Ana SayfaÇeviriKılıçdaroğlu yazınca Erdoğan da yazmak istemiş: Guardian’dan eleştirilere yanıt

Kılıçdaroğlu yazınca Erdoğan da yazmak istemiş: Guardian’dan eleştirilere yanıt

HABER MERKEZİ – Paul Chadwick, Britanya’nın önde gelen gazetelerinden Guardian’da geçtiğimiz hafta AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili yazdığı yazısına okuyuculardan tepki gelmesinin ardından ‘Erdoğan için bir köşe? Liberal olmayan sesler için liberal megafonlar’ isimli bir yazı kaleme aldı. Okuyucuların ‘akademisyenleri, kamu görevlilerini, gazetecileri tutuklayan otoriter bir liderin yazdıklarını yayınlayarak tavrını meşrulaştırıyorsunuz’ eleştirilerini kaleme alan Chadwick, yazıyı yayınlayan editörlerin ‘Erdoğan’ın davranışlarını onaylamıyoruz, Kılıçdaroğlu’nun yazısını yayınladıktan sonra bizimle irtibata geçip denge kurmak için kendisinin de yazmak istediğini söyledi’ dediğini belirtti.


Çeviri: Ezgi Gül


Guardian, Türkiye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yazılan köşeyazısını yayınlayınca bazı okuyucularımızın tüyleri diken diken oldu. Başlığı ‘Türkiye darbe girişiminden sonra demokratik değerleri koruyor’ olan ve içerisinde ‘Bir yıldır Türkiye’de güçlü bir demokrasi var’ denilen yazıyı yazan ve gittikçe daha da otoriterleşen lidere neden internette söz söyleme hakkı verildi?

Bazı okuyucuların yorumlarından seçmeler yaptım:

  • “Gerçekten şoktayım. On binlerce akademisyeni geçtim, kamu görevlilerini ve öğretmenleri hapseden bir insan. Binlerce gazeteciyi parmaklıklar ardına koydu ve yancı olmayan gazete, televizyon ve radyo kanallarını kapattı.”
  • “Bir gün önce dengeleme maksatlı yayınladığınız yazıyı okudum. Fakat bu, Türkiye’deki fiili diktatörlüğe medyanın meşruiyet kazandırmasının arkasındaki mantığı açıklamıyor.”
  • “Bu makaleyi yayınlamak Guardian’dan beklemeyeceğim üzücü bir mukayese yoksunluğuna işaret eder. Temsil ettiği hükümetin hareketleri evrensel olarak ülkesindeki demokrasiye tehdit kabul edilir. Bu tarz bir hikayeyi yayınlayan Guardian, artık böyle hükümetlerin kendisine meşruluk kazandırma çabasına yardım etmiş sayılır.”
  • “Guardian’ı seviyorum ve dünyaya farklı bir pencere açmasını seviyorum. Fakat Erdoğan gibi bir adam için bir platform oluşturmak artık çok fazla oldu. Onun Türkiye’ye ve hatta o bölgeye verdiği zarar, onu Guardian’da bir platform bulmaktan men etmeli.”

Konuyla ilgilenen editörlere verdikleri kararı sordum ve şu cevabı aldım:

Güce sahip olan insanların ne düşündüğünü insanlara aktarmak bizim işimizin bir parçası. Erdoğan Türkiye’nin seçimle gelmiş başkanı ve bölgedeki en önemli ülkelerden birini temsil ediyor. Onun makalesini yayınlamak hiçbir şekilde uyguladığı baskıyı meşrulaştırmaz ya da Guardian’ın onun hareketlerini onayladığı anlamına gelmez.

Guardian, diğer uluslararası medya ile birlikte, darbeden bu yana Erdoğan’ı hesaba katmadan acımasız bir şekilde haberleriyle Türkiye’yi ele alıyor. Sadece geçtiğimiz birkaç ayda yargıdaki parçalanmayı, muhalefetin Adalet Yürüyüşü’nde birleşmesini, açlık grevlerini, gazetecilerin davalarını ve daha birçok şeyi yazdık.

Geçtiğimiz aylarda birçok uluslararası ve Türk yazarın Erdoğan’ın zorba eğilimlerini kınayan yazılarını yayımladık. Aynı şekilde Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye’deki krizler hakkında ne dediğini de yayımladık. Darbe girişiminin yıldönümünden sadece birkaç gün önce, ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlunun serbest kürsü yazısını hem bastık hem yayınladık. Daha sonra Türkiye hükümeti bizimle temasa geçerek denge sağlanması için cumhurbaşkanının da yazması gerektiğini söyledi. Biz de darbe girişiminin yıldönümünde okuyucularımızın iki tarafı da duyabilmesi için kabul ettik.

Açıkça Erdoğan’ın son 12 ayda gösterdiği baskı kınanması gereken bir durumdur. Fakat yayınladığımız yazıda bazı Türklerin sistemi askeriyeye karşı korumak istediğini öne çıkarıyor, bunun meşruluğu tartışılabilir. Ayrıca yazısında Batılı hükümetlerin darbe karşısında duran bu Türkleri desteklememesinin bedelinden de bahsediyordu, bu da bir açıdan yazıya yer verilmesine gerekçedir.

Ben önemli derecede editörle aynı şeyi düşünüyorum. Fakat aynı gerekçelerle değil. Bu bağlam –sürekli medya odağındaki yabancı bir lider, birçok platformda emrederek- için denge yeterli bir faktör değil.

Guardian gibi büyük bir medya kuruluşu bilgi sahibi olmak isteyen insanların bilgi sahibi olmak istedikleri konularla ilgili öne çıkan fikirleri bulabileceği bir forum gibi olmadı, bu fikirlerle taban tabana zıt da olsalar.

Öne çıkan fikirler ülkelerin liderlerini kapsıyor, bu insanlar öyle ya da böyle gücünü kullanarak zaten fikirlerini sunuyor. Titrleri altında konuştukları, argo kelimeler bile bir referans noktası oluyor. Kamu hafızası bunları halk figürüne dönüştürmenin bir yoludur.

İroni sevenler için, işte Kasım 1999 New York Times’tan Putin: ‘ABD ile olan ilişkimize değer verdiğimiz ve ABD’lilerin bizim hakkımızdaki algısını önemsediğimiz için hareketlerimizi açık bir dille açıklamak istiyorum…’

Ve Şubat 2012’den yine Putin: ‘Gerçek demokrasi bir gecede kurulmaz’

Siyasi liderlerin çok konuşmasına izin verelim, asla az değil. Bırakalım tarih onları duysun ve yargılasın.

Yavaş yavaş azalan Beyaz Saray bilgilendirmeleri, devletin dağılması, kamu idaresi dairelerinin internet sayfalarından kesilen bölümler, abuk subuk tweetlerin minimalizmi… Bunlar otoriterlerin kendi evlerinde bastırdıkları özgür basını ülke dışında bir siyasi iletişim tekniği olarak kullanmalarından çok daha vahim.

Okuyucular Erdoğan gibi siyasetçilerin kelimelerini tartmaları konusunda güvenilebilir, darbe girişiminden önceki ve sonraki hafızasıyla. Ve Guardian’ın paylaştığı konsept içerisinde de kendi sonuçlarına varır.

  Kılıçdaroğlu ve Erdoğan'dan Guardian'a '15 Temmuz' yazısı

Kaynak: Guardian