Ana SayfaBilim ve TeknolojiBelçika sömürgeciliği ve küresel HIV salgınının kökeni – Dr. Lawrence Brown

Belçika sömürgeciliği ve küresel HIV salgınının kökeni – Dr. Lawrence Brown

HABER MERKEZİ – Dr. Lawrence Brown, HIV-1 salgınının nasıl tetiklendiğini ve sonrasında küresel bir salgına yol açtığını tarihsel bağlamıyla anlatıyor.


Dr. Lawrence Brown

Çeviri: Serap Şen / Dünyadan Çeviri


Science dergisinde Ekim 2014’te yayınlanan “The Early Spread and Epidemic Ignition of HIV-1 in Human Populations” (İnsan Popülasyonlarında HIV-1’in İlk Yayılması ve Salgının Ortaya Çıkışı) başlıklı bir makalede, Nuno Faria ve meslektaşları, dünyanın en ölümcül bulaşıcı hastalıklarından biri olan HIV’nin coğrafi çıkış noktasını ortaya koydular. HIV-1’in, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin başkenti Kinşasa’da ortaya çıktığını keşfettiler ve ölümcül virüsün Kongo’ya demiryolu ağı üzerinden yayıldığını açıkladılar. HIV-1, bunun ardından Haitili profesyoneller üzerinden Haiti’ye, oradan da ABD’ye yayılmıştı (1).

Faira ve meslektaşları, araştırma bulgularını şu şekilde sıraladılar:

Salgının orijinine dair tahmini konumumuz, Kinşasa’nın diğer her yerden daha çağdaş HIV-1 jenerik çeşitliliği sergilediğine dair gözlemi açıklıyor. Bilinen en eski HIV-1 sekanslarının neden bu şehirden kaynaklandığını ve AIDS göstergesi sayısız erken vakasın neden Kinşasa bağlantılı olduğunu netleştiriyor (s.57).

Belçika Kralı 2. Leopold

Bu araştırmacılar “…HIV-1’in insanlarda oluşumunun dinamiklerini ortaya çıkardık”larını (s. 56) söylemesine rağmen, HIV-1 salgınının başlangıcının ardındaki tarihsel dinamikler, ciddi bilgi noksanları yüzünden karartma altında kalmış. Bu makalede atlanan en temel tarihsel dinamik, Belçika sömürgeciliğinin 1920’ler öncesi ve sonrasında Kongo’daki muazzam etkisi. Hiç sözü edilmeyen bir başka kilit önemde olgu ise Mobutu Sese Sekou’nun KGC başkentinin adını 1960’ta Belçika’dan bağımsızlık kazandıktan sonra, 1971’de Kinşasa olarak değiştirdiği (2). 1960’lar öncesinde, Kinşasa’nın adı—ve 1920’ler boyunca başkentin adı—Leopoldville idi (ülkenin adı da Belçika Kongosu idi) (3). Şehre Belçika Kralı 2. Leopold’ün adı verilmişti.

Adam Hochschild, Kral Leopold’ün eylemlerinin tarihsel bir aktarımını yapıyor (4). Kral Kongo’yu 1885’te kendi şahsi kolonisi yaptı ve kısa süre sonra, Kongo halkının o dönemki kauçuk talebini karşılamak üzere zorla çalıştırıldığı kauçuk plantasyonları kurarak bir servet elde etmeye başladı. Leopold’ün değerli hammaddesini taşımak için, Kongolulara daha sonra HIV-1’in yayılmasında kilit rol oynayacak demiryolu ağı sistemi inşa ettirildi.

