Ana SayfaGüncel19 OCAK | Binler Agos’ta buluştu: ‘Gelin, bu ülkedeki güvercin tedirginliğini kaldıralım’

19 OCAK | Binler Agos’ta buluştu: ‘Gelin, bu ülkedeki güvercin tedirginliğini kaldıralım’

HABER MERKEZİ – Hrant Dink’in katledilişinin 10’uncu yılında binlerce kişi, “10 yıldır Hrant’ız, adaleti kazanacağız” sloganıyla Dink’in öldürüldüğü Agos Gazetesi’nin önünde buluştu. Buradaki anmada konuşan Dink’in eşi Rekel Dink, “Gelin, bu ülkedeki güvercin tedirginliğini kaldıralım” dedi. Öte yandan Ankara’daki Dink anmasına polis engel oldu, anmaya katılanları darp etti. 

Hrant’ın Arkadaşları saat 14:30’da Dink’in vurulduğu yer olan eski Agos binası önünde bir araya gelme çağrısı yapmıştı.

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilişinin 10’uncu yılı dolayısıyla Harbiye’de bulunan TRT binası önünde toplanan binlerce kişi toplandı ve “10 yıldır Hrant’ız, adaleti kazanacağız” sloganıyla Dink’in öldürüldüğü Şişli’deki Agos Gazetesi binası önüne doğru yürüdü.

Taksim Meydanı’ndan TRT binası önüne kadar polisin ablukası altında başlayan yürüyüşte ellerinde karanfiller taşıyan binlerce kişi, “Unutmayacağız, affetmeyeceğiz” pankartı açtı.

Yürüyüşte sık sık “Hepimiz Hrant’ız hepimi Ermeniyiz”, “Yaşasın halkların kardeşliği” ve “Katil devlet hesap verecek” sloganları atıldı.

Agos Gazetesi binasına “10 yıldır Özlüyoruz Ahparig” pankartı asılırken, anmada sunuculuğu yapan Bülent Aydın, “On yıl bizimle olup bugün bursa olmayanlar da var” diyerek tutuklu milletvekilleri ve gazetecileri hatırlattı ve “Hrant’ın arkadaşlarının çabasıyla kamu görevlilerinin yargılanmasına başlandı. Gerçek katiller hala ortaya çıkarılmadı. 10 yıl oldu, hala adalet yok” dedi.

Aydın’ın ardından Rakel Dink bir konuşma yaptı.

Fotoğraf: Agos

“10 yıldır neler neler oldu. Ah sevgilim” diyen Rakel Dink, Malatya’dan Suruç’a, Cizre’den Ortaköy’e dek uzanan ölümleri hatırlattı.

Davadaki adaletsizliğe dikkat çeken Dink, “Daha önce de dedik, yine diyeceğiz. Bu cinayetin faili meşhurdur. Bu cinayetin faili öyle görünüyor ki tüm kademeleriyle devlettir” dedi.

Konuşmasında “Kutsal olan devlet değil, insandır. Kutsal olan yaşamdır” diyen Rakel Dink, “Gelin, bu ülkedeki güvercin tedirginliğini kaldıralım. Gelin, güvercinlere kıymayalım” ifadelerini kullandı.

Rakel Dink’in yaptığı konuşmanın tam metni şöyle:

10 Yıl. Dile kolay. Tam 10 Yıl. Sensiz hiç kolay değil. Sensiz olmak, sevdiğinin yanında olmayışı, hele kalleş bir planla benden almaları ayrıca acı, ayrıca keder ve üzüntü dolu.

Acısı 20 yılı bulanlara, 30’u 40’ı bulanlara ben şimdi ne diyeyim? Çocuğu öldürülenlere ben şimdi ne diyeyim?

10 yıldır burnumun direği nasıl yanarak sızlarmış, gözyaşlarım ekmeğimi nasıl ıslatır, ne kadar tuzlu imiş, bunları yaşayarak öğrendim. Kin ve öfkeyle nasıl baş edilirmiş, yüce lütufla öğrendim. Yokluğunu her düşündüğümde, aynı alev ateşi gibi, bedenimi yakar ve yakar, sanki derimi kaldırsam alev fışkıracak olur.

10 yıldır neler neler oldu. Ah sevgilim. Malatya katliamı, İskenderun, Sevag Balıkçı, Roboski, Gezi Olayları, Suruç, Diyarbakır, Sur, Mardin, Nusaybin, Cizre, Şırnak, Tahir Elçi, Ankara, 15 Temmuz, Maçka, İzmir, Gaziantep, Ortaköy, Havaalanı ve Ortadoğu’daki savaş. Operasyonlar, terör, daha neler neler… Ülke kan gölüne döndü. Kimileri insan kanıyla duş yapmayı arzuladı. Ülkeyi bir karabasan sardı. İnsanlar korkar oldu, nefes alamaz hale geldi. Kişilikler ayakaltına alındı. Onurlar kırıldı, küçümsendi.

