Ana SayfaGüncelAzizler ve satirler: Apolloncu mekanlarda Dionysosçu olmak

Azizler ve satirler: Apolloncu mekanlarda Dionysosçu olmak

Nietzsche, Sokrates felsefesinde vücut bulmuş ve buradan da Batı kültürüne taşınmış aklı temsil eden Apollon ile karnaval, dans ve esrimede açığa çıkan bedenselliği, yaşam enerjisini yücelten Dionysos arasında ayrım yapmıştı. Nietzsche yaşamı tüm hâlleriyle olumlarken Dionysos’tan yanadır elbette: “Ben Dionysos’un müridiyim. Aziz olacağıma bir satir olmayı tercih ederim.”


RAHMİ ÖĞDÜL


En çok tanrı Apollon’un sesini işitiyoruz; ölçüden, akıldan, itidalden söz ediyor ve formlarla dolduruyor yeryüzünü. Dionysos ise şimdilik suskun; bazen, derinlerde yankılanan neşeli, coşkulu haykırışları çınlıyor içimizde. Sonra iktidarın buyurgan sesi: Düzen mi, düzensizlik mi? İstikrar mı istikrarsızlık mı? Dionysos için ne saçma bir soru, aralıklarda, çatlaklarda dans eden biri için? Bu düalizm tuzağına asla düşmez.

Apolloncu mekânların içinde yaşasak da içimizden Dionysosçu bir çılgınlık yapmak da geçmiyor değil hani; yaşamı tüm çokluğuyla kucaklamak ve oluşu olumlamak.

‘Tragedyanın Doğuşu’nda Nietzsche, Sokrates felsefesinde vücut bulmuş ve buradan da Batı kültürüne taşınmış aklı temsil eden Apollon ile karnaval, dans ve esrimede açığa çıkan bedenselliği, yaşam enerjisini yücelten Dionysos arasında ayrım yapmıştı. Nietzsche yaşamı tüm hâlleriyle olumlarken Dionysos’tan yanadır elbette:

Ben Dionysos’un müridiyim. Aziz olacağıma bir satir olmayı tercih ederim.

Dionysos, Yunan kültüründe yarı tanrı yarı keçi olan satir olarak tasvir edilmiştir.

Büyük prodüksiyon

Azizler düalizmin tuzağına düşenlerdir, yaşamı olumsuzlayanlar: Bir tarafta aklı, ölçüyü, uyumu, düzeni, kontrolü, kendini tutmayı temsil eden Apollon; diğer tarafta, taşkınlığı, çoşkuyu, duyguları, tutkuları, dansı, kendinden geçmeyi temsil eden Dionysos.

Tüm despotlar gibi 14. Louis Apollon’dan yanadır. Kendini güneş-kral olarak ilan ettiğinde güneş-tanrı Apollon’a özenmiş ve Versailles Sarayı’nın bahçesini Apollon’un yaşamından kesitler içeren heykel kümeleriyle donatmıştı. Bu heykel kümeleri kralın yaşamından alegorik kesitlerdir; tanrı-kralı oynamak için tasarladığı sahnenin dekorları. Ve tanrı-kralı oynayanlar, yeryüzünü kendi bahçelerine dönüştürürlerken, yaşamı, Dionysos’u çitlerin dışına sürecek ve sonra da soracaklar: Düzen mi düzensizlik mi?

Aslında ölüm ile yaşam arasında ayrım yapmaya zorluyorlar bizi. Ölü dekorların arasında, ölü bir metne göre davranan, yerleri ve işlevleri belirlenmiş ölümsever aktörlerin düzenidir önerdikleri. Ve bu aktörler güneşin etrafında dönen uydular gibi tanrı-kralın etrafında dönecekler. Büyük prodüksiyon.

Akışkan yaşam dekorların, kalıpların, metinlerin, haritaların, yolların ve yörüngelerin içine kapatılmıştır.

Onlar akrabadır

Tanrı-kral yeryüzünü ve bedenleri haritalandırırken, izlenecek yolları, aşılmaması gereken sınırları belirler. Ama yaşam haritalara boyun eğer mi hiç? Dionysos’u kalıpların içine kapatamazsınız; mutlaka taşacak ve taştığında sınırlar silinecektir. Delice akar, olmadık yerlere sıçrar, şaşırırsınız.

Deleuze’ün tanrılar ile iblisler arasında yaptığı ayrım, Nietzsche’nin Apollon ile Dionysos arasındaki ayrımını yansıtır; satirlerle iblisler akrabadır çünkü:

İblisler tanrılardan farklıdır, çünkü tanrıların sabit nitelikleri, özellikleri ve işlevleri, yurtları ve kodları vardır: yollarla, sınırlarla ve harita çıkarmayla ilgilenirler. İblislerin yaptığı ise, aralıklar boyunca, bir aralıktan diğerine sıçramaktır.

En ince ayrıntısına dek haritalandırılmış tekçi bir düzlemde bile yaşama açılan kapı aralıklarını, çatlakları buluverirler hemen; bir aralıktan diğerine sıçrayan yaşamın direngen kuvvetleri.

Satirleri tuzağa düşüremezsiniz. Harita nedir bilmezler çünkü. Ama (b)alıklar. Balıkların sürüler halinde geçtikleri yolların haritasını çıkarmak tuzaktır zaten. Boğaz, balıkların yoludur; Karadeniz ile Akdeniz arasında yaptıkları mevsimsel göçler sırasında balık tuzakları, dalyanlar kurulurdu Boğaz’da. Dalyanlar ortadan kalkarken otoyollarda AVM’lerin çoğalması manidardır.

İnsanların sürüler halinde hareket ettikleri yollara tuzaklar kuruluyor şimdi. Dalyanlara girmesi kolaydır, ama çıkamazsınız. Sağduyunun sesini dinliyoruz çünkü; sağduyunun oku, farklı olanı değil, vasat olanı gösterir. Tanrı-kral sağduyunun formlarından vasat tuzaklar kuruyor: Milliyetçi, dinci, cinsiyetçi, ırkçı tuzaklar. Vasatın semirtildiği besi çiftlikleri. Vasati kırk çöp barındıran kibrit kutuları.

Oysa Dionysos taşkındır, sağduyuya sığdıramazsınız; taştığında yaşamın hesaplanamaz çokluğunu, tekilliklerini bir hamlede kucaklayıp yaşamı olumlayacak. Dünyayı azizler değil, satirler kurtaracak.


Rahmi Öğdül’ün bu yazısı “Dünyayı satirler kurtaracak” başlığı ile 17 Mart’ta BirGün‘de yayınlanmıştır.

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Moody’s Türkiye’nin kredi notu görünümünü düşürdü
Sonraki Haber
Gökçek 'photoshop'lamıştı: Tuğla ile 'Hayır' yazan inşaat işçisi konuştu