Ana SayfaGüncelDemirtaş’ın duruşması bitti: “AİHM’deki dava Türkiye’yi de Avrupa’yı da etkileyecek önemde”

Demirtaş’ın duruşması bitti: “AİHM’deki dava Türkiye’yi de Avrupa’yı da etkileyecek önemde”

HABER MERKEZİ – HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğuyla ilgili AİHM Büyük Daire’ye taşınan davanın duruşması yapıldı. Bu duruşmadan iki hafta evvel Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi Demirtaş için tahliye kararı vermiş, fakat kesinleşen hapis cezası nedeniyle Demirtaş cezaevinden çıkamamıştı. Davada savunma yapan Demirtaş’ın avukatları, HDP ve Demirtaş’ın siyasi başarılarından dolayı hedef alındığını belirtirken, davanın konusunun “Türkiye’de yargı aracılığıyla muhalefetin susturulması ve cezalandırılması” olduğunu söyledi. Davaya dair kararın yazımı ve açıklanmasının ayları bulacağı belirtiliyor.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğuyla ilgili dava bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’de görüldü.

Türkiye saatiyle 10.30 sularında Strazburg’da başlayan davanın duruşmasında hem Türkiye hükümeti hem de Demirtaş’ı temsil eden avukatlar dinlendi.

Avukatlar Prof. Dr. Başak Çalı, Dr. Kerem Altıparmak, Mahsuni Karaman, Benan Molu, Ramazan Demir ve Aygül Demirtaş, Demirtaş’ı temsilen savunma yaptı.

17 yargıçtan oluşan mahkeme ayrıca davaya müdahil olarak katılan Avrupa İnsan Hakları Komiserliği gibi kurumların görüşünü de üçüncü taraf olarak aldı.

Avukatların savunması

Demirtaş’ın savunmasını hazırladıkları veri, dosya ve şemalarla yapan avukatların savunması şöyle:

“Bugün burada görülen bu davanın konusu Türkiye’de yargı aracılığıyla muhalefetin susturulması ve cezalandırılmasıdır. Demirtaş, mesleği itibarıyla insan hakları avukatıdır. Ancak bugün kendisi hak ihlalleriyle karşı karşıya kalmıştır.
“Bu dava yalnızca Demirtaş’ın özgürlüğünden yoksun bırakılmasından ibaret değildir. Aynı zamanda Türkiye’de muhalefeti susturmak ve cezalandırmak için yargının kullanılmasının AİHM tarafından nasıl tespit edileceği ve yanıtlanacağı davasıdır.
“Bu davanın özünde, Demirtaş’ın siyasi amaçlarla özgürlüğünden yoksun bırakıldığı ve yargının da bu amaca hizmet ettiği gerçeği yer almaktadır.
“Avrupa’nın en yüksek seçim barajı Türkiye’dedir. 2015 yılından önce Kürt sorununun demokratik çözümünü gündemine almış hiçbir parti bu barajı aşamamıştır. Demirtaş’ın da eşbaşkanı olduğu HDP ise bunu başarmıştır.
“Demirtaş ve partisinin yürüttüğü siyaset kapsayıcı, demokratik, hak temelli olmuş ve Kürt sorununun barışçıl çözümünü güçlü bir şekilde savunmuştur.
“HDP, 7 Haziran 2015 seçimlerinde oyların yüzde 13,1’ini alarak yüzde 10’luk seçim barajını aşmış ve TBMM’de 80 sandalye kazanarak ülkedeki en büyük ikinci muhalefet partisi olmuştur.
“HDP’nin 7 Haziran 2015 tarihindeki seçim başarısı sonucu AKP, iktidarda olduğu 13 yıldan sonra ilk kez Mecliste tek başına hükümet kurma sayısına ulaşamamıştır.
“7 Haziran 2015 seçiminin ardından iki önemli olay gerçekleşmiştir. Türkiye’deki demokratik tartışma ortamını yükselten barış görüşmeleri çökmüş ve Erdoğan HDP’yi, özellikle de Demirtaş’ı doğrudan ve açıkça ‘terörist’ olarak hedef göstermeye başlamıştır.
“Erdoğan’ın 28 Temmuz 2015 tarihindeki konuşmasının hemen ardından Demirtaş hakkında altı soruşturma başlatılmıştır.
“Burada dikkat kritik çekici nokta, Demirtaş’ın konuşmaları ile soruşturma tarihleri arasındaki büyük tutarsızlıktır.
“2 Ocak 2016 tarihli konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan bir talepte bulunmuştur. Bu talep üzerine, üç aydan kısa bir süre içinde Demirtaş hakkında 10 farklı şehirde fezlekeler hazırlanmıştır.
“Tutuklanmasından sadece dört gün önce, Türkiye genelinde farklı savcılar, Demirtaş hakkındaki iddianamelerini, görünüşte kendi inisiyatifleriyle, Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığına göndermeye başlamıştır.
“Dokuz farklı savcının, merkezi bir talimat olmadan 96 saatlik bir süre içerisinde fezlekelerini Diyarbakır’a nasıl gönderdiklerini açıklamanın akla uygun bir yolu yoktur.
“Ardından Diyarbakır savcılığı açıkça usulsüz bir şekilde hareket etmiştir. Bu 96 ayrı iddianamenin 31’ini tek bir dev dosyaya eklemiştir. Ayrıca bunlar, savcının yetki alanı dışında kalan dosyaları da içermektedir.
“4 Kasım 2016 tarihinde Diyarbakır savcılığı bu dev dosyaya dayanarak Demirtaş’ı ‘terör örgütü kurmak ve yönetmekle’ suçlamıştır. Ne var ki bu suçlama, Demirtaş’a karşı hazırlanan 96 dosyanın hiçbirinde bulunmamaktadır.
“Ülkenin dört bir yanındaki pek çok savcı, geçmiş yıllara dönerek Demirtaş’ın yaptığı siyasi konuşmaların ve faaliyetlerin suç teşkil ettiği sonucuna varmıştır.
“4 Kasım 2016’da HDP milletvekillerinin evlerine baskınlar düzenlenmiştir. Organize suça dair bir iddianamenin bulunmadığı göz önüne alındığında, bu eşzamanlı baskınlar için tek mantıklı açıklama, talimatla yapıldıkları şeklindedir. HDP’nin ve Demirtaş’ın elde ettiği siyasi başarı, Erdoğan’ın onu ve partisini hedef almasına yol açmıştır.
Grafik: Twitter (@DemirtasSavunma)
“Bir kimsenin keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlalidir. Tutukluluk sürerken mahkeme, Ahmet Şık ve Nedim Şener davalarında olduğu gibi, tüm hukuki sorunları incelemelidir.
“Hükümetin, iç hukuk yollarının tüketilmesine ilişkin ön itirazlarının tarafınızca kabul edilmesi halinde, AİHM’in Türkiye’deki yasadışı tutuklamalara ilişkin yargı denetiminin gelecekte etkili bir şekilde sürmesi imkânsız hale gelir.
“20 Mayıs 2016 tarihli dokunulmazlıkların düzenlenmesi Anayasa değişikliğinin hukuka aykırılığı, Venedik Komisyonu ile Article 19 ve HRW gibi üçüncü taraf müdahillerce de tespit edilmiştir.
“20 Mayıs 2016 tarihli dokunulmazlıkların düzenlenmesi Anayasa değişikliğinin TBMM tarihinde ve anayasa hukuku çerçevesinde örneği bulunmamaktadır. Bu değişiklik, Anayasa Mahkemesi tarafından gözden geçirilmemiştir.
“4 Kasım 2016’da Diyarbakır Mahkemesi, Demirtaş’ın tutuklanmasına yönelik dokuz gerekçe ileri sürmüştür. Bunlar, Demirtaş’ın Türkiye’nin en büyük ikinci muhalefet partisinin eş başkanı olarak yaptığı siyasi konuşmalardır. Bunun altını çizmeme izin verin.
