Ana SayfaGüncelLisa Çalan: Belki asla affedemeyeceğiz ama barışa hazır olduğumuzu biliyorum

Lisa Çalan: Belki asla affedemeyeceğiz ama barışa hazır olduğumuzu biliyorum

HABER MERKEZİ – Bugün, sinemacı Lisa Çalan’ın doğum günü. HDP’nin Diyarbakır mitingini hedef alan bombalı saldırıda iki bacağını kaybeden Çalan, ülkenin geldiği noktayı değerlendirdi ve “Şu son 1.5 yılda öyle derin yaralar açıldı ki! Belki asla affedemeyeceğiz bu yaşananları ama yine de şunu hissediyorum, barışa hazır olduğumuzu biliyorum” dedi.

Bugün, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 5 Haziran 2015 tarihinde Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda düzenlediği mitinge yapılan bombalı saldırıda her iki bacağını kaybeden sinemacı Lisa Çalan’ın doğum günü.

Doğum gününde Duvar’dan Özlem Akarsu Çelik’e konuşan Lisa Çalan, içinden geçtiği tedavi sürecinden bugün ülkenin geldiği noktaya kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulundu.

Sinemacı Çalan, 90’lı yıllardan bugüne içinden geçilen süreçteki gözlemlerini aktarırken geldiğimiz noktada halen barış umudunu koruduğunu şu sözlerle ifade etti:

Şu son 1.5 yılda öyle derin yaralar açıldı ki! Belki asla affedemeyeceğiz bu yaşananları ama yine de şunu hissediyorum, barışa hazır olduğumuzu biliyorum. Bu yaşananları bile geriye atabiliriz. Atmalıyız da. Yanı başımızda sevdiklerimiz öldü ama bunları geriye atmak zorundayız çünkü başka türlü yaşayamayız. Yeter ki barış olsun!

Söyleşiden bir bölüm ise şöyle:

‘Barışı gerektiği gibi savunmalıydık’

* Geldiğimiz noktayı nasıl tarif ediyorsun?

Bugün bu yaşananlar… Barışı gerektiği kadar savunamadığımız için bu bedeli ödüyoruz. Barışı gerektiği gibi savunsaydık, ısrar etseydik, bugün bunları yaşamayacaktık. Şimdi yaşadıkları mağduriyeti kişiselleştirenler var. Bunlar bireysel hikâyeler değil bu bir kıyım. Kimini cezaevine atıyorlar, kimini öldürüyorlar, kimini de işsiz bırakıyorlar. Hepimizin elini taşın altına koyması gerekiyor. Yapmamız gereken, dayanışmayı daha da genişletmek. Halkla bütünleşerek bunları anlatmak lazım. Özellikle akademisyenler, sanatçılar bunu yapabilmeli. Bu süreci başka türlü atlatamayız. Zaten ağır bedeller ödüyoruz, daha da ağır bedeller öderiz.

90’lı yıllarda Diyarbakır’da her iki evden birisi polis ablukası altındaydı. Benim çocukluğum da her gece polis baskınlarıyla geçti. O günlerde yaşananlar çok korkunçtu. Ablalarımın hepsi erkenden evlenmek zorunda kaldılar. Hep kendimi çok şanslı görürdüm. Ben erken evlenmek zorunda kalmadım derken büyük bir vahşet!.. Adlandırmak bile istemiyorum. Zulmün başka bir yönüyle yüzleştim. Babam, biz gördük çocuklarımız görmesin derdi. Ben de gördüm. Böyle giderse bir gün çocuğum olursa o da görecek.

‘Barışa hazır olduğumuzu biliyorum’

* Diyarbakır’da barış sürecindeki o atmosferi unutamıyorum. Herkesin yüzü gülüyordu. Kent ışıl ışıldı. Sence tekrar Sülüklühan’da keyifle kahve içebilecek miyiz?

Barış sürecinde hepimiz çok mutluyduk. Her şey ne kadar hızlı değişti değil mi! Ama şunu da biliyoruz, yarın barış müzakeresi başlıyor denilse aynı atmosfere hemen dönülür. Ben buna inanıyorum.

90’lı yılları yaşamış insanların, barış sürecinde, o yaşadıklarını nasıl geri attıklarını gördük. Hafızadan silinir mi? Hayır ama geri atılır. Biz barış sürecinde hakikaten barışabildik birbirimizle. Çok güzeldi. Diyarbakır çok güzel olmuştu. Mekânlar açılmıştı. İnsanlar hanlarda oturmuş kahve içiyordu. O savaş atmosferi neredeyse silinmişti. Bu kadar zar zor gelinen bir noktanın bir yılda nasıl yıkıldığını da gördük.

Şu son 1.5 yılda öyle derin yaralar açıldı ki! Belki asla affedemeyeceğiz bu yaşananları ama yine de şunu hissediyorum, barışa hazır olduğumuzu biliyorum. Bu yaşananları bile geriye atabiliriz. Atmalıyız da. Yanı başımızda sevdiklerimiz öldü ama bunları geriye atmak zorundayız çünkü başka türlü yaşayamayız. Yeter ki barış olsun!

Barışı istemek suç olabilir mi? Toplumu neredeyse buna inandıracaklar. Barışı istemek suç değildir. Aksine barışın arkasında durmadığımız zaman nasıl bedeller ödeyeceğimizi gördük hep birlikte. Hepimize dokundu. Ben seninle tekrar Sülüklühan’da kahve içeceğime inanıyorum. Şu an oralar acı kokuyor ama… (sessizlik) O kahveyi orada içeceğiz ve barış istemekten vazgeçmeyeceğiz.


* Özlem Akarsu Çelik’in Lisa Çalan ile yaptığı söyleşinin tamamını buradan okuyabilirsiniz.