Ana SayfaYazarlarArif Altanİtaatsiz nota – Arif Altan

İtaatsiz nota – Arif Altan


Arif Altan


İktidar itirazı, devlet isyanı, polis muhalefeti sevmez. İtiraz huzuru kaçırır, isyan yasayı dağıtır, muhalefet hileyi bozar. İtirazcı iktidarı, isyancı devleti, muhalif polisi utandırır. Huzursuzluk çıkarmak itirazcının, yasayı hiçe saymak isyancının, riyakarı bozmak muhalifin işi. İtirazcı itirazcıya, isyancı isyancıya, muhalif muhalife benzedi mi yalancının, düzenbazın, riyakarın ne mahremi ne mahareti kalırdı. Fakat öyle olmaz; iktidar itirazcıyı, devlet isyancıyı, polis muhalifi kendisine benzetir. Yalanın içine insanı, riyakarlığın içine toplumu sığdırır.

Uyumsuzun işi zordur. Ne itirazcı, ne isyancı, ne muhaliftir. Genetik bir bozukluk, daha azı bir bozguncu; kendi söyleyip kendi duyan belki de delinin tersten gideni. Hiç kimsenin bilmemiş olmasını dilediğini açıklamak, hiç kimsenin görmemiş olmasını dilediğini göstermek, hiç kimsenin duymamasını dilediğini duyurmak gülünçlük değilse ahmaklık, aptallık değilse delilik. Aptalları çayıra salmalı, delileri tımarhaneye tıkamalı ki gerçeklikte sürüp giden zorbalık haklılık,  fiili kötülük kaskatı iyilik, kusursuz çirkinlik ideal güzellik diye böbürlenebilsin.

Hayalperestin, delinin sığabileceği bir dünya yoktur. Sığdır okyanus, dardır gökyüzü yüzü derinliklere gömülü, gözü yüceliklere çevrili olan için. Değil mi ki doğruyu söyledi, ayaza, ıssızlığa sürülmek cezası, ateşlerde yakılmak alınyazısı. Gerçekliğe ters düşen doğruya yaslanabilir mi? Gerçekçiliği ilim düzeyine çıkarmak, hakikati safsataya düşürmek, sonrasında da zorbalık, ahlaksızlık, riyakarlık düzenini ebedi kılmak! En doğrunun en yalancı olduğu yerde hakikat de safsatadan öte bir şey miydi? Güçlüler güçlü, güçsüzler lanetli, düşkünler bitiktir! Gerçeklik buysa doğru da budur. Doğru buysa hakikat başka bir şey olabilir mi? Neticede eğlenceli bir dünya, tadı çıkarılası bir hayat varken keyif kaçırmak ahmaklık değil de ne?

Ahengi lekeleyen akortsuz bir enstrüman iticiliği işte. Doğruyu söyleyen öfkeli, öfkeli sert, sert kaçık bulunur. Yeni gerçekçinin yepyeni ilmi: Gerçeğin hiçbir yanında yer almamak! Gerçeğin dışında gerçekçi gibi yaşamak güçtür de ondan. İlim irfan sahibi olmak, yalana esnemektir. Her kulağı okşayan ses, her göze uyan manzara, her kafaya oturan hayal, her damağa yaraşır lezzet olmak: Kapsayıcılık, bilgelik, genişlik, gerçekçilik, güçlülük derler buna. Ama elmayla armudu karıştırmamak zayıf bünyenin, doğru sözü zehirli dile yakıştırmamak da canlılığını yitirmiş ölü aklın kanıtı olur bu durumda.

Duyanda karşılığı yoksa hakikati seslendirmek tehlikeli. Kendin söyleyip kendin duyacağın sesin değeri yoktur. Uzlaşmaz olan, her zaman yanlıştır. Hakikati mümkün olduğunca eğip bükmelisin ki doğru sözünün bir karşılığı olsun. Sivri olan marjinaldir, marjinal olan aşırı, aşırı olan yalnızdır. Her tarafı idare eden bir kalabalık benliktir gerekli olan. İyi eden yalandır. Öyleyse yalancı doğrudur. Gerçeklik göz ardı edilmemeli. Ne olursan ol karşındakinin gördüğü kadarsın. Gerisi fazlalık, fazlalık zehirli atık. Doğrudan azını söyle ki, hasarlı söz yama olsun yalana. Hakikate biraz yalan bulaştır ki, çarpıtılmış olan, hakikatten üstün bir değer görsün. Çıplak olanı giydir, yalın olanı süse, tözü toza bozdur ki benliğin seçilemediği dumanlı bir hava oluşsun.

Kabusa değilse neye benzer hayat? Böyle bir dünyada, uyuşacağı dokuyu arayan hastalıktan farksızdır sözünü sakınmayan. Sadece güç sahiplerinin değil, değdiği herkesi utandırır. Yalancıyı utandıran uslandırılmalı ki, ruhların birbirine dolanarak ördüğü entrika gizemlerle, zevklerle sürüp gidebilsin. Gerçeği gerçeğe benzetmek için mutlaka biraz yalan katmak gerektiğini söylese de akıllılar, deliler işte, kalbinden geçirdiğini esirgemez dilinden hiçbir zaman. Elmanın elma, alçağın alçak, hırsızın hırsız olduğunu söyleyip durur yine de.

Uykunun derinliklerinde, kendinden geçmenin yedinci katmanında sızıp kalanları vakitsiz uyandıran, ritme saygısız hep aynı hata: İşitilen bir bozukluk, bir uyumsuz kırılma, senfoniyi mahveden her zamanki aynı itaatsiz nota.

Previous post
AİHM'in Gülmen ve Özakça kararına tepki: 'Türkiye, Avrupa'yı da kendine benzetmiş'
Next post
Bitmedi, bir bariyer daha: Bariyerlerin ardında yükselen vicdan ve adaletin sesi