Ana SayfaManşetYüksekova’dan ‘kardeş belediye’ mesajı: Özgücümüzü biliyoruz ama destek de bekliyoruz

Yüksekova’dan ‘kardeş belediye’ mesajı: Özgücümüzü biliyoruz ama destek de bekliyoruz

HABER MERKEZİ – Yaklaşık 120 bin nüfusa sahip olan Yüksekova’da iki yılı aşkın süre kayyum tarafından yönetilen ilçe belediyesi 31 Mart seçimlerinde HDP’ye devasa bir borçla geçti. Yönetimi 14 gün gecikmeyle devralabilen ve karşılaştıkları manzara için ‘hakikaten kötüydü’ diyen belediye eşbaşkanlarından İrfan Sarı’yla kentin sorunları ile çözümleri konusunda atacakları adımları konuştuk. Sorunların çözümünde diplomasiyi kullanmaya başladıklarını belirten Sarı, İstanbul ve İzmir gibi şehirlerle ‘ufak çaplı flörtleşmeler’ içinde olduklarını fakat kendi özgüçleriyle hareket edeceklerini söyledi. “Üniversitelerde bile bir ihtisas konusu yapılabilecek kayyum yönetimiyle karşı karşıya olduklarını” dile getiren Yüksekova Belediye Eşbaşkanı’na sözü bırakıyoruz.


Röportaj: Hasan Özhan Ünal


31 Mart seçimlerinde belediyeyi devraldınız ve tabii ciddi bir borçla. Kayyumdan devraldığınızdaki borç miktarını 680 milyon TL olarak duyurmuştunuz. Bu kadar borcun nasıl yapılmış olduğuna dair gözlemlerinizi anlatır mısınız? Borç kalemleri arasında en fazla hacme sahip olan kanalizasyon kredilerinin nasıl oluşturulduğuna dair elinizde ne tür bilgiler var?

Açıkçası 31 Mart öncesi seçim propaganda çalışmaları süresince bir borç yüküyle karşılaşacağımızı biliyorduk. Bu rakamlar aşağı yukarı bizim dağarcığımızda vardı, bilgilerimiz arasındaydı. Ama 14 gün gecikmeli olarak mazbatalar verildi. O da politik bir durum.

Karşılaştığımız manzara şuydu: İller Bankası tarafından Hazine’den aktarılan hissenin, payın tamamına el konuldu. Buna gerekçeyi ilk önce anlamakta zorlandık ama bizden önce halihazırdaki Kaymakam ikinci kayyum olmuştu. Onlar bir şekilde politik durumlardan ya da farklı şeylerden kaynaklı akışı serbest bırakmışlardı. Normal koşullarda İller Bankası bunu bir yıl önce kesmeye başlamış olmalıydı. Ama bu politik durumlardan kaynaklı serbest bırakmışlardı. Karşılaştığımız manzara hakikaten kötüydü, ilk aşamada anlamaya, anlam vermeye çalıştık. Yetkili kurumları çağırdık, onlarla görüştük.

Bir müddet sonra durum anlaşıldı ki kayyum olarak atanan Kaymakam bir meclis kararı alarak bütün yetkileri kendisinde kurumlaştırmış, belediyenin bütün mal varlıkları ve hisselerinin bir sözleşmeyle ipotek altına alınmasına kendisini yetkilendirmiş. Kararda şöyle deniyor: Yüksekova Belediyesi’nin özkaynakları su, emlak gibi çeşitli vergileri karşılamadığı zaman mevcut belediyenin araç gereç, mal varlıkları ve İller Bankası’ndaki hissenin yüzde 100’üne el konulabilir diye bir teminat veriyor. Ve banka bizim geldiğimiz gün itibariyle, bir tesadüftür belki 15’ine denkleştirildi, Nisan’ın 15’inde el konuldu. Yaklaşık 4,5 milyon gibi bir hisse vardı, tamamına el konuldu. Ve bizden alacaklı olanlara da pay edildi. Bu rakam 608 milyona tekabül ediyor.

Yüksekova Belediyesi’nin yeni yönetimi, devraldıkları borç miktarını pankartlara yazarak kentin değişik noktalarına asmıştı

Amaç şu, Yüksekova’nın içme suyu şebekesi ve kanalizasyonunun yeniden yapılması. Yüksekova’da kanalizasyon yoktu, foseptik çukurlarıyla yapılıyordu. Ancak mevcut bir ishale hattı, su şebekesi var, şehir büyüdüğü için artık yenilenme vakti gelmişti. Toplamda 608 milyon TL kredi, bu borçlanma buna dair yapılmıştı. Ancak yaptığımız tetkikler sonucunda, daha sonraki zamanlarda bu rakamın çok uçuk olduğunu gördük. 608 milyon TL, Yüksekova’nın tamamını yeniden kaldırılıp oturtulabileceği bir rakamın karşılığıdır. Yapılan işlemleri de şu ana kadar daha analiz etmedik. Bizim sosyal bileşen olarak değerlendirdiğimiz mimar ve mühendisler odasından da yardımlar talep ettik.

