Ana SayfaGüncelDemirtaş’tan çağrı: Açlık grevlerine duyarlı olunmalı

Demirtaş’tan çağrı: Açlık grevlerine duyarlı olunmalı

HABER MERKEZİ – HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Demirtaş, tutuklu yargılandığı davanın duruşmasında, kamuoyunu açlık grevi eylemleri konusunda duyarlı olmaya çağırdı. Diğer yandan adalet mücadelesi verdiğini söyleyen Demirtaş, yargı üzerinde baskı kurulmaya çalışıldığını belirterek, “Ben ‘Öcalan’ın heykelini dikeceğiz’ dediğim günde, Erdoğan’ın elinde İmralı’dan Öcalan tarafından yazılmış 2 tane mektup vardı. İmralı çözüm sürecini başlatan mektuplardı. Zaten kısa süre sonra da çözüm süreci başladı” dedi.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı davanın duruşması, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde bulunan Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’nda yapılmaya başlandı.

Demirtaş duruşmaya tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın da takip ettiği duruşmada, savunmasına açlık grevlerine değinerek başlayan Demirtaş, “Leyla Güven, Selma Irmak, Sebahat Tuncel, Tayip Temel, Dersim Dağ ve Murat Sarısaç milletvekillerimiz, kimi cezaevinde kimi cezaevi dışında Türkiye’nin barışı ve demokrasisinin güçlenmesi, sağduyunun diyaloğun hakim olabilmesi için duyarlılık eylemi yapıyorlar, bedenlerini ölüme yatırıyorlar” dedi ve ekledi:

“Bir gün önce, bir saat önce bu eylemleri bitirebilirsek bundan mutluluk duyacağız. Ancak bunun yolunun da taleplerin başta hükümet olmak üzere parlamento tarafından duyulması ile mümkün olabileceğini biliyoruz. Hem arkadaşlarıma selamlarımı gönderiyorum hem de kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyorum. Kamuoyunun bu talepler etrafında kenetlenmesi gerektiğini belirtmek istiyorum.”

Polis şiddetine tepki

Gebze Cezaevi önünde tutuklu yakınlarına dönük polis şiddetine de tepki gösteren Demirtaş, şunları söyledi:

“Cezaevi önünde çocukları için oturma eylemi yapan annelere yönelik onur kırıcı muameleleri asla kabul etmeyeceğimizi, annelerin gözyaşlarının rengi olmayacağını hatırlatarak kınıyorum.”

Demirtaş, yine açlık grevlerine dair Adalet Bakanlığı’na rapor vermek isteyen avukatlara yönelik Ankara Kızılay’daki polis müdahalesini de “Aralarında dosyamı takip eden avukatların da olduğu bir grup avukat arkadaşıma Kızılay Meydanı’nda sert bir müdahalede bulunulmuş, işkenceye varan uygulamalar yapılmıştır. Avukat arkadaşlarımı selamlıyor, kendilerine reva görülen bu muameleyi kınıyorum” sözleriyle kınadı.

“Fezlekeyi iddianameye dönüştürmek başlı başına suç”

Demirtaş, sonrasında hakkında 11 Nisan 2011 tarihinde hazırlanan ve “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” ve “toplantı, gösteri, yürüyüşleri yasasına muhalefet” suçlamalarını içeren 15 nolu fezlekeye dair savunma yapmaya başladı.

Savcıların, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “yargının baskı altına alınması ile harakete geçtiğini” söyleyen Demirtaş, şunları beyan etti:

“Fezleke bir ciddiyetsizlik, bunu iddianameye dönüştürmek başlı başına suç. Zaten bu iddianameyi düzenleyen savcı hakkında HSK’ye yaptığımız suç duyuruları var. Cemaat ile ne kadar ilişkili olduğuna dair AKP’lilerin açıklaması var. Biz iddia etmedik onlar söylüyor. Savcıları tanımam bilmem, doğrudan siyasi bir bağlantıları var mı bilmem, bilsem bunu söylerim. Ama oluşan siyasi baskıdan etkilenerek en azından hareket ettikleri net bir şekilde ortada. Çünkü iddianame söz konusu suçlamadan 5-6 yıl sonra hazırlanıyor. Fezleke de söz konusu suçlamadan 3 buçuk yıl sonra hazırlanıyor.”

“Davutoğlu özeleştiri mi veriyor, yoksa itiraf mı ediyor?”

Savunmasının devamında 15 nolu fezlekenin bilirkişi raporlarına değinen Demirtaş, raporda eksiklikler olduğuna dikkat çekti ve “Bu hali ile de zaten suç oluşturan bir şey yok” dedi.

Daha sonra Demirtaş, Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye’nin bu hale gelmesinde birinci derece sorumlu olduğunu belirterek, Davutoğlu’nun geçtiğimiz günlerde “başkanlık sistemi” ile ilgili eleştiri yaptığı açıklamaya değindi.

