Ana SayfaGüncelSancar’dan 28 Şubat’ın ‘mağduru’ şimdinin ‘mağrurları’na: Tek bir sözünüz yok mu?

Sancar’dan 28 Şubat’ın ‘mağduru’ şimdinin ‘mağrurları’na: Tek bir sözünüz yok mu?

HABER MERKEZİ – Akademisyenlerin ihracını ‘KHK terörü’ olarak niteleyen HDP Milletvekili Mithat Sancar, Meclis’te yaptığı konuşmada Sıkça  28 Şubat mağduriyetini dile getirenlere seslendi “Bir tek sözünüz yok mu?” diye sordu. Pertev Naili Boratav ve Behice Boran’ları hatırlatan Sancar “Bugün kimler itibarla, saygıyla, onurla anılıyor? O gün tasfiyeye uğrayanlar. Kimler itibarsız? Onları atanlar” dedi. Meclis kürsüsünden ‘Boyun eğmeyin’ çağrısı yapan Sancar “Bu saltanat bitecek” diye konuştu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Mithat Sancar, OHAL kapsamında çıkarılan 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile en az 115’i ‘barış imzacısı’ olan 330 akademisyenin meslekten ihracını Meclis kürsüsünde gündeme getirdi.

KHK ile en çok ihracın 78 akademisyenle yaşandığı Ankara Üniversitesi’nin eski öğretim üyesi de olan Mithat Sancar, sıkça  28 Şubat mağduriyetini dile getirenlere seslendi, “Söyleyecek tek bir sözünüz yok mu?” diye sordu.

HDP’li Sancar’ın Meclis’teki konuşması şu şekilde:

“KHK terörü”

Dün gece bir KHK terörü daha yaşandı tam anlamıyla terör. “Terör” kelimesini her konuda rahatça ve her kesimi suçlamak için kullanan bu Hükümet, AK Parti; nedense bu uygulamaların tam da terör etkisi yarattığını kabul etmiyor ya da görmek istemiyor. Toplumun geniş bir kesimini sindirmek, korku salmak terörün en ilksel tanımıdır, bunu daha önce de söyledim.

“Kaboğlu’nun darbe girişimiyle ilişkisi ne?”

Dün binlerce kamu görevlisi işten çıkarıldı, ihraç edildi. Biz, üniversitedeki ihraçlar üzerine araştırma önergesi verdik. Ben de konuşmamı esas olarak bu ihraçlarla sınırlayacağım. Kimler ihraç edildi, bunların darbeyle nasıl bir ilişkisi olabilir?

Olağanüstü hâl niye ilan edildi? 15 Temmuzdaki o kanlı darbe girişiminin etkilerini ortadan kaldırmak için. Olağanüstü hâl bunun için ilan edildi, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi de buradan geliyor. Peki, bu akademisyenlerin, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilişkisi nedir?

İbrahim Kaboğlu, benim hem hocam hem de uzun süre Diyarbakır’da birlikte çalıştığım meslektaşım. Darbe girişimiyle ne ilişkisi var? Öğrencisi ve meslektaşı olmaktan onur duyduğum bir insandır. İbrahim Kaboğlu’nu bile atabiliyorsa kanun hükmünde kararnameyle bu Hükümet, vermek istediği mesaj açıktır: “Herkesi atabilirim ben.” Yani, sindirme amaçlı bir düzenleme, bir icraattır bu.

Devam ediyorum: Ahmet Haşim Köse, Siyasal Bilgiler Fakültesinden meslektaşım, otuz yıla yakın aynı kampüsü paylaştığım arkadaşlarım. Ne ilişkisi var arkadaşlar? Gerekçe ne? Belgeleriniz, bilgileriniz, kanıtlarınız ne bu insanlarla ilgili? Nasıl bu kadar keyfî davranabiliyorsunuz?

Devam edelim: Gökçen Alpkaya, kendi alanında en yetkin arkadaşlarımızdan, akademisyenlerimizden biri; yıllardır pek çok alanda birlikte çalıştığım dostum, arkadaşım. Ne ilişkisi var darbe girişimiyle? Yok efendim, işte “Başka terör örgütleri.” diyeceksiniz. Ya, bir tek kanıt, Allah için bir makul şüphe sunamazsınız.

