‘Maço tarih’in unutturmaya çalıştığı feminist: Manuela Sáenz
HABER MERKEZİ – ‘Maço tarihin’ hafızalardan silmek için çok uğraştığı kadınlardandı Latin Amerika’nın ilk feministi Doña Manuela Sáenz. Eril tarih, sömürgeleştirilen melez kıtanın bağımsızlığı ve kadınların eşitliği için 18’inci yüzyılda sürdürdüğü mücadeleyi yazmak yerine, ‘Bolivar’ın sevgilisi’ diye andı Manuela’yı. Yakıldığı için mezarı dahi olmayan Manuela, kendisini unutturmaya çalışan tarihe inat 160 yıl sonra kıtasının her köşesinde.
20. yüzyılın en büyük devrimlerinden birini Küba’da gerçekleştiren Fidel Castro’nun ölümüyle birlikte Latin Amerika bu günlerde yine haberlerde sık görünür oldu. Fidel demek biraz da Latin Amerika’nın bağımsızlık mücadelesinin ilhamı demek. Bu yüzden ölümüyle birlikte yaşamı, fikirleri ve kıtası-ülkesi için savaşı çokça yazıldı, yazılmaya devam edecek.
Fidel’in ölümünün kuşkusuz herkeste farklı farklı anlamları ve çağrışımları var ancak tarihin garip bir cilvesi, Fidel’den 160 yıl önce yine bir Kasım ayında yaşamını yitiren Latin Amerika’nın bir başka devrimcisi Doña Manuela Sáenz’i de hatırlatıyor.
‘Maço tarih’in duvarlarını yıkmak
Bu yazının konusu Fidel’den bir buçuk asır önce kıtasının tüm kadınları ve tüm erkekler için sömürgeciliğe karşı bağımsızlık mücadelesini arzulayan, bunun savaşını veren Latin Amerika’nın ilk feministi diye anılan Doña Manuela yani bilinen adıyla ‘Kurtarıcının kurtarıcısı.’
Konumuz bir coğrafyanın direnişinin bütün tarihi değil, direnenlerinin hikayeleri ama kadınların direniş hikayelerine odaklandığımızda, karşımıza çıkan ‘maço tarihin’ ördüğü duvarları aşmak hiç de kolay olmuyor.
Hem sömürgecilere hem erkekler karşı savaş
Çünkü dansları, renkleri, kültürleri ile harmanlanan melez kıtanın yazılan tarihinde öne çıkanların hepsi tüm dünyada olduğu gibi erkeklermiş gibi görünür ancak, özgürlük savaşlarında kadınlar hep vardı. Ancak tarihi yazanlar onları hep görmezden geldi. Manuela, Simon Bolivar’la birlikte melez kıtanın bağımsızlık fikrini ilk şekillendiren, bunun savaşını veren ve aynı zamanda yaşadığı çağda kadınların eşitlik mücadelesini hem sömürgeciliğe hem de yanı başında birlikte savaştığı erkeklere karşı veren bir kadındı.
İlk isyanı dine karşı
Ekvador’un Quito kentinde 27 Aralık 1797’de soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğinde ülkesi İspanya Krallığı’na bağlı sömürgeydi. 17 yaşındayken ailesi tarafından Santa Catalina Manastırı’ndaki rahibe okuluna gönderildi. Manuela’nın ilk isyanı dine karşı oldu. ‘Erkeklerle arkadaşlık ettiği’ gerekçesiyle iki yıl sonra rahibe okulundan atıldı. Soylu ailelerden gelen kadınlar için fazla seçenek olmadığı için ailesinin yanına dönen Manuela, 1817’de zengin bir İngiliz tüccarla evlendirildi ve Peru’nun Lima şehrine taşındı.
