Ana SayfaEkolojiModern çağın yıkamadığı saklı bir kültürel miras: Çomakdağ

Modern çağın yıkamadığı saklı bir kültürel miras: Çomakdağ

HABER MERKEZİ – Beşparmak Dağları’nın doruklarında modern çağa direnen Çomakdağ köyleri, adeta saklı bir kültürel miras. 500 yıldır doğası, renkleri, kıyafetleri, gelenek ve görenekleriyle çağa inat yaşıyorlar.


Haber: GÖKHAN ÖNER


Muğla’nın Milas ilçesinde bulunan Beşparmak Dağlarının doruklarında adeta renk cümbüşünü andıran Çomakdağ (Sodra) köyleri, 500 yıldır doğasıyla, renkleriyle, kıyafetleriyle, gelenek ve görenekleri ile modern çağa direniyor.

İkiztaş, Kızılağaç ve Ketendere köylerinden oluşan Çomakdağ, yüzyıllar önce göç etmiş 5 Yörük ailenin çoğalmasıyla günümüze kadar varlıklarını sürdürüyor.

Şimdi 250 haneye ulaşan köy, doğal yaşam özeliklerinden hiçbir şey kaybetmemiş.

Adını birbirine benzeyen iki devasa kayadan alan İkiztaş Köyü, iki katlı toprak çatılı taş evleri, ahşap pencereleri ve işlemelik kapılarıyla dikkat çekiyor.

Alt katları ahır olarak kullanılan evlerin kapılarında renkli boyalarla yazılı çeşitli tarihler, ev halkı için farlı hatırlatmalarda yapıyor.

Dört bir yanı zeytin ağaçlarıyla çevrili köyün, temel geçim kaynağı tarım, hayvancılık ve dokumacılık. Köylülerin en büyük sıkıntılarından birisi yolların bozuk olması.

Tonton, Yaneş, Üçbeş…

Çomakdağ bölgesinin bozulmayan yaşamın en belirleyici özeliklerinden birisi kadınların giydiği bol takılı, aksesuarlı elbiseleri ile çiçeklerle süslenmiş başlıklar…

Adına “Üçbeş entari” verilen yöresel kıyafet tam 7 kattan oluşuyor.

“Tonton” üzerine “Yaneş” denilen yöresel el işi motifli bir şalvar giyiliyor. Yaneş’in yapımı ise 6 ay sürmekte. Yaneş’in üzerine Üçbeş entari giyildikten sonra bele yün kuşak bağlanıyor. Kuşağın üstüne ise ipek bir önlük, elbisenin üst kısmına da göğüslük takılıyor.

Yörük kadınlar, nazardan korunmak için de elbiselerinin arkasına boncuk işlemeli kumaşlar bağlıyor.

Çiçek başlı kadınlar

Kadınlar özel ve gündelik yaşamlarında başlarından hiç çıkartmadıkları “Tuğra” adı verilen başlık dikkat çekiyor. Tuğra’nın üzerine 33 altından oluşan ve adına “Taka” denilen bir kuşak bağlı. Taka ile birlikte “Sakındırak” adı verilen işlemeli bir parça boyundan aşağı sarkıtılıyor. Evlendikten sonra takılan Tuğra bir daha asla çıkartılmaz.

Tuğranın üzerineyse rengarenk kumaşlardan yazma ya da “kollu” sarılıyor. Kollu’nun üzerine, altınlar… Yörük kadınlar “40 altın takılmadığı sürece gelin evinden çıkmaz” diye esprili bir dille aktarıyor.

Çomakdağ kadınlarının kıyafetlerini tamamlayan en büyük detay ise kafalarına taktıkları çiçekler. Geçmişten bu güne kadınların başlarına çiçek takmasından kaynaklı bölge halkı tarafından kadınlar “çiçek başlı Karia’lı kadınlar” olarak anılıyor.

İkiztaş’lı Sadiye Yılmaz, bunun eski bir gelenek olduğunu belirtiyor:

Kadınlar çiçek taktıklarında mutlu olurlar. Geçmişte güzel kokmak için annelerimiz fesleğen takardı başlarına. Biz şuan onların kokularına bize miras bıraktıkları bu kültürden alıyoruz.

Her evde en az 40 saksı çiçek

Düğün, nişan ve eğlencelerde erkeklerinin yakalarına da çiçek takıldığını dile getiren Yılmaz, çiçeğin anlamını şöyle anlatıyor:

Ölüm ve üzüntülü günlerde sadece çiçek takmayız. Ölüm olduğunda başımızda ki çiçekleri cenazenin üstüne atarız. 250 aileden 250 dürgü çiçek gider yas evine. Her evde kadınlar en az 40 adet çiçek saksısı kesinlikle bulunur. Dünyanın en güzel duygusunu verir bize. Çiçeği sevmeyen, hayvanı sevmeyen insanı da sevmez derler bu topraklarda.

Yörüklerinin İkiztaş’a yerleştiklerinden bu yana asimilasyona karşı direndiğini sözlerine ekleyen Yılmaz, bunu gururla anlatıyor.

Artık taş evlerin ustası kalmadı

Köyün mavi kapılı taş evde bizi karşılayan Fatma Nar Çakır, kameraya gülümseyerek, “güzel fotoğraflarımızı” çekin dedikten sonra evini tanıtıyor:

Bu taş evi babam yaptı bize. İkiztaş’ın bir diğer mirası ise taş evlerdir. Ama artık taş ustaları kalmadı hepsi zamana yenik düştü. Kapılarımızda ki, pencerelerimiz de ki ve tavanımız da ki işlemelerde ise bir tarih yatıyor.

Üstündeki kıyafeti kendisinin diktiğini vurgulayan Çakır, gençlere sitem ederek şöyle devam ediyor:

Şimdiki gençler ise bizim gibi değil. Yeni moda kıyafetler giyiyorlar. Ben yöresel kıyafetimle mutluyum imkanı yok değiştiremem. Ben ölünceye kadar bu kültürü yaşatacağım.


Bu haber dihaber‘den kısaltılarak alınmıştır.
Previous post
İHRAÇ EDİLENLERİN 'HAYIR'I | Sevilay Çelenk: Hafızayla, hikayeyle direneceğiz, 'Hayır' diyeceğiz
Next post
SANATÇILARIN 'HAYIR'I | Füsun Demirel anlatıyor...