Devam ediyorum: Murat Sevinç, benim sevgili dostum ve Türkiye’de Anayasa hukuku konusunda en yetkin isimlerden biri. Tam da İbrahim Kaboğlu’yla birlikte Anayasa süreciyle ilgili değerli yazılar yazmaktayken ihraç edildi.

Öğrencilerim var, benimle doktoralarını yapan, yıllarca benimle birlikte çalışan arkadaşlarım, öğrencilerim, sonra meslektaşlarım; Kıvılcım Turanlı, Uğur Kara, Kasım Akbaş, İnci Solak, Nisan Kuyucu. Hepsi tertemiz bir emekle çalıştılar, alınlarının akıyla ve gerçekten büyük bir emekle bu mesleği şevkle, aşkla yürüten çocuklar bunlar. Yıllarca saatlerimizi, günlerimizi doktora tezleriyle, master tezleriyle tartışmalara ayırdık. Bunlara nasıl kıyabiliyorsunuz ya?

Devam ediyorum: Çok değerli dostum Cem Kaptanoğlu, Türkiye’de psikanaliz konusunda belki de en müstesna isimlerden biri. Ya, nedir kanıtınız, iddianız ne? Yüksel Taşkın, AKP’yi bile en objektif araştıran, Türkiye’de İslamcı hareket konusunda her çevrenin, İslamcıların da saygıyla, itibarla okudukları bir akademisyen. Niye atarsınız?

Şimdi, sorulacak sorular çok fazla, süre çok az. Biliyorsunuz, bu ülkede çeşitli dönemlerde akademisyen tasfiyesi yapıldı üniversitelerde.

1947’de, 1956’da, 1960’da, 1970’te, 1980’de, 1990’larda, her darbeden sonra, darbenin olmadığı zamanlarda insanlar atıldı. Bugün kimler itibarla, saygıyla, onurla anılıyor? O gün tasfiyeye uğrayanlar. Kimler itibarsız? Onları atanlar.

“Niye bir sözünüz yok?”

28 Şubatı çok konuştuk ama yine söyleyeceğim. Burada 28 Şubatta mağdur edilmiş, haksızlığa uğramış milletvekilleri var. Nerede Beşir Hoca, Beşir Atalay? Bir tek sözünüz yok mu Beşir Hoca? Siz atıldığınızda bütün bu demokratlar arkanızda durdu, itiraz etti, başlarında ben vardım. Niye bir sözünüz yok?

Ahmet Gündoğdu, neredesin? Şu “Bir Daha Asla!” raporunu hazırladınız. “Bir Daha Asla!” sizin için miydi, herkes için miydi? “Bir Daha Asla!” neydi? 28 Şubat tasfiyelerini yazıyorsunuz.

Kaç akademisyen atıldı? 139, 139. Nasıl “Teröre destek verdi.” diyebiliyorsunuz? Tek kanıtınız mı var? O zaman da size “mürteci” dediler, “Bunlar Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkacak.” dediler.

Bakıyorum, Talip orada, Talip Küçükcan. Kendi 28 Şubat anılarını böyle biraz da dramatik bir şekilde anlatmayı seviyor, haklı da çünkü haksızlığa uğradı. Bugün bir sözün yok mu Talip?

Fatma Benli, İnsan Hakları Komisyonu Başkan Vekili, birlikte insan hakları mücadelesi yürüttük. İnsan hakları sadece size yaradığı zaman mı insan hakları olarak kabul edilir? Siz mağdur olduğunuzda insan hakları var ama sizin sevmedikleriniz, size muhalif olanlar haksızlığa uğradığında yok; onlara insan hakları işlemez, onlar terörist. Ya, size de “terörist” dediler, daha beterini yaptılar. O zaman yapılan haksızlıklara itiraz etti vicdanlı, dürüst, demokrat insanlar. Bu insanların bir kısmı bugün üniversiteden uzaklaştırıldı. Naci Hoca o dönem üniversitedeydi, gayet iyi biliyor. Ya, bu insanlarla ilgili bir sözünüz yok mu?

