Ana SayfaGüncelNilüfer Belediye Başkanı: ‘Evet’ çıkarsa belediyelerin varlığı tartışılır hale gelecek

Nilüfer Belediye Başkanı: ‘Evet’ çıkarsa belediyelerin varlığı tartışılır hale gelecek

HABER MERKEZİ – 1999’dan bu yana Bursa Nilüfer Belediye Başkanı olan Mustafa Bozbey, 16 Nisan referandumunun, ‘ülkenin tarihi boyunca geldiği en büyük yol ayrımı’ olduğu görüşünde. “Keşke diyemeyeceğimiz bir referanduma gidiyoruz” diyen Bozbey, “Bu partiler ve kişiler üstü bir meseledir, normalde hangi partiye oy verirse versin vatandaşlar bu 18 maddeyi okumalı ve ‘hayır’ demelidir” diye ekliyor.


Röportaj: EZGİ GÜL


18 yılı aşkın süredir Nilüfer yerel yönetimin başında olan Mustafa Bozbey ekibi ile birlikte demokrasinin kentte yerleşmesi için çalışıyor.

Mustafa Bozbey’in belediyecilik anlayışının altı odak noktası var: demokrasi, özgürlük, katılımcılık, eşitlik, sosyal belediyecilik ve vicdan.

Hizmetlerini bu altı ilke çerçevesinde gerçekleştiren Bozbey; genç, kadın ve engelli kotası olan ‘mahalle komiteleri’ uygulamasıyla, stratejik planlar da dahil olmak üzere pek çok konuyu muhtarlar, ilgili sivil toplum kuruluşları ve halkın doğrudan kendisiyle birlikte kararlaştırıyor.

“Nilüfer, kenti kentliyle birlikte yönetmenin bir ürünüdür” diyor Mustafa Bozbey.

Gazete Karınca, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ile demokratik belediyecilik anlayışı çerçevesinde 16 Nisan referandumunda oylanacak anayasa maddeleri, referandumun olası sonuçları ve Nilüfer Belediyesi’nin sürece dair tavrı hakkında konuştu.

“Yönetim sistemi değişiyor”

Referandum ve anayasa maddelerindeki değişiklikler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çok önemli bir dönemden geçiyoruz. Hem ülkenin geleceğini hem de bizlerin geleceğini direkt etkileyecek bir karar vereceğiz.

Maddelere baktığımızda 18 madde görünüyor ama aslında 18 madde değil. Diğer alt maddelerle, yüzlerce maddede değişiklik öneren bir anayasa değişikliği talebini oylayacağız. Ve tamamen yönetim sistemi değiştirecek.

“Hukukun üstünlüğü, demokratik yapı ve kuvvetler ayrılığı ilkeleri rafa kalkıyor”

Yönetim sistemi değişikliği ile ilgili görüşleriniz nelerdir?

Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim sistemi parlamenter sistemdir şu anda. Ülke, temelde hukukun üstünlüğüne dayalı, demokratik ve laik bir cumhuriyet ilkesiyle yönetiliyor.

Bu değişillikle hukukun üstünlüğü demokratik yapı tamamen ortadan kaldırılıyor. “İlla biz milletvekillerini seçeceğiz” diyorlar, tabii ki seçeceğiz ama işlevi var kalacak mı parlementonun?

Bu 18 maddeyle kuvvetler ayrılığı, birbirini denetleyen sistemlerin yerine bütünleşmiş, tek bir kişinin söylediğiyle şekillenen bir yönetim biçimi gelecek.

“Türkiye tarihindeki en önemli dönüm noktası, herkes ‘Hayır’ demeli”

Sizce referandumdan ne sonuç çıkacak?

Halkın anayasa değişikliği teklifini çok iyi analiz etmesi lazım. Bugün herkesin bir düşüncesi, siyasal inancı var; herkesin rengi farklı olabilir ama burada birlikte yaşıyorsak ve özgür, hukukun üstünlüğünü tanıyan, kuvvetler ayrılığı ilkesinin benimsendiği, herkese eşit ve adil davranıldığı ve fren mekanizmalarının işlediği, biri yanlış yapıyorsa o yanlışlarını frenleyecek bir yapının olduğu bir Türkiye istiyorsak mutlaka gidip sandığa ‘Hayır’ oyu vermeliyiz.

Bu referandum Türkiye tarihindeki en önemli dönüm noktasıdır ve sonuçları çok önemlidir. İnanıyorum ki insanlar parti gözetmeksizin, huzur, mutluluk, özgürlük ve demokrasi için sağduyulu davranıp ‘Hayır’ diyecektir.

“Almanya’da yıllardır koalisyon hükümeti var”

Başkanlık sisteminin karar alma mekanizmalarına ve ülke sorunlarının çözümüne dair etkisinin nasıl olacağını düşünüyorsunuz?

Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşanan sorunlar var tabii ki ama bu sorunları parlementer sistemle uzlaşma kültürü çerçevesinde aşmak en doğrusu. Sorunları aşmak için tek bir kişiye güvenmek, Türkiye’nin bekası için iyi olmayacaktır.

Almanya örneğini ele alalım. Biliyoruz Avrupa’daki ekonomik dalgalanmayı en iyi biçimde atlatan ve en doğru kararlarla süreci en iyi yöneten Almanya’dır. Almanya’da yıllardır koalisyon olduğunu biliyor musunuz?

Türkiye’de insanlara tek başına iktidarın ne kadar güzel olduğu, ne kadar hızlı kararlar alınacağı, iş dünyasının çok mutlu olacağı, ekonomik çarkların çabuk döneceği empoze ediliyor.

