Ana SayfaGüncelENGELLİLERİN ‘HAYIR’I: ‘Totaliter rejimlerde engelli haklarından, insan haklarından söz edilemez’

ENGELLİLERİN ‘HAYIR’I: ‘Totaliter rejimlerde engelli haklarından, insan haklarından söz edilemez’

HABER MERKEZİ – Türkiye Engelliler Derneği Federasyonu Başkanı Turhan İçli, engellilerin nasıl bir anayasa değişikliği istediğini ve 16 Nisan’da neden ‘Hayır’ diyeceğini Gazete Karınca’ya anlattı. “Totaliter rejimlerde engelli haklarından, insan haklarından söz edilemez” diyen İçli, ‘Hayır’ını ise şöyle izah etti: “Himaye, himmet, sadaka değil evrensel insan hakları çerçevesinde sahip olduğumuz hakların anayasada yer almasını istiyoruz, değişiklik paketi bunları kapsamadığı için ‘hayır’ diyeceğim.” 


Röportaj: EZGİ GÜL


Türkiye Engelliler Derneği Federasyonu Başkanı ve Engelli Hakları Savunucuları İnsiyatifi Yönetim Kurulu Üyesi olan Turhan İçli, 16 Nisan referandumu ve engellilerin anayasa değişikliği talepleri hakkında Gazete Karınca’ya konuştu.

“Zaten aksaksız olmayan demokratik sistem bu anayasa değişikliği ile daha da işlevsiz hale gelecek” diyen İçli, ‘engellilerin hayır’ını anlattı.

“Henüz mevcut sistem ihya edilememişken daha kısıtlayıcı ve otoriter bir rejim teklifi ürkütücü”

16 Nisan referandumunda oylanacak anayasa değişikliği paketi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Referandumda oylanacak 18 maddenin kabul edilmesi halinde nasıl bir rejim geleceğini, bugünden farkının ne olacağını, olası farkın bireylerin refahına nasıl bir etki edeceğini yeterince tartışılmadı. Bugün Türkiye parlamenter, demokratik bir rejim ile yönetiliyor diyoruz ama gerçekte aksaksız değil. Demokrasinin doğru uygulanabilmesi mevcut şartlarda bile daha farklı mekanizmaları gerektirmesine rağmen, biz daha da işlevsizleştirmeye çalışıyoruz elimizdekini. Siyasal partiler kanunu, seçim yasaları, oy kullanma biçimleri açısından çağdaş dünyada öngörülen demokratik ve katılımcı sistemden şu anki halimizle dahi çok uzağız.

Size mevcut sistemdeki sorunlar nelerdir?

Baraj uygulanması ve ön seçim yapılmaması hali hazırda toplumsal çeşitliliğin parlamentoya yansımasına olumsuz etki ediyor. Bu uygulamalar sadece engellilerin değil, toplumun tüm kesimlerinin tam temsil hakkının elinden alınması anlamını taşıyor.

Ön seçim yok, yüzde on gibi yüksek bir barajın altında kalan hiçbir partinin temsil hakkı yok. Parlamentoya toplumsal çeşitliliğin yansıdığını söylemek yanlış olur. Öncelikle uygulamada hataları olan bu sistemin ihya edilmesi gerekirken yeni bir rejim teklifi geldi: Haklarımızı, özgürlüklerimizi daha da kısıtlayan bu otoriter rejim ürkütücü.

“Sorunların demokratik yollarla çözülmesi imkansız hale gelecek”

Mevcut sistem ve değişiklik önerisi arasında en önemli fark sizce nedir?

Mevcut sistemde bir tıkanıklık olduğunda kuvvetler ayrılığı ilkesi sayesinde çözülebilir. Şu anda cumhurbaşkanlığı,başbakan ve parlamento üçlüsü var. Yasama, yürütme ve yargı nispeten ayrışmış durumda. Bu sistemde bir tıkanıklık olduğunda başbakan görevden alınabilir, yeni hükümet oluşturulur ve güven oyu alınırsa sorun çözülür. Ama getirilmeye çalışılan sistemle parlamentonun yetkilerinin birçoğu cumhurbaşkanının eline verilmiş oluyor bu da sorunların çözümünü imkansızlaştırıyor.

Hükümet halkın seçtiği milletvekillerden oluşuyorken artık cumhurbaşkanı atayacak. Dolayısıyla hükümet milletvekillerine değil cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacak. Milletvekilleri arasından bakan atanınca milletvekillikleri düşecek ve bakanlar kurulu ve cumhurbaşkanı  yardımcıları dokunulmaz olacak, hiçbir yetkiliden hesap sorulamayacak. Hükümet üzerinde parlamentonun denetim yetkileri yok oluyor: gensoru yok, sözlü soru yok. Bu mekanizmalar kaldırılıyor. Parlamento bir tarafta, cumhurbaşkanı  bir tarafta, geçişkenlik yok. Tek başlı bir sisteme götürecek bu teklifin en önemli sorunu denetim mekanizmalarını tamamen işlevsiz kılması.

