Ana SayfaÖzelAvukatlar ‘adaletsizliği teşhir etmek’ için açlık grevinde

Avukatlar ‘adaletsizliği teşhir etmek’ için açlık grevinde

HABER MERKEZİ – Aralarında ÇHD Genel Başkanı Kozağaçlı’nın da bulunduğu tutuklu beş avukat, Tehlikedeki Avukatlar Günü’nde başladıkları açlık grevi eylemlerinin birinci haftasını geride bıraktı. Gazetemize konuşan ÇHD İstanbul Şube Başkanı Yeşil, “Avukatların tüm hukuksuzluklara dikkat çekmek ve adaletsizliği teşhir etmek için yapacağı fazla bir şey yoktu” diyor. Avukat Yeşil, cezaevlerinde her biri birbirinden bağımsız ve farklı talepleri içeren açlık grevi eylemlerini de değerlendirdi.


Haber: Hasan Özhan Ünal


Bu yıl Türkiye’deki tutuklu avukatlara ithaf edilen 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü’nde cezaevlerinde tutulan avukatlardan beşi açlık grevi eylemine başladı.

‘Hukuksuzluklara dikkat çekmek ve adaletsizliği teşhir etmek’ için açlık grevine başladıklarını duyuran Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyesi avukatlar şöyle: Selçuk Kozağaçlı, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Behiç Aşçı ve Engin Gökoğlu.

ÇHD İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil, dönüşümsüz açlık grevinde olan avukatların eylemine ilişkin Gazete Karınca’ya konuştu.

“Arkadaşlarımız bir tutuklama kararına bağlı olarak değil, cezalandırma amacına yönelik olarak hapsedilmiş durumdalar” diyen Yeşil, avukatların 18 Mart’ta başlayacak duruşmalara kadar açlık grevine devam edeceğini söylüyor.

Selçuk Kozağaçlı’nın 15 aydır tek kişilik hücrede tutulduğunu vurgulayan Yeşil, avukatların açlık grevine başlamasını şu sözlerle aktarıyor:

“Özetle hakimlerin serbest yargılama yapamadığı, kararlarına müdahale edildiği, avukatların savunma mesleğini icra edemediği, duruşmalardan atıldığı bir ortamda yaşanan tüm hukuksuzluklara dikkat çekmek ve adaletsizliği teşhir etmek için tutsak avukatların yapacağı fazla bir şey yoktu. Nihayetinde açlık grevi de bir eylem, bir direniş yoludur.”

Avukatların durumu nasıl?

Avukat Yeşil, eylemlerinin ikinci gününde açlık grevindeki avukatlardan Engin Gökoğlu, Behiç Aşçı ve Selçuk Kozağaçlı ile bizzat görüştüğünü belirterek, avukatların durumuna ilişkin şunları söylüyor:

“Engin her gün fiziki saldırılara maruz kalıyor. Her gün koğuş sayımında açlık grevinde olmasına rağmen fiziki şiddet uygulanarak işkenceye maruz kalıyor, Ayrıca şeker talebi de karşılanmamıştı henüz. Selçuk abinin kronik kalp rahatsızlığı ve hemoroid rahatsızlığı var. Aynı zamanda açlık grevinde olması ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Üçünün de morali çok iyi idi. Tabii tüm kamuoyuna sevgi ve selamları var. Çürüyen yargı mekanizmasının, alıkoyma, işkence ve hapsetme anlamında infaz merkezine dönüşen adliyelerin görülmesini istiyorlar. Bu hukuksuzluk sadece tutsak avukatlarla ilgili değil yüzlerce işçi, akademisyen, gazeteci ve her meslek grubundan yurttaşla ilgili bir mesele…”

Neden 24 Ocak?