Kongolu işçiler Leopold rejiminin koyduğu kotaları karşılayamadıklarında, Leopold’ün Force Publique (Kongolu yerlilerden oluşturulan Halk Ordusu) olarak bilinen askeri alayı çoğu zaman ellerini keserdi. Kadınlar sık sık rehin alınır ve tecavüze maruz bırakılırdı (4). 23 yıllık zorla çalıştırmadan, plantasyon inşasından ve kauçuk ekstraksiyonundan sonra 1908’de Leopold Kongo’yu 50 milyon frank karşılığında isteksiz şekilde Belçika halkına verdi (2). Hochschild Belçika sömürgeciliğinin sonucu olarak, yaklaşık 10 milyon Kongolunun dört ana faktör sebebiyle hayatını kaybettiğini tahmin etmektedir (s. 233): (a) cinayet; (b) açlık, yorgunluk ve kötü koşullar; (c) hastalık ve (d) hızla dip yapan doğum oranı.

Hochschild’in kitabı, Leopold egemenliğinin Kongo üzerindeki terörünü ve Belçika’nın insanlığa karşı suçlarını büyük ölçüde yansıtıyor ama bu dönemde Kongolulara yaşatılan travmanın akla durgunluk veren kapsamını iletmeye tek başına sözcükler yetmez. Belçikalıların Kongolulara yaşattığı toplum-altüst edici şiddetin ve kitlesel travmanın seviyesini iki belgesel çok çarpıcı bir şekilde göstermekte: birinin adı Congo: White King, Red Rubber, Black Death (2004: Kongo, Beyaz Kral, Kızıl Kauçuk, Kara Ölüm) diğeri ise adını bu kitaptan almış: King Leopold’s Ghost (2006: Kral Leopold’ün Hayaleti).

Kongoluların sömürgeleştirme nedeniyle maruz bırakıldığı koşullar, Stanley Falls’da sulh hâkimi olan Charles Gréban de Saint-Germain tarafından yazılmış bir pasajda anlatılmış (4). Hâkim, 1905’te Kongoluların içinde bulunduğu kötü koşullarını şöyle aktarıyor:

Tükenmiş bir nüfus, hastalık pençesinde mahvoluyor ve bence bu bölgedeki dinmek bilmeden yayılan uyku hastalığı bununla bağlantılı; angarya iş ve yiyecek kıtlığı ile birlikte bu durum, bu ülkeyi hızla kırıp geçirecek… Köylerin çoğunda çok az insan kalmış; birçok kulübe virane; erkekler, tıpkı kadın ve çocuklar gibi, zayıf, ince, gözlerinde fer kalmamış, çok hasta, içe çökük ve hepsinden ötesi, yiyecek şey yok (s. 231).

Yiyecek yokluğuna yapılan bu vurgu, sömürgeci uygulamaların HIV’nin hayvandan insan popülasyonlarına geçmesine nasıl katkı sağladığına ışık tutuyor. Chitnis, Rawls ve Moore’un (5) ayrıntılı şekilde anlattığı üzere:

1906 itibariyle, iç bölgelerden kıyı kesimlere baş üstünde kauçuk taşımak için yılda 50.000’den fazla hamal kullanılıyordu; çoğunlukla köle emeğiyle 1899’dan 1913’e kadar bir demiryolu inşaatı oldu. Emeğin bu amaçla kullanımı öylesine yoğundu ki, [besin üreticiliğine/yetiştiriciliğe kalmadığından] yaşanan gıda kıtlığı yüzünden gıda ithal edilmek zorunda kalınıyordu ve işçiler hastalandığında hiç azıkları olmuyordu ve ormanda yiyecek aramak zorunda kalıyorlardı (s. 8).

Yiyecek kıtlığının sebebinin, kauçuğa yönelik açgözlü talep nedeniyle Kongoluların artık kendi besinlerini yetiştirmesine izin verilmemesi olduğunu not etmek önemli. Tüm emek, besin yetiştiriciliğinden Leopold’ün rejimi için kauçuk toplamaya yönlendirilmişti. Dolayısıyla 1920’ler Leopoldville’inde HIV-1’in çapraz geçişi, bulaşması ve ortaya çıkmasının, Kongoluların 1920’ler öncesi durumunun toplumsal belirleyenlerini hesaba katmayan hiçbir açıklaması olamaz.

