Ana SayfaGüncelKöylüler, ‘Şikayetçi olanı da işbirlikçi ilan eder, tutuklarız’ denilerek tehdit edilmiş

Köylüler, ‘Şikayetçi olanı da işbirlikçi ilan eder, tutuklarız’ denilerek tehdit edilmiş

HABER MERKEZİ – HDP, Hakkari’ye bağlı Oğul köyünde SİHA’dan atılan bomba sonucu bir sivilin yaşamını yitirdiği, üç sivilin de yaralandığı olaya ilişkin hazırladığı raporunu açıkladı. Raporda, bombalanan yerin ‘güvenlik bölgesi’ ya da ‘yasak’ ilan edilen bir alan olmadığı belirtilirken, bombalama sonrasında da polisin köylüleri, “Şikayetçi olanı da işbirlikçi ilan eder, tutuklarız” diyerek tehdit ettiği bilgisi paylaşılıyor.

Hakkari merkeze bağlı Oğul köyünde silahlı insansız hava aracı (SİHA) tarafından atılan bomba sonucu Mehmet Temel hayatını kaybetmiş, İsmail Aydın, Musa Tarhan ve İbrahim Sak isimli köylüler de yaralanmıştı.

Hakkari Valiliği bombardıman yapıldığını kabul ederken, vurulan köylülerin “işbirlikçi” olduğunu öne sürmüştü.

HDP’den rapor

Halkların Demokratik Partisi (HDP), bu olaya ilişkin hazırladığı inceleme raporunu açıkladı.

31 Ağustos’ta yaşanan olaya dair hazırlanan raporda, köylülerin yaralıları kendi araç ve imkanlarıyla Hakkari Devlet Hastanesi’ne taşıdıkları belirtiliyor.

Olayın yaşandığı zaman İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı “Dört PKK’li öldürüldü” şeklindeki açıklamaya dikkat çekilen raporda,  aynı gün yerel kaynakların ise köyün Kanireş Çeşmesi mıntıkasında piknik yapan dört köylüden birinin SİHA’dan atılan bomba dolayısıyla yaşamını yitirdiği, üç köylünün de yaralandığı bilgisi aktarılıyor.

Raporda, 1 Eylül günü Hakkari Valiliği’nin resmi internet sitesinde, olayda sivillerin öldürüldüğünü doğrulayan bir açıklama yayımlandığı ve valiliğin yaşamını yitiren ve yaralanan sivilleri ‘işbirlikçi’ ilan ettiği kaydediliyor.

Tanıklar anlatımları: “Şikayetçi olanı da işbirlikçi ilan eder, tutuklarız” denilmiş

Tanık anlatımlarına da yer verilen HDP raporunda, görüşme yapılan isimlerden Mehmet Temel’in annesi Sima Temel’in tanıklığı şöyle aktarılıyor:

Bayram arifesinde köydeki evdeydim. Oğlum Mehmet beni almaya gelecekti. Bir gün sonra Van T tipi Cezaevi’nde bir yıldır tutuklu olan eşim Mustafa Temel’in görüş günü ziyaretine gidecektik. Mehmet beni aradı, ben erken olduğunu söyledim, akşamüstü şehre gideriz dedim. O da Kanireş Çeşmesi’nde öğlen yemek yiyeceğini, sonra gelip beni alacağını söyledi. Namaz kılıyordum ki, bir bomba sesi duydum, aşağı indim. Köylüler de sesi duymuştu, dışarı çıkanlar Kanireş’e doğru koşuyorlardı. Bir yere kadar gidebildim, ne olduğunu anlamaya çalıştım, ama öğrenemedim. Bir yeğenim beni Hakkari merkeze götürdü ve hastaneye gittik. Orada oğlumun ağır yaralandığını söylediler, sonra da öldüğünü söylediler. Ben de baygınlık geçirmişim. Sonrasında Kanireş’e bomba atıldığını, oğlumun da arkadaşlarıyla beraber yaralandığını, sonra da oğlumun öldüğünü söylediler. Allah hakkımızı yerde bırakmasın, oğlum günahsızdır, şimdi 3 yetimi oldu. Bu bayramı bize zehir ettiler. Allah kabul etmesin, cenazesinde ağlamama bile izin vermediler. Bu zulmü kimse kabul etmesin.

Raporda, yaralıları hastaneye taşıyan ve hastane önünde bulunan yaralı yakınlarından alınan bilgilere de şöyle yer veriliyor:

Yaralılar hastaneye getirildiğinde, hastanenin etrafı zırhlı araçlar ve çok sayıda güvenlik gücü tarafından kuşatılmış haldedir. Hastane önünde kimsenin birikmemesi ve gelenlerin de dağılması için çok sert müdahalede bulunulmuş, plastik mermi ve gaz kullanılmıştır. Yapılan sert müdahalede 5 kişi plastik mermilerin kafa, gözaltı, yüz, sırt ve boyun bölgelerine isabet etmesi sebebiyle yaralanmışlardır. Yine yaralı yakını olan kadınların saçlarından sürükleme ve darp, işkence ve kötü muamele ile sert müdahale devam etmiştir. Bu müdahalede yaralananların hastaneden rapor almayı istemeleri ile hukuki girişim başlatma istekleri yine güvenlik güçlerinin engellemesi ve tehditleri ile karşılanmıştır.

HDP raporunda bir tanığın, hastane çevresindeki polislerin etraftakilere “Şikayetçi olanı da işbirlikçi ilan eder, tutuklarız” dediğini aktardığı da belirtiliyor.

“Bombalamanın yapıldığı alan yasaklı değildi”

Raporun “Tespitler” başlıklı kısmında ise bombalamanın yapıldığı alanın ‘güvenlik bölgesi’ ya da ‘yasak’ ilan edilen bir bölge olmadığına dikkat çekilerek şu tespitlere yer veriliyor:

Bu bölgede sivillerin bulunması her daim olabilir, özellikle kurban bayramı arifesinde köylülerin o alanda kurbanlık aldığı güvenlik güçlerince de bilinmektedir. Hal bu iken, bahse konu yerde bir operasyon yapılması demek mutlak surette sivillerin zarar göreceğinin, ölebileceğinin, yaralanacağının, doğanın ve doğal yaşamın da zarar göreceğinin bilinmesi demektir. Operasyon kararı güvenlik güçlerince verilmiştir. Böylesi bir karar, devletin peşinen ulusal ve uluslararası mevzuatla beraber insan hakları ile hukuk kurallarını ihlal edeceğinin bir kabulü yorumuna vesile olmaktadır.

Yine valilik tarafından “işbirlikçi” ilan edilen köylülerin olaydan kısa bir süre önce üst ve araç araması ile kimlik kontrolü yapılan Depin Kontrol Noktası’ndan geçerek olay yerine geçtikleri bilgisinin paylaşıldığı raporda, şu sorulara yanıt aranıyor:

  • Madem bu kişiler hakkında şüphe var, neden kontrol noktasında gözaltına alınmadılar?” deniliyor.
  • Yakalama imkanı ve olasılığı varken, neden silahlı İHA kullanıldı?

Savcının olay yerine keşif için gitmediğinin vurgulandığı raporda, “Olay yerini bomba atılmasından sonra ilk kez gören köylülerdir. Yaralıları köylüler kendi imkanlarıyla hastaneye yetiştirmişlerdir” deniliyor.

Raporun son kısmında ise olaya dair hukuki süreçlerde mağdurların yanında olunduğu belirtiliyor.


Raporun tamamına BURADAN bakabilirsiniz.