Ana SayfaDünyaI. ve II. Körfez Savaşı’ndan III. Körfez ‘kapışması’na: Hedefte kimler var?

I. ve II. Körfez Savaşı’ndan III. Körfez ‘kapışması’na: Hedefte kimler var?

HABER MERKEZİ – Birinci ve İkinci Körfez Savaşı’nın hedefinde Irak yer alırken, Körfez üzerinden başlayan üçüncü ‘kapışmanın’ hedefinde hangi ülke ya da ülkelerin yer aldığı tartışma konusu oldu. Muhtemel hedeflerin başında İran gelirken, Sünni bloğun oluşturduğu ve radikalleşmeye neden olan siyasi hat da hedefler arasında yer alıyor.


KENAN KIRKAYA


ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan’ı ziyaretinin ardından Katar’a yönelik başlayan diplomatik, siyasi ve ekonomik yaptırımlar, 3’üncü Körfez kapışması olarak yansıyor.

Ortadoğu’daki değişimler ya da bu yönlü müdahaleler genelde Körfez ülkeleri üzerinden gelişen kapışmalar sonucu ortaya çıkıyor.

I. Körfez Savaşı

Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak’ın 1991 yılında Kuveyt’i işgali sonrasında başlayan Birinci Körfez Savaşı, Irak’ın Kuveyt’ten çekilmeye zorlanması ve tazminat ödemeyi kabul etmesiyle sona erdi.

O dönem ABD öncülüğünde gelişen ve 33 ülkenin dahil olduğu uluslararası koalisyona Suudi Arabistan, Suriye, Mısır gibi ülkeler de destek verdi.

Ancak Birinci Körfez Savaşı’nda Yemen, Ürdün, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) gibi ülke ve gruplar Irak’ın yanında yer aldı.

“Çöl Kalkanı” adıyla yapılan 100 günlük askeri müdahale sonrasında Irak kuvvetleri yenildi. Türkiye ise 1’inci Körfez Savaşı’na katılmadı ama İncirlik Üssünü açarak, Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına fiilen uydu.

II. Körfez Savaşı

11 Eylül saldırılarından sonra Irak’ın kimyasal silah geliştirdiği gerekçesiyle gerçekleşen ve Saddam rejiminin devrilmesi ile sona eren 2003 yılındaki İkinci Körfez Savaşı ya da Irak’ın işgali de “Çokuluslu Koalisyon Kuvvetleri” öncülüğünde gerçekleştirildi.

Körfez ülkelerinden bazılarının desteğinin alındığı saldırıda Saddam rejimi düşürüldü.

Saldırının tek sebebi “kimyasal silahlardan” ibaret değildi, aynı zamanda Irak yönetiminin El Kaide’ye destek verme iddiaları saldırının gerekçesi yapıldı.

Türkiye’nin 1 Mart tezkeresini reddederek katılmadığı koalisyon 2011 yılında Irak’tan ayrıldı, ancak Irak’taki sorunlar varlığını sürdürüyor.

Irak saldırıları ve Körfez savaşları Irak Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki statünün ortaya çıkmasını da beraberinde getirdi.

III. Körfez ‘kapışması’

Birinci Körfez Savaşı’ndan 26, İkinci Körfez Savaşı’ndan 13 yıl sonra bu kez Katar merkezli 3’üncü Körfez kapışması yaşanıyor.

Bölgede yaşanan ve “3’üncü Dünya Savaşı” olarak nitelendirilen gelişmelerin yaşandığı bir dönemde ortaya çıkan bir çeşit soğuk savaş olarak nitelendirilebilecek olan 3’üncü Körfez krizinin hedefinde hangi ülkelerin yer aldığı da önem kazanmaya başladı.

Birinci ve İkinci Körfez savaşlarının hedefi Irak’tı, 3’üncü Körfez savaşının hedefinde ise İran yer alıyor.

Zira Katar’a yönelik uygulanan ambargoların gerekçelerinden biri “teröre destek vermek” olarak nitelendirilirken, diğer önemli gerekçe, “İran’a yakın durması” olarak nitelendirildi.

Bütün bu iddiaların gündeme getirildiği bir dönemde İran’da yaşanan patlamalar ve eş zamanlı saldırılarda zamanlama açısından dikkat çekiyor.

Yine Birinci ve İkinci Körfez savaşlarında olduğu gibi, Arabistan 3’üncü Körfez kapışmasında da bölgesel güçlerin başını çekiyor. Ancak dünden bugüne kimi ittifaklar da değişti. Geçmişte Irak’a destek veren Yemen bugün Arabistan’ın yanında yer alıyor.

Sünni cephe dağılıyor

Öte yandan Mısır gibi kimi ülkelerin Katar’a cephe almasında “Katar’ın Müslüman Kardeşlere olan yakınlığını” gerekçe göstermeleri de, Körfez krizindeki çok bilinmeyenli denklemin bir başka boyutu olarak ön plana çıktı.

Daha önce Suriye özgülünde Türkiye’nin yanı sıra Katar ile işbirliği yapan Arabistan’ın birden tavır değiştirerek, Katar’ı karşısına alması, dengelerin değişkenliğini gösteriyor. Oysa Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan bir kaç ay öncesine kadar İdlip merkezli dağılan Sünni silahlı grupları bir araya getirerek, “Fetih Ordusu” adıyla yeni bir oluşuma gitmişti.

AKP üstüne alıyor

Washington Post Gazetesi, 29 Nisan’da yayınlanan ve isim verilmeden ABD ile Ortadoğu’daki Amerikan dostu ülkelerin yetkilileriyle yapılan röportajlara dayandırıldığı belirtilen bir analizde, “Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın yaptığı ek silah ve finansal yardımın Fetih Ordusu’nun ilerleyişini kolaylaştırdığını” yazmıştı.

Ancak şimdi ortaya çıkan yeni durum bu Sünni dengenin dağılmasına işaret olarak yorumlanırken, Katar’a yönelik yapılan birçok suçlama, aynı zamanda Türkiye yönetimine dolaylı yollardan getirilen eleştirileri de barındırıyor.

Nihayetinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Katar’ın terör zanlısı olarak görülmesini doğru bulmuyorum, kabul etmiyorum” şeklindeki sözleri de, mesajın Türkiye tarafından algılandığını gösteriyor.

Zaten AKP’ye yakın kimi çevrelerin de, “Katar üzerinden Türkiye’ye operasyon çekiliyor” anlamına gelecek değerlendirmelerde bulunmaları da bunu teyit eden bir başka gelişme.

Şii mi Sünni mi?

Dolasıyla 3’üncü Körfez kapışmasının hedefinde esas olarak İran yer alırken, öte yandan Sünni cephenin oluşturduğu ve radikal gruplara destek veren ittifak durumu da hedef alınıyor.

Şimdilik Katar’ın bu ittifaktan elemine edilmesi ve Türkiye’nin suçlamaları üzerine alması da bunu gösteriyor.

Yani bir taraftan Şii hattını dağıtmak hedeflenirken, öte yandan buradan doğacak boşluğa radikal bir Sünni bloğun doldurulması istenmiyor.


Kaynak: dihaber
Previous post
KÖRFEZ'de KRİZ | Kürkçü değerlendirdi: AKP endişeli, Erdoğan'ın kuşkuları var
Next post
Sayı 11'e çıktı: Ürdün, Moritanya ve Komorlar da Katar'la ilişkilerini kesti