Ana SayfaGüncelYüksek: Toplum AKP’ye ‘dur’ demek için fırsat bekliyor, referandumda ‘Evet’ çıkmaz

Yüksek: Toplum AKP’ye ‘dur’ demek için fırsat bekliyor, referandumda ‘Evet’ çıkmaz

HABER MERKEZİ – Parti Meclisi toplantısın ardından Diyarbakır’da gazetecilerle buluşan DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, Kürt sorununda gelinen çatışmalı ortamın son bulması için arayış içinde olduklarını söyledi. Olası bir anayasa referandumunda “hayır”ın kazanacağını söyleyen Yüksek, “Toplum AKP’ye dur demek için fırsat bekliyor. Bu da bunun fırsatı olacaktır” dedi. 


Haber: ÇAĞDAŞ KAPLAN


Oy oranlarıyla bölgenin en büyük partisi konumunda olan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), dün Diyarbakır’da düzenlediği Parti Meclisi toplantısının ardından bugün de gündem başlıklarına dair gazetecilerle buluştu.

Gazete Karınca, Diyarbakır Park Orman’da gerçekleşen buluşmayı yerinde izledi.

Eş başkanı Sebahat Tuncel, 74 belediye eş başkanı ve 4 bin üyesi tutuklu olan, 56 belediyesine kayyum atanan partinin eş genel başkanı Kamuran Yüksek, İstanbul ve Diyarbakır’dan basın kuruluşlarının temsilcileri ile yaptığı toplantıda önümüzdeki dönem partilerinin yürüteceği kampanyalara dair de ipuçları verdi.

Yüksek konuşmasını 3 başlıkta topladı. Bunlardan ilki tutuklu siyasetçiler olurken diğerleri ise ‘başkanlık’ tasarısı ve olası anayasa referandumu ve Kürt sorununda gelinen son noktaydı.

Tutuklu siyasetçiler

Yüksek’in tutuklu siyasetçilere ilişkin yaptığı, “Siyasetçiler tutuklanırsa başka araçlar devreye” girer vurgusu Kürt sorununda şu an yaşanan durumu özetler nitelikteydi.

Yüksek’in tutuklu seçilmişler ve üyelerine ilişkin yaptığı açıklamada öne çıkanlar şöyleydi:

1 Kasım seçimlerinden bu yana 4 binden fazla üyemiz tutuklandı. Arkadaşlarımızın tamamı siyasi faaliyetlerinden dolayı tutuklu bulundukları için bırakılmalarını talep ediyoruz. Bu ülkede rahat bir siyaset yapanlar tutuklanırsa, başka araçların öne çıkmasına yol açılır. Bu yanlış bir yöntemdir. Türkiye’de siyaset yapanların cezaevlerinde işi yok. Bunların sokakta, mecliste veya belediyelerinde siyaset yürütmelidirler. Siyaset biçimi ve tarzı ne olursa olsun, siyasetin tutuklama ile engellenmesi ortaçağda kaldı. Demokrasi usulü bu değildir. Demokrasi ülkelerinde olmaması gerekiyor. Giderek Türkiye’de cezaevi siyasetin bir aracı haline getirildi. Yargı siyasetin aracı haline getirildi.

Baskılara dikkat çeken Yüksek’in hemen bunun ardından yaptığı vurgu ise temsil ettikleri halk kitlesi adına demokratik siyasette ısrar edecekleri vurgusuydu.

Yüksek şöyle devam etti:

‘Savaşı iliklerimize kadar hissediyoruz’

Çatışmanın ve savaşın ne anlama geldiğini iyi biliyor ve iliklerimize kadar hissediyoruz. Halkımıza ve Türkiye toplumuna nasıl ateş düşürdüğünü biliyoruz. Savaş ve çatışma ortamının devamlığını meşrulaştırmak için devlet ve hükümet yetkilileri büyük yanlışlar yapıyor. Açıklamaların tamamı ölümü kutsayan açıklamalardır. İnsanların ölmesi iyi bir şey değildir. ‘Ölmek kutsaldır’ diye bir siyaset yoktur. İnsanlar çatışma ortamından rahatsız ve bu ülkede herkes mutsuz. Savaş süreçlerinden geçen toplumlar siyaseti keşfetti. Biz neden ülke olarak bunu keşfedemiyoruz. Bir an önce çatışmalı ortamın son bulması ve ülkenin huzur ortamına evrilmesi gerekiyor.

‘Başkanlık’ tasasırısı

Yüksek ‘başkanlık’ tasarısı ve olası anayasa referandumuna ilişkin de açıklamalarda bulundu.

