Ana SayfaGüncelDemirtaş: Meclis’in Güven’in eylemi karşısındaki sessizliği kabul edilemez

Demirtaş: Meclis’in Güven’in eylemi karşısındaki sessizliği kabul edilemez

HABER MERKEZİ – HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı davanın duruşmasının ilk günü tamamlandı. Savunmasına tutuklu HDP Milletvekili ve DTK Eş Başkanı Güven’in açlık grevi eylemine değinerek başlayan Demirtaş, ‘Meclis’in sessizliğinin kabul edilemez’ olduğunu belirterek, “Parlamentodan bir heyet derhal cezaevine gönderilmeli” çağrısında bulundu. Demirtaş ayrıca hakkında hazırlanan fezlekelere değindi, anadilinde eğitim talebinin yargılanamayacağını söyledi.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı dava, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye başlandı.

“Örgüt kurma ve yönetme”, “Örgüt propagandası” ve “Suç ve suçluyu övme” iddialarıyla hakkında 142 yıla varan hapis cezası istemiyle yargılanan Demirtaş’ın sağlık sorunları gerekçesiyle Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldığı duruşmayı, HDP’li vekillerin yanı sıra partililer ve eski Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen takip etti.

Ayrıca davayı takip etmeye gelen yabancı heyetlerden İsveç Sosyal Demokrat Parti milletvekili Yılmaz Kerimo, EFA/Yeşiller Başkan Yardımcısı Lorena Lopez Lazcalle duruşmaya alınırken, Norveç Kızıl Parti Milletvekili Johan Petter Andresen, Danimarka Sosyal Demokrat Parti Milletvekili Lars Aslan Rasmussen, Danimarka Kızıl-Yeşil İttifak Milletvekili Søren Søndergaard ve İsveç Elçiliği’nden bir diplomat akreditasyon gerekçesiyle duruşmaya alınmadı.

Demirtaş’tan Adalet Bakanlığı’na çağrı

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmaya Demirtaş’ın savunmasıyla devam edildi.

Demirtaş, “Abdullah Öcalan’a dönük tecridin kaldırılması” talebiyle başlattığı açlık grevinin 77’nci günündeki tutuklu HDP Hakkari Milletvekili ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven’in eylemine değinerek başladı.

“77 gündür açlık grevinde olan sayın Leyla Güven, parlamentonun bir üyesidir. Barış, demokrasi için bedenini ölüme yatırmıştır. TBMM acilen heyet oluşturup, Leyla Güven’in ziyaretine göndermelidir. Leyla Güven’in talebi meşrudur. İmralı Cezaevi’ndeki tecrit kaldırılmalıdır. Parlamentonun sessizliği kabul edilemez. Parlamentodan bir heyet derhal cezaevine gönderilmeli. Adalet Bakanı üst düzey bir yetkili cezaevine gönderilmeli, bu konuda sorumluluk almalı. Güven’in eylemi hukuki ve meşrudur. İmralı’da aile ve avukat görüşünün sağlanması talebi anayasal bir haktır. Güven bir politikacı olarak onurlu bir duruş sergiliyor. Güven’i ve cezaevlerinde açlık grevlerine girenleri selamlıyorum.”

Mahkemeye yönelik savunma yapmadığını söyleyen Demirtaş, “Çünkü mahkeme, başından beri politik bir tutum sergiledi. Aslında en doğrusu savunmamı kesmemdir. Fakat kamuoyuna karşı, halka karşı bir sorumluluğum var. İktidar, AKP Genel Başkanı başta olmak üzere halen beni suçlamaya devam ediyor. Benim yargılanmam medya üzerinde yapılıyor, kamuoyunda yapılıyor. İktidar yapıyor. Dolayısıyla benim de bunlara cevap vermem gerekiyor. Savunmamı bu çerçevede ele alıyorum artık” dedi.

“AKP-MHP ve bir grup CHP’li ele ele verdi”

Savunmasına 18 No’lu fezleke üzerinde durarak devam eden Demirtaş, “Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2015 yılının 10’uncu ayında hazırlanmış ve TBMM’ne gönderilmiş. İçeriği itibariyle fezlekede dokunulmazlığımın kaldırılmasının istenmesinin nedeni şudur. Okumak istiyorum ki tam anlaşılsın. Bu fezlekede beni neyle suçluyor savcı o açık olmadığı için yine de ben savunmamı fezlekeden anlaşılabildiği kadarıyla yapmaya çalışacağım. ‘Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ ve ‘Toplantı gösteri yürüyüşleri yasası 2911’e muhalefet etmek’ten hakkımda bir fezleke hazırlanmış” deyip, ardından savcının hazırladığı fezlekeyi okudu.

Demirtaş, 28 Temmuz 2010 tarihinde Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) de katıldığı bir yürüyüşte yaşanan olaylara dair tutanaklarla fezleke hazırlandığını ifade etti.

Selahattin Demirtaş, yaşanan olayların tutanaklarının yanı sıra fezlekeye emniyet tutanaklarının, görüntü CD’lerin de katıldığını belirtti.

