Ana SayfaDünyaİngiltere’nin depreşen emperyal arzuları ve yeni denklemler – ANALİZ

İngiltere’nin depreşen emperyal arzuları ve yeni denklemler – ANALİZ

HABER MERKEZİ – Brexit ile sonuçlanan AB’den çıkışı ve son aylarda yoğunlaşan İngiltere’nin dış politikasını takip edenlerin dikkatinden kaçmamıştır. Uzun yıllardır AB’nin bürokratik ve bağlayıcı müktesebatı bir ayak bağı olarak görülüyordu. Bu durum aynı zamanda dış politikada da istediği rahatlıkta davranmasına gem vuruyordu. Brexit ile bu yükten kurtulduğunu düşündüğünden önümüzdeki dönemde daha proaktif bir politika izlemesi kuvvetle muhtemeldir. Bu politikanın ilk uygulama sahası da Suriye olabilir. Özellikle Türkiye’nin son bir haftada giderek gerginleşse de Rusya ile ilişkilerinin ilerlemesine ters orantılı olarak karşılıklı çelmelere tanıklık edebiliriz.


ABULMELİK Ş. BEKİR


İnsanlığın başına gelmiş en büyük talihsizliklerden biri olan emperyalizm ve bağlı hastalıkların baş mimarı İngiltere’dir. Güneş batmayan imparatorluğun bıraktığı/yarattığı siyaset ve diplomasi mirasını kurnazca kullanmakta pek mahirdir. Her zaman perdenin arkasındadır. Sahada görünmeyi pek tercih etmez. Perdenin önünde cereyan etmesi gerekenleri de başka aktörler eliyle ve adeta bir sihirbaz edasıyla icra etmekte de ustadır.

‘Görünmezlik’ mahareti

Bu tarzı siyasetinden olsa gerek dünyanın çatışmalı ve sorunlu alanlarında ismi çok az telaffuz edilir. Aynı vaziyet dünyanın kaynayan kazanı Ortadoğu içinde geçerlidir. Görünmez oluşunun bir nedeni bilinen perde arkası siyaset tarzı iken diğer nedeni de uzun vadeli planlara sahip olmasıdır. Bu siyasetinin kendisine kazandırdığı da muhakkak. İkinci Körfez savaşında askeri olarak sahada ikinci güç olmasına rağmen ABD gibi yıpranmaması ve bu gün hatırlanmaması bu maharetinin steril bir ürünüdür.

Uzun sessizlik

Altıncı yılına giren Suriye savaşında İngiltere en az anılan ülkedir. Arap halk ayaklanmaları başladığında Almanya ve Fransa’nın sahaya hesapsız ve hızlı girişi ile kısa süreli anıldı.  Ardından da 2014 yılında Irak Hükümeti’nin IŞİD’e silah taşıyan iki uçağın vurulduğunu ve ardından kısa bir süre sonra uçakların İngiltere’ye ait olduğu yönünde basına yansıyan beyanları ile gündem oldu. Ardından da uzun süre sessizlik.

Suriye iç savaşının çözümü adına gerçekleştirilen uluslararası toplantılarda da esamesi çok okunmadı. Amiyane deyimle uzaktan bakıldığında Ortadoğu denkleminin içinde olmadığını düşünmek ya da söylemek pekala mümkün. Yakından bakıldığında ya da siyaset tarzına vakıf olanlar için kazın ayağının hiç de öyle olmadığı hemen fark edilir. Suriye ve Irak başta olmak üzere Ortadoğu’daki gelişmelerde işin aslıyla oldukça ilgilidir.

Suriye savaşında İsrail’le birlikte kendine has bir ajandası vardı

Suriye iç savaşı başladığından itibaren İsrail ile birlikte kendisine has bir ajandası vardır. Bu bağlamda Golan tepeleri başta olmak üzere Suriye-İsrail/Filistin sınırı ile Güney Suriye’de oldukça faaldir. Suriye politikalarının merkez üssü ve uygulama alanı da Ürdün’dür. Bu politikasının ABD ile uyumlu hatta zaman zaman eş güdümlü olduğunu belirtmek gerekir. Türkiye ile defalarca uygulanan eğit-donat programlarının bir versiyonu da burada ifa edildi. İstenilen düzeyde başarılı olmasa da Türkiye ile yapılanlar gibi bir fiyasko ile de sonuçlanmadı.

