Ana SayfaGüncelTahliye olan Barbaros Şansal: Demirin içinden çıktım korkar mıyım?

Tahliye olan Barbaros Şansal: Demirin içinden çıktım korkar mıyım?

HABER MERKEZİ – Sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle 56 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen modacı Barbaros Şansal, Türkiye’ye getirilişi sırasında yaşadığı linci ve cezaevindeki tecridi anlattı. Şansal, “3 adıma 3 adım güneş görmeden, insan görmeden, tecritte olduğum bir hücreden çıktım. Korkar mıyım?” dedi.

Sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar nedeniyle Kıbrıs’tan sınır dışı edildikten sonra getirildiği İstanbul’da tutuklanan modacı Barbaros Şansal, 56 günlük tutukluluğun ardından yaşadıklarını anlattı.

Türkiye’ye getirildiği sırada havalimanında uğradığı nefret saldırısını ve cezaevinde maruz kaldığı tecridi anlatan Şansal, tüm yaşadıklarına rağmen korkmadığını söyledi.

Cumhuriyet’ten Seyhan Avşar’a konuşan Şansal, “3 adıma 3 adım güneş görmeden, insan görmeden, tecritte olduğum bir hücreden çıktım. Korkar mıyım?” diye konuştu.

Şansal röportajda cezaevinde yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:

‘Canlılık belirtisi bile yoktu’

İlk iki gün nezarette kaldım. Görevlilerin bana yönelik davranışları hiç hoş değildi. ‘Adam olsaydın da kafanı kırmasalardı’ diyenler vardı. İlk gece bir sağlık görevlisi, ‘Bize cinsel hastalıklarını bulaştırmaya mı geldin’ dedi. Cezaevinde homofobi ve antisemitizm (Yahudi düşmanlığı) çok fazlaydı… Sabancı suikasti faili İsmail Akkol ve vegan-anarşist Osman Evcan koğuş komşumdu. İlk gittiğimde avlumun tepesi açıktı. Oradan dergi, gazete vs. attılar. Kısa bir süre sonra gökyüzü de kafeslendi. Lağım kokan rogarlardan konuşabiliyorduk. En sondaki hücrede ve tecritte olduğum için hiç insan görmedim. Tecrit penceremin önünden insan da geçmiyordu. Bir kez avukat görüşüne giderken Musa Kart ile karşılaştım. ‘Selam Barbaros Bey’ dedi. Benim konuşmam yasak olduğu için ancak elimle Musa’ya bir sevgi işareti yapabildim… Ne kuş, ne böcek görebildim. Karınca dahi görmedim. Canlılık belirtisi olarak sadece duvarımdaki iki sivrisinek leşi ve tavanın köşesindeki kuru bir örümcek ağı vardı. Kaldığım süre boyunca, sadece beş tane mektup elime ulaştı. Cezaevinin yemeklerini yemeyi reddettim. Uluslararası bir havaalanında beni linç edenler, cezaevinde de kolaylıkla zehirleyebilirlerdi.

Bir babanın, üvey oğlunun kafasına sopayla vurup, kuyuya atması ve hamile olan eşi. Bu toplumun bir fotoğrafıydı. Bu kadar mı sevgisiziz? Bütün gün bu habere üzüldüm. Vakıflardaki çocuk istismar haberleri beni çok etkiledi. Birde Varlık Fonu meselesine çok üzüldüm.

Şansal “Can güvenliği kaygısı yaşıyor musunuz?” sorusuna ise “Maddi, fiziki ve manevi hasar gördüm ama korkmuyorum” yanıtını verdi. Şansal şunları söyledi:

Gözaltında etrafımda yedi, sekiz polis varken linç edildim. Uçaktan bakınca apronda sol tarafta birikmiş güvenlik görevlisi olduğunu görünce bir şeyler olduğunu düşündüm. Ama böyle bir şey olacağı aklıma gelmezdi. Uluslararası organize bir şuç örgütünün lincine maruz kaldım. Ayakkabılarım çıktı. Şu an dişlerim sallanıyor. Vücudumdaki yaralar yeni yeni iyileşmeye başladı. Bir hafta boyunca idrarımdan kan geldi. TGS ve Türk Hava Yolları (THY) ve TAV işletmeleri bunun hesabını verecek. En çok üzüldüğüm nokta bu görüntülerin servis edilmesi. Üzüldüm çünkü bütün dünya bu görüntüleri ‘barbar Türkler’ diyerek kullandı. Türk halkı aşağılandı. Yunanistan mahkemelerinde ‘Türkiye’de işkence var’ diyen askerler benim görüntülerimi kullandı. Maddi, fiziki ve manevi hasar gördüm. Bize kurşun değmez. Demirin içinden çıktım. 3 adıma 3 adım güneş görmeden, insan görmeden, tecritte olduğum bir hücreden çıktım. Korkar mıyım?

Şansal çok sayıda gazeteci, yazar ve aydının cezaevlerinde olmasına ilişkin ise şöyle konuştu:

Bir parti başkanının kellesini isteyen adam serbest. Atatürk, Türk’e benzemiyor diyen adam serbest. Oluk oluk kan akıtacağız diyenler serbest. Okul kantininde öğrenciyi bıçaklayan kişi serbest. Kuran kurslarında çocukları istismar edenler serbest… Bir takım insanlar tarafından diğer insanların hedef gösterilmesi, toplum mühendisliği yapılması, tetikçilik yapılması dehşet verici… Bu bir dönem, bugünler de geçecek. En önemli şey Türkiye Cumhuriyet’inin itibarsızlaştırılması. Hukuk içi boş bir çuvaldır. Ne doldurursanız, onu geri alırsınız.