“Sistemde sorun çözme yolu yok, kötü yönetim de olsa 5 yıl katlanmak zorundayız”

Yeni sistemde tıkanıklık olduğunda kriz çözme yolu gözükmüyor. 5 yıl süreyle kötü yönetim de olsa halk katlanmak zorunda kalacak. Cumhurbaşkanı genel başkan olacak. Cumhurbaşkanının mensubu olduğu parti azınlığa düşerse mecliste doğabilecek krizi demokratik yollarla çözme mümkün değil.

Tarihte Rusya başbakanı ve devlet başkanı Boris Yeltsin örneğinde bunu gördük. En son parlamento topa tutuldu. Büyük bir trajedi. Güvensizlik oyu verilebilse böyle olmazdı. ‘İki başlılık olur cumhurbaşkanı ve başbakan arasında’ diyorlar. Ya meclisle cumhurbaşkanı arasında olursa? Çok daha tehlikeli.

“Totaliter rejimlerde engelli haklarından, insan haklarından söz edilemez”

Referandumdan ‘evet’ çıkarsa sizce ne olur?

Yargı toplumun ezilen kesimlerinin en büyük sığınağı. İnsanlığın Magna Carta’dan bu yana geliştirdiği en büyük çözüm yargıyı bağımsızlaştırmak. İktidarın eylemleri yargının denetimi altındayken devlet tarafından hakları ihlal edilenler yargıya başvurabiliyordu ve çoğunlukla yar da haksızlığa uygulayanların yanında yer alıyordu. Çünkü hükümet vesayeti yoktu yargı nispeten bağımsız kararlar veriyordu.

Şimdi devleti devlete şikayet ediyorsunuz, bir kör düğüm. Totaliter rejimlerde engelli haklarından, insan haklarından söz edilemez. Biz engelliler olarak 2010 referandumunda yargının vesayet altına girmesine ‘hayır’ dedik, haklı çıktık. Darbe girişimleri, HSYK’nın değişimi bunun göstergesidir.

9 aydır devam eden OHAL hakkında ne düşünüyorsunuz?

‘Hayır’ın en somut dayanağı OHAL’dir.  9 ay boyunca tek bir kişinin ağzından çıkanlarla ne kadar insan hakları ihlali yaşandığını gördük. KHK’lerin geldiği nokta, anayasa değişikliği onaylanırsa ülkenin nereye gidebileceğine işarettir. Ekonomik haklar, sendikalar, toplu sözleşmeler ortadan kalkabilir, sınırlandırılabilir; sadece bir kişinin sözüyle. Bir gecede asgari ücret yarıya düşebilir mi? Düşebilir, yetkisi var. Kıdem tazminatı iptal olabilir mi? Olabilir yetki var.

“Engellilere verilen haklar yasal dayanaklara oturtulmuyor, talimatlar üstünkörü”

Engelliler neden ‘hayır’ diyor?

Engelliler açısından da bakım hizmetlerini ortadan kaldırabilir. Bir gecede. 21 yüzyılda, katılımcı  demokrasi çağında, Türkiye’de tek adam kabul edilebilir değil. Bu ‘biz 80 milyon insana güvenmiyoruz tek bir adam Türkiye’yi kurtarır’ demektir.

Liderler her zaman toplumun ezilen kesimlerinin hamisi rolündedir, daha doğrusu öyle gösterilir. Örneğin engellilere birtakım talimatlarda bulunulur; ayda şu kadar para verilecek gibi ama legal dayanağı yok. Bir talimatla cumhurbaşkanı Erdoğan engellilere toplu taşımayı refakatçiyle birlikte ücretsiz hale getirdi. Yarım yamalak kanunlaştırıldı. Bütün yoksullar için uygulanmalı bizce. Yoksulluk hakkı olarak nitelendirilmeli. Eni konu düşünmek için  bunları mecliste konuşmalıyız.

Engelliler olarak yıllardır öğretmen olmak için çalışıyoruz. Ömer Dinçer ‘Olamazsınız’ dedi, cumhurbaşkanı “Olur’ dedi ve Ömer Dinçer görevden alındı. Bir talimatla ,bir emirle bir hakkı veren geri de alabilir. Bu doğru değil. Bütün sosyal taraflarla tartışarak doğru karar alınmış yasal güvencelere kavuşturulmak iştiyoruz.

“Engelliler himaye, himmeti sadaka değil insan hakları istiyor”

Bütün liderler toplumun ezilen kesimlerinin hamisi gibi davranır. Toplumun dinamik kesmine olan baskısını engelliler yoksullar üzerinden meşrulaştırmaya çalışmasıdır bu O yüzden bu liderlere hep başkan baba olarak hitap edilir, biz başkan babalar istemiyoruz. Biz evrensel insan hakları çerçevesinde tartışılarak dengelerin doğru oturtulduğu haklar istiyoruz; himaye, himmet, ve sadaka istemiyoruz.