Ana SayfaGüncelHUKUKÇULARIN ‘HAYIR’I | Hasip Kaplan yazdı: Neden ‘Hayır’ diyorum?

HUKUKÇULARIN ‘HAYIR’I | Hasip Kaplan yazdı: Neden ‘Hayır’ diyorum?


Av. HASİP KAPLAN


Bir hukukçu ve siyasetçi olarak, 1982 tarihli 12 Eylül askeri darbe anayasasının değiştirilmesi, yerine sivil demokratik bir anayasanın yapılması için uzun yıllardır mücadele veriyorum. Bizim ve halkın istediği anayasada eşitlik, özgürlük, adalet vazgeçilmez evrensel ilkelerdir.

Referanduma sunulan anayasa ve görüşülmesi yöntemi meşru değildir. Meclis Anayasa Komisyonu ve Genel Kurul’da, eylemli iç tüzük ihlali yapılarak, gizli oylar açık kullanılarak, AKP yedeğine MHP’yi alarak, toplumsal sözleşme yerine, ırkçı, aşırı sağcı, milliyetçi, tekçi, tek adam yönetimini hedefleyen, otoriter bir yönetim biçimi istendi.

Muhalifler tutuklandı

Darbe girişimleri gerekçesiyle OHAL ilan edildi, yüz bini aşkın muhalif gözaltına alındı, tutuklandı. DBP’li belediye başkanları, HDP eş genel başkanları ve milletvekilleri tutuklandı, belediyelere kayyumlar atandı.

Muhalif basının tamamı susturuldu, gazeteciler tutuklandı, mal varlıklarına el konuldu. STK’lar kapatıldı, susturuldu. OHAL fiili bir savaş hali uygulamasına dönüştürüldü. Halkın özgür iradesinin oluşması engellenirken, çatışmacı bir kutuplaşmaya doğru gidildi.

Diktatörlüklerden esinlenen bir ‘başkanlık’ modeli

Yargıda “güçler ayrılığı”, “güçler birliği”ne dönüştürülürken, Meclis’teki denetim mekanizmaları da ortadan kaldırıldı. Adaletsizlik her alanda yaygınlaştı.

Getirilecek sistem ile yasama, yürütme, yargı tek elde toplanacak.

HYSK tek kişi tarafından belirlenecek.

ABD’deki keskin “güçler ayrılığı” ve “fren denge sistemi” yerine, bütün güçler tek kişide toplanıyor.

Getirilen başkanlık modeli demokratik çağdaş gelişmiş ülkeleri değil, geçmişte Latin Amerika ülkeleri ve günümüzde Afrika ülkelerinde görülen, yakın zamanda Ortadoğu’da Baas rejimi benzeri diktatörlüklerden esinlenmiş.

“Parti başkanlığı” ve “devlet başkanlığı” birleştirilerek, tarafsızlık kaldırılıyor.

Başkan ve atanacak bakanlar dokunulmaz kılınıyor, meclis denetimi kaldırılıyor.

Fransa gibi yarı başkanlık sistemi ve İngiltere gibi klasik parlamenter rejimlerde, hukukun üstünlüğü yerine tek kişinin üstünlüğü geçiyor.

Yargı bağımsız ve tarafsız olma özelliğini tamamen yitiriyor.

Eşitsiz bir ‘yarış’

Referandumda eşit bir yarış yok. Bir yanda tüm devlet olanakları, araç gereçleri, hazinesi, valisi, kaymakamı, tüm bürokratları, iktidar lehine çalışırken, ‘Hayır’ diyen herkese baskı uygulandığı koşullarda seçime gidiliyor.

‘Evet’ çıkarsa ne olacak?

Referandumda ‘Evet ‘çıkarsa, tüm üst bürokrasi bir kararname ile değiştirilebilecek. Hiç bir demokraside tüm yetkiler bir adama verilmemiştir.

‘Milletin iradesini’ ağzından düşürmeyenler, seçim barajını kaldırmadı, Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirmedi.

Milletin seçtiği Meclis’in tüm üyelerini bir tek kişi feshedebiliyorsa, ortada milletin iradesi söz konusu olamaz.

Esasen iki dönem olan Cumhurbaşkanlığı bu değişiklikler sonucu üç döneme çıkarılmış oluyor.

1982 darbe anayasasının baskıcı ruhu, diktatör rejimi ruhuna kavuşacak. Meclis artık bir “danışma meclisine” dönüştürülecek. Milletvekili yaşının düşürülmesi, sayısının arttırılması anlamsızlaşıyor.

Cumhurbaşkanına yeni getirilecek yetkiler, sorumsuzluk hali doğuruyor. Yardımcıları, bakanları da sorumsuz oluyor. Meclis’te ancak nitelikli çoğunluk oyu ile atadığı bakanlar hakkında soruşturma açılabilecek. Türkiye fiilen kararnamelerle yönetilen bir ülke durumuna düşecek.

Demokrasilerde bütçe hakkı, yurttaşın ödediği verginin Meclis’te hesabının sorulmaması, denetimi ortadan kaldırılıyor. Geçiş hükümleri zaman yayılıyor. Bir kısmı hemen uygulanıyor bir kısmı seçim dönemi sonrasına bırakılıyor. Bu durum tam bir hukuksuzluk yaratıyor.

İdam tartışmaları ile birlikte, getirilen bu hükümlerin çoğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırı. Bu durum Avrupa Konseyi ilişkilerini askıya alabilecek bir serüvene doğru götürür. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargısı önümüzde ki günlerde farklı tartışmaların odağı olacak.

Neden ‘Hayır’ diyorum?

Tüm bu baskılara, eşitsizliğe, hukuksuzluğa rağmen halk sesini çıkarıyor. Ekranlarda olmasa bile ‘Hayır’ rüzgarını enselerinde hissediyorlar.

Halk ne darbe anayasasına ne de tek kişi dikta anayasasına mecbur değildir.

Mutlaka demokrasi kazanacak.

Bir hukukçu ve siyasetçi olarak bu nedenlerle ‘HAYIR’ diyorum.