Ana SayfaEkoloji‘Varlığımızın devamı gezegenle kurduğumuz ilişki biçimine bağlı’

‘Varlığımızın devamı gezegenle kurduğumuz ilişki biçimine bağlı’

HABER MERKEZİ – 18-19-20 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek olan Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali 2016’nın başlamasına günler kala festival ekibi Gazete Karınca’dan Delal Külek’in sorularını yanıtladı. “Sürdürülebilir Yaşam” kavramından festivalin içeriğine kadar birçok konuyu aydınlatan ekip, yaşamımızın devam edebilmesi şartını şöyle özetliyor: “Varlığımızın devam edebilmesi birbirimizle ve gezegenle kurduğumuz ilişki biçimine bağlı.”

18-20 Kasım 2106 tarihleri arasında 20 il ve ilçede eş zamanlı olarak gerçekleşecek Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali (SYFF), Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi öncülüğünde Surdurulebiliryasam.tv ve Sürdürülebilir Yaşam için Kelebek Etkisi Derneği işbirliği ile hayata geçiyor.

Gazete Karınca’nın sorularını yanıtlayan Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi üyeleri “Gezegenimizde yaşamın varolabilmesi, ekosistemin dinamik olan dengelerini koruyabilmesine bağlıdır. İnsan uygarlığının ekosistemin döngüleri ile uyum halinde olması kendi menfaatinedir. Özetle varlığımızın devam edebilmesi birbirimizle ve gezegenle kurduğumuz ilişki biçimine bağlı” ifadelerini kullanıyor.

Festival hakkında ve sürdürülebilir yaşam kavramı üzerine görüşlerini sorduğumuz kolektif üyelerinin aktardıkları şöyle:

‘Varlığımızın devamı gezegenle kurduğumuz ilişki biçimine bağlı’

Artık sürdürülebilirlik kavramının, siyaset, çevre bilimleri, sosyal gelişme, bilişsel düşünme, toplumsal kalkınma ve ekonomi mecralarına kadar uzanan geniş bir skalaya sahip olduğu söylenilebilir. Ekonomik, sosyal, çevresel ve etik boyutlarıyla “Sürdürülebilir Yaşam” kavramını kısaca açar mısınız?

Yaşadığımız gezegenin imkanlarının, insan faaliyetlerini daha fazla tolere edemeyeceğinin anlaşılmasının geçmişi çok uzun yıllara dayanmıyor. Dolayısıyla sürdürülebilirlik kelimesinin farklı bağlamlarda kullanılışı da, insanlık tarihine mukayeseli bakıldığında çok yeni sayılır. Bu göreceli olarak yeni sayılabilecek kelimenin tarif ettikleri beraberinde birçok yanlış anlaşılmayı getirdiği gibi, yanlış anlamaya sebep verecek şekilde kullanıldığına da sıkça rastlamaktayız. Dillerin, kelimelerin düşünce sistemimiz üzerinde etkisi büyüktür. Hem sürdürülebilirlik kavramndan ne anlamamız gerektiği hem de neyi sürdürmek istediğimizi sorguladığımızda, konunun özünde yaşamı görüyoruz.

Toplumlar ve ekonomi, ekosistem sayesinde ve ekosisteme bağlı olarak vücut buluyor. İnsan biyosferde birbiri ile etkileşim halindeki tüm aktörler gibi yarattığı etkilerin tepkilerine de maruz kalıyor. Gezegenimizde yaşamın varolabilmesi, ekosistemin dinamik olan dengelerini koruyabilmesine bağlıdır. İnsan uygarlığının ekosistemin döngüleri ile uyum halinde olması kendi menfaatinedir. Özetle varlığımızın devam edebilmesi birbirimizle ve gezegenle kurduğumuz ilişki biçimine bağlı.

Kelime anlamıyla, herhangi bir şeyin sürekliliğini kastederek veya herkes tarafından farklı anlamlarda kullanıldığına şahit olduğumuz için neyin sürdürülebilirliğinden bahsettiğimize vurgu yaparak kullanmayı doğru buluyoruz ve 2007’den itibaren tüm çalışmalarımızda “sürdürülebilir yaşam” kavramına vurgu yapıyoruz.

‘Hiçbir sorun ekosistemden izole düşünülemez’

Gezegenimizin sürdürülebilirliği ve sosyo-ekonomik dengesizlik açısından hiçbir sorun bütünüyle çözülemiyor, hatta ekolojik ve ekonomik kriz daha da derinleşiyor. Dünya devletleri çözüm için neler yapıyor?

Karşı karşıya olduğumuz sorunların ölçeği ve karmaşıklığı hiç kimsenin tek başına çözüm üretemeyeceği bir tabloyu ortaya çıkarıyor. Ve hiçbir sorun diğer sorunlarla birlikte bütüncül bir bakışla ele alınmadığı sürece tek başına çözülebilecek durumda değil.

