Ana SayfaGüncelDiyarbakır’dan bir 8 Mart manzarası: Kayyumun pembesi, kadınların birliği

Diyarbakır’dan bir 8 Mart manzarası: Kayyumun pembesi, kadınların birliği


İzlenim: NURHAK YILMAZ


5 aydır kayyum tarafından yönetilen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin bilboard ve kavşaklara astırdığı pankartla başlamak lazım. Çünkü sabah saatlerinde 8 Mart mitinginin yapılacağı alana gitmek üzere evlerimizden çıktığımızda, ilk O’nu gördük.

Kayyumun kontrolü altındaki belediye binaları, kültür merkezleri ve okulların çevresinde zırhlı araçlarla oluşturulan duvarlar, o binalar ile Diyarbakırlının temasını fiziksel ve manevi anlamda çoktan kesmiş durumda. Dolayısıyla kayyumun ne yaptığı veya ne ürettiğiyle bir süredir pek ilgilenmiyor. Sanki bir anda o koca binalar kayboldu, görünmez oldu ve kimse dönüp o tarafa bakmaz oldu.

Ancak kayyum atamasından sonraki ilk kritik tarihlerden biriydi 8 Mart. O sebeple O pankart daha yakından “ilgiyi” hak ediyordu. Yakından bakınca, kayyumla biz alana giden kadınlar arasındaki “uzak mesafe” de ortaya çıktı.

Şöyle ki; pankartta pembe harflerle, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun” yazdırmış belediyeyi 5 aydır yönetenler. Diyarbakır’ın merkez Kayapınar Belediyesi’ni bir süredir yöneten kayyum da geçtiğimiz günlerde şehirdeki bilboardlara 8 Mart mesajı yazdırmıştı. Oradaki kayyum da mesaja “anne” tanımlaması ile başlamış, “edeptir”le devam etmiş ve “cepheye mermi taşır” hezeyanıyla noktalamıştı.

İlçe belediyesini yöneten kayyumun mesajını, büyükşehir belediyesini yöneten kayyum bir “renk” tercihi ile özetlemişti. Yani, pembe tüylerle süslenmiş “iffetli”, “terbiyeli” ve “tatlı” kadın imajı kayyumun bu tercihi ile Diyarbakır’ın orta yerinde hortlatılmıştı adeta. Hortlatılmıştı diyorum çünkü yerel yönetimlerden siyasete, çalışma yaşamından sokağa kadar kadınlar nesneden özneye dönüşeli çok oldu bu şehirde. Eril sistemin o “tatlı kadını” çoktandır can çekişiyor diyelim ve buradan asıl meselemize, Diyarbakır’ın muhteşem 8 Mart mitingine geçelim.

Miting, bombalı saldırı düzenlenen HDP mitingi ile hafızalarda yer etmiş İstasyon Meydanı’nda düzenlendi. Aynı zamanda, OHAL ilanından sonraki ilk açık hava gösterisiydi. Sabah bulutlu ve soğuk bir havada İstasyon Meydanı’na girmeye başladı kadınlar.

Alana girişte iki ayrı noktada hücrelerimize kadar aradı bizi kadın polisler. Son olarak, “telefonunuzun açık olup olmadığına bakmamız lazım” dediler. Biz bunun sebebini kendi aramızda konuşurken,  “Kapalıysa bomba olarak kullanılabiliyormuş” diyor bir kadın.

Saatler ilerledikçe güneş açtı, güneş açtıkça kadınlar morlar, kırmızılar, sarılar, her çeşit renkle alana doldu. Alan şenlendikçe hava güzelleşti, güneş daha bir parladı sanki.

Söz konusu bir meydan dolusu kadın olunca; sarılmalar, kucaklaşmalar, öpüşmeler hiç bitmedi. Bir de bu kadar kadın sokakta bir araya gelmeyeli uzun süre olmuştu. Konuşulacak çok şey, anılacak çok kadın vardı. Çünkü daha geçen yıl bu alanda bulunup şimdi cezaevinde veya uzak ülkelerde olan çok kadın vardı. Hatta kimileri hayatta değildi.

Silopi’de yaşamını yitiren Özgür Kadın Hareketi üyeleri Seve Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar, isimleri alanda en çok anılan kadınlardı. Pakize ve Seve’nin anneleri onları temsilen İstasyon Meydanı’ndaydı. Sahneden yapılan açıklamaya göre, Fatma’nın annesi gelememişti “çünkü cezaevindeydi.”

Elbette meydana, yaklaşan referandum damgasını vurdu. HDP’nin hazırladığı Kürtçe referandum şarkısı, kadınları en fazla coşturan müzikti. Şarkıya “hayır”ları ile hep bir ağızdan eşlik ettiler. Bir slogan nasıl ezgiye dönüşüp halay vesilesi yapılır, miting alanında olanlar ancak bilir. “Jin jiyan azadî”, “na, na, na” günün en fazla halay malzemesi olan sloganlardı.

Peki bugün o alanda kimler vardı?

“Her yaştan, kesimden ve meslekten kadınlar vardı” demek yetmez bugünkü bileşimi anlatmaya.

Her yaştan ve meslekten kadınların isminin önüne, “görevden alınmış”, “işten atılmış”, “açığa alınmış”, “ihraç edilmiş”, “çalıştığı kurum kapatılmış”, “televizyon, gazete veya radyosuna mühür vurulmuş” , “tiyatrosu kapatılmış”, “ihraç edilmeyi bekleyen” ifadelerini koymak lazım.

Bir de mağduriyeti bunun çok daha ötesine geçmiş, “çocuğu, eşi, kardeşi ölmüş” kadınlar vardı.

Genç kadınlar ise alanın hem en kalabalık, hem de en renkli ve dinamik kitlesiydi.

Erkekler de gelmişti İstasyon Meydanı’na. Orta yaş ve üstü erkekler geçmiş yıllarda alıştığımız üzere, alanın çeperinde durup izlediler. Zorlu bir dönemin ardından evde oturmayı belli ki içlerine sindirememişlerdi. Alandaki coşkuyu durdukları yerden yüz ifadeleri ile desteklediler.

Ancak genç erkekler alanın kenarında durup bekleyemediler. Alana girip kadınlarla kol kola halaya durdular.

Alanı dolduran kadınlar pembenin ancak mor, kırmızı, sarı ve yeşille birlikte olunca güzel olduğunu çok estetik bir dille anlattılar. Bu tabloyu özetleyen ve kadınların rolünü en güzel anlatan söz ise, HDP Diyarbakır Eşbaşkanı Gülşen Özer’den geldi. Yaklaşan referanduma işaret etti Özer. “Bu hayırla cehennemi cennete çevireceğiz” dedi.

  8 MART | Ankara, Diyarbakır ve Van'da kadınlar alanlardaydı