Ana Sayfa1915'TEN BUGÜNERakel Dink’in 1915’ten bugüne uzanan hikayesi

Rakel Dink’in 1915’ten bugüne uzanan hikayesi

HABER MERKEZİ – 1915’ten bugüne uzanan Ermeni portrelerinde bu hafta Hrant Dink Vakfı’nın başındaki isim olan Rakel Dink var. Ocak 2007’de vurularak öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in eşi de olan Dink’in hikayesi Silopi’den İstanbul’a uzanıyor. Çocukluğunu geçirdiği Kamp Armen’deki yılları ve Agos’un kuruluş dönemini anlatan Rakel Dink, “Türkiye daha insani yönetilseydi, insan haklarına saygı gösterilseydi, böyle bir vakfa ihtiyaç duymazdık” diyor.

Rakel Dink, 1959 yılında Irak ve Suriye sınırlarına yakın Şırnak’ın Silopi ilçesinde dünyaya gelmiştir. Büyükbabası Vartan Van’dandır. Ermeni Soykırımı’ndan kaçarken Vartan ailesini Şırnak’ta yer alan Cudi Dağı’nın eteklerine yerleştirmiştir. Hayatta kalmak için buradaki mağarada kalmak zorunda kalmışlardır. Rakel, “Böyle bir mağaranın var olmadığını söylerler ama Tanrı bize bunu açtı. Hikaye bu. Orada uzun bir süre yaşadılar” sözleriyle ailede nesilden nesile aktarılan bir efsaneyi dile getiriyor.

Van

Rakel’in babası Siyament Yağbasan ve annesi Delal’in altı çocuğu vardır. İkinci çocukları olan Rakel, henüz sekiz yaşındayken annesini kaybetmiştir. Rakel’in babası ise yeniden evlenerek yedi çocuk sahibi daha olmuştur. Aile yalnızca Kürtçe konuşuyordur ve çoğunlukla tarımla ilgileniyordur.

Kamp Armen’e gidiş

Rakel sekiz buçuk yaşına geldiğinde Ermeni Patriği Şınorhk Kalustyan buyruğu altındaki bir grup ruhban köyüne ziyarette bulunmuştur. O dönemde İstanbul’daki Hıristiyan ruhbanlar Anadolu’yu gezerek Soykırım’da hayatta kalan Ermeniler ve diğer Hıristiyanları arıyordur. Ermeni Evangelist Kilise temsilcileri Hrant Güzelyan ve Orhan Yünkes, Ermeni çocuklardan oluşan birçok grubu İstanbul’a getirerek burada eğitim vermek istemiştir. Rakel Dink ve iki erkek kardeşi ikinci gruptaki çocukların arasındadır.

“Ermenice okuma yazmayı öğrenmek için Bolis’e (İstanbul) ulaştık. Köyümüzün yakınında okul yoktu. Kimse okumayı bilmiyordu.”

Kente getirilen çocuklar Tuzla’da Ermeni çocuklar için hazırlanan yere, Kamp Armen’e götürülmüştür.

“Kampta bize biraz Ermeni alfabesi ve biraz Türkçe öğrettiler. O zamanlar köydeyken sandalye görmemiştik. Sadece ekmeyi, biçmeyi ve tarlayı sürmeyi bilirdik.”

Rakel, sonrasında Gedikpaşa’daki Ermeni Evangelist Kilisesi yatılı okulunda okumasına rağmen yazlarını Kamp Armen’de geçirmiştir. Kampın ‘yasadışı’ olduğu iddiasıyla barınaklar hükümet tarafından sıra sıra kapanırken o, birçok kez bir yerden başka yere geçmek zorunda kalmıştır.

Rakel İstanbul’a taşındıktan birkaç gün sonra ise bir rastlaşma gerçekleşmiştir. Hrant Dink de yazlarını onun geçirdiği Kamp Armen’de geçiriyor ve Gedikpaşa’da derslere giriyordur.

Kamp Armen

Rakel ve Hrant evlendiklerinde günlerden 23 Nisan, senelerden 1977’dir. Rakel, Hrant’ın ayrılmaz bir dostu, danışmanı ve iş arkadaşı olur. Hrant İstanbul Üniversitesi’ndeki zooloji ve felsefe eğitimine devam ederken, çiftin Delal, Arat ve Sera isimli üç çocuğu olur.

Hrant yıllar sonra Agos’ta şöyle yazacaktır: “Bir başka severim 23 Nisan’ları. Hem, bizim de hanımla evlendiğimiz gündür aynı zamanda. Gerdeğe girişimiz de 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan geceye rastlar. İlk çocuğumuza can verdiğimiz andır o. Ne 23 ne de 24 Nisan. 23,5 Nisan’dır belki de o an.”

Agos’un kuruluşu

Kamp Armen’in yöneticilerinden Hrant Güzelyan, ‘teröristlere eğitim’ verdiği iddiasıyla 1979’da tutuklanırken, kampı 1983’e kadar yönetenler Hrant ve Rakel olmuştur. Ancak mülk sahibi, Kamp Armen olarak bilinen Tuzla Çocuk Kampı’nı 2015’te yıkmaya karar vermiştir. İstanbul’daki Ermeni gençliğin 175 günlük mücadelesinin ardından ise kamp topluluğa iade edilmiştir.