Ama tek başına iktidarların vermiş olduğu kararların daha sonraki yıllarda ne kadar tartışmalı hatta hatalı kararlar olduğu örneklerle sabittir. Keşke tartışılsaydı kamuoyunca da bu karar alınmasaydı denilen o kadar çok karar var ki.

Oysaki koalisyonlarda bunlar tartışılıyor ve ortak uzlaşı olduğu taktirde  kararlar alınıyor. Belki bir müddet sürüyor zaman ama doğru kararlar veriliyor.

“Şimdi yurtdışına çıkmamı KHK ile yasaklayan, tek başına yönetici olsa belediyeleri de kapatır”

Belediyecilik özelinde referandumun etkileri ne olur?

15 Temmuz kalkışmasından itibaren devletin aldığı bir kararla tüm belediye başkanları yurtdışına çıkamaz duruma geldi. Meclis üyeleri çıkıyor hem de belediye başkanı kararıyla çıkıyor. Başkan yardımcıları, personeller çıkıyor.

Bu keyfi yasak uygulaması için belediye başkanının bir suçu olmasına da gerek yok. KHK’lerle gelen bir yasak, demokratik hakkımızı kullanmamıza iktidar tarafından engel olunuyor.

Şimdi düşünün referandumda ‘Evet’ çıktığını. Bizi keyfi bir şekilde yurtdışına göndermeyen iktidarın tutumu ‘Evet’ çıkması durumunda belediyelerin varlık durumu dahil tartışılır hale getirecektir. Yerel yönetim kavramı büyük ölçüde tekrar yasalarla düzenlenip merkezi bir hale gelecektir, bu da demokrasiden git gide uzaklaşılmasına işarettir.

“Apartmanda birbirimize selam dahi veremiyoruz, bu ayrışmadan iktidar sorumlu”

Türkiye halkının kutuplaşması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Demokrasiyi biz ancak önce apartmanda sokakta, mahallede, kente ve nihayetinde şehirlere yayamazsak ülkede demokrasi, uzlaşı kültürünü oluşturamayız; Türkiye yıllardır bunun sancısını yaşıyor.

Bu maddelerde demokratik kültürün yaygınlaşmasını sağlayacak hiçbir madde yok, aksine demokrasiyi ortadan kaldıracak bir anayasa oylamasına gidiyoruz.

Komşunun komşuya farklı baktığı bugünlerde insanlar git gide ayrışıyor. Eskiden köye biri gediği zaman kimdir nedir diye sorulmaz akşam misafir edilir yemek ikram edilirdi. Şimdi apartmanlarımızda taşınan komşularımıza  “Bu kimdir, nedir, hangi siyasal görüşe sahip, inanıyor mu inanmıyor mu?” sorularının cevabına göre davranılıyor. Yargılama var artık, kendimize yakın bulduğumuz bir tarafı varsa ilişki kuruyoruz.

Türkiye bunu hak etmiyor, biz hiç hak etmiyoruz. Ananelerimizin farklı olduğunu biliyoruz, onlara sahip çıkamaz duruma geldik, birbirimize selam dahi veremiyoruz. Bundan pek tabii iktidarlar sorumludur.

Bu toplumu kaynaştırmak gerekiyor. Gelişmiş ülkelere ‘Niye onlar gelişmiş?’ diye soruyoruz, çünkü oralarda insanlara insan gözüyle bakıyorlar, kimlik çerçevelerinin arkasından değil. İyi insan mı kötü insan mı diye değerlendiriyorlar sadece.

“‘Keşke’ diyemeyeceğimiz bir referandum”

Oy verecek insanlara önerileriniz nelerdir?

Geleceğinizi düşünüp ona göre oy verin. Türkiye’de yüzde doksanın üzerinde bir okuma oranı var. Herkes bu 18 maddeyi okuyup bu parti o parti demeden ‘hayır’ demeli.

Normalde istediği partiye oy verebilir istediği kişiyi destekleyebilir. Ama burda keşke diyemeyeceğimiz bir durum söz konusu.

Parti seçimi olsa iktidarı seçersin, beğenmezsen keşke oy vermeseydim dersin bir sonraki seçimde oy vermezsin. Ama burada keşke bu yasaya şunu demeseydim lüksümüz yok. Bir daha söz hakkı sahibi olamayabiliriz. Onun için son derece önemli bir referandum.

“Bizim mahalle komitelerimiz var, halkın sürece katılımı son derece önemli”

Sizce Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun çözümü nedir?

18 yıldır yerel yöneticiyim, biz farklı bir yönetim biçimi uyguluyoruz. Mahalle komitelerimiz var, her türlü projeyi buralarda tartışıyoruz.

Mahallelerdeki hizmetlere ya da yapılacak olan binaların, tesislerin, yolların nasıl olması gerektiğine mahalleli karar veriyor biz değil. Bu uzlaşı kültürü, demokratik kültür. Bütçe, stratejik planlar dahil buna göre yapılıyor. Çünkü benim dediğim doğru olmayabilir.

Kullanıcı halktır. Onların sahip çıkması gerekiyor bu hizmetlere, sürece katılımları son derece önemli.

“Ülke genelinde de tam temsil ve ‘kullanıcı odaklı’ demokrasi uygulanmalı”

Parlementer sistemi de böyle düşünmek lazım. Baraj gibi antidemokratik kavramların ortadan kalkması ve tam temsil sağlanması gerekiyor. Demokrasiyi ancak böyle yayabiliriz.


Nilüfer Belediyesi’nin “Tek Başına Olmaz” isimli ‘Hayır’ videosunu BURADAN izleyebilirsiniz.
Previous post
Fransa'da gazeteci ve hakimlere 'mermi'li tehdit
Next post
Bahçeli'nin memleketi Osmaniye'de de 'Hayır' sesleri