Şu anda geçici kabulle, özellikle kanalizasyon teslim edildi. Fakat şehrin tamamını karşılamadığını, çeşitli yerlerde eksiklerin bırakıldığını görüyoruz. Su ishale hattı devam ediyor. Dilimli Barajı’nda bu yıl itibariyle su tutulması gerçekleştirildi, onun üzerine de bir arıtma tesisi tasarlanmış. Su projesi dahilinde ayrı bir firmaya ihale edilmiş. Doğal olarak da Dilimli Barajı’nın suyu da şehrin bundan sonraki içme suyu olarak bir protokolle anlaşma altına alınmış. Ve 608 milyon TL bunların tamamı için bırakılan. Aslında bunlar iki kalem. Bir de arıtma tesisi bırakılmış. Bu şekilde karşımıza çıktı. Doğal olarak da çalışanlarımıza, 303 kişiye üç aydır maaş veremiyoruz.

Meclis’e de bu konuyu taşıdık. İlbank’tan alınan net kredi 608 milyon TL’dir. Müşavir firmalar ve içme suyu ile kanalizasyon firmalarına ödenen. Bunun da ihale boyutu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tasarrufunda İlbank tarafından yapılmış, ama krediler Yüksekova Belediyesi için alınmış. Burada Yüksekova Belediyesi bir kırtasiye ve arabulucu kurum olarak değerlendirilmiş. Fakat bütün para belediyeye havale edilmiş ve ihale düşük tutulmuş.

Yüksekova Belediye Eşbaşkanları Remziye Yaşar ve İrfan Sarı

Partiniz tarafından Meclis’e Yüksekova’nın durumuna ilişkin sunulan araştırma önergesinin AKP ve MHP oylarıyla reddedilmesine ilişkin ne söylersiniz?

Yani bundan da anlaşılıyor ki hem HDP’nin hem de belediyenin etrafından bir kıskaç oluşturuluyor. Halka hizmet verme noktasında engel çıkarmak ve bu anlamda halkla aramızdaki bağı koparmak, işlevsiz hale getirmek ve yıldırmak amaçlanan. Bir araştırma önergesi talep ediliyor, bu önerge sadece HDP seçmeni değil, AKP ve diğer partilerin seçmeninin, buradaki kamu kurum ve kuruluşlarının tamamının cezalandırılmasıyla sonuçlandırılıyor.

Bunun ciddi anlamda üzerine düşünülmesi gerekiyor, AKP ve MHP’nin burada ne yapmak istediğinin bir sonuç ifadesidir. Önergenin hiçbir sorgulama yapılmadan direkt reddedilmesi, aslen konuya vakıf olunduğunun, ne istenildiğinin bilindiğinin ve bu bilinçle reddedildiğini gösteriyor. Tekrar edersek amaçları işlevsiz bırakmak, halkla karşı karşıya getirmek ve buradan kendilerine siyasi bir rant elde etmek. Yaptıkları yolsuzlukları, usulsüzlükleri yargı önüne taşımamak ve kamuoyu nezdinde olayı kapatmaktır.

Son olarak belediyenin borçları nedeniyle Van Gölü Elektrik ve Dağıtım A.Ş (VEDAŞ) tarafından keson kuyularının elektriğinin kesildiğini ve bu sebeple kentte su sıkıntısı yaşandığını duyurdunuz. Şu andaki durum nedir? VEDAŞ’ın elektriği kesmesi hukuki mi? Buna karşı neler yapacaksınız?

1 milyon 18 bin TL borcumuzun olduğu, bize daha önce VEDAŞ tarafından yazıyla bildirilmişti. Son 4 aylık bir borç bu. Yüksekova’da su şebekesi ishale hattı tarafından karşılanmaktadır. Bunlar da artezyen su, yani yeraltı sularının çıkarılmasıyla karşılanmaktadır. Bunlarda da elektrik sarfiyatı çok olmaktadır. Hisselerimizin gelmemesiyle birlikte bu ödemeleri yapamıyorduk ve bunu da yalın bir dille bildirdik.

Ancak bunu bilmelerine rağmen gelip elektriğimizi özellikle de su kuyularınınkini kestiler. Bu da şehre su verememiz anlamına geliyordu. Bununla ilgili diplomasi yaptık; ilçe kaymakamı ve il valisi ile. Hatta konu Meclis’e kadar taşındı. VEDAŞ’ın Ankara ayağında da bizzat görüşmeler gerçekleştirerek bunun yasal olmadığını, halkı cezalandırmak olduğunu, Anayasa’da da buna ilişkin bir madde bulunmadığını söyledik. Uluslararası Cenevre Sözleşmesi’nde de geçen savaş durumunda dahi bu tip durumlarda suyun kesilmeyeceğine ilişkin maddenin bulunduğunu hatırlattık.