2010 yılında Hatay’ın Dörtyol ilçesinde Kürtlere yönelik saldırıya ilişkin yaptığı konuşmada sarf ettiği sözleri mahkeme salonunda yeniden hatırlatan Demirtaş, şunları söyledi:

“Savcı dosyayı iyi hazırlayamadı diyelim, tamam. Peki TBMM ne yaptı? Fezlekeleri tek tek komisyonda ele alıp da mı dokunulmazlıkları kaldırdı? Hayır. Anayasaya aykırı bir şekilde, dokunulmazlıkları kaldırdı. Bir linç ortamında, AKP-MHP ve bir grup CHP’li ele ele verip bizi politikleşmiş yargının önüne atmak için acele ediyorlardı. Aceleleri vardı.”

“Üst düzey IŞİD’li 1 gün bile tutuklu kalmadı”

HDP’li siyasetçilerin tutuklanmasının siyasi saiklerle yapıldığını vurgulayan Demirtaş, sözlerinin devamında “Beni hapiste tutan yargı, 1 buçuk milyon ödülle aranan IŞİD’li Ayşenur İnci’yi, adli kontrol şartıyla serbest bıraktı. Mahkeme, üst düzey IŞİD’liyi 1 gün bile tutuklamayı ‘hak ihlali’ olarak görmüş. Ona yaklaşımınız bu, bana yaklaşımınız bu. Mevzu bu işte, mesele bu. IŞİD’li teröriste adli kontrol, Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ’a gelince tutukluluklarının devamına. Eyvallah” ifadelerini kullandı.

Selahattin Demirtaş, savunmasında CHP’li eski vekil Eren Erdem’in yeniden tutuklanmasını da eleştirdi.

Demirtaş, bu konuda “Mahkeme tahliye etti. Yargı tarihinde görülmemiş fırıldaklarla tahliye yazısı geciktirilerek cezaevinde tutulması sağlandı. Tahliyeye itiraz edildi, gece yarısı mahkeme toplandı ve tutuklanmasına karar verildi. Yargının durumu budur. Kayıtlara geçsin” diye konuştu.

Mahkeme heyetine eleştiri

Demirtaş, yine hakkıdaki iddialara yönelik savunma hazırlaması noktasında mahkeme heyetinin sergilediği tutumu da eleştirdi.

“Kayıtlara geçsin. Daha önce de söyledim. Bana cezaevinde incelemek üzere flash bellek içerisinde tebliğ ettiğiniz belgeler 10 binlerce sayfa. Bana cezaevinde haftada 4 saat bilgisayarda çalışma izni verilmiş. Tek tek haftada 4 saat her sayfayı sadece kısa bir bakarak geçsem 5 buçuk yıl sürüyor bu belgeleri incelemem. Avukat huzurunda incelememe izin verilmiyor. Yasa dışı bir şekilde bir siyasi rehin olarak tutukluluğuma devam kararı verdiğiniz için dosyaları incelemem, avukatlarla birlikte oturup çalışmam da mümkün olmadı. Ben bu dosyaları inceleyemedim, cezaevinde inceleme şansım yok. 10 binlerce sayfa, karma karışık evrağın içinden tek başıma çıkma şansım yok. Sadece Demirtaş savunma grubundaki avukat arkadaşlarım bu dosyayla ilgileniyorlar. Ama benim tek birini bile burada yanımda bilgisayar başında hukuki desteğini alarak savunma hazırlığı yapma şansım yok. O nedenle sana binlerce sayfa yüksek güvenlikli cezaevine gönderdik, inceleyip incelememen bizi ilgilendirmez deyip geçemezsiniz. Geçiyorsanız da siz bilirsiniz. Umurumda değil.”

“Ortak kumpas”

Demirtaş, savunmasının ilk bölümünde sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Şöyle bir cümle de belirteyim; 18 No’lu fezlekede bir yürüyüş yapıldığına ve benim katıldığıma dair iddia bile yok. Ortada bir yürüyüş var, kim katılmış tutanak bunu da söylemiyor. Sadece Selahattin Demirtaş ismi geçiyor. Dolayısıyla kumpastır kumpas. 5 yıl sonra fezlekeyi hazırlayan Vural Balcı’nın, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısının, dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hepsinin ortak kumpasıdır. Bu kadar.”

Devam eden yargılamada Demirtaş’ın savunmasında suçlama konusu edilen olaylarda çekilmiş fotoğrafının olup olmadığı ve kendisine gösterilmesi konusundaki talebi, mahkeme heyeti tarafından reddedildi.

Avukatların savunmasının ardından duruşmaya ara verildi.

“Kumpasın daniskası”

Aranın ardından beyanlarına devam eden Demirtaş, savunmasının ikinci bölümünde 22 No’lu fezlekeye değindi.