Anneler çocuklarını toprağa vermek için doğurmuşlar sanki. Doğumu teşvik ediyorlar, fakat doğanların yaşam hakkını korumayı kimse düşünmüyor. Her gün ve her gece işlenen başka cinayetlerse, iş cinayetleriyse, kadın cinayetleriyse siyasi cinayetten sayılmıyor. Kimse üstüne alınmıyor.

Terörün gücü ve gücün terörü altında, olan yine halklara oluyor. Kimin neye ne dediği bize olanı değiştirmiyor. Teröre savaş açtığını söyleyen devletlerin estirdiği terör, berikiyle aynı kapıya çıkıyor. Bir gün bu devlet Ebu Gureyb’te ABD oluyor, öbür gün Halep’te Rusya, bir gün Güneydoğu’da Türkiye oluyor, öbür gün Muhaliflerine karşı Suriye… Bir gün kuzeyden esen rüzgâr ekiyor ölüm tarlasını, bir gün güneyden esen… Lanetli hasadı toplayansa yine biz, yine halk… Kıyılarımıza bebek ölüleri vuruyor… Dahası var mı?

Ey, gök ve yeryüzü… Ey, dağlar ve denizler… Kalkın, tanıklık edin. Bu topraklarda dökülen kanlara siz tanıklık edin. Çünkü insanlar sustu, susturuldu. Öldü, öldürüldü. Yas tutabilecek güç bile bitti. Yapılan zorbalıklar canilikler sınırları aştı. Akıllar durdu, akıllılar yok edildi.

Kalkın dağlar denizler, gök ve yer… Siz tanık olun. Tarihe ve bugüne siz tanık olun. Günahların ağırlığına, cinayetlerin çokluğuna, yaşamların söndüğüne siz tanık olun. İblis’in sonu gelmeyen oyunlarına, yalanlarına ve son bulmayan küstahlık ve pervasızlıklara siz tanık olun. Adaleti saptıranlara, bu kadim topraklarda yaşanan iğrençliklere siz tanık olun.

“Boşların boşu” diyor ki: “Büyük işlere girdim. Kendime evler inşa ettim, bağlar diktim. Bahçeler, parklar yaptım, oralara türlü türlü meyve ağaçları diktim. Dal budak salan orman ağaçlarını sulamak için havuzlar yaptım. Kadın, erkek köleler satın aldım… Herkesten çok sığıra, davara sahip oldum. Altın, gümüş biriktirdim; kralların, illerin hazinelerini topladım…Böylece büyük üne kavuştum, benden önce yaşayanların hepsini aştım. Bilgeliğimden de bir şey yitirmedim. Gözümün dilediği hiçbir şeyi kendimden esirgemedim. Yaptığım her işten zevk aldı gönlüm…Yaptığım bütün işlere, Çektiğim bütün emeklere bakınca, gördüm ki, hepsi boş ve rüzgarı kovalamaya kalkışmakmış.”*

10 yıldır neler neler oldu. Önümüze bir dava süreci verdiler. Mahkemelere girdik çıktık. Üzerimize gülündü, hakaret edildi, “Ya sev ya terk et” denildi. Önce “Cinayette örgüt yoktur” dendi, sonra Yargıtay “Örgüt varmış ama birkaç milliyetçi gençle sınırlı” dedi. Sonra gün geldi, cinayeti işleyen, sonra üzerini örten, bundan çıkar sağlamaya çalışan devletin içindeki ittifaklardan biri birden bozuldu… Birkaç milliyetçi gençten oluşan örgüt gitti, yerine FETÖ geldi. Bir ara Ergenekon’muş gibi yaptılar, ama bizim davayı teğet geçti. Devlet her seferinde kuyruğunu olay yerinde bırakıp “işte iblis” diyor. Ne yalan, ne doğru.Yılanın peşinden gitmek yerine yılanın gömleğiyle uğraşmaktan ne zaman yorulacağız?

10 yıl önce sorduğumuz soruyu yeniden soruyoruz..

Hedefe koyanlar, tehdit edenler, “Hrant, öfkemizin hedefisin” diyenler, Genelkurmay’dan bildiri yayınlayanlar ne zaman adalet önüne çıkarılacak?

Olay yeri görüntüleri yine ortalığa saçılıyor. 10 yıl önce, bu saatlerde, burada sivilden çok jandarma varmış diyorlar. Bekliyoruz bakalım, kaç yıldır süren bu soruşturma ne zaman nihayete erecek.