Bunun insani bir ihtiyaç olduğunu dile getirmemize rağmen, bize kentlerin de bir holding olduğunu, borçlarının olduğunu, belediyelerin bu borç yükünü tahsil etmeyince bankalara olan itibarlarının zedelenebileceği şeklinde mazeretlerle önümüze çıktılar. Yüzde 60 oranındaki hissemize düzenli bir akış olursa bunu 15 Temmuz’a kadar parça parça ödeme noktasında bir anlaşmaya vardık.

Eğer hisseye aktarım olmazsa bu durum çok ciddi bir krize dönüşecek ve halkın hizmet almamasıyla birlikte ayaklanabileceği ve bu konuda biz dahil ilgili kurumlara bir reaksiyon gösterebileceği kaygısını bildirdik. Konu bu noktaya gelmesin, sağduyuyla çözülsün istedik. Koca bir holding eğer 1 milyonla ilgili sorun yaşıyorsa bu işi bırakıp gitmeli, iflas etmiştir. Ama yok bunu dayatıyorsa politik bir yönelim içindedir diye düşünüyoruz.

Yüksekova Belediyesi, kendi imkanlarıyla eski bir kamyonetten ve kullanılmayan atıl bir su tankerinden sulama aracı yapmıştı

Geçtiğimiz günlerde belediyenin faizleriyle birlikte borcunu ancak 16,5 yılda ödeyebileceğini aktarmıştınız. Bir yandan da belediyenin sulama aracının dahi hurdalar birleştirilerek belediye çalışanları ve halkın kolektif olarak yaptıklarını öğrendik. Hem bu borcu kapatmak hem de Yüksekovalılara hizmet verebilmeyi nasıl sağlamayı planlıyorsunuz? Yani yapılanların üzerine yeni ne getirmeyi planlıyorsunuz?

Bunları zaman zaman sizin de belirttiğiniz gibi kamuouyla paylaşıyoruz. Orada bahsettiğimiz tanker, sulama, ishale hattına kanalizasyon yapılırken düzgün yollar da deşilmiş ve üzeri kapatılmadan bu halde bırakılmış, toz bulutuna dönmüş. Buralara az da olsa su verebiliriz mantığını öne çıkardık, elimizdeki teçhizat bunu karşılamaya yetmiyor. Yaklaşık dört aydır personelin maaşını ödeyemiyoruz, personelimiz fedakarlık yapıyor yine. Kendi hizmet birimimizde eski parçalardan, küçük sanayi ustalarımızın da katkılarıyla bir su tankı yaptık. Sulamaya dair çözümü bu şekilde bulduk.

Çarşı merkezinde yine aydınlatma direğiyle ilgili bir ihale yapıldı. 2-3 bin TL’ye mal olacak aydınlatma direklerini çok uçuk rakamlara, 500 bin TL’ye yakın para harcayarak yaptılar. Bunların da firma tarafından üstü kapatılmadan gidildi. Maalesef orada da kayyum tarafından geçici kabul yapılmış. Biz o tahrip edilen yerleri yine beden işçisi, emekçi arkadaşlarımızla kapattık. Hiç para ödemeden, oradaki birkaç esnafımızın katkısıyla böyle bir iş alanı yarattık. Kendi özgücümüzü harekete geçirmeye çalıştık.

Bundan sonraki yaşamımızda hayat böyle durağan devam edecekse, bu diplomasi sonuç vermezse bahsettiğimiz 16 buçuk yıllık süreç devam edecek. Bütün hisseler oraya gidecek ve 16 buçuk yıl sonra toplamda bu borçlar ödenmiş olacak. Biz de buna dair elimizdeki koşulları harekete geçireceğiz. Güneş enerjisi için başvurular yaptık, mahkemeden bununla ilgili arazi talep ettik, belediyemizdeki vatandaşlardan araziler elde ettik. Biliyorsunuz Yüksekova’nın koşulları da ağır ama bir bölümü tarımsal hayata geçirmeyi planlıyoruz. “Her köye bir ürün” projesini geliştirip, 120 bin nüfusu harekete geçirip buradan kendi öz kaynaklarımızı yaratarak kooperatifleşmeye giderek, hayatımızı kolaylaştırmaya yönelik çalışma yapacağız.

Dışarıdaki girişimci arkadaşlarımıza elimizdeki araziler üzerinden yap-sat ya da işlet-devret modeliyle çalışmaları da güçlendirmeyi düşünüyoruz. Şu anda elimizde bir takım projeler var, önümüzdeki zamanlarda meclisimizde de paylaşacağız. İlgili firmalar da gelip tanıtımlarını yapacaklar. Yapacakları işleri belediye maliyet çıkarmadan nasıl sonuçlandıracaklarını dinleyeceğiz.