‘Dünya görünenden daha fazla…’
Alberto Miramón’nun hakkında yazdığı biyografi kitabında “Dünya görünenden daha fazlası ve ben bunu anlamak görmek istiyorum…” dediği rivayet edilen Manuela aristokratlar arasında siyasi tartışmalarla dikkat çekti. Latin Amerika için bu dönem bağımsızlık fikirlerinin yoğunca tartışıldığı ve Simon Bolivar ve arkadaşları öncülüğünde bunun savaşının hazırlıklarının yapıldığı dönemdi.
Bağımsızlık mücadelesi başlıyor
‘Latin Amerika bağımsız ve birleşik olmalı’ fikirlerini benimseyen Manuela aristokrat bir aileden gelmesinin avantajlarıyla devrim mücadelesine katılmıştı bile. Çevresindeki politikacı ve askerlerden bilgi almak ve bağımsızlık savaşına bulunduğu yerden destek olmak için ‘soylu krallık yanlısı hanım hanımcık bir kadın’ rolünü bir süre oynamayı tercih etti.
‘Beyler kadınlar sizden daha tam varlıklar…’
Oynadığı rolün arkasında ise bambaşka serüvenler isteyen, özgürlük tutkusu derinleşen bir kadın vardı. Girdiği siyasi tartışmalarda ‘beyler kadın olmak beni eksik yapmıyor, aksine kadınların sizden daha tam varlıklar dolduğunu düşünüyorum’ diyerek meydan okuyordu.
Suikastlarda yer aldı
Katıldığı bir davette askeri ve politik kaynaklardan İspanya Krallığı’nın Simon Bolivar’a suikast planladığı bilgisini öğrenen Manuela, Granada’ya haber ulaştırarak, bu suikastı önledi. Yine aynı yıllarda bağımsızlıkçıların safında bir milis oldu, sömürgecilerin yanında yer alan bir çok politikacıya yönelik geliştirilen suikastların ise bazen hazırlayıcısı bazen de destekçisi oldu.
‘Sevgili değil kendi yolunu çizen feminist’
Bu ikili yaşam Manuela için 1822 yılında sona erdi. Eşini terk edip bağımsızlıkçıların yanında yer almak için Ouito’ya yolculuğu başladı ve burada uzun yıllar birlikte fikir ve yaşam birlikteliği yaşayacağı Simon Bolivar’la tanıştı.
‘Maço tarih’ kadına biçtiği sıfatlardan yola çıkarak ezberini konuşturup ısrarla Maunela’yı “Simon Bolivar için eşini terk etti” şeklinde yazsa da son yıllarda hakkında yapılan bağımsız araştırmalarda bu yolculuğu şöyle tarif edildi: “18’inci yüzyıl feminist akım fikirleri ve Fransız Devrimi’ne dair tartışma ve okumalarıyla, kıtasının bağımsızlığı ve kadın eşitlik mücadelesi fikirlerini olgunlaştırarak, kendi yolunu çizdi…”
Yolculuk başlıyor ve fırtınalı yaşama giriş
Bu yolculukla birlikte Latin Amerika’nın özgürlük savaşının ‘destekçisi’ değil aktif liderlerinden biri olan Manuela, Simon Bolivar ile birlikte bağımsızlık fikrinin olgunlaşması, kıtanın özgürlük anayasasının yazım süreci ve kadınların özgürlük savaşına katılmasının örgütleyicisi olarak fırtınalı bir hayata başladı.
Eylemci ve teorisyen Manuela
Bu döneme ilişkin hakkında yapılan az sayıda araştırmada ve Simon Bolivar hakkında yazılan kitapların satır aralarında Manuela’nın çalışmalarını görmek mümkün. Gizli yürütülen bilgi toplama işini yaptı, bağımsızlık anayasasının broşürlerini sokaklarda halka anlattı, hazırlanan broşürlerin dağıtımını üstlendi, kadınlar için eşit hakları içeren yazıları hem yazdı hem de kadınlarla birlikte bunların içeriğini anlattı. Ouito’da kadınların eşit haklara sahip olması ve miras hakkında yararlanması için yapılan ilk gösterinin öncüsüydü aynı zamanda.
