Ana SayfaGüncel‘Türkiye kendini PYD’yi sınırlandırmaya adamış, İdlib operasyonuyla da Afrin’i kuşatmak istiyor’

‘Türkiye kendini PYD’yi sınırlandırmaya adamış, İdlib operasyonuyla da Afrin’i kuşatmak istiyor’

HABER MERKEZİ – İdlib operasyonunda Ankara’nın asıl amacının Afrin’i kuşatmak olduğunu belirten Doç. Dr. Hakan Güneş, operasyonun Türkiye’yi bedeli ağır bazı sonuçlarla yüz yüze bırakabileceğini söyledi.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 7 Ekim’de, “İdlib’de ciddi bir harekat var ve bu devam edecek. İdlib’in içi bizim, dışı Rusya’nın korumasında olacak” sözleriyle duyurduğu İdlib operasyonunda Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), bugün İdlib’e girdiğini duyurdu.


TSK, İdlib’e girdiğini açıkladı


Operasyonda her ne kadar Türkiye’nin “Gerginliği Azaltma Kontrol Gücü” olarak bölgede bulunduğu iddia edilse de Ankara’nın asıl amacının “Afrin’e müdahale” olduğu belirtiliyor.

Bu görüşü savunanlardan biri de İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Güneş.

İdlip operasyonunda asıl amacın Afrin’i kuşatmak olduğunu belirten Güneş, operasyonun Türkiye’yi bedeli ağır bazı sonuçlarla yüz yüze bırakabileceğini söyledi.

Mezopotamya Ajansı’nın sorularını yanıtlayan Güneş, İdlib operasyonu konusunda çok karışık bir denklem olmadığını tarafların da niyetlerini açıkça ifade ettiklerini söyledi.

Türkiye’nin öncelikli konu olarak “PYD’nin sınırlandırılmasına kendini adamış” olduğunu belirten Güneş, Ankara’nın diğer adımlarını da buna göre dizayn ettiğini söyledi.

‘Türkiye Afrin konusunda ABD’den destek alamadı, Rusya’nın ne kadar olumlu yaklaştığını bilmiyoruz’

Türkiye’nin ikinci olarak ise “ılımlı İslamcı kesimlerle işbirliği yaparak, onlar üzerinden nüfuz etkinliğini arttırma politikası” olduğunu kaydeden Güneş, şöyle devam etti:

Olabildiğince kendisine bu sahayı genişletecek bir manevra alanı oluşturmaya çalışıyor. Bunun üzerinden uluslararası masada bir aktör olarak bulunmak istiyor. Türkiye’nin temel hedefi ise Kürt sorununda çok ciddi bir askeri güce ulaşmış olan SDG (Suriye Demokratik güçleri) veya PYD’nin engellenmesi, sınırlandırılması, sahasının kısıtlanmasının siyasi muhatap seviyesine çıkarılmaması. İşte bu nedenlerden dolayı Türkiye İdlib operasyonuyla Afrin’i kuşatmayı planlıyor. Mümkünse Afrin’i bir bütün olarak SDG ve PYD’den arındırmayı planlıyor. Ancak bu noktada ABD’den destek almış gibi görünmüyor. Aynı zamanda Rusya’nın da buna ne kadar olumlu yaklaştığını bilmiyoruz. Dolayısıyla belirli bir konuda anlaşmış olmak daha sonra tartışılacak konularda başta bir mutabakat anlamına gelmiyor. Rusya’nın ve Şam’ın henüz kesin bir biçimde Türkiye öncülüğünde ya da Türkiye’nin doğrudan Afrin’e müdahaleye izni verdiği sonucunu çıkarmıyorum. Dêra Zor mücadelesi sertleşirse Arin konusunda da PYD’yi, SDG’yi sınırlayacak bir hamle olarak Türkiye’nin açıkça ortaya koyduğu hedeflerin önü açılabilir.

“Türkiye’nin El Nusra ile anlaşma yaptığı” iddialarına ilişkin de değerlendirmede bulunan Güneş şunları söyledi:

Nusra’nın İdlib’de çok kuvvetli bir varlığı var. Ciddi sayıda savaşçısı var. İsim değiştirerek bu gruplarla uzlaşma kapısı tümüyle kapalı değil. Ama burada daha sert tutuma sahip olan Rusya’dır. Rusya’nın El Nusra konusunda isim değiştirse bile daha sert bir tutum izleyeceğini biliyoruz. Sahanın belirleyicisi olacak olan Türkiye değil, Rusya olacak. ‘Türkiye Nusra anlaştı’ sorusu tek başına durumu açıklamaya yetmeyecek bir soru. Rusya zaten tepesinde olacak.

Ankara’nın operasyonla birlikte elini güçlendirmeye çalışıp bunu da Suriye’nin geleceğinin tartışılacağı zeminlerde Kürt kantonlarının herhangi bir statü elde etmesini engelleyeceği bir basınç olarak devreye sokacağını belirten Güneş, operasyonun ABD desteği olmadan yapılmasına dair ise şunları söyledi:

ABD’siz bir İdlib operasyonunun birçok yönünün aksayacağını düşünebiliriz. ABD şu anda Suriye politikası açısında ağırlığı Rakka ve Dêra Zor’a yönelmiş görünüyor. Buradaki sonuçları da almaya yakın. ABD hala SDG ve PYD’ye, daha doğrusu Suriyeli Kürtlere Suriye’nin geleceğinde nasıl bir statü öngördüğünü hiçbir şekilde söylemiş değil. Attığı adımlar neticesinde bazı sonuçlar çıkarabiliriz ama Suriye savaşında tarafların kaç defa nasıl değiştiğini gördük. Bütün bu savaşın sonunda diplomatik uluslararası statüyle bağlanması lazım. Bu olmadığı sürece bütün bu kazanımlar birkaç yılda tersine dönebilir. Riskler sahadaki güçler açısından var. ABD, Kürtleri Irak ve Suriye’nin geleceğinde önemli bir partner olarak gördüğünü görüyoruz ama hala bunu belli bir noktada bir pazarlık unsuru olarak kullanıp kullanmayacağına ilişkin kesin yaklaşımlar ortaya koyamayız.

‘Bedeli ağır bazı sonuçlarla yüz yüze kalınabilir’

Güneş, “Bu savaşın adım adım Türkiye topraklarına taşınacağı ve Türkiye’nin Ortadoğu savaş denkleminin parçası olacağı ifade ediliyor. Savaş Türkiye’ye sıçrar mı?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

 Burada belli bir gücü karşınıza alırsanız bunun Türkiye’de ne kadar militan gücü varsa, çoğunlukla bombalı saldırılar biçiminde hareketlendiriyorlar veya başka eylemler biçiminde. Bu tür eylemlerin ortaya çıkması oldukça kuvvetlidir. Ama Türkiye bir zamandır bu konuda hazırlık yaptığı için ve bütün zaaflarına rağmen istihbarat ve askeri gücü belirli bir seviyede bulundurduğu için bunları büyük ölçüde bertaraf edeceğini ama yine IŞİD ile olduğu süreçte görüldüğü gibi bedeli ağır bazı sonuçlarla yüz yüze kalınabileceğini kestirebiliriz.