Ana SayfaGüncel‘Sahipleri küserse evler yaşlanır’: Karakaşlı’nın ‘Konaktakiler’i üzerine

‘Sahipleri küserse evler yaşlanır’: Karakaşlı’nın ‘Konaktakiler’i üzerine

HABER MERKEZİ – Özlem Ateş, Karin Karakaşlı’nın “Konaktakiler” isimli çocuk romanını yazdı. Ateş’e göre farklı inanç ve kültürlere sahip olan bu coğrafyanın resmini çizen bu kitap çocuk edebiyatında olması gereken özelliklerin bir kısmını taşımasa da okurla buluşturulması gereken bir eser. 

“Mutluluk, limonata sarısıydı.”

Karin Karakaşlı’nın son çocuk romanı olan “Konaktakiler”, geçtiğimiz aylarda raflardaki yerini aldı.

Günışığı Yayınları’nda çıkan kitabın 10-12 yaş aralığındaki okur için uygun olduğu söylenebilir. Kitabın ön ve arka kapağındaki görsel öğelerle özgün bir gerçeklik yaratılmış. Çocuğun duyu algılarını uyaran bu görseller, içeriğe ilişkin sezinletici dönütler de sunuyor.

Merak duygusu

Kitap, Gülperi, Poyraz ve Çınar adlı çocukların oyun alanı olan eski bir konakta saklı olan bir kapının bulunmasıyla gelişen olayları anlatıyor. “Saklı bahçe”, “sır”, “masal”, “masal kahramanı”, “çete’’ gibi kavramlarla da okurun merak duygusu devindiriliyor.

Yer yer konağın konuşmasına tanıklık eden okurun dildeki edebi zenginliği fark etmesi ise uzun sürmüyor. Öyle ki yazarın üslubu okurda estetik bir farkındalık yaratırken farklı bakış açıları geliştirmesine de olanak sunuyor.

Çocuk gerçekliğinden uzaklaşma

“Sahipleri küserse evler yaşlanır.”

“Bir evin kendi boşluğunun yankısını dinlemesi ne demek bilir misiniz?”

“Birilerinin sana emanet ettikleri varsa ,yaşıyorsun ve güveniliyorsun demektir.”

Alıntılar da gösteriyor ki, Karin Karakaşlı konuyu işlerken yaşama, insana ve doğaya ilişkin bir duyarlılık yakalıyor. Türkiye’deki çocuk edebiyatında nadiren rastlanan “ötekilik”, “yabancı”, “göç”, “Ermeniler”, “savaş”, “ölüm” gibi konuları yazarın cesurca kaleme aldığı söylenebilir. Ancak yazarın bu kadar çok temayı tek bir çocuk romanında ele alışı kitabı çocuk gerçekliğinden uzaklaştırmış da.

Örneğin kitaptaki karakterlerden olan Tevfik ve Gülru, yakınlarını trafik kazalarında kaybediyor. Kitapta ölümlerin yinelenmesi ağır bir atmosferin oluşmasına yol açıyor. Çünkü kurgudaki çatışma ya da çatışmalarda üzücü ve acıklı olaylar aşırı bir duygusallık yaratıyor. Bu durum ise okurda kitaba karşı bir mesafe oluşturuyor. Ancak belirtmek gerekir ki, karakterlerin fazlaca ‘iyi’ olmaları ile çatışmanın gerilimi dengelenmeye çalışılıyor.

Anti-kahraman

Kitabın kahramanlarından olan Poyraz’ın 11 yaşında oluşu okurun kendisiyle kolaylıkla özdeşim kurmasını sağlıyor. Kardeşi Çınar’ın korkularına tanıklık eden okur, korkunun utanılmayacak bir duygu olduğuna ikna oluyor.

Dünyada çok korkusu var Çınar’ın. Karanlıktan, böcekten, yüksekten… (s.26)

Aslında bir anti-kahraman olan Çınar ile okurun özdeşim kurması kolaylaştırılıyor. Fakat Çınar’ın arkadaşlarını dahi şaşkına çeviren aniden bir yetişkin gibi davranma hali  özdeşimi zedelemektedir. Kahramandaki bu ani değişim okurun anti-kahramanla kurduğu özdeşimin yerini maalesef hayranlığa bırakmasına neden oluyor. Ancak yetişkin birinin anlam evrenine sahip birinin yapacağı konuşmayı çocuk kahramanların yapıyor oluşunun çocuk gerçekliğine uzak olduğunu belirtmek gerek.

Yine yazarın Gülperi adlı çocuğu kastederek “Gençlerin soruları zordur” (s.112) demesi çocuk karakterleri idealize edişine bir örnek. 11 yaşındaki Poyraz da Suriyeli göçmenlerle karşılaştığında “Belli ki gidecek yeriniz yok. Sizi korkuttuk, bizdeki merak işte” (s.44) diyecek kadar yaşının gerçekliğinden uzak.

Zamanında bir Ermeni aileye sahiplik eden konağın, kitabın sonunda Suriyeli bir aileye sahiplik etmesi farklı inanç ve kültürlere sahip olan bu coğrafyanın misafirperverliğine bir gönderme aslında.

Her ne kadar nitelikli çocuk edebiyatında olması gereken özelliklerin bir kısmını taşımasa da sırf bu nedenle okurla buluşturulmalı bu kitap.

Arka kapaktan

Gülperi, Çınar ve Poyraz’dan oluşan Üç Kat Tat Çetesi’nin en sevdiği eğlence, mahalledeki “perili köşk”ün bahçesinde oynamak, yıkık dökük odalarında dolaşmaktır. Terk edilmiş, harap durumdaki evden sesler geldiği uyarılarına aldırmayan kafadarlar, günün birinde evde oynarken hiç ummadıkları bir sahneyle karşılaşır. Aynı anda umut da, perili köşkün eşiğinden giriverir. Ancak, üç arkadaş bu kederli evin ve içindekilerin yüzünü güldürebilecek midir?