‘Latin Amerika’nın ilk feministi
Manuela bir yandan sömürgeciliğe karşı erkeklerle birlikte bağımsızlık mücadelesinde yer alırken, diğer yandan ise sömürgenin sömürgesi olan kadınların eşit yaşama, eşit savaşma ve eşit haklara sahip olması için birlikte savaştığı erkeklere karşı verilen mücadelenin lideriydi ve bu nedenle O’na ‘Latin Amerika’nın ilk feministi’ dendi.
‘Kurtarıcının kurtarıcısı’
1828 yılında aklı ve dikkati sayesinde ‘Kurtarıcının kurtarıcısı’ unvanını aldığı olayı yaşadı.
Bağımsızlık savaşının sembolü Bolivar’a yönelik bir subay tarafından gerçekleştirilen suikastı önledi.
Bolivar’ı büyük harflerle yazan tarih Manuela’yı satır aralarında bıraksa da, ikilinin yaşamındaki mücadele ile yaşam ortaklığı ortak ideallerle şekillendi ve ortak ideallerle verilen bu savaşta 1835’e gelindiğinde kıtanın üçte biri sömürgecileri geriletmiş ve bağımsızlığını ilan etmişti.
Sürgün yılları
Bolivar’ın ölümünün ardından bireysel hiçbir hak talebinde bulunmayan ve kıtanın tümünün özgürlüğü mücadelesinin sürdüren Manuela, bağımsızlığını ilan eden ülkelerdeki devlet başkanları için tehlikeli görülmeye başlandı ve yaşadığı Bogota’dan ‘fazla tehlikeli fikirleri var’ denilerek sürgün edildi. Jamaika’ya gitti ve doğduğu Ekvador’a geçmek istese de bu isteği kabul edilmedi. Yeni kurulan yerel iktidarlar tarafından ‘tehlikeli’ ilan edildiği için pasaportu iptal edildi.
Difteriden öldü, cenazesi ile tüm eserleri yakıldı
Peru’dan sığınma talebinde bulunan Manuela’nın bu isteği kabul edildi ve Paita isimli küçük bir balıkçı kasabasına yerleşti. Manuela hayatının son 25 yılında bu kasabada çocuklara okuma yazma öğretti, yakınları uzakta olan balıkçıların mektuplarını yazıp postaladı, bağımsızlık savaşı yıllarını yazdı, dostları ile politik sohbetler yaptı. Kasabada başlayan difteri salgını sonrası 23 Kasım 1856 yılında difteriden yaşamını yitirdi. Kıtasının tarihinden silinmek istercesine O’nunla birlikte mektupları, el yazmaları da yakıldı.
Pablo Neruda ile Manuela’yı yeniden hatırlamak
Manuela’nın yaşamı ancak 20’inci yüzyılda gerçekleşen devrim mücadeleleri ile yeniden hatırlandı. Mezarı olmayan Manuela için Şilili Şair Pablo Neruda ‘Gömülmemiş Paita’ şiirini yazdı. Kıtasının bir çok ülkesinde adına müzeler kuruldu, seminerler düzenlendi, ismi meydanlara verildi, hakkında biyografiler yazıldı, Venuzella dahil bir çok ülkede adına üniversitelerde kadın çalıma birimleri oluşturuldu.
160 yıldır unutturulamadı
Mezarsız bırakılarak, tarihten silinmeye çalışılan, magazinleştirilip birilerinin sevgilisi olarak tarihte yan rol biçilmeye çalışılan Manuelita bir özne olarak, kıtasının her ülkesinde 160 yıldır direnişini hala sürdürüyor.
Açık sömürgecilik bitti ancak üstü örtülü sömürgeciliğin ‘Arka bahçe’si yapılan ‘Kurtarıcının kurtarıcı’sının kıtasında hala özgürlük savaşları veriliyor ve bu mücadelede yer alan birçok kadın Manuela ve ‘maço tarihin’ yazmadığı kadınların ayak izlerini takip ediyor.