Ana SayfaManşetDüşüncesi kilise duvarlarını aşan feminist bir ‘rahibe’: Juana Inés de la Cruz

Düşüncesi kilise duvarlarını aşan feminist bir ‘rahibe’: Juana Inés de la Cruz

HABER MERKEZİ – Düşünceleri kilise duvarlarını aşan, ataerkiye meydan okumaktan çekinmeyen bir rahibe o. Tarihten Kadın Portreleri’nde bu hafta 1650’lerde ne lezbiyen aşkı ne de kilise yetkililerine yönelik eleştirilerini gizlemeden haykıran, kaleme aldığı ‘Aptal Erkekler’ şiiriyle erkek egemenliğine kafa tutan Juana Inés de la Cruz var.

Çağının çizgisi dışındaki kadınlardan Juana Inés de la Cruz.

12 Kasım 1648’de Meksika’daki San Miguel Nepantla’da dünyaya gelir.

İspanya’nın sömürgesi altında olan baskıcı bir toplumda evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya gelen Juana, okumayı 3 yaşındayken büyükbabasının kitapları arasında öğrenir. İlk şiirini 8 yaşındayken kaleme alır, bu şiir ‘loa’ isimli türde, ayinlerde okunan dinsel konulu bir şiirdir.

9 yaşında büyükbabasını kaybeden Juana, annesi biriyle evlenince teyzesinin yanına gönderilir. Burada Yunanca ve Latince eğitim alan Juana sanattan bilime, teolojiden edebiyata pek çok konuya ilgi duymaya başlar. Ayrıca Meksika’nın bazı bölgelerinde etkili olan Aztek dilini de öğrenir ve bu dilde de yazar.

Juana, üniversiteye sadece erkeklerin alındığı, cinsiyet eşitsizliğinin had safhada olduğu bir dönemde yaşamaktadır. Ama o yine de sınırları zorlar, üniversitede okumak için erkek kılığına girmeyi düşünür lakin gerçekten hayata geçirmek istediği bu fikri annesi tarafından kabul edilmeyen rafa kalkar.

Fakat Juana’nın eğitime duyduğu ilgi ve bu konudaki çalışkanlığı bir şekilde İspanya Genel Valisinin eşi Vicereine Leonor Carreto’nun dikkatini çeker. Ve Juana çalışmak için Carreto’nun yanına alınır.

Bu iş Juana’ya normal şartlarda kadınlara yasak olan kütüphanenin kapılarını açar. Juana burada yeni ve eski birçok kitabı okur aynı zamanda yazmak için de vakti olur.

Juana 17 yaşındayken, Meksika Üniversitesi’nin 40 üyesi tarafından matematik, felsefe, edebiyat ve tarih gibi konularda sınava tabi tutulur ve kaynaklara göre akademisyenler Juana’nın bir nevi deha olduğunu söyler. Fakat malesef ki yaşadığı dönemde kadınlar için yaşam yolunda iki seçenek vardır: Evlilik ya da rahibelik.

Çalışmalarına devam etmek isteyen Juana, ikinci seçeneği tercih ederek rahibe olmaya karar verir. Böylece kendi deyişiyle “çalışma özgürlüğümü kısıtlayabilecek sabit bir mesleğe sahip olmama” hakkına sahip olacaktır…

Ve 1669 yılında tüm hayatını geçireceği Santa Geronimo Manastırı’na (St. Jerome) taşınır ve Katoliklerde rahibeyi nitelendiren ‘Sor’ adını isminin başına ekler.

Şiirlerinin yanı sıra tiyatro oyunları da yazmaya başlayan Juana’nın dili yer yer hiciv yer yer ise övgü doludur.

Juana’nın dini alanda yazdığı eserleri Mexico City, Puebla ve Oaxaca katedrallerinde söylenecek şekilde bestelenir. Juana burada yaklaşık 4.000 kitaptan oluşan bir kütüphane kurar, pek çok edebiyatçı, sanatçı ve aydın kendisini destekler.

‘Aptal erkekler’

Kadınlara yönelik baskıyı hem pratikteki davranışlarında hem de yazdığı eserlerde sık sık eleştiren Juana, ‘Aptal Erkekler’ isimli şiirinde, erkeklerin kendilerini kadınlardan ‘yüce’ görmesini sertçe eleştirir:

“Aptalca, siz erkekler -çok beceriklisiniz
Kadın cinsini haksızca ayıplamakta,
Suçlanacak biri varsa o da sizsiniz”

Bir rahibe için olağandışı eserler kaleme alan Juana’nın şiirlerinde ataerkil baskıyabaşkaldıran kadın imgelerinin yanı sıra lezbiyen aşkın tınılarına da rastlanır. Juana’nın din dışındaki konularda yazıkları kilise yöneticileri tarafından ‘hoş karşılanmaz.’

