Ana SayfaDünyaTrump’ın medyaya karşı savaşı Washington Post’ta: ‘Henüz Erdoğan kadar ileri gitmedi’

Trump’ın medyaya karşı savaşı Washington Post’ta: ‘Henüz Erdoğan kadar ileri gitmedi’

HABER MERKEZİ – ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve geldiği günden beri medyaya yönelik artarak devam eden baskısı Washington Post’ta “Eroğan’ın yankıları yükseliyor: Trump medyaya savaş açtı” başlıklı yazıyla yer aldı. Gazete, Trump’ın AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi ‘kendisine mağduriyet alanı oluşturmak için medyadaki güvensizliği silah olarak kullandığını’ ifade ederken, ‘henüz aynı mantıkta olduğu Erdoğan kadar ileri gitmedi’ dedi.


Ishaan Tharoor

Çeviri: Ezgi Gül


ABD Başkanı Donal Trump ülkedeki anaakım medyaya karşı saçma bir savaş başlattı.

Huysuz başkan, sosyal medyada ‘gazeteci düşmanları’ için banal ve negatif hashtaglerle yorumlar yayınlıyor: Joe Scarborough psikopat, MSNBC’den Mika Brzezinski düşük IQlu gerizekalı, New York Times ve The Washington Post yanıltıcı…

Ve favori hedefine gelelim, CNN sahtekar ya da dolandırıcı.

Trump’ın sosyal medya sitesi Twitter’dan paylaştığı gönderinin Türkçesi: Sahte Haber CNN ismini Dolandırıcı CNN diye değiştirmeyi düşünüyorum!

Pazar günü Trump New Jersey’de sahip olduğu bir golf kulübünde otururken kendi hesabından, videoda CNN’i temsilen kullandığı bir kişiyi amerikan güreşi arenasında yumrukladığı çocukça bir video paylaştı.

Cumhuriyetçi Partili Trump’ın gazeteciyi tartakladığı iması olan video komik değildi.

CNN muhabiri Brian Shelter video hakkında ‘bugün Amerika Birleşik Devletleri başkanının gazetecilere şiddeti meşru gösterdiği üzücü bir gün’ dedi.

Fakat Trump için medyaya karşı öfkesinin acımasız dışavurumu açıkça politik bir taktikti.

Bunu destekçilerini canlandırmak ve mağdurluğuna bir hikaye uydurmak için yapıyor.

Başkan göreve geldiğinden beri sürekli gazetecileri muhalefet olarak niteleyip Beyaz Saray’ın üstünde olan ‘güya’ kuşatma ile ilgili sanal ortamda yakınıyor.

Ayrıca Amerikan siyasetindeki ılımlı havayı da yıktı: radikal sağ kanadı desteğiyle besledi ve önemli olan olmayan bir sürü konuda utanmadan yalan söyledi.

Bu hareketleri şu anda kınadığı medyayı kuşatma altına aldı.

Dan Diamond’un attığı tweetin Türkçesi: Obama’nın geçen yıl attığı tweet ve Trump’ın bugün attığı tweet karşılaştırması

Obama görseli: (Bir gazeteci hakkında) Wiesel çok önemli ve vicdanlı bir sestir. Aynı zamanda çok da değerli bir arkadaş. Onu seviyoruz.

Trump görseli: CNN muhabirini dövdüğünü sembollediği video

Tabii ki ortada medyanın Washington’daki tüm siyasi iklimi değiştiren Trump’a karşı ‘önyargılı’ olup olmadığına dair meşru bir tartışma var.

Mesela bu hafta,  CNN Trump’ın Rus bağlantılarıyla ilgili acemice hazırladığı bir araştırma dosyasını geri çektirmek zorunda kaldı.

Hatta CNN, haberle ilgisi olan üç kıdemli gazeteciyi işten çıkardı.

Trump ve destekçileri hatalı haber dolayısıyla havaya uçtu ve özellikle CNN’in hatasını kabul etmekte gönüllü olmasını dikkate almadı.

Oysa ki Trump şu ana kadar hiçbir hatasını ya da kışkırtıcı tavrını kabul etmeye gönüllü olmadı.

Başkan bunun yerine sosyal medya megafonunu kullanıyor ve sağ kanat medyadaki destekçileri bütün diğer medya unsurlarının Amerikan halkının düşmanları olduğunu bağırmaktan çekinmiyor.

Senatör Ben Sasse, Trump’ı ‘medyadaki şüpheyi silah olarak kullanmak’la suçlamıştı. Fakat kendisi gibi Cumhuriyetçi bu senatörlerin (yumuşak dille ifade edersek) sansürüne rağmen, Trump destekçilerinin gözünde yanlış bir şey yapmış görünmüyor.