Dink ailesi soldan sağa: Hrant, Sera, Arat, Delal, Rakel

Hrant bu süre zarfında yazmakla ilgilenmiş ve İstanbul merkezli Ermeni gazetesi Marmara’da çalışmıştır. 1980’li yıllarda siyasi görüşleri gerekçe gösterilerek üç kez tutuklanan Hrant, 1993 yılında bazı arkadaşlarıyla Aras Yayıncılık’ı kurmuştur. Türk toplumunun Ermeni sorunlarına daha yakından bakabilmesinin öneminin farkına varan Hrant, Türkiye’deki Türkçe dilindeki ilk Ermeni haftalık gazetesini kurmuştur. Rakel şöyle anlatıyor:

“Türkiye’de ne zaman küçük bir sorun olsa hemen ‘düşman Ermenileri’ suçlarlardı. Ermenileri ‘düşman’ olarak etiketlemekle kendi politikalarını yaratırlardı. Bu, Hrant için önemli bir konu haline geldi: Kendimizi göstermek zorundaydık, bizim problemlerimizi bizden dinlemek zorundaydılar.”

Agos’un ilk baskısının yayın tarihi 1996 yılındaki Paskalya’dır. Agos’un o günkü sayısında “Bakın, sizin için oyuk kazdık. Kimin iyi tohumu varsa gelsin ve onları eksin” ifadeleri yer alıyordur. Rakel şöyle sürdürüyor sözlerini:

“Her şeyi beraber yaptık. İsim için ‘Agos’u seçtiler, çok güzel bir isim olduğunu söyledim. İsa’nın bir hikayesi vardır; çiftçi tohumları eker ve bir oyuk kazar. Bunu böyle bağlamak ne kadar harika bir şey.”

Hrant faaliyetlerini sürdürürken Rakel gurur ve tedirginlikle karışık duygulara sahiptir.

“Bazen yaşlı kadınlar, ‘Evladım, senin için endişe duyuyoruz. Bu kadar açık konuşma’ diyordu, ancak diğer yandan gurur duyuyorlardı, birinin onlara ses vermesinden memnunlardı. Ben de gurur duyuyordum. Onun özgür konuşmalarını ben de seviyordum. Cinayetin ardından onu durdurmadığım için bazen kendimi suçlu hissediyorum. Hiçbir zaman ‘yeter, ne zamana kadar’ demediğim için. Belki biraz daha fazla şey söyleseydim…”

Hrant’a veda: ‘Hangi karanlık unutturabilir?’

Hrant Dink gazete binasının önünde 19 Ocak 2017 tarihinde silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir. Bu ölüm, aynı zamanda Türk tarihindeki bir dönüm noktasıdır. Yüz binlerce Türkiyeli Hrant’ın cenaze törenine katılmıştır. Herkesin dilinde ise tek bir cümle vardır: “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz.”

Rakel, o günün öncesini şöyle anlatıyor: “Cenaze töreninden iki gün önce ‘Rakel konuşmalısın’ dediler. Konuşacağımı söyledim. Fakat ne söyleyecektim? Dua ettim ve ‘Tanrım, ben senin çocuğunum. Kocam ve ben birbirimizi çok sevdik. Bu sevgiyi yaymak zorundayım. Türkiye’deki adaletsizlikleri anlatmaya çalışacağımı söyledim. O mektubu yazdım, sevdiğim kişiye dönük o mektubu. Ve o gün, o konuşmanın ardından benim de hayatım değişti.”

Hrant Dink’in cenazesinden bir görüntü

O yazısında Rakel Dink şöyle diyordu:

“Yaptıklarını, konuştuklarını kim unutabilir sevgilim? Hangi karanlık unutturabilir sevgilim? Olmuşları, olanları kim unutturabilir? Korku unutturabilir mi sevgilim? Yaşam mı? Zulüm mü? Dünyanın zevki sefası mı sevgilim? Yoksa ölüm mü unutturacak sevgilim? Hayır, hiçbir karanlık unutturamaz sevgilim.”

Rakel Dink, o günden bu yana Hrant’ın geride bıraktığı mirası koruyup geliştirmeye ve Türkiye’deki insan hakları sorunlarına dikkat çekmeye çabalıyor. Rakel aynı zamanda bu hedeflerle 2007 yılında açılan Hrant Dink Vakfı’nın başındaki isim. Vakıf, Türkiye’deki insan haklarını korumaya adanmış, kültürel azınlığı desteklemeye yönelik, nefret söylemini araştırmaya dönük, Ermeni-Türk ilişkilerini geliştirmeyi hedefleyen birçok program yürütüyor.

Rakel Dink, son olarak “Türkiye daha insani yönetilseydi, insan haklarına saygı gösterilseydi, böyle bir vakfa ihtiyaç duymazdık” diyor.


Kaynak: Aurora Prize



Önceki Haber
Hamzaoğlu: Yerel seçimler iktidar açısından bir güven oylaması
Sonraki Haber
Filipinler'de 7 büyüklüğünde deprem