Ana Sayfa1915'TEN BUGÜNETokat’tan Buenos Aires’e: Rock sanatçısı Bren Vaneska’nın soykırım hikayesi

Tokat’tan Buenos Aires’e: Rock sanatçısı Bren Vaneska’nın soykırım hikayesi

HABER MERKEZİ – Arjantinli rock sanatçısı Brenda Vaneskeheian’ın anlatımı ile soykırımdan kurtulan Ermeni bir ailenin Tarsus’tan Halep’e, oradan da Yunanistan’a ve Buenos Aires’e uzanan öyküsü.


Görüşmeyi yapan: EUGENIA AKOPIAN

Çeviri: LOKMAN SAZAN


Sahne adı olan Bren Vaneska ile bilinen Brenda Veneskeheian, kısa sürede yerel müzikal yeraltı sahnesinde gelişim gösteren Arjantinli bir sanatçıdır. 2015’te “Tiempo Real” adlı bir albüm çıkaran Brenda, sanat yeteneği ve tutkusunun Ermeni Soykırımı’ndan kurtulan dedesi Avedis’ten miras kaldığını söylüyor.

Arjantinli rock sanatçısı Brenda Vaneskeheian, büyük büyük annesinin Osmanlı İmparatorluğu’ndan zorla tehcir edilirken hayatta kalmasına yardım eden Teperik’in İncil’ini elinde bulundurmaktan gurur duyuyor.

Teperik Caroglanian, Brenda’nın anne tarafından büyük büyük annesi, 1905’te Tokat’ta doğdu. Teperik’in babası ise Hindistan’dan ipek ithal eden bir tüccardı. Aile -büyük anne, anne ve kardeş Vartan ve Veronica- iki katlı bir evde yaşıyordu.

Brenda ailesinin hikâyesini “inanılmaz bir hayat deneyimi” olarak nitelendiriyor ve anlatılması gereken bir hikâye olarak görüyor.

Brenda, “Hikâyeyi paylaşmak ilginç çünkü o dönemlerde insanların yaşadığı sevgi ve korkunun bir karışımı” diye izah ediyor:

Çok fazla ölçülemez acı vardı fakat aynı zamanda yaşananlardan korunmak için çok fazla direnç vardı. Bunlar, yaşamış olan insanlarla birlikte ölmemesi gereken hikâyelerdir ve bu hikayeler bütün dünyada dolaşıp içimizde yaşamaya devam etmeli.

Brend Veneske, kendi performansıyla büyük annesi ve bütün Ermeni Soykırımı kurbanlarının anısına “1915” adında bir beste yaptı.

Öfkemi ve üzüntümü ifade etmek istemekle birlikte geçmiş dair adaletin sağlanmasına  kendi imkanlarımla katkıda bulunmak istedim. Soyumla doğrudan ilintili olan ve cezasız bırakılan bir soykırım oldu. Bunların hepsi hatırlamak için yazmama neden oldu. Şarkı için yapılan video içgüdüsel ve çarpıcı. Klipte gri tonlar yok. Eğer bir suç cezasız kalırsa, başkaları da suç işleyebilir; Adalet çığlığın yükseldiği nokta tam da buradadır ve ‘Bir daha asla’  diye talep etmemiz bundandır.

Kutsal Kitap

Türk subayları 1915’te Ermeni cemaatinin evlerini kapı kapı dolaşıp her bir aileden zorunlu askerlik için erkekleri topladı. Gitmeyi reddedenler bulunduğu yerde infaz edildi, gidenlerin çok azı ise hayatta kalabildi. Erkeklerin kalmadığı bir şehirde, kadınlar, yaşlılar ve çocuklar savunmasız kaldı. Devlet yetkilileri kısa bir süre sonra geri gelerek,  yaklaşmakta olan çatışmalardan kaynaklı bölgeyi boşaltma  bahanesiyle aileleri çöle doğru yola çıkmaya zorladı.

Teperik o zamanlar 10 yaşındaydı. Büyük annesi, annesi ve küçük kardeşiyle birlikte çöle doğru yola koyuldu. Teperik’in annesi, askerler onları zorla evlerinden sürerken yanına bir kitap almayı başarmıştı. Annesi eğilip Teperik’in alnından öptü ve “ne olursa olsun bu kitaptan sakın ayrılma” dedi. Teperik,  kitap sayesinde her zaman annesinin kim olduğunu hatırladı.

Çöldeki yolculuk dehşet vericiydi. Susuzluktan dolayı kimse sıcağa katlanamıyordu. Teperik dışında ailenin bütün üyeleri bu uzun yolculukta öldü. Teperik, ölüden beter bir şekilde tek başına Tarsus’a varmayı başardı ve Arap bir aile tarafından alınıp oranın yerlisi olan bir adamla evlendirilmek üzere Arap bir kadın gibi büyütüldü.

Fakat Teperik Ermeni idi ve böyle hissediyordu, bu yüzden hiçbir şey onu değiştiremedi. Kimliği, soyu ve kültürü her şeyden daha güçlüydü.

Teperik annesinin verdiği Ermenice yazılmış İncili sakladı. Kendi anadilini ve kökenini unutmamak için bunu geceleri gizlice okudu. Annesi haklıydı: Bu kitap onun koruyucusuydu. Arap bir kadın olmak istemiyordu, Arap bir adamla evlenmek istemiyordu. Fakat bunu açıkça söyleyemiyor ve üvey ailesini reddedemiyordu. Böylece yaşadığı ıstırabı kendisine sakladı.