“Bizim tutuklandığımız siyasi dönemde Başbakan’dı, bütün bu kararların altında da imzası var. Dokunulmazlığın kaldırılması, Anayasa’nın değiştirilmesi, tutuklanmamıza yönelik çağrısı sonrasında kürsüye çıkıp bas bas bağırması… Türkiye’yi Suriye’de bataklığa batıran ve bugün de kendince yine muhteşem tespitler yapmaya çalışmış.

“Bunları söyleyen siyasi tarihimizin en büyük hukuksuzluğuna imza atan Başbakanlarından biridir. ‘Milletvekilleri yasama içerisinde güçlü olmalıdır’ diyen Davutoğlu bizi bizatihi milletvekili kimliği ile cezaevine gönderen başbakan olarak tarihe geçmiştir. Ama şimdi aradan geçen zaman zarfında bazı gerçekleri görmeye başlamış olmalı ki kendisi artık özeleştiri mi, itiraf mı başka bir siyasi niyeti mi var bilemem, fakat yargının ne hale geldiğini beyan etmek zorunda kalıyor. Biz söyleyince tarafız da bu mu tarafsız?”

“Erdoğan’ın elinde İmralı’dan gelen mektuplar vardı”

“Benim bu yargılamalarda savunma yapma nedenim adalet umudu ve beklentisi değil, adalet mücadelesidir” diyen Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargı üzerinde baskı kurmaya çalıştığını da söyledi:

“Son yerel seçimlerde de ülkenin Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan AKP Genel Başkanı meydan meydan dolaşarak bu fezlekede de benimle ilgili suçlama konusu olan ve henüz mahkemenizde savunmasını bile yapamadığım videoları izletmiştir. Beni orada kamuoyu önünde yargılamaya, hüküm kurmaya çalışmıştır.

“‘Biz Öcalan heykelini dikeceğiz’ fezlekesine daha sıra gelmediği için ona girmeyeceğim, ama bu videoyu onlarca mitingde kendi seçmenlerine izleterek canlı yayınlarda izleterek bakın bazı AKP’li belediyeler, örneğin Üsküdar Belediyesi yol kenarında kurduğu dev ekranlarda 24 saat bu videoyu izletmiştir. Gelen geçenler izlesin diye. Sesli olarak bizim görüntülerimiz daha yargılanmadan kamuoyunda bir mahkumiyet algısı yaratılmak istenmiştir. Yargı üzerinde bu şekilde baskı kuruluyor.

“Günü geldiğinde ben o fezleke ile ilgili savunma yaptığımda detayları sizinle paylaşacağım, çok şaşıracaksınız. Çünkü söylediğim ve yaptığım her şeyin altında makul, meşru bir gerekçe var. O video çok kullanıldı. Ben ‘Öcalan’ın heykelini dikeceğiz’ dediğim günde Erdoğan’ın elinde İmralı’dan Öcalan tarafından yazılmış 2 tane mektup vardı. İmralı çözüm sürecini başlatan mektuplardı. Zaten kısa süre sonra da çözüm süreci başladı.”

Demirtaş, konuya ilişki beyanlarını şöyle sürdürdü:

“Ben de hem mektuptan hem de Erdoğan’ın mektuba verdiği cevaptan haberdardım. Ve Ankara’da şu konuşuluyordu: Bu defa barış çok yakın ve bu barışı gerçekleştirecek olanların heykeli dikilecek. Aslında sözün patenti bana ait değil. İsmini söylemeyeyim ama bende o an çağrışım yapan şey bu sözü söyleyen yürütme yetkilisinin kullandığı bu cümledir.

“Dolayısıyla ben orada ‘yakında barış gelecek, barışın mimarlarından biri olarak da Öcalan’ın heykeli dikilecek’ dedim sembolik olarak. Halk arasında kullanılacak bir deyimdir bu, heykeli dikilecek insana denir ya. Bakın öylesine kullandığım bir söze o dönem Erdoğan dahil kimse itiraz etmiyor. Aradan 7 yıl geçiyor, Erdoğan bir seçim kampanyasında videoyu miting miting dolaştırıp ‘bakın Apo’nun heykelini dikecekmiş, bunlar bilmem kiminle ittifak yapmış, bunlar böyle’ diyecek kadar küçülebiliyor. Onun düştüğü halden utanç duydum.”

“Öcalan devreye girmeli ki barış için mesafe kat edilebilsin”

Demirtaş, verilen aranın ardından 2 nolu fezlekedeki suçlamaya konu edilen etkinliklere dair savunma yaptı.