Tartışmanın OHAL sürecinde yapılmasını doğru bulmadıklarını söyleyen Yüksek, Türkiye tarihinde daha önce yapılan anayasa süreçlerini hatırlatarak hepsinin bugün olduğu gibi olağanüstü süreçlerde yapıldığına dikkat çekti ve bu taslağın geçmesi durumunda bu anayasanın da diğerlerinden farkı olmayacağını belirtti.

Yüksek’in konuşmasından bu konuda öne çıkanlar ise şöyle:

Kabaca başkanlık sistemine kategorik olarak karşı çıkmıyoruz. Eğer anayasa süreci durdurulup geri çekilirse bizim de toplumun da görüşlerinin dahil olduğu bir süreç gelişirse biz de anayasa yapım sürecini destekleriz. Bu ülkede sistemin ne olacağı herkesi ilgilendirir. Ne olması gerektiği bizleri de ilgilendirir. Şu anda tüm bu kesimleri dışarıda tutarak anayasa dayatılıyor. Bu dayatmayı kabul etmiyoruz. Tek taraflı anayasa yapılmasını yanlış buluyoruz. Bu biçimi desteklemiyoruz.

Kurulmak istenen sistem o kadar risklidir ki; başa gelene göre ülke tehlikeye giriyor.

Türkiye’de idari sistemin tamamı tanımlanmıyor, sadece tepesi var. Peki devamı, valiler ne olacak? En son Başbakan, ‘çift başlığı ortadan kaldıralım’ diyor. Neden hem vali hem belediye başkanı var. O zaman onu da ortadan kaldıralım. İş yapacak belediye kaymakamdan izin almak zorunda. Böyle bir yönetim olmaz. Hadi idari sistemi değiştirelim. Sadece belediyeler yönetsin kentleri, yada valiler yönetsin ancak seçimle gelsin. Hem başbakan hem cumhurbaşkanı problem ise vali ve belediye de sorundur.

“Toplum AKP’ye ‘dur’ demek için fırsat bekliyor”

Yüksek olası bir referandumda ise “hayır” çıkacağı görüşünde. Yüksek bunu ise şu görüşe dayandırıyor: “Toplum AKP hükümetine dur demek için fırsat bekliyor. Bu da bunun fırsatı olacaktır”

Yüksek olası referandumda yürütecekleri kampanyaya ilişkin keskin cevaplar vermedi. şunları söyledi:

Referandum sürrecinde bir kampanyamız olacak. Mecliste görüşmeler bitmedi. Bu görüşmeler bitmeden, referandum koşulları sağlanmadan hükümet bir kez daha düşünmelidir. Biz öncelikle bunun oluşmasını istiyoruz. Hükümet devam ederse, herkesin kendine göre bir hayır nedeni olduğu için kampanya yürüteceğiz. Çıkacak sistemden kimin seçileceğini bilmiyoruz. Kişi üzerinden kampanya yürütmek değil. Toplumla ne olmalı üzerinden kampanya yürüteceğiz.

Kürt sorununda gelinen nokta

Kürt sorunu başlığında ise Yüksek, daha önce Kürt siyasetinin yaptığı açıklamaların haricinde yeni bir vurgu yapmadı. Yüksek çatışmalı ortamın son bulması için hükümete diyalog çağrısı yaptı.

‘Arayış içindeyiz’

Yüksek, Gazete Karınca’nın “Tarafların açıklamaları çatışmaların durmayacağını gösteriyor. Hükümet yetkilileri ‘bahara kadar bitireceğiz’ derken KCK yetkililerinden de buna cevaben açıklamalar geliyor. Peki toplum bahara kadar süreci mi izleyecek? Ya da Kürt siyaseti geçmişten farklı olarak duruma nasıl müdahale edecek? Yeni bir program var mı?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

OHAL ortamı. Biz de arayış içerisindeyiz. Gidişattan rahatsız olan hükümete yakınlığıyla bilinen kesimler, yine onun haricinde muhalif kesimlerin de çatışmaların durması için girişimleri oldu. Ama bu girişimlerin hepsi güvenlik politikalarının arkasındaki klikten geri döndü. Duvarlarına çarpıp geri döndü. Ama bu girişimlerimiz devam edecek.

Böylesi bir ortamda kolay olmuyor tabi. İnanıyorum ki OHAL olmasa Türkiye’nin yüzde 70’i bu savaş politikasına dur diyecek. Ama insanlar sosyal medyada bile savaşı eleştirmekten çekiniyorlar. Çünkü savaşa karşı söz söylemek tutuklanma gerekçesi.

Biz toplumla birlikte çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bazen onlar da dillendiriyor. Taşı delen suyun tazyiki değil damla damla akışıdır. Çalışmaya devam edeceğiz.