“Bir muhalefet liderinin siyasi konuşmaları, tutuklama kararının temeli olarak ileri sürülmüştür. Diyarbakır Mahkemesinin kararının hiçbir yerinde, Demirtaş’ın nefreti, hoşgörüsüzlüğü ve şiddeti nasıl savunduğuna dair somut, bağıntılı ve yeterli bir neden bulunmamaktadır.
“Demirtaş, 4 Kasım 2016-24 Haziran 2018 arasında milletvekili olarak TBMM faaliyetlerine katılamamıştır. Görev süresinin yüzde 40’ını cezaevinde geçirmiştir. Anayasa değişikliği de dahil, önemli yasama faaliyetlerinin hiçbirine katılamamıştır. Kendisinin de aday olduğu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tutukluluğu devam ettirilmiş, bu nedenle sağlıklı bir kampanya faaliyeti yürütememiştir.
“Başlarken göstermiş olduğumuz gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Demirtaş’ın kriminalize edilmesi çağrısıyla yaptığı konuşmalarla Demirtaş’ın tutuklanmasına yol açan iddianamelerin hızla artması arasındaki zamansal bağlantı açıktır.
Grafik: Twitter (@DemirtasSavunma)
“Demirtaş’ın dosyasındaki tüm kanıtlar, tanık beyanları ve PKK’den talimat aldığı iddiası gibi tüm deliller sahtedir ve duruşmanın görüldüğü mahkeme dahi bunu onaylamıştır.
“Demirtaş’ın tutuklu olduğu dosyaya yasa dışı yollarla elde edilmiş telefon dinlemeleri eklenmiş ve bu telefon görüşmelerini yaptığı yasal parti görevlileri, terörist olarak gösterilmiştir. Anayasa Mahkemesi de dahil olmak üzere mahkemeler, yasal parti görevlilerinin potansiyel terörist olduğunu ve bu görevlilerin aralarındaki konuşmaların terör faaliyetine dair makul şüphe oluşturduğunun kabul edilebileceğini belirtmişlerdir.
“Şubat 2011-Ocak 2013 tarihleri arasında hazırlanan fezlekelerin dokuzu, daha sonra görevden alınan ve Fethullahçı Terör Örgütüne üye olmak gibi ciddi suçlarla yargılanan savcılar tarafından yayınlanmıştır. Görevlerine son verilmiş olan bu savcıların Demirtaş’ın dosyasına koyduğu sahte deliller ve yasadışı telefon kayıtları, dava dosyasında kalmıştır. Bu deliller, Demirtaş’ın tutuklanmasına gerekçe olarak da kullanılmıştır. AYM buna hiç dikkat etmemiştir.
“20 Kasım 2018 tarihinde AİHM, Demirtaş’ın tutukluluk halinin yasadışı olduğuna karar verdiğinde, Cumhurbaşkanı ‘Bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz’ demiştir. Ardından da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi için ‘terörist sevici’ demiştir. Erdoğan’ın bu açıklamalarının ardından, 4 Aralık 2018 tarihinde, beş yıl önceki bir konuşması nedeniyle Demirtaş’a, ‘terör propagandası’ için mümkün olan en yüksek ceza verilmiştir. Demirtaş’a, yalnızca bu propaganda suçlamasıyla 4 yıl 8 ay hapis cezası verilmiştir. Türkiye aleyhine karar verdiğiniz 88 ‘terör propagandası’ davasının hiçbirinde ‘terör propagandası’ için böyle ağır bir hapis cezası göremezsiniz. Cumhurbaşkanı’nın konuşmasının ardından gelen bu karar bile, Cumhurbaşkanının yargı üzerindeki etkisinin derecesini göstermek ve Türkiye’de ‘bağımsız’ bir yargıdan söz etmenin mümkün olmadığını doğrulamak için yeterlidir.
“2 Eylül 2019 tarihinde duruşmayı gören mahkeme Demirtaş’ın tahliyesine karar vermiştir. Şüphesiz, hukuksuz olarak tutuklanmış olan herhangi bir kimsenin tahliyesine karar verilmesi elbette olumlu bir karardır. Bununla birlikte, bu noktada hiçbir tarafsız gözlemci, bu kararın neden AİHM Büyük Daire duruşmasından sadece 16 gün önce verildiğini açıklayamamaktadır.
“Demirtaş’ın davası Türkiye’deki muhalefet üyelerinin ve insan hakları savunucularının haklarının sınırlandırılmasının bir parçasıdır. Cumhurbaşkanı, tüm kesimlerden siyasi muhalefeti hedef almaya, yargı ise bu çağrılara yanıt vermeye devam etmektedir. İstanbul’un seçilmiş belediye başkanının, Hükümeti seçildiğine ikna etmesi gerçek bir demokratik mücadele oldu. Yalnızca bir ay önce, önceden onaylanmış ve demokratik olarak seçilmiş üç belediye başkanı terör suçlamaları nedeniyle görevlerinden alındı.
“Muhalifleri terörle suçlamak geçer akçe haline gelmiştir. Demirtaş’ın yaşadıkları, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun da başına gelmiştir. CHP’nin İstanbul seçimlerini kazanmasından sonra, ‘terör propagandası’ suçlamasıyla cezalandırılmıştır.
“Yarın tahliye edilse bile, Demirtaş aleyhindeki devam eden siyasi davaların ve soruşturmaların hacmi, kendisini sürekli tutuklanma riski altında yaşamaya mahkûm etmektedir…”