Halkın su ve diğer hizmet noktalarında ödemelerini zamanında yapmalarını sağlamaya çalışacağız, şehrin özellikle çevre temizliği kampanyalarını güçlendireceğiz. Halktan kendimize destek sağlamalarını planlıyoruz. Uzun bir takvim çıkaracağız bunlar bu ayki meclisimizin gündemleri arasında. Belki bir sonraki meclis toplantısına kadar başka reformlar geliştirebileceğiz.

Geride bıraktığımız 23 Haziran’da partinizin ve HDP seçmeninin Ekrem İmamoğlu’nun yeniden İBB Başkanı seçilmesinde çok ciddi bir katkısı olduğunu söylemek yanlış olmaz… Türkiye’nin adeta tek gündemi İstanbul olmuşken, siz bu süreçte sorunlarınızı duyurma şansı bulabildiniz mi? Ya da şöyle sorarsak: Genel olarak sorunlarınızla baş başa olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Bu sorunların çözümünde başka belediyelerin rol oynayabileceğini düşünüyor musunuz?

Bunu kabul edelim etmeyelim Türkiye’de sadece Yükseova ile ilgili sorunlar yok. Türkiye’de yerel yönetimlerin tamamında sorunlar var. İstanbul’da da devasa bir sorun var. Yani mega bir şehirde sorunlar çok büyük. Bütün Türkiye’nin gündeminin oradaki seçime kilitlenmiş olması aslında orada politik bir seçimin yapıldığı, halkların iradesine çok da önem verilmediğini görmüş olduk.

Orayla (İstanbul) ufak çaplı flörtlerimiz var. Aslında beklentilerimiz de var. Belki önümüzdeki zamanlarda orayla da ilgili bahsettiğimiz küçük flörtler hayata geçmeye başlayacaktır. Ama tümden oraya bağlı kalmak istemiyoruz. Yani kısmi olarak kardeş belediyecilik ya da birtakım desteklerin sağlanması noktasında girişimlerde bulunacağız. Hatta bununla ilgili sadece İstanbul değil Türkiye’deki diğer illerdeki belediyelerle de bir araya gelip sorunlarımızı paylaşmak istiyoruz.

İzmir’deki belediyeyle bugün bir diyaloğumuz olmuştu; kentin önemli bir sorunu da haşere ve sivrisinekle mücadele konusunda sorunlarımızı paylaşmak istediler. Bunun için bütçemiz ve kasamızda paramız da yok. Kısmi yardımlarla geldiler… Oradan daha büyük bir beklentimiz var; en azından tozlu yollarımızı farklı stabilize asfaltlarla kardeş belediyecilik ya da dayanışma sıfatıyla çözüme kavuşturabiliriz. Tabii ki beklentilerimiz var ama tümden kendimizi oraya bağlamıyoruz, kendi halimizde kalabileceğimizi de ihtimaller arasında bırakıyoruz.

Şunu da belirtmekte fayda var: Bugün Türkiye’de özel bir statü uygulanan Yüksekova Belediyesi özel koşullar taşıyor. Dün, bugün ve belki yarın da bu koşullara sahip hiçbir belediye olmayacak. Tektir ve nadirdir. Türkiye kamuoyunun, özellikle aydın çevrelerin, yine devrim mahiyetinde yaratımı olan ve sosyal adaleti benimsemiş belediyelerin bu konuda bize bir bakış atmalarını ve desteklemelerini isteriz.

Ama biz yine kendi özgücümüzü ve kuvvetimizi biliyoruz. Yerel yönetimlerimiz ve partimizin de bu konuda bizi desteklediğini, buna yönelik çalışmalarda Yüksekova’yı öncelediğini biliyoruz ve bizimle birlikte hareket ediyorlar. Biz de onlarsız yürümemeye ama çeşitli diplomatik kaynakları da onlarla paylaşmaya devam ediyoruz.

Bekleriz ki Türkiye bizi görsün, çünkü bu önemli bir şeydir yarın öbür gün bunu dünya kamuoyunda gündemleştirebiliriz. Çünkü üniversitelerde bile bir ihtisas konusu yapılabilecek kayyum yönetimiyle karşı karşıyayız. Şu an içinde olduğumuz durumun ceremesini, zahmetini ve zorluğunu çekiyoruz. Bugün halk cezalandırılmıştır. Bu cezanın karşılığında da bir yerlere siyasi ve politik durumları izah edebilecek bir destek ve talepte bulunuyoruz.

Previous post
Erdoğan-Trump görüşmesinden ne mesajlar çıktı?
Next post
Hantaş cinayeti: ATK, kurşunun hangi polisin silahından çıktığını tespit edemedi