Daha önce de dedik, yine diyeceğiz. Bu cinayetin faili meşhurdur. Bu cinayetin faili öyle görünüyor ki tüm kademeleriyle devlettir. Bu halkın vicdanının bunu anlamak için 10 yılda ortaya saçılan kepazeliğin ötesinde bir şeye ihtiyacı da yoktur. Yok eğer, devlet değilse yine o devlet kendi içindeki taşları ayıklamakla sorumludur.

Kutsal olan devlet değil, insandır. Kutsal olan yaşamdır.

Devlet 10 yıldır bu ülkenin kutsallarına kıyıp duruyor. Tıpkı 100 yıl önce de, 100 yıldır da kıydığı gibi… Her ne milletten, her ne ırktan, her ne inançtan olursa olsun, yaşamı kutsal saymadığın sürece bu topraklara layık bir devlet olunamaz kardeşlerim.

Bugün sizlerle 10 yıl önce öldürülen eşimin acısını paylaşıyor, davasından bahsediyor olmak inanın acı verici. Ama ülkenin demokratikleşmesi için bu dava da bu milletin önemli bir davası.

Eşim, mahkemelerden ziyade halkın vicdanını önemserdi. Tüm bu yaşananlar içinde bizlere gelecek adına hâlâ umut veren tek şey, halkın bu cinayeti vicdanlarında mahkûm etmesidir.

Bu dava, Türkiye’nin demokratikleşme anahtarlarından biridir. Illâ bir şey için kullanacaksanız bunun için tepe tepe kullanın.

Bu dava hakikati ararken kendini hapislerde bulan, barış ve özgürlük için mücadele ederken özgürlüğü elinden alınan tutuklu gazeteci ve milletvekili dostlarımızın da davasıdır. Tanrı’dan dileğim bir an önce sağlıkla sevdiklerine kavuşmalarıdır.

Bugün, bu karanlık dönemde “neyse ki bizimkiler iktidarda” diye avunanlar, sanmayın ki iktidarda olan sizdendir. Sizin iyi niyetlerle bu ülkeyi yönetmesi için gönderdikleriniz, halk çocuğuyken Devlet Adamları oldular. Sözlerini çoktan unuttular. Şimdi suçlarına sizi ortak etme peşindeler. Siz bunu hak etmediniz. Hep birlikte çok daha iyilerini hak ediyoruz. Ve çok daha iyilerini umarım başaracağız.

Sevgi başkaları için bir şeyler yapmaktır. Sevgi yolunda yürüdüğünüz zaman canınız yanacak, acıyacaktır elbet. Sevgi en güçlü ruhsal savaştır. Sevgi kötülüğe iyilikle cevap verir. Sevgi olmadan iman olmaz.

Sevgiyi giyinin.

“Tanrı`yı seviyorum deyip de kardeşinden nefret eden yalancıdır. Çünkü gördüğü kardeşini sevmeyen, görmediği Tanrı`yı sevemez.” **

Tanrı’yı seven kendisini de komşusunu da sevsin.

Sevgili dostlar. Tam 10 yıldır sizinle birlikte buradayız. Acıda akraba olduk demiştik. Hikâyelerimizi anlattık, dinledik. Bir o kadar da acı ve acılık dolu, keder ve gözyaşı dolu hikâyeler oluştu, çoğaldı, binlerce, on binlerce…

Sadece birlikte yaşamak değil, eşit ve mutlu yaşamak önemli olan. Ve onurlu, özgür yaşamak… Gelin, bu ülkedeki güvercin tedirginliğini kaldıralım. Gelin, güvercinlere kıymayalım. Çutagımın dediği gibi:

Gelin önce birbirimizi anlayalım…
Gelin önce birbirimizin acılarına saygı gösterelim…
Gelin önce birbirimizi yaşatalım.

Rakel Dink’in konuşmasının ardından anma sona erdi.

Ankara’daki anmaya polis engeli

Öte yandan Valilik tarafından ‘eylem yasağı’nın getirildiği Ankara’da saat 15.00’de çağrı yapılan Hrant Dink anmasına polis izin vermedi.

Polisin aralarında HDP ve CHP milletvekillerinin de olduğu gruba anmaya izin verilmeyeceğini söylenmesinin ardından ise Dink anısına bir dakikalık saygı duruşu yapılması konusunda anlaşma sağlandı.

Saygı duruşu sonrasında ise polis slogan atıldığı gerekçesiyle gruba müdahale etti ve gruptan bazı kişileri darp etti.

Anmanın sokakta engellenmesinin ardından grup Mülkiyeliler birliğinde anma yaptı ve burada basın bildirisi okudu.


* Vaiz 2:4-11
** 1 Yuhanna 4:20