HIV-1 salgınının nasıl tetiklendiğini ve sonrasında küresel bir salgına yol açtığını bu kritik tarihsel bağlam açıklamaktadır. HIV-1’in Kongo’da ortaya çıkmasına dek çoğu ölümden çiçek, uyku hastalığı ve akciğer ve sindirim sistemi enfeksiyonları sorumluydu. Bu ölümlerin tümü Belçika sömürgeciliği ile şiddetlendi (4). Bu sayılan hastalıklardan dolayı yaşanan ölümler Belçika sömürgeciliğine bağlı görülmeyebiliyor ama Hochschild şunu söylüyor:

…hikâye daha karmaşık, çünkü hastalık nadiren tek başına hareket eder. Salgınlar yetersiz beslenen ve travmatize olanlar arasında neredeyse her zaman çok daha yüksek ve çok daha hızlı can alır… (s. 231)

Kral Leopold’de, yanlışlığa verilemeyecek, bir seviyede bilerek yapma durumu söz konusu. 1885 Berlin Konferansı’ndan bir süre önce söylediği gibi: “Bu muazzam Afrika pastasından kendimize bir dilim kapmak için iyi bir fırsatı kaçırmak istemiyorum” (2). Kongolu bir işçi, İrlanda milliyetinden Britanyalı bir soruşturmacı olan Roger Casement’a, Kral Leopold’ün pastasını yemesinin gerçek etkisi hakkında farklı bir hikâye anlatıyor (7):

Kauçuk bulmak için ormanın hep daha içlerine gitmemiz gerekiyordu, yanımızda yiyecek olmadan gidiyorduk, kadınlarımız tarla ve bahçeleri ekip biçmeyi bırakmak zorunda kalıyordu. Sonra aç kalıyorduk. Vahşi hayvanlar, leoparlar, ormanda çalışırken bazılarımızı öldürüyordu ve diğerleri kayboluyor ya da yorgunluk ya da açlıktan ölüyordu ve beyaz adama bizi bırakması için yalvarıyorduk, artık kauçuk bulamıyoruz diyorduk ama beyaz adam ve askerleri şöyle diyordu: “Gidin! Buradaki tek vahşi hayvan sizsiniz; siz nyama’sınız (etsiniz).” Denedik, hep ormanın daha da içlerine ilerledik ve kauçuk bulamadığımızda veya az bulabildiğimizde, askerler kasabalarımıza gelip bizi öldürdü. Birçoğumuz vuruldu, bazılarımızın kulakları kesildi: diğerleri iplerle boyunlarından ve vücutlarından bağlandı ve götürüldü (s. 64-65).

HIV-1, Leopold öncülüğündeki Belçika tarafından tertiplenen şiddet, cinayet, uzuv kesme ve kitlesel travma dalgaları ile mahvedilmiş bir halk arasında, 1920’lerde Leopoldville’de böyle ortaya çıktı. HIV-1’in yayılması, Leopold ve onun Halk Ordusu tarafından oluşturulan ve 1885’ten 1911’e kadar Kongo nüfusunun yarısının ortadan kaybolmasına yol açan sömürge sistemi ile kolaylaştı (2, 4).

Faria ve meslektaşları HIV salgınının çıkışı için bir başka faktörden daha söz ediyor: nüfusun cinsel davranışlarındaki değişimler ve ticari seks işçilerinin yaygınlaşması. Ancak demiryollarının ve hayvandan insana geçişin mevcudiyeti gibi bu faktörler de yine Kongo halkının yaşadığı kitlesel tarihsel travmadan ağır şekilde etkilenmiştir (8). Kongolu tarihçi César Nkuku Khonde, fahişeliğin “sömürgeci kökenli bir olgu” olduğunu yazar (s. 224). Bir İngiliz misyoner olan John Hobbis Harris, Kongo’yu ziyaretini, Kongolu kadınların maruz bırakıldığı cinsel taciz ve işkenceye üstü kapalı değindiği 1912 tarihli bir eserde (9) şöyle anlatmıştır:

Kral Leopold’ün Avrupa’nın cürufunu Kongo’nun üstüne salarak yarattığı yıkım bugün görülebiliyor. Enfeksiyondan kurtulabilen kimse yok; en hassas yaşlarındaki kız çocukları ve hatta henüz onlu yaşlarında bile olmayan oğlan çocukları, eski günlerde şeflerin onları daha bir beş yıl daha uzak tutacağı eylemlerde bulunuyorlar. Kadınlar arasında ise sonuçlar çok tiksindirici, Kongo’da kadınların çoğu kadınlıklarını yitirmiş ve ormandaki vahşilerin bile dönüp bakmayacağı bir hale düşmüş durumdalar (s. 67).

Çarpıcı üslubuyla, Harris, Avrupa sömürgeciliğini Kongo halkına musallat olmuş bir “enfeksiyon” olarak tanımlıyor. John Hobbis Harris’in nazarında Kral Leopold’ün Halk Ordusu, Kongoluları yalnızca zulümleri ile değil, Leopold’ün rejimi altında yiyecek kıtlığıyla, insanlığın alçaltılmasıyla ve önceki toplumsal normların saptırılmasıyla da tüketmiştir.

Atladıkları bu tarihsel olgulara rağmen, Faria ve meslektaşlarının araştırması değerli bir işlev görüyor. Araştırma HIV-1’in kökeninin Orta Afrika’da 1950’lerde yapılan bir çocuk felci aşısı kampanyası (10) olmadığını ya da 1947’ye kadar kurulmamış olan ABD istihbarat örgütü CIA tarafından yaratılmadığını (10, 11) ortaya koyuyor. Ancak, şempanze avlamak ve şırıngaları tekrar kullanmak gibi uygulamalar hastalığın geçişine katkıda bulunmuş olabilir (5, 10). 1920’lerden önce yaban avı olarak şempanze avlamak veya yemek, Belçika sömürgeciliği ile ilişkili faktörlerden büyük ölçüde etkilenmiştir (5).

Nüfusun cinsel davranışları, demiryollarının inşası, göçmen işçi akını ve sömürgeci kamu sağlığı kampanyaları dikkate alındığında, Belçika sömürgeciliği HIV-1’in hayvandan insana geçişi ve yayılmasında rol oynamıştır. Belçika sömürgeciliği ve Avrupa’nın sömürgeci uygulamaları ile ilgili ampirik tarihsel verileri atlayarak, Faria ile meslektaşları HIV-1 küresel salgının suçunu esasen Kongolulara yıkmaktadır. Bu şekilde araştırmaları sadece Kongo halkını utandırma ve küresel olarak toplumsal bir damgalamaya (12-17) maruz bırakma riski yaratmış olmakla kalmıyor; makalenin bulguları, okuyucuyu, Leopold’ün servet düşkünlüğünün ve Halk Ordusunun kötülüklerinin etkisini düzgün şekilde hesaba katmaktan da alıkoyuyor.

HIV-1’in 1920’lerde Leopoldville’de ortaya çıktığını ve ilkin Afrikalılar arasında yayıldığını artık biliyoruz. Kongo halkının Kral 2. Leopold ve Belçikalılar tarafından sömürgeleştirilmesi, virüsün nasıl küresel bir salgına dönüştüğünü anlamaya yardımcı oluyor.

