Seçimlere günler kala gerçekleştirilen Diyarbakır merkezli operasyonu ‘kaos planı’ olarak değerlendiren Yeşil Sol Parti Ankara Milletvekili Adayı İhsan Seylan, 10 Ekim ve Suruç katliamlarının da benzer süreçlerde gerçekleştirildiğini hatırlatıyor. Aynı zamanda 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği’nin kurucularından olan Seylan, katliamlarda yaşamını yitirenlerin mücadelesini Meclis’te sürdüreceklerini söylüyor.
14 Mayıs seçimlerine 19 gün kala operasyon haberiyle güne başladık. Dün Diyarbakır merkezli başlatılan soruşturma kapsamında 21 ilde yapılan baskınlarda, aralarında gazeteci, siyasetçi, hukukçu, sendika yöneticisi ve sanatçıların bulunduğu en az 126 kişi gözaltına alındı. Dosyada gizlilik kararı sürüyor. Bu sırada tüm kentlerde seçim çalışmaları da hızla devam ediyor.
Yeşil Sol Parti Ankara 2. Bölge milletvekili adayları, Keçiören semtinde bulunan Gazino pazar yerinde çalışma yapmak isterken, “Burada zulüm yok, bağıramazsınız” diyen bir sesle karşılaşıyor. Aynı pazar yerinde İYİ Parti seçim çalışması yürütürken Yeşil Sol Parti milletvekili adayları güvenlik gerekçesiyle alandan ayrılmak durumunda kalıyor. Yine de adaylar yüksek bir moralle sokaklarda seçim bildirisi dağıtmaya ve esnaf ziyaretlerine devam ediyor.
10 Ekim 2015’te Ankara Gar Meydanı’ndaki barış mitingine IŞİD tarafından düzenlenen canlı bomba saldırısında 18 yaşındaki yeğeni Ümit Seylan’ı ve arkadaşlarını kaybeden milletvekili adayı İhsan Seylan’la konuşuyoruz. Yeşil Sol Parti’nin Ankara 2. Bölge birinci sıra adayı olan Seylan, 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği’nin de kurucularından.
‘Yenileceklerini gördüklerinde kaos planı ortaya koyuyorlar’
Seçime sayılı günler kala gerçekleştirilen Diyarbakır merkezli operasyonu, “tanıdık ve rutin uygulamalar” biçiminde değerlendiren Ankara 2. Bölge milletvekili adayı İhsan Seylan, “Ne zaman yenileceklerini görseler bir kaos planı ortaya koyuyorlar. Bu operasyonun anlamı budur. Sıkıştıkları noktada hukuksuzluklar devreye giriyor. Tam seçim arifesinde sesimizin yükseldiğini, halklarımızın Yeşil Sol etrafında toplandığını gördüler ve kendilerinin sokağa çıkma cesaretinin olmadığı bir süreçte hem algıyı değiştirmek için hem de bizi zayıflatmaya yönelik bir hareket olarak bu yöntemi kullanıyorlar” diyor.
‘Katliamlar böyle süreçlerde gerçekleştirildi’
“40 yıllık mücadele tarihinde ne zaman baskıyı artırsalar, halkımız bizi daha çok bağrına basmıştır. Bu yöntemlerin işlemediğini bilmeleri gerekiyor. Aslında bunu biliyorlar. Bu zulmü büyütmeleri onların yararına olmayacaktır, hukuksuzdur, adaletsizdir” diye sözlerini sürdüren Seylan, Türkiye’de yaşanan hukuksuzlukların tamamında bu tür uygulamaların devreye sokulduğunu hatırlatıyor:
Şimdiye kadar göz yumdukları bütün katliamlar sonrasında da bu tür kısıtlamalar ortaya koydular. Dosyada uzattıkları her süre, suçlarının ve hukuksuzluklarının ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. 10 Ekim ve Suruç katliamları bu tür zamanlarda gerçekleştirildi. 7 Haziran seçimlerinde kaybettiler sonrasında kaos, sindirme ve zoraki algı yönetimiyle sonuç aldılar.
O günkü mücadele olduğu yerde duruyor. O gün barış bayraklarıyla cenazelerimizin üstünü örtmek durumunda kaldık. O barış bayrakları da cenazeler de hala yerde. Kalkmasını sağlamaya çalışacağız. Yeşil Sol’daki bu mücadelemizi Ankara’da göstermiş olmamız çok değerlidir, halkın bu konuda hassasiyetlerini görüyoruz.
‘İnsanlar bu sinmişliği üzerinden atacak’
Uzun süreli iktidarda kalmanın getirdiği konfor alanı ile halkı görmeyen bir yaklaşım ve baskıların kimseyi sindiremeyeceğini sözlerine ekleyen Seylan, “Yarın aynı şekilde sokaklarda bu mücadeleyi sürdürenler olacaktır. Bu değişimi toplumun her kesiminde görüyoruz. 14 Mayıs’ta onlar yenilecekler” diye vurguluyor.
Yeşil Sol Parti olarak insan hakları mücadelesini temel alan bir duruşları olduğunu söyleyen Seylan, “Halkın ana gündeminin adaletsizlik ve ekonomi olduğunu görüyoruz. Bütün kültürel sorunlardan sokakta insanların yaşadığı sıkıntılara kadar herkesin gündeminde bu adaletsizliğin olduğunu, bu sinmişliği insanların üzerinden atacağını ve ciddi manada enerji koyacağını da görüyoruz” diyor.
‘Bu bölge birilerinin kalesi değil’
Ötekilerin ve köşeye sıkıştırılmış insanların sesi olmaya çalıştıklarını ifade eden Seylan, “Çalıştığımız bölge birilerinin kalesi gibi görünüyor ama bizler bodrum katlarında hayat mücadelesi veren, ekonomik sıkıntılar yüzünden çocuğuna bir ekmek alamayan insanlarız. Yoksulluktan dolayı sindirilmişlerin, özgürlüğünden taviz vermiş herkesin sesi olacağız. Bütün dillerin, dinlerin, kültürlerin sesini büyütmeye çalışacağız. Sokakta, kahvehanede, adalet saraylarında nasıl mücadele edip sesimizi çıkardıysak Meclis’e de bu sise aynı şekilde taşıyacağız” diye vurguluyor.
‘1 Mayıs coşkusunun 14 Mayıs değişimine ışık olmasını istiyoruz’
Yaklaşan 1 Mayıs Bayramı’na dair de mesaj veren Seylan, sözlerini şöyle sonlandırdı:
Bugün orta sınıfın kaybolduğu, zenginle fakirin arasındaki uçurumun derinleştiği noktada halkımızın işçi bayramında sesini bir nebze çıkarması için 1 Mayıs’ın değerli olduğunu düşünüyoruz. Toplumun bütün katmanlarından değişimi beklerken işçi sınıfının ağırlığını değerli görüyoruz. İşçi, iktidarın, patronun, zorbanın dayatmasıyla hareket etmek zorunda değildir. Biz çözümleri de beraber büyüteceğiz. Herkesi alanlara bekliyor ve ses katmasını istiyoruz. 1 Mayıs’ın coşkusunun, bayram olarak gördüğümüz 14 Mayıs değişimine de ışık olmasını istiyoruz.