Krizlerin derinleşmesinin nedenlerinden biri konuların genellikle sistemik ölçekte ele alınmıyor olmasından kaynaklanıyor; hiçbir sorun ekosistemden ve sosyal dinamiklerden izole düşünülemez.

Bu tablo karşısında devletler çözüm üretme konusunda ne yazık ki yetersiz kalıyor ve tek başlarına yapabilecekleri sınırlı. Devletlerin birbiriyle ve şirketler ile sivil toplumla etkili işbirliği mekanizmalarının olması gerekiyor; dünyada iklim, enerji, su vb birçok konuda bu türde işbirliğine yönelik girişimler bulunuyor. Özellikle sivil toplum ve kısmen iş dünyasının bu doğrultuda çaba sarf ettiğini görüyoruz; ancak hükümetlerin vizyonları ve eski paradigmaya ait politikaları devlet düzeyinde ciddi adımlar atılmasının önünde büyük engel teşkil ediyor.

‘Festival kültürel dönüşüme katkı veriyor’

Sürdürülebilirliğin toplumsal bir kalkınmayı yönlendirebilmesi için, sosyal sorumluluk, sosyal bilinç, durum tespiti ve sorgulama kavramlarıyla da ilişkili olduğunu söyleyen bilim insanları var. Türkiye’de böyle bir bilinç olgunlaştı mı? Bu alanda çalışmalar ne durumda?

Öncelikli olarak sürdürülebilirliğin ne olduğunun çok iyi anlaşılması ve dil birliği gerekiyor. Ortak bir sürdürülebilirlik vizyonuna sahip olmak da çok önemli. Bunlar elbette ancak belli bir bilinç ve sorumluluk düzeyi ile mümkün. Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali mevcut durum ve sürdürülebilir yaşam arasındaki uçurumu gözler önüne sererken olası çözümler sunan belgeseller ile bu bilincin artmasına ve kültürel dönüşüme katkı veriyor.

Sıcaklığın yükseldiği, su kaynaklarının kıt, gıda kaynaklarının gittikçe azaldığı ve zengin ile fakir insanlar arasındaki uçurumun gittikçe arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Aynı zamanda nüfus hızla artıyor. Çözüm arayışına bireysel olarak nasıl ortak olunur?

Bireysel olarak özel yaşamlarımızdaki tüm tercihlerimizle çözüme katkı verebiliriz. Alışveriş alışkanlıklarından insanlarla ilişkilerimize, mesleğimizi icra etme şeklinden kariyer tercihlerimize her şey etkili. Bu tercihleri yapabilmek tek başına her zaman kolay olmayabilir; benzer hayalleri/talepleri olan başka insanlarla işbirliği yapmanın, destek mekanizmaları oluşturmanın çok değerli olduğunu düşünüyoruz.

Neyin sürdürülebilir olduğunu anlamak her zaman o kadar kolay olmayabiliyor. Örneğin iki ürünün yaşam döngüsündeki tüm verileri karşılaştırma fırsatımız yok. Mutfak alışverişlerimizi düşünelim; eskiden sadece fiyatına, tazeliğine bakılırdı, en fazla besin değerleri ve neye iyi geldiği düşünülürdü. Sürdürülebilirlik dediğimizde son derece karmaşık bir alana giriyoruz; su ayak izi, karbon ayak izi, yerel, organik, iyi tarım, adil ticaret gibi birçok kavram devreye giriyor. Bazı şeyler çok bariz bazı bilgiler ise radarımızın dışında olabiliyor. Bu nedenle festivalin çok faydalı olduğunu düşünüyoruz. Belgeseller birçok konuda örneklerle bu bilgi karmaşasını sadeleştirip kavramamızı kolaylaştırıyor.

Eş zamanlı bir festival

Festivale dönecek olursak ne zamandan beri var? İçeriği ne?

Festival 2008 senesinde, çalışmalarımızın tamamıyle sürdürülebilirlik alanına vakfetmek istediğimiz bir dönemde bu konuda öncelikle toplumdaki farkındalığın artması gerekliliğinden ortaya çıkan bir girişim. 2009 senesinde ara verdik, 2010’da İsveç’de gerçekleştirdik, ardından 2011’den itibaren her sene organize etmeye devam ettik; 2014’den bu yana ise birçok şehirde eş zamanlı olarak düzenliyoruz.

