlerce greve katılır.

Onun evi kendi deyişiyle “mücadelenin olduğu her yer”dir. Daima yoldaşları ile birlikte yaşar. Evet Mary, Mother Jones olarak nam salar lakin onun kendisine taktığı isim başkadır: ‘Hell-raiser’ (Belalı, sorun yaratıcı).

Nitekim Mary’nin kendisine taktığı bu lakap büyük oranda doğrudur çünkü o patron-sermaye-devlet üçgeni ve haliyle koskoca bir kapitalizm için tam bir ‘bela’dır; yorulmaz, uslanmaz, inatçı bir bela.

Öyle ki Amerika Senatosu’nda Mary, ‘Amerika’nın en tehlikeli kadını’ ve ‘bütün ajitatörlerin büyük annesi’ olarak lanse edilir.

Mary kendisine yakıştırılan bu sıfatlara hınzırca şu cevabı verir: “Bütün ajitatörlerin büyük büyükannesi olmak için uzun yaşamayı umut ediyorum.”

Haymarket olayı

Mary, 1 Mayıs 1886‘da ABD’nin birçok sanayi kentinde 8 saatlik iş günü ve kötü çalışma koşulları ile ilgili düzenlenen grev ve mitinglerin de içindedir.

Derken günlerce süren mücadele 3 Mayıs’ta dört işçinin öldürülmesi ve birçoğunun da yaralanmasıyla farklı bir boyuta sıçrar.

İşçiler, polis saldırısı neticesinde yaşamını yitiren arkadaşlarının da öfkesiyle 4 Mayıs’ta Haymarket Meydanı’nda bir araya gelir. Yarım milyon işçinin bir araya geldiği bu mitingde, polislerin ortasında nereden ve kim tarafından atıldığı belli olmayan bir bomba patlar. Burada yedi polis ölür, onlarcası yaralanır. Ve hemen akabinde polisler işçilere yaylım ateşi açar.

Olayın ardından çok sayıda işçi gözaltına alınıp, tutuklanır ve yedisi idama mahkum edilir. Mary tüm bu karanlık süreçte de mücadelenin içindedir.

Tutukluluk günleri

Sosyalist Parti’nin kuruluşunda da rol oynayan Mary, 1904-1912 yılları arasında partide eğitmen olarak çalışır. 1905’te ise Dünya Uluslararası İşçileri’nin kurulmasında aktif rol alır.

1913’te Batı Virginia’da bir eylemdeyken, bir komplo ile cinayet suçlamasıyla tutuklanır. Ve Mary askeri mahkeme tarafından 20 yıl hapse çarptırılır.

Mary’nin tutukluluğuna yapılan itirazların kabul edilmesi üzerine bu ‘belalı kadın’ serbest bırakılır. Lakin bu yargılamanın olumlu bir yanı da olur. Dava sayesinde Batı Virginia’daki madenlerde korkunç koşullara dikkat çekilir ve buna ilişkin soruşturma başlatılır.

Tahliyesinin ardından Colorado’ya giden Mary, burada büyük işçi grevleri organize eder ve bu süreçte iki kez tutuklanır.

İşçi mücadelesi için ülke sınırlarını da aşar. 1921 Pan Amerikan İşçi Federasyonu için Meksika’ya gider ve burada mücadeleye ilişkin bir konuşma gerçekleştirir.

Yine bu yıllarda otobiyografisini kaleme alan Mary’nin bu kitabı 1925 yılında yayımlanır.

Son nefesine kadar kavganın olduğu her yeri evi belleyen Mary, 30 Kasım 1930’da yaşamını yitirdi.

Mary’nin bedeni yaşamı boyunca kol kola yürüdüğü, Illinois’deki Madenciler Birliği Mezarlığı’na defnedildi.

‘Belalı kadın’ın sıkı sıkıya tuttuğu bu bayrak şimdi ardıllarının elinde inatla dalgalanıyor.


Bu portrede, Queen Of The Neighborhood Kolektifi’nin hazırladığı ve Zeynep Bursa’nın Türkçeleştirdiği “Devrimci Kadınlar” kitabı ile http://www.motherjonesmuseum.org sitesinden yararlanılmıştır.