Juana, eril zihniyetin tahakkümünün dinden arındırılması gerektiğini savunur. Zira baskılar her alanda gücü elinde bulunduran haksızın elindedir. Ve Juana itirazını güç bir dille ifade eder.

1690 yılında Cizvit papazı Antonio de Vieira’nın verdiği vaazı eleştirince, tabir-i caizse kilise yetkililerinin Juana’yı baskılamak için kolladığı fırsat gelmiştir. Meksika Puebla Piskoposu, Juana’ya bu eleştirinin çok ağır olduğunu belirten bir mektup yazar. Piskopos mektubunda ayrıca şunu da salık (!) verir: “Bu konular yerine dini çalışmalara odaklan.”

Juana bu mektuba, söylediklerinden geri adım atmadan yanıt verir. Tüm kadınların her türlü bilgiye erişim hakkı olduğunu vurgulayan Juana, “Akşam yemeği hazırlarken mükemmel derecede iyi bir felsefe yapabilir” ifadelerini kullanır.

Juana’nın yanıt mektubu yıllar sonra kadınların eğitim hakkını savunan ilk manifesto olarak değerlendirilerek selamlanır.

Piskopos, ardından da “Sor Filotea de la Cruz” takma adıyla Juana’dan izin almadan onun eleştirisini yayımlar. Juana’nın geri adım atmaması ve savunmasına devam etmesine sinirlenen malum yetkililer, Juana’nın kitaplarının yanı sıra tüm müzikal ve bilimsel enstrümanlarını satmasını ister. Kütüphanesinin büyük bir kısmı satılır, kendisine bazı cezalar verilir.

Son yıllarını sadece yazarak geçiren Juana, rahibeler arasında başlayan veba salgını nedeniyle 17 Nisan 1695’de yaşamını yitirir.

Juana, feminizm araştırmalarının artması ve genişlemesi sonucu 20. yüzyılın sonlarında, yeni dünyanın ilk feministlerinden biri olarak gösterilir.

Sor Juana’ya dair en kapsamlı eser Meksikalı şair Octavio Paz tarafından hazırlanır. Juana anısına ortaya çıkarılan eserleri, feminist değerlendirmeler, film ve diziler de takip eder.

Bunlardan biri de Eduardo Galeano’nun ‘Kadınlar’ kitabında yer alan bölümlerden biridir:

“Bana yalan söylemeleri hoşuma gitmiyor”
Sör* Juana Inés de la Cruz 1651 yılında bugün doğdu ve herkesi aştı.
Onun topraklarında ve onun döneminde hiç kimse onun kadar yüksekten uçmadı.
Çok genç yaşta manastıra girmişti, çünkü manastırın kendisine evden daha az hapishane olacağını düşünüyordu. Bu konuda yanlış bilgilendirilmişti. Fark ettiğinde artık çok geçti ve herkesten daha güzel söyleyen kadın, sessizliğe mahkum edilmiş bir halde yıllar son öldü.
Gardiyanları onu asla inanmadığı övgülere boğuyorlardı.
Bir seferinde, Meksika valilik sarayının ressamı, bugünkü photoshop tekniğinin öngörüsünü andıran bir portresini yaptı. Buna yanıtı şöyle oldu:
“Bu pohpohlama ki amaçlar
yılların korkunç izlerini silmeyi,
zamanın katılığını dize getirmeyi,
ihtiyarlık ve unutulmayı alt etmeyi
boşa giden aptalca bir çaba ya da
ancak kadük bir hevestir, zira
yakından iyice bakıldığında bu kişi,
cesettir, tozdur, gölgedir, bir hiçtir.”

Bu portrede Eduardo Galeano’nun ‘Kadınlar’ kitabı ile poets.org ile latin-american.cam sitelerinden yararlanılmıştır.




Önceki Haber
Yönetmen Thomas Vinterberg'in kurallarıyla özgürleştiği yapım: "Şölen"
Sonraki Haber
Woodstock Festivali’ni konu alan belgeselden fragman