Ana SayfaGüncel157 gündür açlık grevindeki Leyla Güven’in kızı: Sessizlik beni korkutuyor

157 gündür açlık grevindeki Leyla Güven’in kızı: Sessizlik beni korkutuyor

HABER MERKEZİ – Leyla Güven’in eylemi 157’nci gününde devam ederken, 7 bin tutuklu cezaevlerinde, onlarca siyasetçi ve aktivist de yurt dışında açlık grevinde. Güven’in kızı Sabiha Temizkan, annesinin durumu ve cezaevlerindeki eylemler karşısındaki ‘sessizliğe’ dikkat çekerek “Aslında sessizliği eleştirmiyorum. Sessizlikten korkuyorum” diyor ve kamuoyuna çağrı yapıyor: “Şimdi dur demezsek geri dönülemez bir noktaya gireceğiz.”

Leyla Güven 157 gündür açlık grevinde.

DTK Eş Bakanı ve HDP Milletvekili Güven’in talebi PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması.

Aynı taleple yurt dışında ve cezaevlerinde başlatılan eylemler de sürüyor.

HDP üyesi Nasır Yağız’ın Erbil’deki eylemi 144’üncü günde. Strasburg’da 14 kişi ve Galler’de İmam Şiş 118, cezaevlerinde 16 Aralık’ta başlayan tutuklular ise 119 gündür eylemde.

HDP milletvekilleri Dersim Dağ, Tayip Temel ve Murat Sarısaç’ın partilerinin Diyarbakır İl Örgütü binasında başlattığı eylem de 3 Mart’tan bu yana devam ediyor.

“Sessizliği eleştirmiyorum, sessizlikten korkuyorum”

Sürdürülen açlık grevi eylemlerine ilişkin soruları yanıtlayan Leyla Güven’in kızı Sabiha Temizkan, iktidarın ve kamuoyunun ‘sessiz’ kaldığına dikkat çekiyor.

Temizkan, “Aslında sessizliği eleştirmiyorum. Sessizlikten korkuyorum” diyor ve ekliyor:

“Bu sessizlik daha büyük acılara yol açacaktır. Cezaevlerinden tabutlar çıkıyor ve annem artık güçlü olmakta zorlanıyor. Çok sarsıldı. Bu eylemlerin durması için bir çağrı da yaptı. Bu çağrı onu teselli etmeye yetmedi. Onun çağrısından sonra da bu ölümler devam etti.”

Mezopotamya Ajansı’ndan Özgür Paksoy ve Mehmet Şah Oruç’un sorularını yanıtlayan Güven’in kızı, Newroz’da cezaevinde yaşamına son veren Zülküf Gezen’in ailesiyle bir arada olduklarını anımsatarak, şunları ifade ediyor:

“Ailesinin nasıl bir acı yaşadığına tanıklık ettim. Aynı acıyı yaşamaktan çok korkuyorum. Bir insanın çok sevdiği, canı dediği kişileri kaybetmesi çok zor bir şey olsa gerek. Bu sessizlik beni korkutuyor.”

“Şimdi dur demeliyiz”

Sabiha Temizkan

Temizkan, Türkiye’de insan hakları ve demokrasinin yerleşmesini isteyen bütün kesimlere de şu çağrıyı yapıyor:

“Aslında Kürtlere yapılan, bütün Türkiye’ye yapılıyor. Bir seçim yaşadık ve sonuçları kabul etmeyen bir iktidar var. Bütün bu hukuksuzluklar bir gün herkesin karşısına çıkacak. Şimdi dur demezsek geri dönülemez bir noktaya gireceğiz. Seçimle bir kazanım var aslında. Batıda da Kürt illerinde de bir başarı var. Buna daha fazla asılmak gerekiyor. Açlık grevleri buna vesile olabilir.

“Açlık grevlerinin talebini de bir kenara bırakalım. Bu bir yaşatma refleksi olarak gelişmelidir. Annem; bir kadın, bir anne, bir milletvekili, pek çok kimliği var. Bu ülkede barışın gelişmesi için canını ortaya koydu ve direniyor. Açlık grevi 160’ıncı gününe yaklaşıyor. Bir yerde artık insanların düşünmesi gerekiyor; seçilmiş bir insan canını ortaya koydu, bu çok büyük bir irade. Bu talebin karşılanması için bir şey yapılması gerektiğini düşünmeli.”

Talep ne?

Güven, cezaevlerindeki tutuklular ve dünyanın farklı yerlerindeki eylemciler Öcalan’a dönük tecridin kaldırılmasını talep ediyor.

27 Temmuz 2011’den bu yana avukatları, 11 Eylül 2016’dan beri de ailesiyle ne yüz yüze ne de telefon yoluyla görüştürülen Öcalan’ı, 12 Ocak’ta kardeşi Mehmet Öcalan’ın ziyaret ettiği bildirilmişti.

Görüşme açlık grevleri sürerken gerçekleşmişti. Ancak tahliye edilen Güven ve diğer tutuklular “tecrit kaldırılsın” talebi ile başlattıkları eylemi “tecrit durumunun sürdüğü” gerekçesiyle devam ettiriyor.

Açlık grevcileri Öcalan’ın ailesi ve avukatları ile düzenli görüşmesini talep ediyor.

Cezaevlerindeki ölümler

1 Mart tarihinden itibaren tüm cezaevlerine yayılan açlık grevi eylemleri de devam ederken, cezaevlerinde bugüne dek yedi siyasi tutuklu yaşamına son verdi.

17 Mart’ta Zülküf Gezen Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde, 23 Mart’ta Ayten Beçet Gebze Cezaevi’nde, 24 Mart’ta Zehra Sağlam Oltu T Tipi Kapalı Cezaevin’de, 25 Mart’ta Medya Çınar Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde, 1 Nisan’da Yonca Akici Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde, 2 Nisan’da Siraç Yüksek Osmaniye 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde, son olarak 5 Nisan’da Mahsum Pamay da Elazığ T Tipi Cezaevi’nde yaşamını sonlandırdı.

Yaşamını yitirenlerin cenazeleri alıkonularak polis ve jandarma ablukasında defnedilirken, kitlesel ziyaretler her defasında engellendi.

Previous post
Türkiye’de tiyatronun serüveni: “Uzun Yolda Bir Mola”
Next post
Afyon'da kadın cinayeti: Aysel ve Hatice Şahin kardeşler silahla vurularak öldürüldü