Her dönem barışı savunduklarını dile getiren Demirtaş, “Aradan geçen bunca zamana rağmen dışarıda arkadaşlarımız, içeride biz ‘barış’ diyoruz. Bize yönelik her türlü hakarete, tehdide rağmen biz yine de ‘ya sabır’ deyip barışı savunduk. Çünkü biliyoruz ki birilerinin barışı savunmasına ihtiyaç var” dedi ve şöyle devam etti:

“Duracak bu savaş. Biz çatışma, savaş, eylem, operasyon istemiyoruz. Çünkü başka bir çözüm yolu var. Mümkün diyoruz. Ölmesin gençler. Bunu söylüyor, bunu istiyoruz. Bunu söylediğimiz için ‘terör destekçisi’ olarak görülüyoruz.”

Demirtaş, Pazar günü Hakkari Çukuca’daki çatışma sonucunda dört askerin yaşamını yitirmesini hatırlatarak, şunları söyledi:

“10 gün kadar önce hükümete yakın iki ailenin çocukları evlendirildi. O düğündeki görüntülere bir bakın, bir de Giresun’daki, Çubuk’taki ailelerin evlerine bakın. O gün söylemişim. Aynı düşüncedeyim; Öcalan’ın devreye girmesi lazım ki barış için mesafe kat edilebilsin. Biz HDP’liler, PKK yetkilisi değiliz. Gücümüz, yetkimiz HDP ile sınırlıdır. Biz PKK’ye ‘silah bırak talimatı’ veremeyiz. Bizi dinlemezler. ‘Öcalan’ı dinleriz, başkasını dinlemeyiz’ diyorlar. Bu bilindiği için de Öcalan ile defalarca görüşüldü. Biz bunu işaret ediyoruz.

“Allah kimseye evlat acısı göstermesin. Bir askerin, polisin, evladı dağda ya da cezaevinde olan anne babanın yerine koyalım kendimizi. Başka bir çözüm imkanı varken gencecik insanların cenazeleri geliyorsa bunda bizim hiç mi sorumluluğumuz yok? Var tabi ki.. Yıl 2011 barış için uğraşmışız. Bundan yargılanıyorum. Sorunlar diyalogla çözülsün. Bu fezlekedeki suçlama konusu yapılan girişimden sonra devlet ve hükümet, Öcalan ve PKK iki kez görüştü. Başarısız olsa da anlamlıdır; hiç değilse o dönem zarfında insanlar ölmemiştir.”

Duruşma yarın devam edecek

AKP lideri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği ‘Türkiye İttifakı’na da atıf yapan Demirtaş, “Türkiye ittifakı bizim açımızdan budur; demokrasi ve barış etrafında birleşmek. Tek adam, tek parti etrafında birleşilemez. Bizi birleştirecek olan şey demokrasidir, hukukun üstünlüğüdür, barıştır” dedi.

Demirtaş’ın duruşması yarın saat 10.00’da devam edecek.


Demirtaş’ın yaptığı savunmanın birinci, ikinci ve üçüncü kısımlarının tamamına şuradan ulaşabilirsiniz: I, II ve III

Dava hakkında

Selahattin Demirtaş, “Örgüt kurma ve yönetme”, “Örgüt propagandası” ve “Suç ve suçluyu övme” iddialarıyla hakkında 142 yıla varan hapis cezası istemiyle yargılanıyor.

Demirtaş’ın Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davası, daha önce kendisi hakkında hazırlanan ve dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM’ye gönderilen 31 fezlekenin toplamından oluşuyor.

Diyarbakır’da açılan dava, “güvenlik” gerekçesiyle Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ne alınmıştı.

Açlık grevleri

Fotoğraf: Equal Times

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Bakanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven, 168 gündür açlık grevinde.

7 bin tutuklu cezaevlerinde, onlarca siyasetçi ve aktivist de dünyanın birçok yerinde aynı eylemi sürdürüyor.

Güven, cezaevlerindeki tutuklular ve dünyanın farklı yerlerindeki eylemciler, İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridin kaldırılmasını talep ediyor.

27 Temmuz 2011’den bu yana avukatları, 11 Eylül 2016’dan beri de ailesiyle ne yüz yüze ne de telefon yoluyla görüştürülen Öcalan’ı, 12 Ocak’ta kardeşi Mehmet Öcalan’ın ziyaret ettiği bildirilmişti.

Görüşme açlık grevleri sürerken gerçekleşmişti. Ancak tahliye edilen Güven ve diğer tutuklular “tecrit kaldırılsın” talebi ile başlattıkları eylemi “tecrit durumunun sürdüğü” gerekçesiyle devam ettiriyor.

Açlık grevcileri Öcalan’ın ailesi ve avukatları ile düzenli görüşmesini talep ediyor.

Hem Güven hem diğer birçok eylemcinin sağlık durumu kritik eşiği aşmış durumda. Ancak hükümet eylemler karşısındaki sessizliğini sürdürüyor.