Ana SayfaEkolojiSığınmacılara açılan bir kapı: İzmir’de Kapılar Dayanışma Evi ve Kadın Kapısı

Sığınmacılara açılan bir kapı: İzmir’de Kapılar Dayanışma Evi ve Kadın Kapısı

HABER MERKEZİ – İzmir’de yaklaşık iki yıl önce kurulan dayanışma ağı ile kentte yaşamaya çalışan sığınmacılara bir kapı açılmış durumda. Buna aracı olan Kapılar Dayanışma Evi ve Kadın Kapısı oluşumu ile kadınlarla daha iyi bir iletişim kuruluyor. Yapılan ortak işlerde sorunlar için çözüm aranıyor. Ayrıca Dayanışma Evi’nde cinsiyetçi, türcü ve ırkçı söylem yasak ve yapılan yemeklere et de konmuyor.


Haber: TUĞÇE YILMAZ


İzmir sığınmacı sorununun en görünür olduğu illerden biri, hatta belki en görünürü. İzmir’e, Yunanistan ve İtalya gibi ülkelere geçiş aşamasında kullanılan tampon bölge de denebilir. Sığınmacılar, Çeşme üzerinden ya başka ülkelere geçiyor ya da İzmir’de yaşamlarına devam etmeye çalışıyorlar.

Bu sorunun yakıcılığı üzerine yaklaşık iki yıldır kurulan bir dayanışma ağı var. Bu ağ görünürde sol-sosyalist kimlikli insanların katkısıyla yürütülüyor gibi görünse de aslında herkesin katkısına ve desteğine açık.

Kapılar, ismini bulunduğu mahalleden alıyor; İzmir Basmane’de daha çok “şehirde istenmeyenlerin” oturduğu bir mahalle.

Kapılar Dayanışma Evi ise sığınmacıların kışın ne yapacağı ile ilgili sorunlar konuşulurken akla gelmiş.

Gezi direnişinden sonra devam eden Yeryüzü Sofraları, yazları bir şekilde ihtiyaç karşılar haldeyken kışları sürdürülemez hale gelince Kapılar’da harabe bir ev “En azından yemek yapılır” fikriyle tadilattan geçirilmiş. Ev; yurtdışındaki sosyalistler, anarşistler, insan hakları aktivistleri ve İzmir’deki Mülteci-Der, Halkların Köprüsü gibi kurumlar ve oluşumlarla ortak işler yapıyor.

Kadın Kapısı

Sosyal medya üzerinden ihtiyaç listesi yayınlanmasıyla duyurusunu yapan Dayanışma Evi’nin şimdilerde ise farklı bir oluşumu var: Kadın Kapısı. Buranın kurulma nedeni ise kadınlarla daha iyi bir iletişim kurabilmek ve onları faaliyetlere dahil edebilmek.

Dayanışma Evi’ndeki gönüllülerden biri sığınmacı kadınların erkeklerden çekindiği için bazen sosyalleşemediklerini söylüyor.

Kadın Kapısı’nda kadın sağlığı, kadınların maruz kaldıkları şiddet, taciz gibi vakalar ve kadınların diğer deneyimleri paylaşılıyor.

Ayrıca kurulmak istenen bir tekstil atölyesi var. Gönüllülerden biri, buranın işlevselliğinin sığınmacı kadınlar için önemine işaret ediyor ve ekliyor:

Sığınmacı kadınlar İzmir’de temizlik işçisi olarak dahi işe alınmayabiliyor, alenen bir ırkçılık var, çünkü amacımız sığınmacı kadınlara mesleki eğitim de verebilmek.

Kadın Kapısı’yla ortak olarak yapılan işler de var. Örneğin Türkçe, Arapça, İngilizce ve daha çok çocuklara yönelik olan matematik dersi veriliyor.

Bu kursların yanısıra dayanışma evine gelen çocuklara satranç dersi de veriliyor ve aralarındaki rekabeti önlemek için spor turnuvaları düzenleniyor.

Hali hazırda mahallede yaşayan Roman ve Suriyeli çocuklar arasındaki temel gerilim ise ırkçılık. Çocuklar birbirleriyle olan rekabetlerini en çok oyunlarda gösterdiği için gönüllüler, spor aktivitelerine ayrı bir özenle eğiliyor.

Dayanışma evinin bir de bahçesi var. Mevsimine göre bu bahçede çeşitli sebze ve meyveler yetiştiriliyor.

Et yenmiyor; cinsiyetçi, ırkçı ve türcü söylem yok

“Ahali Mutfağı” ismi verilen bir mutfak işleyişi var. Evdeki gönüllüler “Her türlü sömürüye karşıyız” dedikleri için Ahali Mutfağı’nda et tüketilmiyor.

Mutfak masrafları dahil birçok giderde asgari miktarda para kullanımı esas. Mutfak ihtiyaçlarını akşam pazarından karşıladıklarını söylüyorlar.

Çürük ve kullanılmayacak halde olmayan; ama bir şekilde de satılmayan sebzeleri toplayan gönüllüler akşamları bunlarla gayet lezzetli sebze yemekleri yapıyorlar. İzmir pazarları bu duruma elverişli. Her şey çok taze olduğu için muhtemelen İstanbul’da tükettiğimiz ürünler İzmir pazarlarında çok da rağbet görmeyen ürünler oluyor.

Dayanışma Evi’nde cinsiyetçi, türcü ve ırkçı söylem yasak. Çocuklar da uyarılardan sonra buna epey dikkat ediyor.

‘En önemli sorun barınma’

Dayanışma Evi’nde ortak bir dil yok. Bazıları hiç Türkçe bilmiyor. Düzenli yapılan toplantılarda ise bir tercüman bulunuyor. Bazen sadece vücut diliyle anlaşıyorlar, bazen bir müzikle.

Toplantılar herkese açık ve ilk defa toplantıya gelenin de söz hakkı var. Gönüllülerden biri en sağlıklı devam eden toplantının kadın toplantıları olduğunu söylüyor.

Kadınlarla toplantılar hariç kadın sağlığı eğitimi, örgü atölyesi gibi etkinlikler de yapılıyor. Örgü atölyesinin sonunda ise yaklaşık 100 çocuğa atkı ve bere örülmüş.

Sığınmacıların en önemli sorunu barınma; sonrasında beslenme ve ısınma geliyor.

Dayanışma evinin olduğu bölge rant bölgesi olduğu için emlakçılar bu fırsatı zaman geçmeden değerlendirmiş. Yıkılmak üzere olan binaları sığınmacılara kiralıyorlar, üstelik normal bir ev kirası fiyatına. Sığınmacılar bu sorunların yanısıra ırkçılıkla da boğuşmak zorundalar. En yaygın söylem: “Buraya geleceklerine savaşıp ölselerdi.”

Enternasyonal ilgi yoğun

Bombalara Karşı Sofralar oluşumuyla da iş yapan Dayanışma Evi’nin gönüllüleri, buradaki ilgiye oranla yurtdışından inanılmaz bir ilgi ve destek gördüklerini söylüyorlar. Aralarında birçok yabancı var ve bu sayede evde ve mahallede her gün bir etkinlik oluyor. Konser, tiyatro, dans, film gösterimi ve çocuklara yönelik kukla gösterisi, oyunlar…

Yabancılar arasında Erasmuslu öğrencilerin çokluğu dikkat çekiyor. Yunanistan ve İtalya’dan gelenlerin sayısı ise çok fazla. Yazın sadece yemek yapmak için bile bir grup misafir gelmiş Yunanistan’dan.


Kaynak: Yeni Özgür Politika