Ana SayfaKitapPsikanalizin politik bir projesi: “Sahip Olmadığımız Şeyin Keyfini Sürmek”

Psikanalizin politik bir projesi: “Sahip Olmadığımız Şeyin Keyfini Sürmek”

HABER MERKEZİ – Todd McGowan’ın “Sahip Olmadığımız Şeyin Keyfini Sürmek” isimli çalışması İmge’den çıktı. Slavoj Žižek’e göre kitap, psikanaliz-politika aksındaki her şeyi tepeden tırnağa değiştiriyor.

Daha önce Lacancı psikanaliz ve film teorisi çalışmaları Türkçeleştirilen* Todd McGowan’ın “Sahip Olmadığımız Şeyin Keyfini Sürmek” adlı çalışması da İmge Kitabevi’nden Kemal Güleç’in çevirisi ile çıktı.

Slovenyalı filozof Slavoj Žižek’e göre McGowan’ın bu kitabı psikanaliz-politika aksındaki her şeyi tepeden tırnağa değiştiriyor.

McGowan’ın çalışmasının, psikanalizle politikayı bir araya getirmeye çalışan sayısız teşebbüse karşın, psikanalizin temel ilkelerinde yer alan politik projeyi tanımlayan ‘ilk kitap’ olma özelliği taşıdığı belirtiliyor.

Psikanalizin politik muhtevasının peşine düşenler genellikle Freud’un cinsellik üzerine erken çalışmalara baksa da McGowan Freud’un ölüm dürtüsünü keşfedişine ve kavramın Lacan’daki gelişimine odaklanmış çalışmasında.

Ölüm dürtüsünün bir sonucu olarak gerçekleşen kendi kendine zarar vermenin, politik felsefenin merkezine alması gereken özgürleşmenin kurucu edimi olduğunu ileri süren yazar, psikanalizin, özgürleşmeyi kaybın üstesinden gelmeyi sağlayacak bir eylemden ziyade kaybın benimsenmesi olarak düşünme imkânı barındırdığını iddia ediyor.

McGowan, keyif patikasını bulmanın ancak kaybın benimsenmesiyle mümkün olabileceğini, keyfin politik mücadelenin belirleyici faktörü olduğunu -ve ancak kaybın merkeziyetini benimseyen bir politik projenin küresel kapitalizm karşısında uygulanabilir bir alternatif oluşturabileceğini- savunuyor.

Kitabı ‘yeni bir hat’ olarak yorumlayan Žižek’in değerlendirmesi ise şöyle:

“Psikanaliz yeni pozitif politik programlar ortaya koymaz; bunun yerine, her istikrarlı kolektif bağ için tehdit oluşturan yıkıcı bir gücün, bir ‘olumsuzluğun’ -ölüm dürtüsünün- dış hatlarını tespit etmekle yetinir. Bu anlayış çerçevesinde, farklı psikanalistler devrimci, liberal veya muhafazakâr görüşleri savundular. Söylenebilecek her şey söylendi mi peki? McGowan’ın kitabı baştan sona yeni bir hat çizerek bu dağınıklığa çekidüzen veriyor: psikanalizin verdiği en önemli ders, özgürleşimci politikanın herhangi bir ortak iyi mefhumunu değil, ölüm dürtüsünün olumsuzluğunu temel alması gerektiğidir. Bu düşüncenin sonuçları sarsıcıdır, bizi Freudcu Marksizmin standart versiyonlarının çok ötesine taşır; Sahip Olmadığımız Şeyin Keyfini Sürmek psikanaliz-politika aksındaki her şeyi tepeden tırnağa değiştirir.”


* “Lacan ve Çağdaş Sinema” ile “Gerçek Bakış” (Say Yayınları)
Previous post
Köleliğe karşı özgürlüğe adanan bir yol onunki: Sojourner Truth
Next post
Patti Smith’in izinde sanat, aşk ve dostluk