Ana SayfaÇeviriTürkiye kendi kaderini çizecek: Cumhuriyet sistemi mi, tek adam rejimi mi? – ALEV YAMAN

Türkiye kendi kaderini çizecek: Cumhuriyet sistemi mi, tek adam rejimi mi? – ALEV YAMAN


ALEV YAMAN* / Kom News

Çeviri-Derleme: EZGİ GÜL


Kasım 2002’de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisi Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) değişim vaadiyle iktidara geldi.

Türkiye, yakın geçmişinin büyük kısmını, Kürt nüfusunun öfkesi ve Müslüman muhafazakarların devletin baskıcı rejimi altında ezilmesi sonucu ekonomik istikrarsızlık ve iç savaş batağına saplanmış halde geçirdi.

İktidarın ilk yıllarında kısa süreli bir ekonomik sıçramayla AB’ye giriş sırasında atılan çok büyük bir adım sayesinde AKP, reformist ve Türkiye’nin birçok sorununa çözüm getiren bir parti olarak anılmaktaydı. Karizmatik lider Erdoğan, partisinin İslami yapısı haricinde de seçmenleri etkilemeyi başardı ve ekonomik gelişme ve demokratikleşme vaadiyle ülkenin parçalanmış merkez sağ kesiminden de milyonlarca oy aldı.

Birçok yönden AKP’nin üstünlüğü, Türkiye’de ordunun Atatürk’ün tek partili rejimine kadar uzanan politik hegemonyasının kırılmasına sebep oldu. Ordunun Türkiye politikasındaki rolü ilk başta halk oylamasıyla anayasal değişikliklerle kırıldı, sonra da AKP ve Gülencilerin polis teşkilatı ve yargıdaki sistematik tutuklamalarıyla azalmaya devam etti.

AKP’nin en büyük vaadi “Yeni Türkiye”ydi. Demokrasi ve reform AKP’nin seçim vaatlerinin başında geliyordu. Yine de politik çoğulculuğun yeni çağında bir şey önermek yerine AKP’nin bu iddiası ancak Türkiye’nin kullandığı baskı araçlarındaki yönetici kadrosunun değişmesine sebep oldu. AKP, daha sonra bitmek tükenmek bilmeyen bir politik hegemonya isteğinin aracı olarak kullanmak üzere birer birer Türkiye’nin en önemli organlarını ele geçirdi: Yargı, kamu, polis, medya ve akademi…

Son zamanlara kadar bu istek Türkiye’nin eski anayasasının sınırları tarafından kısıtlandı. Süreç Temmuz 2016’daki kanlı darbe girişiminden sonra tamamen yeni bir karakter aldı. Erdoğan Türkiye’nin devam eden olağanüstü hal koşullarında daha sonra tamamen kendisine devredilecek olağanüstü güçler, alanlar yaratmaya başladı: Binlerce memur işinden edildi, HDP’nin üst düzey yöneticileri dahil olmak üzere bir sürü parti üyesi tutuklandı, 150’den fazla gazeteci tutuklandı, şirketlere el koyuldu.

Erdoğan ülkeyi güçler ayrılığına götürecek olan ve güce kendisi hariç kimsenin ulaşamadığı başkanlık rejimi için ülkeyi zorladı. Kendi partisinden ve MHP’den milletvekilleri, Erdoğan’a önümüzdeki aylardaki referandumla istediği başkanlığı verecek olan yasa değişikliğini parlementoya sunmak üzere bir araya geldi.

Aslında “Türkiye tarzı” başkanlık diye dayatılan bu rejimde, başkan bir daha bir siyasal partinin başkanı tarafından kısıtlanmayacak ve partinin aday listesini parlamento seçimleri yerine kendisi belirleyebilecek. Parlamento seçimleriyle aynı zamanda olan başkanlık seçimleri sayesinde yasama yetkisi bütün gücü elinde bulunduran bir yöneticinin eline geçecek.

Teklifler aynı zamanda yasamanın başkanı hükümet politikaları konusunda kısıtlamasının da önüne geçiyor, sorgulama ancak kabine başkanlarına kadar ulaşabilecek. Son olarak başkan yargının üyelerini seçebilecek, yargının bağımsızlığını hiçe sayılası ülkenin politikleşmiş bir yargıdan dolayı mahvolmasına sebep olacak.

Türkiye’de çok az insan böyle büyük bir değişimi, anayasaya yapılan bu makyajı düzgünce sorguluyor. Erdoğan’ın kendi partisinden, artık tüm gücünü başkana kaptıran parlamento üyeleri, bir nevi sadıklıklarını kanıtlamak için Erdoğan’ın arkasında durdu. Bir sürü insanın gözaltına alındığı, tutuklandığı koşullarda etkili bir muhalefet yapmak da gün geçtikçe zorlaşıyor.

Türkiye’de ekonomik iktidarsızlık ve varoluşsal kriz rüzgarları esiyor: Gazetelerin manşetlerinden komplo teorisyenleri, ülke gündeminden iç ve dış mihraklar eksik olmuyor. Türkiye’nin son 18 aydır birçok kanlı terör eylemine sahne olması ve cabası yaşanan büyük ekonomik çalkalanma insanları korkutuyor.

Yeni anayasa sözü ekonomik istikrar sözüyle birlikte paketleniyor: Türkiye’nin derya dolusu problemleriyle uğraşmak için tek bir cefakar(!) başkan. Gücün monopolileşmesi, kontrol ve dengelerin değişmesi, Erdoğan’ın ‘yeni Türkiye’sinin karakterini belirliyor.

Türkiye Avrupa ve Asya’nın, doğu ve batının ortasında. Birkaç ay içerisinde yeni anayasayı oylayacak olan Türkiye halkı, şimdiki gibi cumhuriyet sisteminin devam mı edeceği yoksa tek adam sistemine mi geçileceği konusunda kendi kaderini çizecek. Otoriter rejimin yükseldiği bu çağda, Avrupa’nın kıyısındaki bu sorunlu devlet demokrasi sınavından kalacak gibi gözüküyor.


*Alev Yaman Londra’da serbest gazeteci ve insan hakları aktivisti. İngiltere PEN’de ifade özgürlüğü üzerine danışmanlık ve araştırmalar yapıyor. Dissident Blog, Al Jazeera, Fair Observer ve Bianet’te makaleleri yayınlanıyor.

Previous post
HDK’den referandum deklarasyonu: ‘Hayır’ hayattır, özgür ve demokratik yaşam için ‘Hayır’
Next post
Ressam Gor'un ilhamı: Bitlis'te soykırımdan kurtulmayı başaran Avetisyan ailesinin hikayesi