“Güvercin kasaplığı”

Devam ediyoruz. Dil Tarih Coğrafya Fakültesinden atılan arkadaşların adlarını, hocalarımızın, büyüklerimizin adlarını okuyayım, sonra kim itibarlı kim itibarsız bakalım: Pertev Naili Boratav. Türkiye’de folklor konusunda dünya çapında hatta dünyanın en büyük alimlerinden biri. O zaman atıldı. Niye? Görüşleri yüzünden atıldı. Peki, kim kaybetti? O dönem Türkiye kaybetti, onu atanlar rezil oldular ama Pertev Naili Boratav bir pırlanta gibi varlığını sürdürdü.

Behice Boran; evet, fikri vardı, evet, İşçi Partisinin de lideriydi, daha sonra oldu. Ee? Onu atanlar fikirlerinden dolayı attılar. Türkiye’de pek çok alanda değerli eserler veren, bugün de eserleri kaynak olan Niyazi Berkes, saygıdeğer eşi akademisyen Mediha Berkes, onlar da atılmıştı. Bunlarla ilgili söyleyebileceğiniz tek söz yoktur.

Bakın arkadaşlar, bu yapılanın adı açıktır: Bu bir terördür, açık ve net terördür, sindirme eylemidir. “Terörle mücadele” adı altında toplumu bölen, toplumun yarısını düşman ilan eden anlayış, kendi önünde itiraz eden kimse bırakmak istemiyor. Bütün muhalifleri tasfiye etmeyi aklına koymuş, bu muhalifleri gözüne kestirmiş görünüyor. Bunu yapanlar bugüne kadar başarı sağladılar mı? 28 Şubat bin yıl sürmeyecek miydi? Bugün 28 Şubatı savunabilen var mı? Ama 28 Şubat hikâyeleriyle bugün efsaneler yaratmaya çalışanların da bir vicdan borcu yok mu? Haksızlığa eşit olarak karşı çıkmadıkça, yapılan, sadece kendi hakkına sahip çıkmaksa, bu, ikiyüzlülüktür; yapılan, emek ve gelecek haramiliğidir. Bu insanların emekleri çalınıyor, bu ülkenin geleceği çalınıyor.

Yapılan, arkadaşlar, Barış Bildirisi bahane edilerek insanların tasfiyesiyse, güvercin kasaplığıdır. Bu da Tahsin Saraç’ın sözüdür, şiirinin başlığıdır.

“Kimse boyun eğmesin, bu saltanat bitecek”

Buradan, meslektaşı olmaktan onur duyduğum bütün bu arkadaşlara, öğrencim olmalarından gurur duyduğum bütün arkadaşlara sesleniyorum.

Asla boyun eğmeyin. Bu harami saltanatı bitecek. Hiçbir harami saltanatı, hiçbir adaletsiz düzen, kendine biçtiği ömrün yüzde 1’ini bile yaşamamıştır, kendine biçtiği başarı ömrünün yüzde 1’ini bile yaşamamıştır. İsterdim ki bunu -daha çok değil- yirmi yıl önce yaşayan AKP sıralarındaki arkadaşlar bizden önce söylesinler, çıksınlar itiraz etsinler, “Kabul etmeyiz.” desinler. Başörtüsü Bildirisine “Serbest olsun.” diye imza atan o demokrat insanlar başörtüsünü savundukları için değil… İlla başörtüsünü savunmak gerekmiyordu, bunun bir hak olduğunu kabul etmek yeterliydi ve böyle yaptılar. Sizler bir itiraz, tek itiraz, tarih huzurunda tek itiraz söyleyin. Kimse boyun eğmesin, bu saltanat bitecek.


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Ortaköy katliamı ile ilişkisi olduğu belirtilen 9 kişi tutuklandı
Sonraki Haber
YAŞAM EYLEMİ | Ses çıkarın