HIV-1 Sahraaltı Afrika halklarını tam da Avrupa sömürgeciliği mahşeri bir şiddet uyguladığı, kritik kaynakları sömürdüğü, toplumsal yapıları yıktığı ve yerli nüfusların koşullarını kötüleştirdiği için orantısız şekilde etkiledi. Avrupalı uluslar, yerli Afrika halklarının refahını koruma ve geliştirme vaatlerini tutmadılar. Bunun yerine Belçikalılar Afrika toplumlarını insanlıktan çıkardılar ve alçalttılar, böylelikle ölümcül bulaşıcı hastalığın ortaya çıkmasına yol açan ölümün toplumsal belirleyenlerini ürettiler. HIV-1 Leopoldville’de ortaya çıktı ama sonuç olduğu küresel HIV salgını, grotesk ve korkunç bir mirasın—Kongoluların kitlesel tarihsel travmasına ve yıkımına sebep olan Kral 2. Leopold, onun Halk Ordusu ve Belçika sömürgeciliği görünümündeki Avrupa enfeksiyonu—cilvesi oldu.


Referans ve notlar

  1. Faria, N. R., A. Rambaut, M. a. Suchard, G. Baele, T. Bedford, M. J. Ward, a. J. Tatem, et al. 2014. “The Early Spread and Epidemic Ignition of HIV-1 in Human Populations.” Science346(6205): 56–61.
  2. Graseck, Susan, Andy Blackadar, Sarah Kreckel, Dan Devine, Anne Campau Prout, L Perry Curtis, and Lucy Mueller. 2005. “Colonialism in the Congo: Conquest, Conflict, and Commerce.” Providence, RI.
  3. Gondola, Ch. Didier. 2002. The History of Congo. Westport, Conn: Greenwood Press.
  4. Hochschild, A. 1999. King Leopold’s Ghost. Houghton Mifflin.
  5. Chitnis, Amit, Diana Rawls, and Jim Moore. 2000. “Origin of HIV Type 1 in Colonial French Equatorial Africa?” AIDS Research and Human Retroviruses 16 (1): 5–8.
  6. World Health Organization. 2011. Rio Political Declaration on Social Determinants.
  7. Doyle, A. Conan. 1909. The Crime of the Congo. New York: Doubleday, Page, & Company.
  8. Sotero, Michelle M. 2006. “A Conceptual Model of Historical Trauma: Implications for Public Health Practice and Research.” Journal of Health Disparities Research and Practice 1(1): 93–107.
  9. Harris, John H. 1912. Dawn in Darkest Africa. London: Smith, Elder & Co.
  10. Harindra, Veerakathy. 2008. “HIV: Past, Present and Future.” Indian Journal of Sexually Transmitted Disease 29 (1): 1–6.
  11. Bogart, Laura M, and Sheryl Thorburn. 2005. “Are HIV/AIDS Conspiracy Beliefs a Barrier to HIV Prevention among African Americans?” Journal of Acquired Immune Deficiency Syndromes 38(2): 213–18.
  12. Seay, Laura, and Kim Yi Dionne. 2014. “The Long and Ugly Tradition of Treating Africa as a Dirty, Diseased Place.” Washington Post, August 25.
  13. Brown, DeNeen L., and Pamela Constable. 2014. “West Africans in Washington Say They Are Being Stigmatized because of Ebola Fear.” Washington Post, October 16.
  14. Calabrese, Eric, and Rebecca Harshbarger. 2014. “‘We Are Liberian, Not a Virus’: SI Immigrants Face Ebola Stigma.” New York Post. October 17.
  15. Hamid Gbawuru Marah, Twitter post, October 13, 2014, 9:29 a.m., https://twitter.com/evamid.
  16. Major, Brenda and Laurie T O’Brien. 2005. “The Social Psychology of Stigma.” Annual Review of Psychology 56: 393–421.
  17. Pascoe, Elizabeth a, and Laura Smart Richman. 2009. “Perceived Discrimination and Health: A Meta-Analytic Review.” Psychological Bulletin 135 (4): 531–54.

Kaynak: Media Diversified



Önceki Haber
Diyarbakır yakınlarında yolcu otobüsü devrildi: 6 yaralı
Sonraki Haber
Dünyanın tek 'sakin ada'sı Gökçeada maden tehdidi altında