Ana SayfaManşetKanada’da açlık grevinde bir sürgün gazeteci: Yusuf İba – Halime Aktürk

Kanada’da açlık grevinde bir sürgün gazeteci: Yusuf İba – Halime Aktürk

HABER MERKEZİ – HDP Milletvekili Leyla Güven’in açlık grevi eylemi 166’ncı gününde. 7 bin tutuklu cezaevlerinde, onlarca siyasetçi ve aktivist de dünyanın birçok yerinde aynı eylemi aynı taleple sürdürüyor. Bu isimlerden biri de Kanada’daki Yusuf İba. Bugün tam 100 gündür açlık grevinde olan İba’nın eylemini ve durumunu gazeteci Halime Aktürk kaleme aldı.


Halime Aktürk


Ülkesinden yüzlerce kilometre uzakta, okyanusun ardında 100 gün süren bir açlık grevcisinin yaşadıklarını paylaşmak istiyorum sizlerle; Yusuf İba’nın.

Gencecik bedenini açlığa yatıran yüzlerce grevciden biri Yusuf İba. Yaşadığı sağlık sorunlarına rağmen tepkisini ortaya koymak, Leyla Güven’i yalnız bırakmamak için Abdullah Öcalan’ın kardeşiyle görüştüğü gün greve başladı o da.

100 gün oldu.

Tam 100 gündür temel ihtiyacı olan yemek yemeyi reddediyor.

Grevinin 95. gününde kan kusmaya başladı Yusuf, sık sık baygınlık geçiriyor ve yürümekte güçlük çekiyor artık.

Ülkesini terk etmek zorunda kalan gazetecilerden biri o da.

Kanada’ya gelmeden önce Ağrı Doğubeyazıt’ta yaşıyor ve birçok yayın kuruluşuna bölgeden haber ve yazılar hazırlıyordu. En son yaptığı haberler dolayısıyla hakkında soruşturma başlatılan Yusuf, karar verip yaşadığı birçok zorluğa rağmen Kanada’ya geliyor.

Yusuf daha Kanada’da bir yaşam kurmaya çalışırken Türkiye’de grevler başlıyor. Toronto’ya vardıktan 2 ay sonra diğer eylemcilere destek için açlık grevine başlıyor.

Kanadalı Kürtler önceki dönemlerde Türkiye’de yapılan dönüşümlü-dönüşümsüz açlık grevlerine destek amaçlı eylemler yapsa da, Kanada’da ilk kez böylesine uzun süreli açlık grevi eylemi yapılıyor.

Kürt federasyonu ve derneği her ne kadar görüşmeler yapsa da devlet yetkilileriyle, Yusuf’un durumu Meclis’te yapılan bir konuşmanın ilerisine gidemiyor.

Eylemi Kanada Federal Parlamento gündemine taşıyan Milletvekili Garnet Genuis, İba’nın sesine kulak verilmesi gerektiğini söyledi.

Yusuf’un yaşadıkları zor ama o, talebindeki kararlılıktan, iradesinden güç alıyor. Leyla Güven ve açlık grevindeki diğer eylemcilerin talepleri karşılanana kadar da eylemini sürdürmeye kararlı.

Yusuf’un eylemi sırasında yazdığı bir yazının kısa bir kısmını paylaşmak istiyorum sizlerle;

(…)

Sonra anam geliyor, topuğundaki ayakkabıları çıkarıyor, duvarları hasretiyle yıkıyor, bana sözü olduğu için bu sefer gözleri ıslanmıyor. Uyandırmadan öperken alnımın teri dudaklarını ıslatıyor. Gitmek istemiyor, ama gözlerimin karasında kanın kırmızılığını da görmek istemiyor. ‘Sen uyanma evladım’ diyor ve dört duvar buna şahitlik ediyor. Beni bana bırakmıyor, rüyama da karışıyor ve orada da bana üstümü örtmemi, kendime iyi bakmamı söylüyor. ‘Ben büyüdüm anne’ diye kızıyorum, ağzımı kapatıyor ve sadece yüzümü okşuyor ve ben yüzümün ekşiliklerinden kurtuluyorum. ‘Bana söz ver’ diyor, ben sıramı beklemeden ‘Önce sen söz ver’ diye başlıyorum. Anne merhametiyle çocuk huysuzluğunu dinliyor. Ekin’i anlatıyorum, Beritan’ı, Viyan’ı, Zilan’ı, Taybet Ana’yı unutmadan. Arin’i hatırlatıyorum, Sakine ile ağlatıyorum . Leyla ile umutlandırıyor, Nasır’la yaşlarını siliyorum.

İşte ben direnişe böyle dost, ölüme bu kadar düşman yaşıyorum.

(…)

Gencecik bir bedenin ülkesinden, sevdiklerinden uzakta bu yaşadıkları anlatılmalı. Bir umut, belki biri bunu görüp, yaşananlara son verir diye düşünsem de huzursuz oluyor, göndermemeli miyim diye kendime sormadan edemiyorum.

Yusuf’un Türkiye’de yaşayan anne, baba ve kardeşleri Yusuf’un burada yaşadıklarını onlar üzülmesin diye Yusuf’un kendilerine anlattığı kadarıyla biliyorlar. O da muhtemelen bu anlattıklarımın çok az bir kısmı. Onların bunları okuduktan sonra ne hissedeceğini az biraz tahmin edebilsem de ne yaparlar bilmiyorum.

Sizler, bu yazıyı okuyanlar, Yusuf’un ailesini yalnız bırakmayın.