Ana SayfaÇeviriKÖRFEZ’de KRİZ | Katar-Suudi kavgası ve Türkiye’nin rolü – VIJAY PRASHAD

KÖRFEZ’de KRİZ | Katar-Suudi kavgası ve Türkiye’nin rolü – VIJAY PRASHAD


VIJAY PRASHAD*

Çeviri: Yakov Petroviç


Suudi Arabistan ve diğer altı ülkenin Katar’la ilişkilerini kestiğine dair haberler gelince Katar Dışişleri’nden emekli bir tanıdığımı aradım [Katar’la ilişkisini kesen şu an 13 ülke bulunuyor]. “Bu karmaşayla ilgili ne düşünüyorsun?” diye sordum. Konuşmaya isteksizdi. “Bir Suudi işgalinden endişe ediyorum” dedi. İlk reaksiyonum, abarttığını düşünmekti. Bildiğimiz gibi Suudi Arabistan 2013’de eski Katar Emirini (Hamad bin Khalifa al-Thani) tahttan çekilmeye ve yönetimi şimdiki Emir olan oğluna (Tamim bin Hamad al-Thani) bırakmaya zorlamıştı. Suudi Arabistan ve bu çok küçük komşusu arasındaki gerilim uzun zamandır biliniyordu ve her seferinde de çözülmüştü. Neden şimdi bir işgal korkusu olsun?

Şu an Türkiye parlamentosunun bu tür bir olasılığa karşı Katar’ı korumak için birliklerini göndermeyi onayladığına dair haberler geliyor. 2014’te eski emirin tahttan çekilmesinden sonra Türkiye Katar’da bir üs inşa etmeye başladı. Ertesi yıl Türkiye’nin Katar büyükelçisi (Ahmet Demirok) bu üste üç bin asker olacağını söyledi. Şimdi sadece birkaç yüz asker var. Önümüzdeki günlerde daha fazlası gelecek.

Bu arada Irak Halk Seferberlik Birimi’nden dikkate değer sayıda güç, son iki gün içinde Irak-Suudi Arabistan sınırına hareket etti. Bu hikâye ilk kez 6 Haziran’da Iraklı gazeteci Haidar Sumeri tarafından aktarıldı. “Katar haksız yere suçlanıyor,” dedi Irak hükümeti. Dolayısıyla bu birliklerin hareketi önemsiz değil.

Belki de Suudi işgalinden bahsetmek düşündüğüm kadar boş değildir.

“Müslüman Kardeşlerin Patronları”

Türkiye ve Katar’ın işbirliği 2007’de başladı ama son birkaç yıl içinde arttı. Türkiye-Katar Askeri İşbirliği Anlaşması (Mart 2015) bu iki ülke arasındaki en kapsamlı stratejik işbirliği. İki ülkenin ‘ortak düşmanlara’ karşı birleştiğini belirtiyor. Bu düşmanların kim oldukları ise açık biçimde ifade edilmemiş.

Açık olan hem Türkiye hem de Katar’ın, “Müslüman Kardeşlerin Patronları” olarak, bölgede Suudi önderliğindeki Arap gündeminden dışlandıklarını anlamalarıydı. 2013’te Müslüman Kardeşler ve Muhammed Mursi’nin devrilmesi, 2014’te eski Katar emirine tahttan el çektirilmesi, Gazze’de Hamas’a karşı İsrail savaşı, Libya’da Türkiye-Katar adına vekalet savaşı yürütenlerin yenilmesi ve Suriyeli Müslüman Kardeşler’in yavaş yavaş dışlanması… Bütün bunlar, hem Katar’a hem de Türkiye’ye, daha yakın işbirliği ve koordinasyonun gerekli olduğunu gösterdi. Askeri İşbirliği Anlaşması, Katar-Türkiye ajandasının Batı Asya ve Kuzey Afrika’daki yavaş yenilgi sürecinin sonunda geldi.

