Ana Sayfa1915'TEN BUGÜNE1915’ten BUGÜNE | Arjantin’de cuntacıları yargılayan bir Ermeni

1915’ten BUGÜNE | Arjantin’de cuntacıları yargılayan bir Ermeni

HABER MERKEZİ – 1915’ten bugüne uzanan Ermeni portrelerinde bu hafta Arjantin’deki cuntacıları yargılayan isimlerden biri olan eski yargıç León Carlos Arslanian var. Arslanian’ın ailesi Soykırım’dan kurtulmayı başaranlardan ve ailenin hikayesi Antep’ten Arjantin’e uzanıyor.


Görüşmeyi yapan: Eugenia Akopian

Çeviri: Lokman Sazan


León Carlos Arslanian’ın ünü Arjantinli Ermeni cemaatinin ötesine geçiyor. Avukat ve Arjantin’deki  tarihi cuntacıların davasına başkanlık eden eski bir yargıç olan Arslanian, aynı zamanda Arjantin Adalet Bakanlığı, Buenos Aires Bölgesi Güvenlik ve Adalet Bakanlığı ve Buenos Aires Ceza Muhakemeleri ve Güvenlik Enstitüsü Başkanlığı görevlerini üstlendi.

León Carlos Arslanian

1976 yılında Arjantin Ordusu ülkede bir darbe gerçekleştirerek, Proceso de Reorganización Nacional (Ulusal Yeniden Yapılandırma Süreci) adı altında 1983 yılına kadar sürecek olan diktatörlük rejimi kurdu.

1983’te halk arasında muhalefet artınca askeri cunta iktidardan elini çekmek zorunda kaldı.

Dokuz cuntacıdan ilk üçü 1987 yılında, hüküm sürdükleri dönemde işledikleri ağır insan hakları ihlalleri nedeniyle yargılandı. Bu duruşmayı ise León Arslanián’ın da başkanlık ettiği altı yargıç yönetti. Arslanián, sanıkların cezalandırma aşamasını denetledi ve verilen ağır cezaları resmi olarak açıklayan isimdi.

Bu dava, eski diktatöryal hükümetin geniş kapsamlı bir yöntemle sivil mahkemece yargılandığı ilk dava olma özelliği taşıyor. Ve dava, ezber bozan kararı ile dünya çapında silinmez bir iz bıraktı.

Böylece Ermeni asıllı Arjantinli León Carlos Arslanian, birbirinden çok uzak iki ülkenin tarihleriyle bağlantı kuran biri olarak bilinmeye başlandı. “Bu zorluğun altına girdim ve getirebileceği riskleri aldım. Dava benim için sembolikti. Ermenilerin başına ne geldiğini kabul ettiğim şeyle bir bağlantı kurmamı sağladı” diye hatırlıyor Arslanian.

Arslanian’ın uzun süredir devam eden insan hakları savunuculuğu ailesinin geçmişte yaşadıklarıyla da doğrudan ilişkili:

Dava boyunca ailemin geçmişinden etkilendiğimi fark ettim. Geçmişi sancılı iki halk olan Ermeniler ve Arjantinliler arasında bağlantı kurabildim. İnsan hakları, sosyal konular ve politikaya olan ilgim babamdan bana miras.

“Kanındaki adalet”

León Carlos’un babası Levón Arslanian, beş çocuklu ailenin ikinci büyüğüydü. 1902’de Antep’te (Bugünkü Türkiye’de Gaziantep) karakteristik bir Ermeni ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi.

Kötü sağlığından dolayı 35 yaşında hayatını kaybeden babası Garabed, ipek ve halı ticareti yapıyordu. Geriye kalan dört erkek ve bir kız çocuğu anneleri Epruhí Vochgezenian’a bakmak zorunda kaldılar.

Antep’ten bir görünüm

Epruhi ve küçük kızı, 1915’te Ermenilere yönelik sistematik imha başladığında perişan haldeydi. Erkek kardeşler, Artín, Levón, Nubar ve Pyuzand ise amcalarının yardımıyla Suriye’nin Halep kentine kaçtılar.

Dört erkek kardeş iki yıl boyunca Suriye’de bir yetimhanede kaldı. Artín 17, Levon 15 yaşına geldiğinde, iki büyük kardeş Beyrut’a gidip terzi ve ayakkabı ustalığı yaparak hayatlarına devam etti.

Kardeşler, Kızıl Haç’ın yardımıyla Nansen Pasaportu* aldı ve Fransa, İngiltere gibi uzun yolculukların ardından 1923’te Arjantin’e giden Darro adlı gemiye bindiler. Bu arada yetimhanede kalan iki genç kardeş de 1927’de Arjantin’e gitti.