SYFF ile sürdürülebilir bir yaşam için gerekli olan kültürel değişime katkı vermeyi amaçlıyoruz. Her sene gezegenin döngülerine uyumlu olabilecek başka bir dünya algısı ve yaşam kültürünün mümkün olduğunu anlatan belgesellerden oluşan bir film seçkisi hazırlıyoruz; bazı belgesellerin ardından benzer konularda yerelde çalışmalar yürüten davetli konuşmacılar yer alıyor; bazı film aralarında ise performans sanatçıları, müzik grupları sahne alıyor.

SYFF 2016

2016 film seçkisinde ne tür belgeseller yer alıyor? Kriter nedir?

SYFF film seçkisine temel özelliğini kazandıran, yıllar içerisinde oturan birkaç tane temel kriterimiz var. Öncelikle filmlerin bütüncül ve sistemik bir bakış açısına sahip olması gerekiyor. Konuların, sorunların birbiriyle ilişkisini içeren, farklı boyutlarıyla ele alan filmler olmasına dikkat ediyoruz. Her ne kadar etkileyici veya sinematografik açıdan başarılı olursa olsun bir soruna odaklanan, farklı katmanları, kökenini, etkileşimlerini gözden kaçıran bir yapımı seçmiyoruz.

  Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali 18-20 Kasım'da

İçerisinde mutlaka yaratıcı çözüm barındıran filmleri seçiyoruz. Sadece sorunlara odaklı filmler izleyiciyi güçsüz hissettiriyor. Oysa bizim yaratmak istediğimiz duygu “birşeyler yapabilirim”… Bireylerin, toplulukların, organizasyonların ürettiği çözüm fikirlerini, hayata geçen girişimleri içermesini istiyoruz.

Filmlerin “bilgilendirici” olmasının ötesinde, hikaye anlatımı teknikleriyle insanların kalplerine hitap edebilen, duyguları tetikleyebilen, empati hissettiren, ilham veren ve harekete geçmeye teşvik eden filmler seçiyoruz.

Türkiye’de yerel ölçekte ilişkilendirilebilecek konular olmasına özen gösteriyoruz.

2016 film seçkisi atığın ne kadar değerli bir kaynak olduğunu, dünyanın karşı karşıya olduğu sorunlara çözüm üretmek için işbirliğinin potansiyelini, ekonomik demokrasinin ve kooperatif iş modellerinin gücünü, gerçek gıdanın nasıl mümkün olduğunu, yerelin değerini ve birçok yaratıcı çözümü aktarırken bizi de harekete geçmeye çağırıyor.

Kolektif bir çaba

“Açık Kaynak” bir festival olduğunu duymuştum. Ne anlama geliyor bu?

Yıllar içerisinde edindiğimiz deneyim ve gözlemlerimiz sayesinde festival ile yaratmak istediğimiz etkiye odaklı bir şekilde festivalin içeriğini ve yapılış şeklini geliştirdik. SYFF açık kaynak formatı sayesinde kolektif bir çaba ile farklı şehirlerde yerel ekiplerle işbirliği ile birçok şehirde eş zamanlı gerçekleştiriliyor.

Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi’nin her sene “Siz de Yapabilirsiniz!” çağrısına cevap veren yerel STK’lar ve aktivist gruplardan oluşan ekiplerle işbirliği ile Türkiye’nin farklı köşelerinde festivalin gerçekleşmesi mümkün oluyor.

Film seçkisi Türkçe altyazılı olarak hazırlanıyor ve yerel ekiplere ulaştırılıyor; yerel ekipler filmlerdeki içerikler arasından kendi bölgesinin dinamiklerine göre ilgili konuşmacı adayları belirliyor ve filmlerin ardından izleyiciyle ektileşimli sohbetler gerçekleşiyor.

Açık kaynak yazılım sektöründen çıkan ve hızla başka alanlara yayılan bir kavram. Fikirlerin patentlerle korunduğu bir dönemin ardından özellikle internetin yardımıyla ortak aklı ortaya çıkaran, herkesin kullanımına ve katkısına açık birçok ortak iş geliştirme ve üretim şekli doğuyor. SYFF de açık kaynak bir festival; festivali yapmak isteyen herkes kendi şehrinde belli koşulları sağladığı takdirde yapabiliyor, geribildirimleriyle festivalin gelişimine katkı verebiliyor. Kendi şehrinde yaratıcı birçok yan etkinlik düzenleyerek festivali yerele uyarlayıp geliştirebiliyor.

Bu yıl nasıl bir Festival bekliyor bizi? Programdan bahseder misiniz?

Festivalin gerçekleşeceği tüm şehirlerde farklı programlar var, yerelden birçok konuşmacı ve sanatçı katılarak içeriği zenginleştiriyor. Tüm şehirlerdeki program detayları için www.surdurulebiliryasam.org adresine bakılabilir.


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Aydın Engin: Bedenim gazetede, ama yüreğim Silivri’de
Sonraki Haber
HDP'den Meclis çalışmalarını durdurma kararı