2015’in sonunda Türkiye ve Katar arasında giderek artan yakın ilişkiye dikkatimi çeken bu Katarlı diplomat olmuştu. İki ülkenin de bölgesel gündemlerinin yok olmaya çok yakın olduğundan korktuğunu söyledi. Suudi Arabistan Mısır’ın yeni lideriyle (General Sisi) ilişkilerini sağlama almıştı ve Libya ve Suriye’deki müttefikleri hızlarını almış görünüyorlardı. 2015’te eski Suudi Kralının ölümü yeni kralın (Salman) tahta çıkmasına neden oldu ve o da kısa süre sonra güven içinde en yoksul Arap devleti olan Yemen’e savaş ilan etti. Yemen’deki askeri müdahalenin Suudi Arabistan için hızlı bir zaferle sonuçlanması ve bölgedeki hâkimiyetini sağlamlaştırması bekleniyordu. Suudi Arabistan Yemen’de hedeflerine ulaşırsa düşmanlarına (Katar, Türkiye ve İran) güçlü bir mesaj vermiş olacaktı.

Ancak Yemen’de bir zafer garanti değildi. Ruslar 2015’te Suriye’ye müdahale ettiler ve Batı aynı yıl İran’la bir nükleer anlaşma yaptı. Suudilerin talihi birden tersine dönmüş gibiydi. İran’ın güveni geri geldi ve Suriye savaşı şimdi Beşar Esad hükümeti ve Rusya ve İran ortaklarından yana dönüyor gibi görünüyordu. Suudi Arabistan’ın ekonomisi bozuldu ve şimdi petrol sanayinde büyük bir yeniden yapılandırmaya gideceği konuşuluyor. Kral Salman ve oğlu neredeyse küçük düştüler.

2015’in sonunda Suudi gündemi dağılmış, Katar ve Türkiye ise Suudilerden korkuyor görünüyordu. Suriye’deki yanlış hesapları yüzünden kötü hırpalanan Türkiye, ekonomisine istikrar sağlamak için Katar’ın doğalgaz gelirine güvenmeye başladı ve Rusya’yla görüşmelere başlamak için Katar’a yaslandı. Bu arada Suudi Arabistan ABD’ye yüzünü döndü, daha çok silah satın aldı ve hem İran’a hem de Müslüman Kardeşler’in patronlarına, yani Türkiye ve Katar’a karşı yeni bir tür ‘Arap NATO’su kurma girişimine başladı. 2015’in sonunda başlayan Suudilerin bu girişimi şimdi Katar’ı izole etmek için bu dramatik adıma kadar geldi.

[irp posts=”38405″ name=”KÖRFEZ’de KRİZ | ‘Arap NATO’ hayata geçmeden dağılıyor – ALBERTO NEGRI”]

Suudiler neden korkuyor?

Suudi Arabistan’ın Katar’a baskı yapmak istemesinin iki nedeni var: İlk olarak Suudiler kralları reddeden potansiyel İslami yönetim teorileri [Müslüman Kardeşler çizgisi, ÇN] nedeniyle uzun zamandır endişeliler. İran’ın şu anki yönetim ideolojisi (Velayet-i fakih) derin şekilde kraliyet karşıtıdır. Ülkeyi bir kralın değil hukukçuların (alimlerin, ÇN) yönetmesi gerektiğini söyler. Bu durumda İran siyaset teorisi, liberal bir demokrasi gibidir ama kanun seküler değil İslami’dir. Bu nedenle İran Suudi Arabistan’ın İslam krallığına karşı cumhuriyetçi bir alternatif sunar. Müslüman Kardeşler de krallık karşıtıdır. Büyük oranda profesyonel üyelik tabanı, burjuva ayrıcalıklarının politik alana aktarılmasını ister. Hem İran hem de Müslüman Kardeşler sadece Suudi Arabistan’ı değil bölgedeki tüm kralları (Katar hariç çünkü Emiri hükümdar olarak rolünü Müslüman Kardeşler ideolojisi ile sürdürüyor) tehdit ediyor. BAE liderlerinin de Müslüman Kardeşler konusunda sinirli olmasına şaşmamak gerek.

