Ana SayfaGüncelYıldırım’dan ABD’ye: Siz de resmi bankamızın görevlisini hapse attınız?

Yıldırım’dan ABD’ye: Siz de resmi bankamızın görevlisini hapse attınız?

HABER MERKEZİ – Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Binali Yıldırım’ın gündeminde ABD’nin Türkiye’den vize başvurularını süresiz askıya alması vardı. Yıldırım, ABD’nin kararının gerekçesini “inandırıcı” bulmadığını söyledi.  ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu görevlisinin tutuklanması için “Ne olmuş? Türkiye bir hukuk devleti” ifadesini kullanan Yıldırım, Rıza Sarraf davası kapsamında ABD’de tutuklanan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın durumuna değinerek, “Bir resmi bankamızın genel müdür yardımcısını görevli gittiği ülkenizde yaka paça tutup hapse atarken bizden izin mi aldınız?” dedi.

Başbakan Binali Yıldırı, AKP’nin Meclis Grup Toplantısı’nda konuştu.

Yıldırım’ın gündeminde ABD’nin Türkiye’den vize başvurularını süresiz askıya alması ve İdlib operasyonu vardı.

Yıldırım vize krizi ile ilgili şunları söyledi:

Hafta sonu ABD müttefiklik ilişkilerimizle bağdaşmayan bir karar aldı ve vize işlemlerini askıya aldı. Bunu da, konsolosluk personeli ve çevre güvenliğinin yetersizliğiyle açıklamaya çalıştı. Misyon ve personel güvenliğine yönelik taahhütlerimizin sorgulanmasından esef duyuyoruz. Ülkemizdeki ABD misyonları dahil bütün elçiliklerinin personeline sağlanan geniş güvenlik tedbirleri en kuvvetli şekilde devam ediyor. Bununla ilgili olarak kısa bir süre önce Dışişleri Bakanlığı üzerinden İçişleri Bakanlığımıza gelen yazıda ABD misyonlarının güvenliklerinin artırılması talebi vardı. Bu talebi memnuniyetle karşılayıp söz konusu misyonların güvenlik tedbirlerini artıracağımızı elçiliğe bildirdik. Ancak oradan gelen cevap ‘Bizim güvenlik sorunumuz yok, bu düşüncenizden dolayı teşekkür ediyoruz’. Hal böyleyken vizelerin askıya alınmasının sebebinin güvenlik olarak gösterilmesi yaman bir çelişkidir. Türkiye kabile devleti değil bize yapılanın karşılığını misliyle veririz.

Nitekim aynı şekilde aynı şekilde aynı ifadelerle karşılığını vererek gereğini yaptık. Devletler aralarındaki sorunları konuşarak görüşerek çözmek durumundadır. Ülkeler arasında devamlı dostluk ve düşmanlık olmaz. Ülke ilişkilerini belirleyen karşılıklı menfaattir. Hele hele bu devletler müttefik ülkeler ise bazı meseleleri ileri sürüp vatandaşları cezalandırmaya kalkmak çok yakışıksız bir davranıştır. ABD gibi bir ülkeye hiç yakışmayacak bir davranıştır. Hiçbir sorunun çözümüne katkı sağlamaz. Bu nedenle ABD’yi daha sağduyulu olmaya davet ediyoruz. Sorun elbette bir an önce çözülmelidir. Türkiye olarak bütün ülkelerle irtibat kanallarımız açıktır.

‘Gerekçe inandırıcı değil’

ABD yetkilileri yaşanan bu son gelişmeleri gerekçe göstererek göçmenler dışındaki vizeleri askıya aldığını açıkladı. Bunu konsolosluklara büyükelçiliklere gelen insanların sayısını asgariye düşürmek için yaptıklarını söylüyorlar. Bu hiç ama hiç inandırıcı bir gerekçe değil. Kafalarının arkasındaki nedenin ne olduğunu da söylemekte gecikmediler. Onu da söylediler. Neymiş FETÖ soruşturması kapsamında ABD misyonlarında çalışan bazı kişiler hakkında hukuki süreç başlatmışız. Ne olmuş? Türkiye bir hukuk devleti. Suç işleyen ABD misyonunda olması ona bir ayrıcalık mı getirecek, beyefendilerden izin mi alacağız onların icazetini mi alacağız? Bunu söylerken lafın nereye gideceğini düşünün.

‘Bir bankamızın genel müdür yardımcısını tutuklarken bize mi sordunuz’

Bir bankamızın genel müdür yardımcısını yaka paça alırken bizden izin mi aldınız? FETÖ elebaşını hala orada tutmak müttefikliğe sığar mı? Özet olarak ABD yönetimi bir kez daha başını öne eğip 15 Temmuz ve sonrası yaşananları ele almalılar. Neden Türkiye’de yüzde 80’nden fazlası ABD’ye sempati duymuyor, bunun cevabını bulmak zorunda. Eğer müttefikliğimiz devam edecekse Suriye’den PKK’nın kuzenleri YPG/ PYD’ye de kol kanat germekten bir an önce vazgeçmelidir.

Yıldırım İdlib operasyonu ve Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki bağımsızlık referandumu ardından yaşanan gelişmelere ilişkin ise şunları kaydetti:

Sınır güvenliğimizi sağlamak amacıyla geçen yıl 24 Ağustos’ta Fırat Kalkanı Harekatını başlatmıştım. Bu harekat kapsamında güney sınırımızda 2 bin kilometrelik güvenli alan tesis ettik, DEAŞ unsurlarını yok ettik.

Astana süreci doğrultusunda ateşkesi tahkim edecek adımlar attık. İdlib ve çevresinde gerginliği azaltma ve çatışmaları önleme doğrultusunda bir karar verildi. Hatay’a sınır komşusu olan İdlip esasen Halep’te geçtiğimiz yıl yaşanan olaylar sonrası sivil halkın akın akın bu bölgeye gelmesi nedeniyle çok ağır şartlar içerisinde o insanlar yaşıyor. Ve bu insanlar arasına sızan terör unsurları da var. Alınan karar çerçevesinde İdlip çepeçevre bir güvenlik çemberine alınacak, terör faaliyetleri önlenecek. Olası iç karışıklıkta ülkemize büyük göç dalgasının önüne geçilecek.

8 Ekim itibarıyla askerlerimiz keşif faaliyetlerine başladılar. Fırat Kalkanı’ndan sonra Suriye’de sınırlarımız ötesinde gerçekleştirilen ikinci bir faaliyettir. Birincisi ayrıştırmak, ikincisi zemin hazırlamak, üçüncüsü ülkemize muhtemel göç dalgasının önünü almak.

Tek taraflı girişim Irak anayasasının açık ihlalidir, hukuksuzdur. Bu gidişat onları hayıra götürmez, yol yakınken bu vahim yanlıştan dönmelerini tavsiye ederiz. Türkiye’nin Irak’taki tek muhatabı Irak merkezi yönetimidir.

Peşmergeye vermekte olduğumuz eğitime son verdik. Erbil ve Süleymaniye’ye uçuşları durdurduk. Ülkemizin bazı illerinin kendi haritaları içinde gösterilen televizyonları uydu yayınından çıkardık. Habur Kapısı’nın civarında askeri tatbikatlara başladık. Kuzey Irak için aldığımız tedbirler kati suretle Irak’taki Kürt, Arap, Türkmen, Asuri ve Ezidi gibi unsurları hedef almamaktadır. Bizim derdimiz sorumsuzca davranan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’dir.