Ana SayfaGüncelTürkiye’de kadın ve Ermeni kadın olmanın zorlukları tartışıldı

Türkiye’de kadın ve Ermeni kadın olmanın zorlukları tartışıldı

HABER MERKEZİ – ‘Cins Adımlar: Toplumsal Cinsiyet ve Hafıza Yürüyüşleri’ tarafından ‘Toplumsal Cinsiyet ve Tarih’ söyleşisi gerçekleştirildi. Söyleşide Türkiye’de kadın ve Ermeni kadın olmanın zorlukları tartışıldı.

“Cins Adımlar: Toplumsal Cinsiyet ve Hafıza Yürüyüşleri” tarafından ‘Toplumsal Cinsiyet ve Tarih’ konulu bir söyleşi gerçekleştirildi.

İstanbul Karaköy’de bulunan Minerva Palas’ta düzenlenen söyleşinin moderatörlüğünü Ayşe Öncü yaptı.

Aylin Vartanyan Dilaver ve Gülhan Erkaya Belsoy’un konuşmacı olarak yer aldığı söyleşide, geniş yelpazede hikayeler paylaşıldı ve hafızanın önemine dair konuşmalar gerçekleştirildi.

Vartanyan ve Belsoy akademik çalışmalarını da anlattı.

“Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Tarihçiliği” başlığı altında konuşmasını gerçekleştiren tarihçi Gülhan Erkaya Belsoy, tarihin eril kimliğinden, oryantalist imajının etkisinden ve kadını belli formlarda konumlandırışından kaynaklı Türkiye’de feministlerin ilgi göstermediği bir alan olduğunu söyledi.

Avrupa’da feministler ve tarihin iç içe olduğunu ancak burada feministler ve tarih arasında kopukluk olduğunu ifade etti.

Tarihçi ve akademisyen Aylin Vartanyan Dilaver ise, merakının İstanbul’da Ermeni kadınlar ve gündelik hayatlar olduğunu belirterek şunları ifade ederek söze başladı.

“Bu hikayeler görmek isteyenlere çok şey anlatıyor”

Ermeni kadını için hem kadın hem Ermeni kimliğiyle inkarcı bir ortamda gündelik yaşamını sürdürmenin nasıl bir duygu olduğu üzerinde yola çıkarak başladığı çalışmasını aktaran Dilaver şunları şöyledi:

Kadınlara inkarcı bir ortama nasıl adapte olduklarını ya da olmadıklarını sordum. Üç ayrı yaş grubundan 6 kadınla çeşitli sanat moderatörlerini barındıran çalışmama başladım. Kadınların seçtiği mekanları gezerken fotoğraflanması ve yan yana getirilip bir hikaye oluşturulması sonrasındaysa şiirselleştirilmesi…

Dışavurum sanat yaklaşımının felsefi yönü olan kavramı ve konuşmasında yer alan diğer bir kavramı Pablo Picasso’nun bir videosuyla anlatan Aylin sözlerini şöyle sürdürdü:

Sanat üretme süreci, kendini tanıma sürecidir’, bunu gözden kaçırıyoruz çoğu zaman. Sonuç olarak Ermeni ve kadın, iki baskılanan kimlik üzerinden sanatı merkeze alarak bir çalışma yürütüyorum. Beni de zorlayan sorular soruyorum. Ancak sessiz yürüyüşe geçince imgeler aracılığı ile çağırıyor ve dile getiriyoruz. Ve bu hikayeler görmek isteyenlere çok şey anlatıyor.

Kaynak: Gazete Şujin