Ana SayfaGüncelBedenin unutuluşuna karşı: ‘Dünyanın Teni’

Bedenin unutuluşuna karşı: ‘Dünyanın Teni’

HABER MERKEZİ – Zeynep Direk’in hazırladığı “Dünyanın Teni | Merleau-Ponty Felsefesi Üzerine İncelemeler” isimli kitap, genişletilmiş basımı ile Metis Yayınları’ndan çıktı.

Fenomenolojinin önde gelen isimlerinden olan Merleau-Ponty felsefesine ilişkin “Dünyanın Teni | Merleau-Ponty Felsefesi Üzerine İncelemeler” isimli kitap, genişletilmiş basımı ile Metis Yayınları’ndan çıktı ve raflarda yerini aldı.

Merleau-Ponty felsefesi konusunda bir klasik haline gelmiş olan kitabın bu genişletilmiş üçüncü basımında, Beden ve Ten, Başkası, Aşkınlık, Cogito, Zaman ve Algı kavramları çevresinde örülmüş on inceleme yer alıyor.

Kitabı hazırlayan Zeynep Direk, Merleau-Ponty felsefesine ilişkin şunları söylüyor:

Merleau-Ponty, fenomenolojinin önde gelen isimlerinden biri. Eğer bir felsefeyi tek bir çekirdek cümleye indirgemek mümkün olsaydı, onun felsefesini bir “beden felsefesi” olarak nitelemek doğru olurdu. Gerçekten de filozofun Descartes’dan günümüze kadar gelen felsefeler için yaptığı tüm eleştirilerin ana teması bedenin unutuluşudur. Merleau-Ponty tüm eserini bu unutuşa karşı bedeni ve dokunmayı geri almak, varlığa, hem canlı hem cansız varlığa, varolmanın kıvancını iade etmek için yazmıştır sanki.

Kitapta Direk’in hazırladığı kitaba katkı sunan isimler ise şöyle: Erdem Gökyaran, Ömer Aygün, Merve Rümeysa Tapınç, Gülcevahir Şahin Granade, Zeynep Savaşçın, Emre Şan.

Kitabının Önsöz’ünden

Her ne kadar Merleau-Ponty çağdaş felsefi düşünceyi anlama ve yenileme çabasında vazgeçilmez bir düşünür olarak dirilmiş olsa da günümüz felsefe okuru için şaşırtıcılığı bundan ibaret sayılamaz. Düşüncesinin kuru genellemelere, soyut formülasyonlara indirgenemeyecek, analitik tartışmalarla, eleştirel metin okumalarıyla tüketilemeyecek bir tarafı vardır. Merleau-Ponty okumak dünyanın nasıl belirdiğine ilişkin dikkatimizi artırır. Bedenimizle ilgili de farkındalığımız artar. Dahası, yaşarken görünmeyeni düşünmeye, anlaşılmayanı anlamaya değer veren bir düşüncenin sahiciliği içinde, ölümün lafını bile etmeyecek kadar yaşamı onaylayan bir filozofla karşılaşma deneyimi sarsıcıdır. Duyumsanır olanın zenginliği ve dilin olanaklarıyla büyülenmiş, yaşamı olumlayan bu felsefe çok kişiseldir aynı zamanda. Merleau-Ponty’nin metinlerinin fenomenoloji bilgisiyle açılan ve kendini veren dili, bazen hüzünlendiren kımıltısına rağmen, mutlu bir çocukluğu dilde ve düşüncede deneyimlerle yeniden yaşamaya çalışan mutlu bir düşünürle karşı karşıya getirir bizi. Öte yandan, hayatı boyunca bir Marksist, bir ateisttir o. Fenomenoloji ile diyalektik materyalizmin sentezi Merleau-Ponty’nin de kafasını meşgul etmiştir ve Görünür ve Görünmez’i şüphesiz bu açıdan da okumak gerekir. Dünyanın gösterisi karşısında kaybettiğimiz çocuksu dikkatin ve mutluluğun yasını tutmaz Merleau-Ponty; içtenlik, güç ve his yüklü bir düşünceyle, yaşamla ilişkimizin ona bakmayı pek az gerektirecek kadar anlaşılmış ve unutulmuş, mekanikleşmiş olduğu saptamasını yapmakla yetinmez, düşüncesinin vaktini bu hayatın gizledikleri karşısında hayret duymaya adar. Onun düşüncesi hayata dönüktür. Zihnimizi Merleau-Ponty’nin düşünce serüvenine kapılmaya teslim ettiğimizde, katılaşmış, mekanikleşmiş, zamansızlaşmış, düşüncesizleşmiş, heyecandan ve meraktan temizlenmiş, saydamlaşmış, kendisinin müsveddesi oluvermiş bir hayatın gerisini görebileceğimiz, dünyayla bedenimizin ilişkisine ait organik bir arka planının bize sunduklarını kucaklayabileceğimiz, kısacası, dünyayı ve kendimizi yeni bir gözle görebileceğimiz umuduna kapılırız.

Zeynep Direk