Ana SayfaGüncelSanatçılar: Yaşadığımız şey faşizm, buradan dönüş yan yana gelişle mümkün

Sanatçılar: Yaşadığımız şey faşizm, buradan dönüş yan yana gelişle mümkün

HABER MERKEZİ – Sanatçılar Girişimi üyeleri de Cumhuriyet Gazetesi’ne operasyona tepki gösterdi, gazeteye destek ziyaretinde bulundu. Baskılara karşı muhalefet ihtiyacına dikkat çeken sanatçılar, ‘faşizme karşı omuz omuza mücadele ederek sürecin aşılabileceğini’ belirtti. 

Cumhuriyet Gazetesi yönetici ve yazarlarına yönelik yapılan gözaltı operasyonuna bir tepki de Sanatçılar Girişimi üyelerinden geldi.

Sanatçılar yaptıkları açıklamada, ‘faşizme karşı omuz omuza mücadele ederek sürecin aşılabileceğini’ belirtti.

Cumhuriyet Gazetesine gelerek destek ziyaretinde bulunan sanatçılar arasında Edip Akbayram, Melike Demirağ, Bedri Baykam, Suavi, Orhan Aydın, Belkıs Akkale gibi isimler vardı.

Aydın: Yaşadığımız şey açık faşizmdir

cumhuriyet

Sanatçılar Girişimi adına konuşan Orhan Aydın, AKP ve siyasi iktidara yakın medyanın Cumhuriyet Gazetesi’ni hedef göstermelerini ve yapılan operasyonu kınadıklarını ifade etti.

Aydın, şöyle konuştu:

Dünya basın özgürlüğü, dünya insanlığı ülkemizde yaşananları basına, demokratik kitle örgütlerine, dergilere, gazetelere uygulanan baskıyı kınayarak nereye savrulduğumuzu anlamaya çalışıyorlar. Bilmeliler ki bu ülkede yaşayan ve üreten sanatçılar olarak yaşadığımız şey açık faşizmdir ve buradan dönüş kitlesel yan yana gelişle gerçekleşecektir.

Suavi, Fidel Castro’nun sözlerini anımsattı

Aylardır sistematik olarak ötekileştirme ve kendinden olmayanı tasfiye etme politikalarının kurbanlarına tanıklık etmek zorunda kaldığını söyleyen Suavi, “Çok sayıda radyo, televizyon, dergi, gazete sadece muhalif oldukları için, kendi kimlikleri ile yayın yapma hakkını kullandıkları için ötekileştirilerek tasfiye edildiler” şeklinde konuştu.

Suavi, sözlerine şöyle devam etti:

Net bir şekilde söyleyebiliriz ki, Fidel Castro’nun şu söylemi süreci net olarak tanımlıyor: “Bizler mücadelede yenik düşebiliriz ancak en azından yeniden ayağa kalkarak deneme hakkımızı kullanırız. Fakat bir diktatör yenik düşerse bir daha ayağa kalkamayacaktır.”

Bu nedenle farklılıklarımızı zenginliğimiz kabul ederek hayatımızı ceberut bir şekilde tıkamaya çalışan bu gidişata karşı omuz omuza hareket edip demokratik haklarımızı sonuna kadar kullanmalıyız. Bu bilinçle herkesi; Alevileri, Kürtleri, sosyalistleri, demokratları ayırmaksızın birlik olmaya çağırıyorum.

En itibarlı insanların kelepçelerle sokaklarda süründürülerek itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı bir süreçten geçiyoruz. Herkes sahip olduğu olgunluğa 30-40 yıllık emekle geldi, 15 günde bu itibarı bitiremezler. Bu dayanışmanın bir gün galip geleceğini güzel bir sabaha uyanacağımızı ifade etmek istiyorum.

Demirağ: Geçmiş aydınlatılamayınca bugünün karanlığı oluşuyor

melike demirağMelike Demirağ ise ‘Bir gün gelecek’ şarkısını söyleyerek Türkiye’nin Gezi gibi bir itiraz hareketine ev sahipliği yaptığını anımsattı ve ‘umudun daima olduğunu’ söyledi.

Basına ve halka yönelik baskıları Gazete Karınca‘ya değerlendiren Demirağ, yaşananların bir sebep değil geçmişin sonucu olduğunu belirtti:

Biz ne yazık ki toplum olarak yaşananları çok çabuk unutuyoruz. Yaşadığımız dönemlerde çok acı çekiyoruz bir sonraki dönemin acısını çekerken, öncesini unutuyoruz. Ve hesabını soramıyoruz. Geçmiş aydınlatılamayınca da geçmişin karanlığından süzülenler bugünün karanlığını oluşturuyorlar. Bilinçlenmek için çok ciddi bir muhalefete ihtiyacımız var. Çok geç kalınmışlık var ama bunun içinden de bir umut çıkacaktır.

Başkanlık sistemi tartışılıyor ama şu an geldiğimiz dönemde zaten fiili başkanlık rejimi var. Bir halk tek bir insanın istekleri doğrultusunda yaşayamaz ki. Yüzde elli onun tarafındaysa yüzde elli de bu olanlara itirazcı.

Biz sanatçılar, yazarlar hepimiz elimizden geldiği kadar ülkenin aydınlık geleceği için, özgür bir basın, laik, demokratik, parlamenter bir düzen için sözlerimizle, şarkılarımızla, yazılarımızla çabalamaya devam edeceğiz.

Her baskı dönemi özgürce konuşmak isteyenleri tutsak etmek istiyor. Biz özgürlük ortamını, demokrasiyi Türkiye’de oturtamadığımız için bu durumdayız. Ama yine de umutlu olmak lazım. Sevgi, iyilik ve barış dolu tüm insanların kardeşçe, birbirlerine düşürülmeden, ayrım yapılmadan ‘Ne mutlu insanım’ diyecek bilince gelip hep birlikte adalet, barış, demokrasi ve laiklik için el ele vereceğini düşünüyorum.