İkinci olarak Katar son birkaç on yıldır İran’la yakın ilişkiler geliştirdi. İki ülke 9700 kilometre karelik, dünyanın en büyük doğal gaz sahasını paylaşıyorlar. İran dışişleri bakanı Cevad Zarif, Körfezdeki son gerilime atfen “Coğrafya değiştirilemez,” dedi. Katar’ın İran’la yakınlığı – ve paylaşılan doğalgaz sahası – nedeniyle Katar’ın Suudi Arabistan’ın istediği gibi İran’dan tamamen kopmayı kaldıramayacağını biliyor. Katar ve İran’ın yakınlığının kanıtı geçen sene iki ülke Suriye’de kasaba ve şehir seviyesinde ateşkes sağlamak için işbirliği yaptığında ortaya çıktı. Bu hamle – durumları umutsuz olmasına rağmen – Suriye savaşının devam ederek Esad’ı indirdiğini görmek isteyen Suudileri rahatsız etti. Mursi Mısır başkanıyken daha fazla kanıt ortaya çıktı. 1979’dan beri İran’ı ziyaret eden ilk Mısırlı hükümet lideriydi. Mursi’yi indirmede Suudilerin rolünü – Mısır ordusuyla birlikte – küçümsemeyin.

İran ve Katar arasındaki yakın ilişkiler uzun zamandır Suudileri rahatsız ediyordu. Şimdi bu ilişkiyi koparmak için küçük komşularına yaptıkları baskıyı arttırmaya karar verdiler.

Trump’ın kaosu

Trump Suudi Arabistan’dayken General Sisi ve Kral Salman ile birlikte ellerini yeni inşa edilen terörle mücadele merkezinde parlayan bir küreye koydu. Bu adamlar İran’ın gücünü takıntı haline getirmiş gibiler. İran garip biçimde bölgedeki ana “terörist” tehdit olarak görülüyor. IŞİD ana düşman tahtından indirildi. Mısırlılar ve Suudiler bu toplantıda Katar’ın teröristleri desteklediğini söylediler. Bu ifadelerle ilgili komik olan şey Katar’ın yanı sıra Suudi Arabistan’ın da teröristleri finanse etmekle suçlanmasıydı. Bu terörist grupların bazıları – Ceyş el-İslam ve IŞİD gibi – bölgede İran’dan çok daha tehlikeliler. Ama Trump – omuzlarında İsrail’in gündemini taşıyarak – Suudi-Mısır-İsrail eksenine kapılmış gibi görünüyor. İran’ın izolasyonu kendi ekibinin gündemine uygundu. Bu, Katar’ın da bu plana çekilmesi gerektiği anlamına geliyorsa eğer, Katar dünyanın en büyük Amerikan üslerinden birisine ev sahipliği yapsa bile öyle olacak.

Bu açmazın kolay bir çözümü yok. Suudi Arabistan’ın dışişleri bakanı Adil el-Cubeyr Suudi Arabistan’ın “Katar’ı kardeş ülke, bir ortak olarak” gördüğünü söyledi. Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi üyeleri olarak bu iki ülke bir savunma anlaşmasının tarafları. Katar’a yapılan şu anki saldırı Konseyin varoluşunu tehdit ediyor ve Katar’ı Körfez ülkelerinden uzaklaştırarak İran’la daha yakın ilişkilere doğru itiyor. İran yiyecek yardımı ve hava sahasını Katarlı uçaklara tam olarak açma vaatleriyle Katar’a el uzattı. “İran tarafına katılmaya hazır değiliz,” diyor Katarlı diplomat, “ama buna zorlanıyoruz.”

IŞİD’in Tahran’da parlamentoya saldırısı kesinlikle bu tabloyu karmaşıklaştırıyor. Bu saldırının sonuçları henüz net değil. Devlet dışı bir grubun terörist saldırısı olabilir veya İran’a bu tür saldırıların devam edebileceğine dair bir mesaj olabilir. Krallık her iki ülkede de hükümetleri deviremese bile, sessizleştirilen bir Katar ve İran, Suudi Arabistan için yeterli bir sonuç olur.

Irak ve Suriye savaşlarının döküntüsü şimdi güneye yayıldı. Türkiye’de zaten büyük sorunlara neden oldu. Şimdi bu sorunlar Körfezin kendisine indi.


AlterNet‘te 7 Haziran 2017 tarihinde yayımlanan bu yazının Türkçe tercümesi Dünyadan Çeviri‘den alınmıştır.

*Vijay Prashad, Connecticut’taki Trinity College’da uluslararası çalışmalar alanında profesör.