Teperik’in İncil’i

Yeni istikametler

Teperik bir gün kendisi gibi Ermeni olan bir genç komşusuyla tanıştı. Gizlice konuşmaya başladılar. Genç adam Teperik’e aşık olmuştu ve kalbini kazanmaya kararlıydı. Ermeni bir arkadaşından yardım isteyerek genç Teperik’e aşk mektupları ve şiirler yazdı. Günler sonra kendisiyle birlikte Halep’e gitmesi için cesaret verdiği son mektupta özgürlükten bahsediyordu. Vaat ettiği gibi ertesi gece herkes uyurken Kızılhaç Koleji’nin bulunduğu şehre kaçtılar.

Ne var ki  kader ağlarını örmeye devam ediyordu:  Teperik’in kurtarıcısı koleje ulaştığında Teperik ile kolejin öğretmeni olan Avedis’i tanıştırdı. Teperik, anında kendisine yazılan mektupların gerçek sahibinin Avedis olduğunu anladı. İlk görüşte birbirlerine aşık olan Teperik ve Avedis 1921’de evlendi.

Avedis ve Teperik Buenos Aires’te

Brenda’nın baba tarafından büyük büyük dedesi Avedis Avedikain 1890’da Adana’da doğdu. Avedis’in ailesi okur yazar değildi fakat üç çocuğu -Avedis, Hripsime ve Teolinda- daha iyi hayata sahip olsunlar diye üniversiteyi okumalarına destek verdi. Kendini geliştiren Avedis, İngilizce, Fransızca ve Ermenice öğretmeni oldu.

Birinci Dünya Savaşı şiddetlendiğinde evli çift kaçmak zorunda kaldı. Vardıkları ilk yer olan Yunanistan’da, üç yıl sonra Tsoliné adında ilk kız çocukları dünyaya geldi. Aile 5 yıl boyunca orada yaşadıktan sonra 1928’de Alcántara gemisiyle arkadaşlarının bulunduğu Buenos Aires’e gitmek üzere yola çıktı.

Avedis ve Teperik çok korkunç bir yaşamdan ve ailelerini kaybettikten sonra, Buenos Aires onlar için yeni bir aile kurabilecekleri ve gidecekleri en doğru yerdi.

İşte Avedis, Teperik ve küçük Tsoliné huzur ve iş bulacakları, gelecek vaat eden Latin Amerika’ya böyle geldi.

Ailenin Buenos Aires’te Eduardo, Jorge ve Arminé adında üç çocuğu daha dünyaya geldi.

Avedis, İspanyolca sözcüklerin Ermenice karşılığını yan yana yazarak İspanyolcayı kendi kendine öğrendi. Bildiği diğer diller İspanyolcayı öğrenmesine yardımcı oldu.

Teperik’in terzilik yaptığı yıllarda Avedis, yıllar boyunca Goodyear lastik fabrikasında çalıştı. Bu kendi anavatanlarını ve kökenlerini unutmadan Arjantin toplumuna entegre olmasını sağladı.

Kültür daima yaşamlarının bir parçasıydı. Evde halk müziği koleksiyonları, İnciller ve  Mikail Nalbandian’ın çalışmaları da dahil  bir çok yazarın kitaplarının içinde bulunduğu iyi bir kütüphaneye sahiplerdi. Ermeni edebiyatının büyük bir hayranı olan Avedis, bu kitapları dikkatle okuyarak kendi yorumlarını yazdı. Avedis gittiği her yere en sevdiği şiirleri not ettiği ve kendi şiirlerini yazdığı not defterini götürüyordu.

Teperik ve kızı Tsoliné Yunanistan’da

Avedis, büyük büyük torunu Brenda’yı hiç göremedi. Fakat sevdiği kitaplar, düşünceleri, sanatsal ve müzikal yeteneği ve yeni şarkı besteleme ilhamı Brenda’ya geçti. Bugün bile Brenda, Avedisian’ın aile kütüphanesinden bazı kitapları saklıyor. Koleksiyon gerçek bir aile yadigârı, aile hazinesi ve geçmişten kalan bir ses.

“Elimde tuttuğum İncil’in 1902’den gelmesi inanması zor bir şey” diyor Brenda ve devam ediyor:

Bize kalan bu miras, kurtuluşumuzu temsil ediyor. Teperik kendi kültürünün ve ülkesinin önemli sembolünü saklaması, kendi gücünün ve direncinin  göstergesidir. Bunların hepsi ve İncil, diasporada Ermeni olarak devam edişini temsil ediyor. Bu yaşam geçmiş için mücadele ettiğimiz yaşamdır.

Bu trajik olaydan yüz yıl sonra benim ve ailemin varoluşu için çok minnettarım ve atalarımı kurtaran insanlara teşekkür ediyorum. Önce, Teperik küçük bir kız çocukken onu kendilerince kurtaran Arap aileye teşekkür ediyorum. Sonra, Teperik’e Tarsus’tan kaçmasına yardım eden ve hayatının aşkı ve evleneceği kişi olan Avedis’le tanıştıran genç Ermeni komşuya teşekkür ediyorum.

Bu noktadan sonra da Büyükannem dışında binlerce Ermeniyi kurtaran Kızılhaç ortaya çıktı. Daha sonrasında Arjantin’e gelecek kadar şanslıydı. Teperik’in hayatta kalma arzusu çok güçlüydü ve  kurtuluş yolunda şans üç kez yüzüne güldü.

Bu sayede Ermeni mirasımla gurur duyarken Arjantin gibi güzel bir ülkede yaşıyorum.  Heyecan verici ve duygusal olan bu miras, diri güçlü bir enerji, eşsiz bir kültür ve kimlik verdi.

Kaynak: Aurora Prize / Yüz Yaşam Projesi

Previous post
‘Fırat Kalkanı’nda yaşamını yitiren askerlerin sayısı 38’e yükseldi
Next post
'James Joyce ve Çeviri' atölyesi 11 Ocak'ta