Yeşil, avukatların açlık grevine başladığı tarihin önemine ilişkin sorumuza ise şu yanıtı veriyor:

“Atocha Katliamı adıyla da anılan katliam 24 Ocak 1977 tarihinde Madrid’de yaşanmıştı. İşçilerin ve halkın avukatlığını yapan dört avukatın ve bir sendikacının katledilmesinin ardından, 2010 yılından bu yana 24 Ocak, Tehlikedeki Avukatlar Günü olarak anılıyor ve her yıl bir ülkeye atfedilerek eylem ve etkinlikler gerçekleşiyor. Daha önce 2012’de Türkiye’ye, 2013 yılında İspanya ile birlikte Türkiye’ye ve en son 2019 yılında yine Türkiye’ye atfedildi. Bu tablo dahi ülkemizde avukatların ve savunma mesleğinin ne durumda olduğunu göstermeye yetiyor.

“Zira ülkemizde son yıllarda artan avukat tutuklamaları, onlarca avukatın yargılanması, yüzlercesinin gözaltına alınması ve bazı dosyalarda avukatlık yapmalarının yasaklanması, Tahir Elçi cinayeti ve bu cinayetin aydınlatılmaması yönündeki devlet refleksi uluslararası kurumların da yakından takibinde bulunuyor. Dolayısıyla avukat arkadaşlarımız özellikle bu günde açlık grevine başlayarak hem kendi dosyalarında yaşanan hukuksuzluklara hem de ülkemizde savunma mesleğinin içinde bulunduğu duruma dikkat çekmek istediler.”

“Cezaevlerindeki birbirinden farklı açlık grevleri ablukayı dağıtmayı amaçlıyor”

Diğer yandan cezaevlerinde son dönemde artan açlık grevi eylemlerine ilişkin görüşünü sorduğumuz Yeşil, farklı talepleri olan eylemlerin aslında bütüncül olarak benzerlik taşıdığını kaydediyor:

“Altı çizilmesi gereken nokta şu; Gerek Leyla Güven ve Kürd mahpusların, gerek Eren Erdem’in ve gerekse avukatların açlık grevinde sorun cezaevleri ile ilgili değil. Ve belirtmek gerekir ki Leyla Güven tahliye edilmesine rağmen açlık grevine devam edeceğini duyurdu. Sorun doğrudan cezaevleri ile ilgili değil, faşizmin İçişleri ve Adalet bakanlıkları aracılığıyla yargı ve emniyet eliyle yürüttükleri cadı avı, hukuksuzluk ve adaletsizliklerle ilgili…

“Bu mekanizma toplumu hapishane içinde ve hapishane dışında esir almayı, hareket edemez hale getirmeyi, sindirmeyi ve susturmayı amaçlayan bir mekanizma. Leyla Güven’in, Eren Erdem’in ve avukat arkadaşlarımızın açlık grevleri, her biri birbirinden bağımsız ve farklı talepleri taşısa da toplamında bu politik gericiliği, baskı ve terör rejimini teşhir etmeyi, bu ablukayı dağıtmayı amaçlayan bir anlama sahipler. Milletvekili sayın Leyla Güven’in tahliyeye rağmen gösterdiği duruş bu durumu en iyi özetleyen bir politik eylemliliktir.”

Ne olmuştu?

2017’nin Eylül-Ekim aylarında tutuklanan ÇHD ve HHB üyesi 17 avukat, bir yıl sonra hakim karşısına çıktıkları ilk duruşmada tahliye edilmiş ancak serbest bırakılmalarının üzerinden 24 saat geçmeden savcının itirazı üzerine haklarında yakalama kararı çıkarılmıştı.

ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın yanı sıra Ahmet Mandacı, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Behiç Aşçı, Engin Gökoğlu tekrar tutuklanmıştı. Daha sonra ise Mandacı ‘ev hapsi’ kararı ile tahliye edilmişti.


Gazete Karınca
Previous post
HDP Sözcüsü Oluç: Batı'da bir seçim hamlesi yaptık
Next post
HDP Cizre Belediye Eş Başkan adayı Kutlu serbest bırakıldı