Demirtaş, anadilinde eğitim talebine ilişkin yapılan bir etkinliğe dair hazırlanan fezlekeyle ilgili şunları söyledi:

“Anadilinde eğitim talebini programına yazdırmış bir partinin eş genel başkanı olarak, anadili ile ilgili duyarlılık çağrımı bir terör faaliyeti olarak niteleyen bu savcı kimdir? Ahmet Karaca. Şimdi FETÖ’den tutuklu. Savcı Ahmet Karaca, bir dönem Diyarbakır Adliyesi’ni yöneten kişilerdendi. Komplo, kumpas, çete faaliyeti, her türlü ayak oyunundan tanırız. ‘FETÖ’cü mü değil mi bilemem ama yasa dışı bir sürü iş yaptığına tanıktık ve meydanlarda bunu söylüyorduk da.

“’Terörist’ diye tutuklanmış bir savcının, anadili ile ilgili yaptığım iki cümlelik değerlendirmeden, beni terör örgütü üyesi olmamakla birlikte terör faaliyeti yürütmekle suçlaması ahlaksızlığın daniskasıdır.

“Onun fezlekesini iddianameye koymak da komploya ortak olmaktır. Avukatlarım iletiyor, Cemaatçiler sosyal medyada ‘Demirtaş bizi suçluyor ama hayır onu tutuklayan Cemaat değil AKP’dir’ diyormuş. Bize yapılan operasyon, AKP-Cemaat ortaklığının operasyonudur. İşte savcı Ahmet Karaca. 12 fezlekem bunlar [Fethullaçılar] tarafından düzenlenmiş ve tutuklanma gerekçem haline getirilmiş. Cemaatten tutuklanan, ceza alan savcıların bizimle işlemleri gözden geçirilmedi. Balyoz, Ergenekon hatta bazı adli davalar gözden geçirildi.”

Savcı Karaca’nın hala tutuklu bulunduğunu kaydeden Demirtaş, “Karaca hakkında iddianame hazırlandı. Bir kişi bile sormadı; ya sen bir sürü faaliyet yürüttün, kumpaslar kurdun. Bir tanesi de Selahattin Demirtaş hakkındaki fezleke. Kumpasın daniskası” diye konuştu.

“Anadilinde eğitim talep etmenin terörle alakası yok”

Ayrıca Demirtaş, “Resmi bir dernek olan Kürt Dil Derneği’nin yaptığı ve müzikle, güle oynaya geçen bir yürüyüşe katılıp konuşma yaptım diye beni ‘terör örgütü üyesi’ olarak görmek halkıma da hakarettir. Faşistliktir, başka da bir şey değildir. Anadilinde eğitim talep etmenin terörle alakası yoktur. Kürt halkı, Kürt halkı olduğundan beri anadili vardır. Biz bunu parti programımıza almışız” diye belirtti.

Savcının etkinliği örgütsel faaliyetler sokmak için çok uğraştığının altını çizen Demirtaş, şöyle devam etti:

“Önce İmralı’da Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmede anadili ile ilgili görüşlerini almış. Öcalan’ın anadili ve Türkiye ile ilgili söylediği her şey son derece makul ve mantıklıdır. Öcalan Kürt olarak ‘benim anadilim önemlidir’ demiş avukatlarına. Bunun benimle ne alakası var bunun terör faaliyeti ile ne alakası var. Fakat savcı illa suç bulacak ya. Tüm kamuoyuna açık aleni bir şekilde konferansta duyurulan faaliyeti illegal sayamayacağı için bir yerlerden ekle çıkar yapmış. İnternetten anadili ile ilgili ne bulabiliyorum diye tara yapmış. Bir tane Öcalan’ın anadili ile ilgili açıklamasını bulmuş.”

“Anadilinde eğitim talebi yargılanamaz”

“Bir mahkeme anadilinde eğitim talebim nedeniyle beni yargılayamaz” diyen Demirtaş, söz konusu fezlekenin içeriğinin suç olduğunu vurgulayarak, “Yargının, anadilinde eğitim talebi getirip terör meselesi olarak ele alması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu talebin dile getirilmesi şiddet yoluyla olursa o zaman suç olur. Suç kısmı, talebin içeriğiyle ilgili olmaz” diye belirtti.

“Bu fezleke kumpas anlayışının, Kürt halkına karşı saygısızlığın, terbiyesizliğin ciddi bir örneğidir. Her dil kıymetlidir. Her halkın anadili eşittir. Türkçe de öyledir Kürtçe de. Ben, anadilime bu yaklaşımı kabul etmediğim için HDP’de siyaset yapıyorum. Doğru bir siyasi çizgi izlediği için ben HDP’deyim. Tam da bu faşistliklere karşı mücadele ettiğim için HDP’deyim. O zaman, BDP eş başkanı olarak bu konuşmayı yapmışım. Doğru bir iş yapmışım. İyi ki de yapmışım. Tümüyle partimin programına, benim görüşlerime uygundur.

“Anadilinde eğitimi iki nedenden savundum; birincisi, insanım diye. Her insanın anadili hakkı vardır. Benim meşruiyet temelim budur. İkincisi, evrensel hukuk bana bu hakkı veriyor. Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler.”

Demirtaş’ın beyanlarının ardından duruşmaya, yarın saat 10.00’da devam edilmek üzere ara verildi.