Yeni Suriye Ordusu (NSA) adıyla oluşturulan birlikler Suriye-Ürdün ve Suriye-Irak sınır hattının 400 kilometrelik kısmını denetiminde tutmaktadır. Bu hattın derinliği yer yer 30 kilometreye kadar içlere doğru kıvrılıyor. Anlaşılması için kıyaslanacak olursa büyük bir hengameyle başlatılan Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında kontrolü sağlanan alanın iki katına yakındır. Ayrıca Suriye’nin Güney Batı ucunda bulunan ve Suriye iç savaşının ilk başlarında en yoğun çatışmaların yaşandığı Dara ve çevresinde bulunan grupların denetlediği alanda eklenince kontrolü sağlanan alan bir kaç katına çıkmaktadır. Irak ve Suriye arasında IŞİD’in denetiminde kalan tek sınır kapısı olan El Kaim’i bir kaç defa alsa da elinde tutmaya muvaffak olamadı.

Yine Suriye-İsrail/Filistin sınırı boyunca da İsrail menşeli askeri müdahaleleri olmaktadır. Hatta yer yer daha içlere doğru yapılan ve menşei tespit edilemeyen uçaklarla yapılan saldırıların baş şüphelisi durumundadır mevzu bahis ikili. Sözün kısası Türkiye’nin nüfuz ettiği alanın bir kaç katından fazlasına nüfuz etmesine rağmen kimsenin İngiltere’nin Suriye denkleminde olduğundan haberi bile olmaması, perde arkası siyaset tarzının bir sonucudur.

‘Brexit ile yükten kurtuldu’

Brexit ile sonuçlanan AB’den çıkışı ve son aylarda yoğunlaşan İngiltere’nin dış politikası takip edelerin dikkatinden kaçmamıştır. Uzun yıllardır AB’nin bürokratik ve bağlayıcı müktesebatı bir ayak bağı olarak görülüyordu. Bu durum aynı zamanda dış politikada da istediği rahatlıkta davranmasına gem vuruyordu. Brexit ile bu yükten kurtulduğunu düşündüğünden önümüzdeki dönemde daha proaktif bir politika izlemesi kuvvetle muhtemeldir.

‘Brexit sonrası politikaların ilk uygulama sahası Suriye olabilir’

Bu politikanın ilk uygulama sahası da Suriye olabilir. Özellikle Türkiye’nin son bir haftada giderek gerginleşse de Rusya ile ilişkilerinin ilerlemesine ters orantılı olarak karşılıklı çelmelere tanıklık edebiliriz. Ürdün’ün İsrail için önemi, demografik yapısı, ABD ve Batılı ülkelerle olan sıcak ilişkileri göz önünde bulundurulduğunda, karşı bir hamle gelebilir. Bu, oluşturulan Yeni Suriye Ordusu adlı grup üzerinden hem askeri bir hareketliliği hem de Türkiye’ye karşı Suriye ve Irak’taki Sünni kesimlerin Ürdün üzerinden konsolide etme tasarısı olarak cereyan edebilir.

Görüşmelerin odak noktası Suriye

Görevi yeni devralan Başbakan Theresa May’ın ayağının tozu ile ABD’yi ziyaret etmesi ve hemen ardından Türkiye’ye gelmesine bir de bu gözle bakmakta fayda olabilir. Bu trafiğin ardından Türkiye’nin ABD’ye yönelik Kürtlere desteğin kesilmesi karşısında Rakka operasyonun gündeme gelmesi, Erdoğan-Trump görüşmesi ve CİA Başkanı Mike Pompeo’nun ilk ziyaretini Türkiye’ye yapması takip etti. Görüşmelerin odak noktasının Suriye olduğu muhakkak.

İşkillenen Rusya

Süreci takip eden ve işkillenen Rusya’dan Türkiye’nin yumuşak karnı olan Kürt meselesine yönelik art arda açıklamalar geldi. PKK ve YPG’nin ‘terörist’ örgüt olarak görülmediği, Kürtlerin Cenevre masasında olması, Fırat Kalkanı için Esad Rejiminden onay alınması ve sahaya yansıması olarak Türk askeri biriminin savaş uçağı ile hedef alınması ilk tepkiler olarak değerlendirilebilir. Karanlık dehlizlerde ne konuşulduğunu bilmesek de rakiplerin tepkilerinin dozajından işin mahiyetini kestirmek mümkün.

Depreşen emperyal arzular ve yeni denklemler

Sözün özü, depreşen emperyal arzuları nedeniyle önümüzdeki dönemde İngiltere’yi birçok denklem içinde görebiliriz. Dünyanın başına bela ettiği emperyal mirasının büyüklüğünde bir başarı elde edip etmeyeceğini yaşayarak göreceğiz. Ancak AB’den çıkışını ve ardından gelen hareketliliği bir de bu açıdan okumak açıklayıcı olabilir.