Kararın yazımı ve açıklanması ayları bulacak

Duruşma sona ererken, avukatlardan Ramazan Demir, “Bugün davanın yalnızca duruşması yapıldı. Kararın yazımı ve açıklanması ayları bulacak. Mahkemenin benzer davalarda 6 ile 9 ay arasında bir sürede kararı açıkladığı olmaktadır” açıklamasında bulundu.

Demir, “İçeriği itibariyle siyasi ifade özgürlüğü ve bütün Türkiye yargısı için çok önemli sonuçları olacak bir duruşma oldu” diye ekledi.

Duruşmanın ardından davayı takip eden isimlerden HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli de yaptığı açıklamada, “Büyük bir adaletsizlik ve hukuksuzluk söz konusu. Türkiye’de bağımsız ve tarafsız bir yargıdan bahsetmek bugün için mümkün değil. Talimatla hareket eden ve talimatla kararlar veren ve bu talimatla aslında adaletsizliği büyüten bir yargı sistemi Türkiye’de geçerli. Bugün tam da bu yargı sistemine karşı burada bir adalet arayışı sürüyor. Umuyorum bu adalet arayışı gecikmez” dedi.

“Sembol bir dava”

Ardından söz alan Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak ise, Demirtaş Davası’nın “Kürt sorunu gibi geniş bir açıdan ele alındığında sembol bir dava” olduğunu söyledi.

Davanın “Türkiye’deki demokrasi ve hukuk devleti mücadelesinin bir sembolü haline geldiğini” vurgulayan Altıparmak, “Bizim AİHM’den talebimiz davanın içeriğindeki teknik ve hukuki süreci bu derin arka plan ışığında değerlendirmesidir” dedi.

Altıparmak, Demirtaş’ın halk tarafından takdir toplayan bir isim olduğunu, davanın da bu başarıyı cezalandırmak isteyen bir sisteme dönüştüğünü savunurken, “Umuyorum ki Avrupa’nın birçok ülkesinde yükselmekte olan sağcı-popülist siyasetin karşısında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu başvuru vesilesi ile buna önemli bir cevap verecek. Bu Türkiye’yi ve belki de Avrupa’nın tümünü etkileyecek önemde bir davadır” diye konuştu.

Ne olmuştu?

AİHM, 20 Kasım 2018 tarihinde verdiği kararla, 4 Kasım 2016’da tutuklanan Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiğine ve ‘siyasi nedenlerden ötürü, muhalefetin sesini kısmak için tutuklandığına’ hükmetmişti.

Karara rağmen tahliyesi için yapılan başvuruları reddedilen Demirtaş, AİHM’in kendisi hakkında verdiği kararının aleyhteki maddelerini AİHM Büyük Dairesi’ne taşımak için başvuruda bulunmuş, Türkiye’nin kararı uygulamamasına ilişkin hüküm kurulmasını talep etmişti.

Demirtaş’ın yaptığı itiraz ile Türkiye’nin temyiz başvurusunu kabul eden Büyük Daire, 18 Eylül’e duruşma tarihi vermişti.

Büyük Daire’deki davaya sayılı günler kala Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuklu yargılandığı davanın 2 Eylül’deki duruşmasında mahkeme heyeti, Demirtaş’ın tahliyesine hükmetmişti.

Ancak Demirtaş, hakkında daha önce “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla verilen ve kesinleşen 4 yıl 8 aylık hapis cezası nedeniyle cezaevinden çıkamamıştı.

Tahliye kararının hemen ardından duruşma savcısı itirazda bulunarak Demirtaş hakkında yeniden tutuklama kararı istemiş, ancak bu talep reddedilmişti.

Demirtaş’ın avukatları, cezasının 5 Mayıs 2019 tarihi itibarıyla bir yılın altına düşmüş olması nedeniyle müvekkillerinin Yargıtay kararları ve Ceza İnfaz Kanunu hükümleri uyarınca denetimli serbestlik kapsamında tahliye edilmesi gerektiğini savunuyor.


Avukatları: Demirtaş’ın bir saniye dahi bekletilmeden tahliye edilmesi gerekiyor


Karınca, MA, DW Türkçe, Twitter [@DemirtasSavunma]
Previous post
Bir Jack London uyarlaması: 'Martin Eden'den ilk fragman
Next post
Türkiye'den Almanya'ya iltica: Başvurularda artış sürüyor