Trump’ın seçim çalışmaları sırasında anket şirketinin başında olan Tony Fabrizio, “Onu seviyorlar, ona inanıyorlar. Ve medya ona saldırdıkça Trump destekçileri içerisinde daha da ‘kendi kendini doğrulayan bir peygamber’ haline geliyor. Medya Trump’a vurdukça, Trump güçleniyor.” diyor.

Trump ‘medyadaki şüpheyi silah olarak kullanan ilk siyasetçi değil. Trump’ın Pazar günü attığı CNN videosu tweetinin altına iki partiden de üyeleri olan Dış İlişkiler Konseyi başkanı Richard Haass, Trump’ın retoriğini daha hünerli bir diktatör başkana benzetti.

Richard Haass’ın tweeti: Başkan gazetecilere karşı şiddeti kışkırtıyor. Birinin kalkıp gerçekten yapması için çok kısa bir süre kaldı. Bunu Amerika’da yapma, burası Erdoğan’ın Türkiye’si değil.

Türkiye’deki riskler tabii ki çok daha büyük.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen yıl gerçekleşen başarısız darbe girişiminin ardından devlet kurumlarına ve sivil halka yönelik yaptırımları arttırdı.

Yüzden fazla gazeteci tutuklandı ya da ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı.

Onlarca medya organı kapatıldı veya devlet tarafından el konuldu.

Zamanın devi olan gazetelerin ofisleri basıldı ve editörleri tutuklandı.

Fakat yine de bazı benzerlikler var.

Trump da Erdoğan da bir çeşit çoğunlukçu milliyetçilik yoluyla kozmopolit aydınlara karşı kinciliği körüklüyor.

Ve ikisi de kendilerine yönlendirilen eleştirileri ‘ulusal tehdit’ olarak kabul ediyor.

Geçtiğimiz haftasonu Erdoğan Ankara’dan İstanbul’a barışçıl bir yürüyüş düzenleyen insanları ‘terör örgütü sempatizanı olmak’la suçladı.

https://twitter.com/realDonaldTrump/status/881604490041995271

Trump’ın tweeti: Yalan yanlış haber yapan medya MÜKEMMEL AMERİKALILAR İÇİN yapmayı düşündüğümüz hizmetlerden bizi ASLA geri koyamayacak!

Financial Times’tan köşe yazarı Gideon Rachman’a göre Trump’ın siyaset tarzındaki Erdoğan yankıları, Amerikalılar için yeni ve sıkıntılı bir gerçeklik doğuruyor.

Rachman bu yılın başlarında ‘Bu kadar yeter, yeteri kadar bekledik. Hiçbir demokratik sistem kararlı diktatör bir liderin saldırılarında ezilecek kadar dayanıksız olmamalı. Erdoğan 2003’te başbakan oldu ve zaman içinde ülkesini değiştirdi. Bir Türkiyeli entelektüelin bana dediği gibi ‘Zamanında imkansız dediğim şeyler şu anda gündelik hayatımızın parçası oldu’” yazmıştı.

Londra Ekonomi Okulu’ndan olan ve Ocak’ta demokrasinin erozyonu üzerine kitabı çıkan Brain Klaas, ‘Trump şu anda gazetecileri tutuklayan Erdoğan kadar ileri gitmiyor. Ama mantıkları aynı. Dikkate alınacak gücü olanların güvenilirliğini baltalamak’ diyor.

Almanya’daki Der Spiegel Gazetesi Şubat’ta bu durumu ele almıştı: ‘Erdoğan ve Trumpo kendilerini halkı doğru düzgün bir şekilde anlayabilecek ve onlar adına konuşabilecek tek kişi olarak konumlandırıyor. Onların görüşüne göre basın özgürlüğü demokrasiyi zedeliyor ve medya onlara saygılı olmadığı için aslına bakarsanız gereksiz. Trump ve Erdoğan’a göre güçlü liderler olarak ağızlarından çıkan sözler doğru ve yolundan sapmış medya yalan söylüyor. Bu zorbaca bir düşüncedir ve aslına bakarsanız bir diktatörlüğü yönetmenin yoludur’

Bu iki lider aynı zamanda birbirlerini de eleştirilerden koruyor.

Erdoğan’ın ihraçları ve tutuklamaları düzenlediği esnada Trump ‘Amerika’nın Türkiye başkanının kısıtlamaları ile ilgili bir şey söylemeye hakkı olmadığını söylerken, Erdoğan da Trump’ın göreve gelmesi esnasında düzenlenen protestoları ‘saygısızlık’ olarak nitelendirmiş ve bir konferansta Trump’ın CNN’e yönlendirdiği ‘yalan haber’ iddialarını desteklemişti.

O gün Erdoğan Trump’ı CNN muhabirini ‘yerine oturtmak’la ilgili tebrik etti. Bu duygu muhtemelen birçok Trump destekçisinin her yeni hashtagde ve alaycı saldırgan tavırda hissettiği ‘hassasiyet’in aynısı.


Kaynak: Washington Post