León Carlos Arslanian ve eşi Isabel Rosas

Arjantin, göçmenlere kucak açarak onları ağırladı. “Arjantin’in göçmenlere yönelik tutumu iyi organize edilmiş” diye dile getiriyor León Carlos. “Göçmenler için düzenlemeler yapılmıştı ve hatta limanda Hotel de Inmigrantes adında büyük bir ev vardı. Babam ve amcam orada kaldılar” diye anımsıyor Artin’in oğlu Vahakin Arslanian:

Sonrasında Kızıl Haç, ahırın da bulunduğu ahşaptan yapılma büyük bir ev verdi. Bir gece amcam Levón pirelerin onu ısırmasından değil de atların gürültüsünden ağlamaya başlamış.

İki erkek kardeş birbirlerine sımsıkı sarılarak karşılarına çıkan zorlukların üstesinden gelmeyi başardılar. Onurlu bir şekilde çok çalışarak kendilerine kucak açan yeni ülkede aileleri için yeni bir yaşam inşa ettiler. “Ne babam ne de amcam Levón kimsenin eline bakarak yaşamadı” diyor Vahakin. “Kimseye para için yalvarmadı ya da kimseden hiçbir şey çalmadı.”

León Carlos’un babası Levón Arslanian, terzide bir iş buldu ve uygun olur olmaz da emekli oluncaya kadar çalışacağı kendi dükkanını açtı. “Sekiz torunlu ve üç çocuklu güzel bir aile kurdu. Kesinlikle çok gurur duyacağı bir aile” diyor León Carlos.

Artin’in ise iki çocuğu oldu. Ayakkabı ustalığı yaptıktan sonra spor mağazası sahibi oldu.

İki erkek kardeş arkasına bakmadan yeni bir yaşam inşa etmesine rağmen nereden geldiklerini hiçbir zaman unutmadılar. “Hiçbir zaman geçmiş hakkında konuşmadılar. Geçmiş hakkında konuşmak istemiyorlardı” diyor León Carlos. Artin’in kızı Vahakin’in kız kardeşi Rita ise şöyle devam ediyor:

Yaşananların hepsi gençlik dönemlerinde yaşanmıştı. Yetim kaldıkları ve onlara bakacak kimse olmadığı göz önünde tutulduğunda, unutmayı tercih ettiler.

Diaspora ve ‘çalınmış vatan’

León Carlos Arslanian’ın akrabaları

Buenos Aires’te yavaş yavaş kendi kilisesi olan (Saint Gregory the Illuminator Cathedral) ve Ermenilerin kendi kimliklerini koruyabileceği ve keşfedeceği Ermeni merkezinin olduğu bir Ermeni Cemaati kuruldu. Şöyle anlatıyor León Carlos:

Ermenistan’la ve tarihiyle bağlantılı her şey orada. Bu belleğin iyileşmesiyle yakından ilişkilidir. Diaspora kavramı son derece karmaşıktır: diaspora, kendi yaşamını, kimliğini ve geçmişini yeniden kurmanın tek yolu olduğundan kökenini araştırmaya mecbur bırakıyor

Diaspora, fiziksel konumuna bakmaksızın çalınmış anavatanı tutmayı arzular. İşte bu yüzden diasporayı vatan olarak görmek önemlidir. Ermeni kimliği, irade, ilerleme ve büyüme anlamında önemli bir modeldir. Her yerde, Ermenilerin gün ışığını yansıtan değerli taşlar gibi parladığını görebilirsiniz

León Carlos atasının vatanının hikayelerini dünyaya geldiği yerden binlerce mil uzakta dinledi, fakat bu hikayeler bir gün gerçekleşti.

Ermenistan’a ilk gittiğimde ani şiddetli bir duyguya kapıldım. Kökenimin peşinden koşarak ruhumu tanımlamak, babamın, ailemin varlığını hissedebileceğim her cisim ve yeri aramak istedim.Bu olağandışı bir deneyimdi. Ermenistan insanda çarpma etkisi yaratıyor.


Nansen Pasaportu: 1930 ve 40’lı yıllarda Milletler Cemiyeti tarafından verilen, uluslararası alanda kabul görmüş, vatansızlara ve mültecilere verilen seyahat belgesi.

Kaynak: Aurora Prize

Previous post
Zihinsel engelli 3 öğrenciye istismarda bulunan öğretmene 75 yıl hapis istemi
Next post
Hürriyet'in ‘Karargah Rahatsız’ manşetine soruşturma